1- FETÖ'NÜN "2013 KOMİSER YAPILANMASI"NA OPERASYON : 59 ŞÜPHELİ HAKKINDA GÖZALTI KARARI
Haber: Özden ATİK/ İstanbul, DHA
Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 2013 dönemi komiser yapılanmasının İstanbul ayağına yönelik toplam 59 şüpheli hakkında arama ve gözaltı kararı verildi.
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca yürütülen soruşturma kapsamında, FETÖ'nün 2013 dönemi komiser yapılanmasına ilişkin 12 farklı ilde operasyon kararı alındı.
Operasyon kapsamında 24'ü komiser, 28'i abi-imam (emniyet imamı, Marmara bölge imamı ve Marmara imamı dahil) ve yine etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan şüphelilerin ismini verdiği 2'si emniyet mensubu, 5'i 'abi-imam' toplam 59 şüpheli hakkında arama, elkoyma ve gözaltı kararı verildi. Polisin sürdürdüğü arama ve yakalama işlemleri devam ediyor.
==============================
2- BEBEK ARABASIYLA UYUŞTURUCU SERVİSİ
İstanbul'da 3 ilçede düzenlenen uyuşturucu operasyonunda 6'sı kadın 13 kişi gözaltına alındı.
Şüphelilerin dikkat çekmemek için uyuşturucuyu bebek arabasıyla taşıdıkları belirlendi.
Haber-Kamera: Çağatay KENARLI, İstanbul DHA
İstanbul Uyuşturucu ile Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri 3 ilçede düzenlediği operasyonlarda 109 kilo 810 gram ağırlığında çeşitli uyuşturucu maddeler, 56 bin 100 uyuşturucu hap, 4 ruhsatsız tabanca ele geçirerek 6'sı kadın 13 şüpheliyi gözaltına aldı.
Uyuşturucu ile Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri Eylül ayından beri takip ettiği şüphelileri yakalamak için Pendik, Kartal ve Avcılar ilçelerinde düzenledikleri operasyon kapsamında 9 adreste ve 1 otomobilde arama yaptı. Yapılan aramalarda 19 kilo 640 gram bonzai, 28 kilo toz ve likit bonzai hammaddesi, 56 bin 100 tane ecstasy hap, 51 kilo 660 gram esrar, 9 kilo 80 gram skunk, 980 gram reçine esrar, 470 gram kokain, 4 ruhsatsız tabanca ile çok sayıda mermi, 6 hassas terazi, 1 bebek arabası ve uyuşturucu ticaretinden kazanıldığı değerlendirilen 5 bin 50 lirayla, 161 bin liralık iki çek ele geçirildi. Gözaltına alınan 6'sı kadın toplam 13 şüpheli sorgulanmak üzere Vatan Caddesi'nde bulunan Uyuşturucu ile Mücadele Şube Müdürlüğü'ne getirildi. Şüphelilerin polisin dikkatini çekmemek için kendilerine aile süsü vererek bebek arabasıyla uyuşturucuyu taşıdıkları belirtildi.
Öte yandan ekiplerin yaptığı operasyon polis kameraları tarafından görüntülendi.
Görüntü Dökümü
----------
(AKTÜEL GÖRÜNTÜ)
-Sergiden görüntü
-Uyuşturucu maddelerden görüntü
- Bebek arabasının görüntüsü
-Silahların görüntüsü
-Ot esrar ve skunkların görüntüsü
(POLİS KAMERASI)
-Polis ekiplerinin arama yapması
-Ekiplerin silah ve uyuşturucu maddeleri bulması
-Genel ve detaylar
08.12.2016 - 12.50 Haber Kodu : 161208062
==========================
3- DİSK BAŞKANI BEKO: ASGARİ ÜCRETE SIFIR ZAM KESİNLİKLE KABUL EDİLEMEZ
Haber-Kamera: İhsan YALÇIN/ İstanbul DHA
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Kani Beko, Genel Sekreter Arzu Çerkezoğlu ile birlikte yaptığı açıklamada DİSK'in 2017 asgari ücret talebinin net 2 bin lira olduğunu söyledi.
"AÇLIK SINIRI 500, YOKSULLUK SINIRI 5 BİN TL'NİN ÜZERİNE ÇIKMIŞ"
Kani Beko şöyle konuştu, "Asgari ücrete sıfır zam kabul edilebilecek bir şey değil. TÜİK'in yapmış olduğu araştırmalara bakacak olursak açlık sınırı bin 500 TL'nin üzerine çıkmış, yoksulluk sınırı 5 bin TL'nin üzerine çıkmış. İğneden ipliğe her şeye zam geldiği bir ortamda sıfır zam Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu tarafından kesinlikle kabul edilemez" dedi.
"TÜRKİYE'NİN KANAYAN YARASI TAŞERON SİSTEMİ..."
Dün biraraya geldiği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile asgari ücretin yanısıra; işsizlik, iş güvenliği ve taşeron işçilere kadro konularıyla ilgili de konuştuğunu belirten Beko, "DİSK'e bağlı DİSK-AR'ın yaptığı çalışmalara göre 6,5 milyona yakın işsiz var. İşsizlerin arasında 1 milyona yakını üniversite mezunu. Dün sayın bakana bu konuyu da ilettik. Biran önce işsizlere istihdam yaratılmasını talep ettik. Son dönemlerde iş kazaları iş cinayetlerine dönüştü. Maalesef iş güvenliği önlemleri alınmadığından dolayı hergün insanlarımızı kaybediyoruz. İstatistiklere göre Avrupa'da iş cinayetlerinde birinci, dünyada da üçüncü sıradayız. Bunları da bakana dosya halinde ilettik. Yaşanan iş kazalarından ders almamız gerektiğini kendilerine ifade ettik. Bir de Türkiye'nin kanayan yarası taşeron sistemi var. Taşeron sisteminin yasaklanmasından yanayız. Kamu ve belediyelerde çalışan yaklaşık 1 milyon taşeron arkadaşımızın kadroya alınması talebimizi de sayın bakanla paylaştık" dedi.
"ASGARİ ÜCCRET İŞÇİNİN AİLESİ DE DİKKATE ALINARAK HESAPLANMALI"
Asgari ücretin neden net 2 bin lira olması gerektiğini istatistiki verilerle anlatan Arzu Çerkezoğlu ise, "Asgari ücret geçim ücret olmalıdır. Asgari ücret hesabında uluslararası standartlara uyulmalı ve işçinin ailesi de dikkate alınarak hesaplanmalı. Asgari ücret tespitine ilişkin 131 sayılı ILO Sözleşmesi onaylanmalı, Avrupa Sosyal Şartı'na asgari ücretle ilgili konan çekince kaldırılmalıdır. Asgari ücretin tespit süresinde en fazla üyeye sahip konfederasyon olduğu için sadece Türk-İş katılıyor; ama ücretin tespitinde bütün konfederasyonlara katılım hakkı sağlanmalıdır. Asgari ücret bütün çalışanlar için ortak saptanmalıdır. Asgari ücret tespitinde geçim koşulları, verimlilik ve milli gelir artışı dikkata alınmalıdır. Asgari ücret tümüyle vergi dışı bırakılmalıdır" ifadesini kullandı.
Görüntü Dökümü:
-------------------------
-Kani Beko ve Arzu Çerkezoğlu'nun açıklamaları
-DİSK üyelerinden detay
-Genel ve detaylar
08.12.2016 - 13.20 Haber Kodu : 161208074
=================================
4- BAKAN ÖZLÜ: ELİMİZDEKİ DOLARI BOZDURUP TL'YE ÇEVİREREK PARAMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ
Bilim, Sanayi veTeknoloji Bakanı Faruk Özlü,
"Her büyüme iyi büyüme anlamına gelmiyor. Büyümenin sıhhatli, kaliteli ve sürdürülebilir olması için, üretim ve ihracat odaklı olması gerekir."
"Türkiye'nin esas meselesi, cari açık veya dış ticaret açığı değil, teknoloji açığıdır"
"Çok daha fazla sayıda Ar-Ge projesi hayata geçiyor. Artık bu birikimi, ticarileşme konusuna da yansıtmalıyız. Ar-Ge projelerini, patentlere ve ürünlere dönüştürmeliyiz"
"(Döviz bozdurma) Bizzat talimat verdim. Gerek bakanlığımız, gerekse bize bağlı Türk Standartları Enstitüsü, KOSGEB, TÜBİTAK gibi kuruluşlarımız ellerindeki döviz birikimini TL'ye çeviriyor. Biz de kamu kurumu olarak vatandaşlarımız gibi böyle bir
dönemde elimizdeki doları bozdurup TL'ye çevirerek paramıza sahip çıkıyoruz"
Haber: Gülseli KENARLI - Kamera: Güven USTA/ İstanbul DHA
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, "Türkiye İnovasyon Haftası" açılış törenine katıldı. Türkiye İhracatçıların Meclisi (TİM)'in İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen İnovasyon Haftası etkinliğine Bakan Özlü'nün yanı sıra İstanbul Valisi Vasip Şahin, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi de katıldı.
"HER BÜYÜME İYİ BÜYÜME ANLAMINA GELMİYOR"
Bakan Özlü yaptığı açılış konuşmasında, "Bir ekonomiyi çeşitli yollarla büyütebilirsiniz. Kamu harcamalarını artırırsınız, finans, inşaat, hizmetler gibi sektörlere geçici olarak canlılık sağlayabilirsiniz. Ancak her büyüme iyi büyüme anlamına gelmiyor. Büyümenin sıhhatli, kaliteli ve sürdürülebilir olması için, üretim ve ihracat odaklı olması gerekir. Bununla birlikte, ülke olarak, bu noktayı da aşmamız gerekir. Üretim ve ihracat odaklı büyüme söylemenin, bizim ihtiyacımızı tam olarak tarif etmediğini düşünüyorum. Ar-Ge ve inovasyon odaklı büyüme ifadesinin, bizim için çok daha doğru bir ifade olduğunu düşünüyorum. Çünkü üretimde ve ihracatta belli bir seviyeye geldik. Bunun daha ötesine geçmek, Ar-Ge ve inovasyonla mümkün olacak" şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE'NİN ESAS MESELESİ, CARİ AÇIK VEYA DIŞ TİCARET AÇIĞI DEĞİL, TEKNOLOJİ AÇIĞIDIR"
Bakan Özlü, "Türkiye'de sürekli dış ticaret açığını ve cari açığı konuşuyoruz. Evet, bu iki açık gerçekten önemli. Ancak aslında bu iki açık sebep değil bir sonuçtur. Neyin sonucudur? Bu iki açık teknoloji açığının sonucudur. Türkiye'nin esas meselesi teknoloji açığıdır. Ne zaman ki teknoloji açığını kapatabilirsek, cari açığı ve dış ticaret açığını da kapatabiliriz. Bakanlığımız verilerine göre, geçtiğimiz yıl, imalat sanayinde düşük teknolojili firmaların karlılık oranı yüzde 5,2 iken, yüksek teknolojili firmaların karlılık oranı ise yüzde 8'dir. Yine geçtiğimiz yıl, ihraç ettiğimiz elektrikli teçhizatlarının ortalama kilogram değeri 4,6 dolardır. Aynı sınıftan ithal ettiğimiz ürünlerin ortalama kilogram fiyatı ise 11,7 dolardır. Bu fark, kaliteden, teknoloji seviyesinden, tasarımdan veya marka değerinden kaynaklanıyor. Bu farkı kapatmak hepimizin görevidir" dedi.
"AR-GE PROJELERİNİ, PATENTLERE VE ÜRÜNLERE DÖNÜŞTÜRMELİYİZ"
Faruk Özlü, "Biz hükümet olarak, iş ve yatırım ortamını iyileştireceğiz. Özellikle nitelikli yatırımlara yönelik teşviklerimizi daha etkin hale getireceğiz. Bu yıl Ar-Ge Reform Paketi'ni hayata geçirirken olduğu gibi, Ar-Ge ve yenilik ekosistemini sürekli güçlendireceğiz. Kamu desteklerinin de etkisiyle, Ar-Ge ve inovasyon kültürümüz her geçen gün gelişiyor. Ar-Ge harcamalarımız sürekli artıyor. Çok daha fazla sayıda Ar-Ge projesi hayata geçiyor. Artık bu birikimi, ticarileşme konusuna da yansıtmalıyız. Ar-Ge projelerini, patentlere ve ürünlere dönüştürmeliyiz" şeklinde konuştu.
"KURULUŞLARIMIZ DÖVİZ BİRİKİMİNİ TL'YE ÇEVİRİYOR"
Özlü, "Ekonomide, konjonktürel olarak zorlu bir dönemden geçiyoruz. Milletimiz, bu konuda yine büyük bir destana imza attı ve atıyor. İnsanlarımız, Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla dövizlerini bozdurmaya başladılar. Bu millet, gerecekten de her şeyin en iyisini hak ediyor. Bu millete bir vefa borcumuz var. Biz hükümet olarak, bu borcu ödemek için ne gerekiyorsa yapacağız. Bakanlık olarak bizzat talimat verdim. Gerek bakanlığımız, gerekse bize bağlı Türk Standartları Enstitüsü (TSE), KOSGEB, TÜBİTAK gibi kuruluşlarımız ellerindeki döviz birikimini TL'ye çeviriyor. Biz de kamu kurumu olarak vatandaşlarımız gibi böyle bir dönemde elimizdeki doları bozdurup TL'ye çevirerek paramıza sahip çıkıyoruz. Döviz kurları üzerinden Türkiye'ye karşı operasyon yapılmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu ay içinde açılacak olan Avrasya Tüneli gibi, yarın temelini atacağımız Filyos Limanı gibi dev projelerle, yatırım ve ticaret altyapısını güçlendireceğiz. Ekonominin, özellikle iş dünyamızın ihtiyaç duyduğu reformları hayata geçireceğiz. Sınai Mülkiyet Kanun Tasarımız, kısa zaman içinde yasalaşacak. TÜBİTAK'ı, özel sektöre daha fazla destek olacak ve rehberlik edecek şekilde yeniden yapılandıracağız. Geleceğe damga vuracak olan 4'üncü Sanayi devrimiyle ilgili bir platform oluşturacağız. İş dünyamızın ve sanayicilerimizin de gereğini yapacaklarına, bu ülkeyi kalkındıracak, insanımıza iş ve ekmek kapısı olacak yatırımlara ara vermeden devam edeceklerine tüm kalbimle inanıyorum" şeklinde konuştu.
Görüntü Dökümü:
-------------------
Özlü'nün açıklamaları
Genel ve detay görüntüler
08.12.2016 - 12.19 Haber Kodu : 161208048_
========================
5- GÜLER SABANCI: BU ZOR DÖNEMDE İNSAN SEVGİSİ PUSULAMIZ OLMALI
Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı
"Maalesef bugün dünya genelinde insan haklarının ideal şekilde uygulandığı bir ortamdan söz etmemiz mümkün değil"
"Özellikle dünyamızın ve ülkemizin bulunduğu bu zor dönemde insan sevgisi pusulamız olmalı. Bundan sapmamalıyız. Her şeyin özünde insan var ve her şeyin üstünden gelebilecek olan da insan sevgisidir"
Haber-Kamera: Enver ALAS/ İSTANBUL DHA
Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, dünyanın ve Türkiye'nin bulunduğu zor dönemde pusulasının insan sevgisi olması gerektiğini belirterek, "Bundan sapmamalıyız. Her şeyin özünde insan var ve her şeyin üstünden gelebilecek olan da insan sevgisidir. İnsan sevgisi ve kararlılıkla yapacağımız tüm çalışmaların toplumsal gelişmeye katkı sağlayacağına yürekten inanıyorum" diye konuştu.
Sabancı Vakfı tarafından bu yıl 9'uncusu düzenlenen 'Filantropi Semineri', 'Her Şeye Rağmen İnsan Sevgisi' başlığıyla Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı'nın ev sahipliğinde gerçekleştirildi.
Levent'teki Sabancı Center'da düzenlenen semirerin açılışında konuşan Gülen Sabancı, Filantropi Filantropi Semirerleri'nin her yıl, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü ile aynı haftada yaptıklarının altını çizerek, sivil toplum çalışmalarının özünün insan hakları olduğunu belirtti. İnsan haklarının tüm insanların hak ve saygınlıkları açısından eşit ve özgür olarak doğdukları anlayışa dayandığını kaydeden Sabancı, "Aslında bütün bireyler haklarını eşit ve özgürce kullanabildiğinde gelişmiş bir toplumdan söz edebiliriz. Maalesef bugün dünya genelinde insan haklarının ideal şekilde uygulandığı bir ortamdan söz etmemiz mümkün değil. Bu nedenle toplumsal gelişmeyi sağlayacak etkili çalışmalara çok ihtiyacımız var" diye konuştu.
"FAALİYETLERİMİZİ KALICI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR ETKİ YARATACAK ŞEKİLDE PLANLIYORUZ"
Konuşmasında toplumsal gelişmeye giden yolda etkiye yatırım yapmanın giderek önem kazandığına dikkat çeken Güler Sabancı, Sabancı Vakfı'nın da faaliyetlerini, sivil toplumla işbirliği zeminini genişleterek, kalıcı ve sürdürülebilir bir etki yaratacak şekilde planladıklarını ifade etti. Sabancı, bu anlamda hayırseverlik alanında yeni yaklaşımları ve dünyada etki yaratan örnekleri paylaşmak için i de Filantropi Seminer'lerini yaptıklarını anımsattı.
"HER ŞEYİN ÜSTÜNDEN GELEBİLECEK OLAN İNSAN SEVGİSİDİR"
İnsan hakları önündeki engellerin ancak bütüncül bir yaklaşımla, her işte insan sevgisi ile hareket ederek kaldırılabileceğine vurgu yapan Güler Sabancı, "Özellikle dünyamızın ve ülkemizin bulunduğu bu zor dönemde insan sevgisi pusulamız olmalı. Bundan sapmamalıyız. Her şeyin özünde insan var ve her şeyin üstünden gelebilecek olan da insan sevgisidir. İnsan sevgisi ve kararlılıkla yapacağımız tüm çalışmaların toplumsal gelişmeye katkı sağlayacağına yürekten inanıyorum. Dünyanın dört bir yanında artan gönüllülükle insan hakları konusunda çalışanların arttığını her gün görüyoruz. Bu bizi çok mutlu ve umutlu kılıyor" ifadelerini kullandı.
İKİ CESUR KADININ HİKAYESİ
Öte yandan moderatörlüğünü gazeteci Şirin Payzın'ın yaptığı seminerin bu yıl ki konuşmacıları, Somali'de isyancılar tarafından kaçırılıp 460 gün rehin tutulduktan sonra kurtulmayı başaran ve daha sonra bölgede hayırseverlik çalışmalarına başlayarak bir vakıf kuran gazeteci Amanda Lindhout ile Somali'de kadın sünnetine uğramasının ardından, yaşlı bir adamla evlendirilmek istenince evden kaçan ve uzun bir mücadelenin ardından kadın sünnetinin engellemesi konusunda Birleşmiş Milletler elçisi olup aynı konuda çalışan bir vakıf kuran İnsan Hakları Aktivisti Waris Dirie oldu.
Amanda Lindhout ile Waris Dirie, yaşadıkları zorluklar karşısında nasıl ayakta kaldıklarını, Kendi kişisel deneyimlerinden yola çıkarak kadına ve çocuğa karşı şiddet konusuyla ilgili düşüncelerini başlarından geçen olaylar ışığında anlattılar.
DİRİE: O GÜN KARAR VERDİM, BU UĞURDA ÖLECEKSEM DE ÖLECEĞİM
Waris Dirie, kadın sünneti şiddetinin dünyanın bir gerçeği olduğunu, bunu uygulayan bir çok toplum bulunduğunu ve 200 milyondan fazla kadının da bu şiddete uğradığını belirtti. 4 yada 5 yaşındayken Somali'de kadın sünnetine maruz kaldığını belirten Dirie, "Böyle bir işkenceyi düşmanım için bile istemem. Kadın sünnetinin ve kadın şiddetinin sadece iki sebebi var; birincisi cehalet ikincisi de eğitim eksikliği...Ben, o gün buna karşı mücadele etmeye karar verdim. Dedim ki bu uğurda öleceksem de öleceğim. Çünkü bu kesinlikle kabul edilemez" diye konuştu.
460 GÜN TUTSAK KALDI
Gazeteci Amanda Lindhout ise Somali'de 460 gün tutsak yaşadıktan sonra 7 yıl önce serbest bırakıldığını, Kanada'ya evine geri döndükten sonra da yaşadığı deneyimleri değerlendirmeye karar verdiğini söyledi. Bir vakıf kurduğunu belirten Lindhout, "Somali'deki eğitim girişimlerine destek veriyoruz" diye konuştu.
Seminer, katılımcıların sorularının yanıtlanmasının ardından sona erdi.
Görüntü Dökümü
---------------------
-Güler Sabancı'nın konuşması
-Seminere katılanlar
-Waris Dirie'nin hikayesini anlatan videonun izletilmesi
-Dirine'nin konuşması
-Gazeteci Amanda Lindhout'un konuşması
-Genel ve detay görüntüler
08.12.2016 - 13.22 Haber Kodu : 161208075
======================================
6 - UKRAYNA'DA "YAŞAMAZ" DEDİLER, TÜRKİYE'DE HAYATA TUTUNDU
Ukrayna'da doktorların "yaşamaz" dediği 3,5 yaşındaki İana'yı ailesi Türk doktorlara emanet etti.
Minik kız için tedavisinin sürdüğü özel hastanenin doktorları seferber oldu.
Ülkesindeki yardım kampanyası ile tedavisini sürdüren küçük İana'na için ailesi Türkiye'den de yardım bekliyor.
Haber-Kamera: Ersan SAN - İSTANBUL DHA
3,5 yaşındaki Ukraynalı İana Dıakıvnych 5 aydır Türkiye'de kanser hastalığını yenmeye çalışıyor.
Kiev'de yaşayan Dıakıvnych ailesi küçük kızlarına kanser teşhisi konulmasıyla zorlu bir sürece başladı.
Nöroblastoma (Sinir hücrelerinden çıkan tümör) teşhisi konulan İana Dıakıvnych için Ukrayna'da yardım kampanyaları düzenlendi. Küçük kızın durumunun kötüye gitmesiyle ülkesindeki doktorlar "yaşayamaz" dedi.
Bunun üzerine aile, kızlarını 5 ay önce Türkiye'deki özel bir hastaneye getirdi. Türk doktorlar aileye umut ışığı oldu. Küçük İana'nın tedavisi Maslak'taki hastanede başladı. Ukrayna'da adına başlatılan yardım kampanyası ile tedavisini sürdüren küçük İana, tedavi sürecinin henüz çok başında. Kemoterapi kurları bittikten sonra 3 ameliyat daha olması gereken küçük İana tedavi masrafları için yardım bekliyor. Süreci anlatan anne Flora Dıakıvnych, "Çocuğun durumu daha iyi. Daha iyi olacağını ümit ediyoruz" diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
------------------
-İana'nın görüntüsü
-Annesinin açıklamaları
-Detaylar
08.12.2016 - 12.20 Haber Kodu : 161208050
Son Dakika › Güncel › Dha İstanbul Bülteni - 2 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?