Annesini, babasını ve eniştesini koronavirüsten kaybeden iş insanı yaşadıklarını anlattı
DENİZLİ'de, koronavirüs salgını nedeniyle iki hafta içinde babasını, annesini ve eniştesini kaybeden, kendisi de bir hafta tedavi gören iş insanı 58 yaşındaki Nejat Küçüker, yaşadıklarını anlattı. Odada yatarken, ailesinden 3 kişinin ölümünün ardından "Sıra bende mi" diye düşündüğünü belirten Küçüker, "Çevrilen bir film sahnesini atlamış gibiyim. Gözümü açıp kapayıncaya kadar sanki olaylar bir çırpıda geçti. Şaka gibi geliyordu" dedi.
Pamukkale ilçesi Akhan Mahallesinde kardeşi Mustafa Küçüker ile birlikte bin 50 kişinin çalıştığı tekstil fabrikasının sahibi olan Nejat Küçüker, koronavirüs salgını nedeniyle önce eniştesi Taşdan Kardaşlar'ı ardından tekstil sanayisinin duayen isimlerinden olan babası Besalet Küçüker'i (82), son olarak annesi Nezahat Küçüker'i (80) kaybetti. Koronvirüs testleri pozitif çıkan 3 kişi, tedavi gördükleri hastanelerde 2 hafta içinde yaşamını yitirdi. Testi pozitif çıkan ve belirtileri yüksek ateşle başlayan Nejat Küçüker de, Pamukkale Üniversitesi Hastanesinde 1 hafta tedavi gördü. Plazma tedavisi uygulanan Küçüker, virüsü yenip sağlığına kavuştuktan sonra hastaneden taburcu oldu.
Hastanede koronavirüs tedavisinde yaşadığı süreci anlatan Nejat Küçüker, "Ailemizden 3 kişiyi kaybettik, her şey film şeridi gibi geçti" dedi. Koronavirüs haberlerinin yayılmaya başladığında, ilk olarak ablası ve eniştesinin hastalığa yakalanıp, hastaneye kaldırıldığını belirten Küçüker, "Biz hala tam olarak neyin içinde olduğumuzun farkında değildik. Teşhis konuldu, hastaneye yattılar. Daha sonra annem ve babama da teşhis kondu. Eniştemizi kaybettik, ailemizin bakıcısı olan kadın da vardı. O iyileşti. Daha sonra ablam yoğun bakıma kaldırıldı, sonra çıktı, kurtuldu. Arkasından annem ve babam hastaneyken, bende belirtiler ateş olarak çıktı. Yapılan test pozitif çıktı. Hastaneye yatmadan bir gün önce babam öldü. Tedavi süresinde annemin de öldüğünü öğrendim. Bazı şeyleri gecikmeli bana söylediler. Tedavi sürecini çok ağır geçirmedim tam zamanında tedaviye başladım" dedi.
"ODANIZIN KAPISINDA KOVİT 19 İŞARETİ VAR, ÖLÜM ODASI GİBİ"
Hastane bir hafta tedavi gören Küçüker, yaşadıklarını çevrilen bir film sahnesini atlamış gibi hissettiğini ifade ederek, "Bütün yaşadıklarım sanki gözümü açıp kapayınca kadar bir çırpıda geçti. Hastanede yattığım odanın kapısında kovid işareti var. Bir yerde de ölüm odası olarak da adlandırabilirsiniz. Hemşireler doktorlar hızlı bir şekilde gelip gidiyorlar. Çok haklılar çünkü virüs dolu bir odaya giriyorlar. O dönem için çok korkunç bir atmosferdi. Beni tedavi eden hocanın plazma verirken, yakınıma geldiğinde giydiği kıyafetleri gördüğümde, terlemesini gördüğümde kadar sıkıcı bir durum olduğu gördüm. Bunları yaşamazsanız bir anlamı yok" dedi. Tedavi gördüğü hastanede sağlık çalışanlarının sayesinde çok sayıda kişinin iyileştiğini belirten Küçüker, "Sağlık çalışanlarının yaptığı büyük fedakarlık ve kahramanlıktır. Onların sayesinde bir çok hasta iyileşti. İyileşemeyen hasta sayısı ilk başlangıçta yüksekti. Tedavi bilinemiyordu. Onların hakları ödenmez. Bizde haberlerde seyrederken, dışarıdan bakınca algılayamıyorduk, anlamıyorduk. İşin içine girince durum tamamen farklı, herkesin yatıp kalkıp sağlık görevlilerine dua etmesi lazım, yardımcı olması lazım" dedi.
"ŞAKA GİBİ AMA GERÇEK BİR SÜREÇ YAŞADIK"
Şu andaki sağlık durumunun iyi olduğunu ifade eden Küçüker, "Hastanede tedavi bittikten sonra evde karantinaya girdim. Durumunu şu anda çok iyi, psikolojik tarafı da var bunun. Aradan 4 ay geçti hala annemin babamın eniştemin neden öldüğünü biliyoruz ama süreç o kadar hızlı geçti ki, işin tam ayrımında değilim. Şaka gibi bir süreç maalesef ama gerçek bir süreç. Aslında hastalığı önlemek zor değil, 4 temel kurala uyulursa, yakalanmamak mümkün. Maske, mesafe, el hijyeni ve insanlarla bir araya gelmemek gerek. Bunlara uyulursa hastalığı yüzde 99 oranında önleyecek önlemler. Özellikle bayrama kadar iyi yönetilen süreç bayramdan sonra seyahat kısıtlamasından çıkılması, asker uğurlamaları, halkımızın da karantina şartlarına uymamaları nedeniyle yayıldı. Vakalar çok artı" dedi.
Annesini, babasını ve eniştesini koronavirüse kurban veren Küçüker, "Hastanede bana plazma tedavisi uygulandı. Bende iyileştikten sonra 3 kez plazma bağışladım. Hatta Kızılay'ı fabrikaya davet ettik ve kan bağışında bulunduk. Plazma olayı çok önemli, tedavide etkisi var. Benden alınan plazmalarda kullanılmış faydalı olmuştur inşallah. Faydalı olan herkesin plazma vermesi gerek. Hastanede yatarken, insan ne düşüneceği bilmiyor. Herhalde sıra bende diye düşündüm. Ben şanslıydım, tedavi oldum. Olamayanlarda vardı. İlk dönemlerde tam bilinmiyordu. Yaşayacak ömrüm varmış ki kurtuldum. Hatırlamak istemediğim, hayatımın bir bölümü, hızlı bir şekilde geçti" diye konuştu.
Yaşadıkları süreç nedeniyle fabrikada işçilere ve ailelerine yönelik koronavirüsten korunma yollarını anlatmak istediklerini söyleyen Nejat Küçüker'in kardeşi Mustafa Küçüker ise, "Süreci en ağır atlatan aile olarak 3 kayıp verdik. Artan vakaları göz önüne alarak bizdde bin 50 kişinin çalıştığı fabrikamızda önlemlerimizi artırdık. Ağabeyimi tedavi eden doktor fabrikada işçilere koronaviristen korunma ve alınacak önlemleri anlattı" diye konuştu.
Öte yandan Pamukkale Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Göksel Altınışık, Küçüker ailesine ait fabrikada işçilere virüsten korunma yöntemlerini anlattı.
Son Dakika › Güncel › DENİZLİ Annesini, babasını ve eniştesini koronavirüsten kaybeden iş insanı yaşadıklarını anlattı-1 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?