İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Türk demokrasisi, 21. yüzyılın etik anlamda ayakta kalan, kendini inkar etmeyen, yalanlamayan tek demokrasisidir. Türk demokrasisi, ham değildir, olgunlaşmış bir demokrasidir. Darbelerle, yaşadığı acılarla, halen yönettiği güvenlik tehditleriyle olgunlaşmış bir demokrasidir." dedi.
Soylu, Türkiye Hukuk Platformu, Anayasa Hukukçuları Derneği, Uluslararası Hukukçular Birliği ile İstanbul Üniversitesi işbirliğiyle Cemil Bilsel Konferans Salonu'nda düzenlenen "Demokratik Hukuk Devletini Yeniden Düşünmek" başlıklı sempozyuma katıldı.
Türkiye'nin 1960'tan beri seri darbeler yaşayan ve bu darbelere ilişkin bedeller ödeyen bir ülke olduğunu söyleyen Soylu, "Bugün de en sonuncu darbe girişiminin henüz 4. yıldönümü, yani çok daha taze. İlk darbede 4, en sonuncusunda 251 şehit verdik. Allah hepsine rahmetiyle muamele eylesin." ifadelerini kullandı.
ABD ve Batı'nın, terör örgütlerine karşı yaklaşımına da değinen Soylu, "11 Eylül saldırıları sonrasında Amerika, küresel sistemde çok açık şekilde yasama-yürütme-yargı iş birliği ile anti-terörizm tartışmalarını, diğer ülkelere askeri ve siyasi olarak müdahale etmek, özgürlükleri kısıtlamak ve karşıt politik düşünceleri bastırmak için kullanmıştır. Daha açık bir ifadeyle, ABD 11 Eylül sonrası küresel bir OHAL ilan etmiştir." diye konuştu.
ABD'nin Ortadoğu'daki terör örgütlerini "Muhalif Gruplar" diye tanımlayıp desteklediğini kaydeden Soylu, Nobel Barış ödüllü Nelson Mandela'nın, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın resmi terörist listesinden ancak 2008 yılında çıkarıldığını hatırlattı.
Mülteci sorunu
Cenevre Sözleşmesine taraf olan devletlerin tamamının "geri gördermeme" ilkesini kabul ettiğini, sözleşmeye göre sığınmacı ve mültecilerin uluslararası koruma altında olduğunu hatırlatan Soylu, konuşmasına şöyle devam etti:
"AB, kendi vatandaşlarını içeride özgürleştirmeye çalıştı ama Cenevre Sözleşmesine rağmen zulümden kaçan ve koruma talep eden üçüncü ülke vatandaşlarını dışarıda tuttu. Bu çelişkili tavır, kendi içlerinde bile soruna yol açtı. Çünkü Dublin Sözleşmesine göre sığınmacılar, sadece giriş yaptıkları AB ülkesinde mültecilik başvurusu yapabiliyor. Bu da AB sınırındaki Yunanistan, İtalya, Macaristan, Bulgaristan gibi ülkelerle içerideki ülkeler arasında görüş ayrılıklarına yol açtı."
" PKK'nın DEAŞ ve El Kaide ile hiçbir farkının olmadığını anlattık"
PKK'nın da tıpkı DAEŞ gibi bir terör örgütü olduğunu vurgulayan Soylu, 2018 yılında Paris'te bir toplantıya katıldıklarını, davet yazısında toplantının konu başlığının "DAEŞ ve El Kaide Bağlamında Terörün Finansmanı" yazdığını, PKK ya da PYD gibi terör örgütlerinin isimlerinin anılmadığını belirtti.
Bakan Soylu, "Yani diyordu ki, 'Bu toplantıya katıl ama PKK'ya, PYD'ye dokunma, oradan kimseyi eleştirme. Sadece DEAŞ ve El Kaide bağlamında tartışalım' Tabiki öyle olmadı. Oraya gittik, PKK'nın nasıl yılda 1,5 milyar dolar uyuşturucu geliri elde ettiğini, nasıl göçmen kaçakçılığı yaptığını, bu paralarla nasıl silah alındığını, PKK'nın DEAŞ ve El Kaide ile hiçbir farkının olmadığını anlattık." diye konuştu.
Demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin beşiği ve havarisi, normlarını belirleyen, sözcülüğünü yapan Batılı ülkelerin içinde bulunduğu duruma değinen Soylu, şunları söyledi:
"Sürekli darbelerle terbiye edilmeye çalışılan, dışarıdan kurgulanmış bir vesayet sistemiyle yıllardır mücadele eden, demokrasi, insan hakları normları açısından zaman zaman uluslararası bazı kuruluşlarca eleştirilen Türkiye'nin 15 Temmuz'un yıl dönümünde geldiği nokta da böyle. Tüm terör örgütleriyle eş zamanlı mücadele eden bir Türkiye. 15 Temmuz'un sabahında iş yerlerinin açıldığı, hayatın normal seyrinde devam ettiği, devlet prensipleri ve kamu düzeninin yalpalamadığı, devletin içine sızmış ihanet çetesini temizlerken hukuktan, savunma hakkından ayrılmadığı, gündelik hayatı aksatmayan, darbe girişiminin hemen 1 yıl sonrasında seçimlerini, referandumlarını gerçekleştiren, sürekli demokrasiye, milletin kararına ve onayına başvuran, bu kadar güvenlik problemiyle karşı karşıyayken hükümet sistemini milletin kararıyla beraber rahatlıkla değiştirebilen bir Türkiye. Bu kadar badireyi atlatırken, adaleti, eğitimi, üretimi, iç güvenliği, kamu düzeni sarsılmayan, virüs günlerinde maske korsanlığı yapan batılı ülkelere uçaklarla maske gönderen, 5 kıtada 51 ülkeye uluslararası yardım gönderen, dünyada milli gelirine oranla en fazla uluslararası yardım yapan, Afrika'da sahra hastaneleri, su kuyuları açan, ay yıldızlı bayrağı milyonlarca insanın gönlüne nakış nakış işleyen, onların dualarıyla adım atmaya çalışan bir ülke Türkiye."
"Terör örgütünden 105 kişiyi bu yıl ikna ederek getirdik"
Bakan Soylu, Türkiye'nin terörle mücadelesinin hukuk ve demokrasi ilkeleri içerisinde gerçekleştirildiğini dile getirerek, "Bu, bize şunu sağladı; 1 yılda 5 bin 550 kişi terör örgütüne giderken, 6'ncı ayı bitirdik 7'nci ayın yarısındayız, bu yıl terör örgütüne katılan o da 3'ü yurt dışından Fransa, Almanya ve Yunanistan, toplam 22 kişi. Biz, terör örgütünden 105 kişiyi bu yıl ikna ederek getirdik." dedi.
"Dünyanın hangi ülkesinde teröre destek veren bir belediye ayakta kalabilir?"
Türkiye'nin dünyanın demokrasi açısından en çeşitli ülkelerinden biri olduğunu belirten Bakan Soylu, şöyle konuştu:
"Bizdeki dernekler yapısıyla Almanya'daki dernekler yapısını bir karşılaştırın, hangisi daha ileride, daha iyi bir noktada. Eğer bu dünyayı bize kendi normlarındaki gibi dayatmalarına biz kanarsak, başka bir vesayet altında kalırız. Özellikle kayyum belediyelerle ilgili, bir kısım finansmanı oradan sağlıyor, insan kaynağını oradan sağlıyor. Diyor ki '1 çocuğunu buraya koyacaksın, bir çocuğunu dağa göndereceksin.' Dünyanın hangi ülkesinde teröre destek veren bir belediye ayakta kalabilir? Hangi demokratik ülkesinde? Hangi demokratik ülkesinde bir belediye başkanının evinin aramasından patlayıcı çalışma düzeneğinin nasıl çalıştığı çıkabilir? Hangi belediye başkanı, kendi belediyesinin araçlarını terör örgütüne erzak, silah taşımak için gönderir? Bunun neresi demokrasi, neresi özgürlük?"
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, terörün bir vesayet odağı olduğunu ve arkasında kimin olduğunun da belli olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
"15 Temmuz'u kim kurgulamışsa, PKK'yı da kurgulayan organizasyon aynısıdır. Avrupa bu işlerde garnitürdür. Bu nesil birçok şey gördü, yoksulluk, ekonomik dalgalanmalar, krizler, yüzde 1.800 faizler gördü 1990-2000 yılları arasında. Bu nesil, sağ-sol kavgaları, mücadeleleri gördü. Terörün en acımasız yüzünü gördü. Bu nesil, 'Bin yıl daha bu sistemle yaşayacaksınız.' diye bize 28 Şubat'ta emredilen hükümler gördü. Değerlerinin, kişiliklerinin aşağılanmasını gördü. Biz gördüklerimizin, yaşadıklarımızın kaynaklarını, sebeplerini iyi bildiğimiz için bir daha tekerrür etmemesini temin etmek üzere bu yeni sistemi tahkim etmek, özgüvenimizi en yüksek noktaya çıkarabilmek ve adımlarımızı çok daha fazla hızlandırmak zorundayız."
"Türk demokrasisi, ham değildir, olgunlaşmış bir demokrasidir"
Dünyanın 21. yüzyılda bir etik ve samimiyet testinden geçtiğini anlatan Bakan Soylu, "Hem terörle hem göçle hem demokrasiyle hem medeniyet değerleriyle bu testten geçmektedir. Türkiye'nin sorunları herkesten zordur ama bu testte, bu sınavda Türkiye başarılıdır. Türk demokrasisi, 21. yüzyılın etik anlamda ayakta kalan, kendini inkar etmeyen, yalanlamayan tek demokrasisidir. Türk demokrasisi, ham değildir, olgunlaşmış bir demokrasidir. Darbelerle, yaşadığı acılarla, halen yönettiği güvenlik tehditleriyle olgunlaşmış bir demokrasidir. 15 Temmuz sonrası bu ülkenin attığı stratejik adımları, günlük siyasi tartışmalar asla örtmemelidir. Türkiye büyük bir değişim yaşamıştır ve 15 Temmuz'dan sonra geleceğini yeniden şekillendirmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Son Dakika › Güncel › 'Demokratik Hukuk Devletini Yeniden Düşünmek' Sempozyumu (1) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?