"Diyalog, Silahsızlanma, Bölgesel ve Küresel Güvenlik" temasıyla Adile Sultan Sarayı'nda gerçekleştirilen Pugwash Konferansı'na katılan Cumhurbaşkanı Gül, kitle imha silahlarının özellikle Orta Doğu'da istikrarsızlığın temel sebeplerinden biri olduğunu belirterek, "Bizden sonraki nesillere daha güvenli, huzurlu, istikrarlı ve müreffeh bir gelecek miras bırakmak için kitle imha silahlarından arındırılmış bir dünya perspektifine güçlü bir şekilde sahip çıkmalıyız" dedi.
Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde yer alan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Adile Sultan Sarayı'nda gerçekleştirilen Pugwash Konferansı'na katılarak, bir konuşma yaptı.
-"PUGWASH SİLAHSIZLANMA KONULARINDA ÖNEMLİ BİR PLATFORM TEŞKİL ETMEKTEDİR"-
Cumhurbaşkanı Gül, konferansta yaptığı konuşmada, başta nükleer silahlar olmak üzere, kitle imha silahlarının sınırlandırılmasına yönelik çalışmalarıyla, 1995 yılında Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen Pugwash'ın, bugün de silahsızlanma konularında önemli bir platform teşkil ettiğine değinerek, Türkiye'nin, silahsızlanma ve kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi bakımından kritik bir coğrafya olan Afro- Avrasya ekseninin merkezinde yer aldığına işaret etti.
Türkiye'nin silahların kontrolü, silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesi konularında aktif katkı yapan, bu alandaki tüm temel uluslararası belgelere ve ihracat kontrol düzenlemelerine taraf olan bir ülke olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül, bu bağlamda, Türkiye'nin "Pugwash Konferansı"na ev sahipliği yapmasının anlamlı olduğunu söyledi.
-"GEÇTİĞİMİZ YÜZYILIN İLK YARISI İNSANLIK TARİHİNİN EN KANLI SAVAŞLARINA SAHNE OLDU"-
Cumhurbaşkanı Gül, bugün katılımcılar arasında farklı ihtisas, birikim ve donanıma sahip bilim insanları, siyasetçiler, devlet adamları ve her biri alanlarında uzman kanaat önderleri bulunduğuna işaret ederek, bu çeşitliliğin, bugünkü konferansın temasını teşkil eden bölgesel ve uluslararası meselelere ilişkin olarak, ortak aklın ürünü, özgün analiz ve sonuç odaklı değerlendirmelere ulaşılmasını sağlayacağına olan inancını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Gül konuşmasında, "Bilim ve teknoloji alanında atılan dev adımlar sayesinde insanoğlu, 20. yüzyıla büyük ümit ve beklentilerle girmişti. Maalesef geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısı insanlık tarihinin en kanlı savaşlarına sahne oldu. Milyonlarca insanın hayatına mal olan iki dünya savaşıyla, tüm iyimser beklentiler büyük ölçüde boşa çıktı. İşte bu acı tecrübe ve 1914-1945 yılları arasında yaşanan trajedilerden çıkarılan derslerle, 20. yüzyılın yarısında yeni bir küresel siyasi, ekonomik ve güvenlik mimarisi inşa edildi. İstendi ki aynı acılar ve krizler bir daha yaşanmasın. Birleşmiş Milletler Şartı'nda ifadesini bulan tüm ideal ve hedefler, esasında istikrarlı bir dünya düzeni için birlikte çalışma zaruretinin nihayet idrak edilmesinin sonucuydu.
Bunda bir ölçüde başarılı da olundu. Neticede 20. yüzyılın ikinci yarısında büyük çaplı savaş ve çatışmalar yaşanmadı. Hatta devletlerarası çatışmaların sayısında bile azalma oldu. Elbette bunda işbirliği ve küresel ortaklık temelinde kurulan yeni küresel mimari önemli rol oynadı" dedi.
-"SOĞUK SAVAŞ'TA OLUŞAN "DEHŞET DENGESİ' ULUSLARARASI CAMİANIN EN GERİLİMLİ DÖNEMLERİNDENDİR"-
Soğuk Savaş'ta nükleer silahların gölgesinde oluşan "dehşet dengesi"nin uluslararası camianın en gerilimli dönemlerinden biri olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Gül, bu dehşet dengesinin parametrelerinin daha yeni şekillendiği 1955 yılında, Albert Einstein ve Bertrand Russell gibi dehaların öncülüğündeki sekiz bilim adamının bir bildiri yayınlayarak, nükleer silahların insanoğluna ne denli büyük bir tehdit oluşturduğuna çok erken bir aşamada dikkat çekmeye çalıştıklarını aktardı.
"Russell-Einstein Manifestosu" olarak bilinen bu metnin, Kanada'da küçük bir kasaba olan Pugwash'ta 1957 yılında bir konferanslar dizisinin başlamasına vesile olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Gül, günümüzde silahsızlanma alanında dünyanın önde gelen platformlarından biri haline gelen ve bugün burada bir araya gelmemizi sağlayan "Pugwash Konferansları"nın böyle bir zihniyetin ürünü olduğuna işaret etti.
-"GENÇLİK YILLARIMIZDAN İTİBAREN BU SİLAHLARIN TEDAVÜLDEN KALDIRILMASINI HEP SAVUNDUK"-
Cumhurbaşkanı Gül, kendisinin de mensubu olduğu kuşağın, devasa ilerlemeler kadar, büyük yıkım ve acıların yaşandığı 20. yüzyılda yetiştiğini, I. Dünya Savaşı'nda yaşanan trajedileri dedelerinden dinleyerek büyüdüklerini belirterek, "Şahsen II. Dünya Savaşı'nın hemen sonrasında kurulan yeni düzende ve Soğuk Savaş ortamında dünyaya geldim. Benim gibi buradakilerin bir kısmı da. Soğuk Savaş'ın zirve noktasına ulaştığı yıllarda üniversitede öğrenciydim. Soğuk Savaş sona erdiğinde ise yeni bir siyasetçi olarak Türkiye'de önemli sorumluluklar üstlenmeye başladım. Benim şahidi olduğum zaman diliminde belki dünya savaşı ölçeğinde bir çatışmayı tekrar yaşanmadı ama dehşet dengesinin oluşturduğu baskıları tüm canlılığıyla tecrübe ettik. Kitle imha silahlarının ağır insani ve maddi bedelinin her zaman farkındaydık. Zira Hiroshima ve Nagasaki'de kullanılan atom bombalarının sivil halk üzerindeki yıkıcı etkileri, hafızalarımızda çok derin etkiler bırakmıştı. O yüzden gençlik yıllarımızdan itibaren, bu silahların tedavülden kaldırılmasını hep savunduk. Kuruluşunun hemen ardından, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 24 Ocak 1946 tarihli ilk kararı da esasen nükleer silahların ortadan kaldırılması için kurulan bir komisyon kurulmasına yönelikti. Ancak Soğuk Savaş'ın getirdiği ideolojik kutuplaşma ve silahlanma yarışı, bu hedefe ulaşılmasını mümkün kılmadı" dedi.
-"KİTLE İMHA SİLAHLARI GÜVENLİK DOKTRİNLERİNDE GÜNÜMÜZDE DE ÖNEMLİ YER TUTMAKTADIR"-
İki kutuplu dünya düzeninin sona ermesiyle birlikte, kitle imha silahlarının yok edilmesine dair beklentiler ve umutların iyice arttığını kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, Nükleer silahlara ve diğer kitle imha silahlarına ihtiyaç kalmadığı düşüncesiyle bir dizi konferanslar yapıldığını ve çeşitli makaleler yayınlandığını da kaydederek sözlerini şöyle sürdürdü:
"START-I ve START-II ile balistik nükleer silahların imhası; NPT ile de yayılmanın önlenmesi alanında hayli iyimser bir ortam ortaya çıktı. Bununla birlikte, bu olumlu beklentiler maalesef gerçekleşmedi. Kitle imha silahlarından uzak yeni bir küresel güvenlik mimarisi oluşturmakta dünya başarılı olamadı. Soğuk Savaş'tan miras kalan birçok donmuş ihtilafla birlikte, kitle imha silahları da küreselleşen dünyamızın sorunlar listesinde yer almaya devam etti. Başta nükleer silahlar olmak üzere, kitle imha silahları güvenlik doktrinlerinde maalesef günümüzde de önemli yer tutmaktadır."
Cumhurbaşkanı Gül, bunun yanı sıra, kitle imha silahlarının yayılmasıyla ilgili endişelerin giderek arttığını, güvenlik riski fazla ülkeler kadar, devlet dışı aktörlerin de bu silahlara erişmesinin ciddi bir tehlike olarak karşımızda olduğuna dikkat çekerek, artık kitle imha silahlarının yayılması ile iç çatışmaların iç içe geçmiş vaziyette olduğu, uluslararası barış ve güvenliğe yönelik en ciddi tehdidi oluşturduğunu belirtti.
-"DEVLETLERİ KİTLE İMHA SİLAHLARINA SAHİP OLMAYA İTEN TEMEL FAKTÖR GÜVENSİZLİK HİSSİDİR"-
Cumhurbaşkanı Gül, meseleye devletler açısından yaklaşıldığında, günümüzde kitle imha silahlarına sahip olmaya iten temel faktörün güvensizlik hissi olduğuna işaret ederek, "Öngörülebilirliğin giderek azaldığı yeni stratejik tehdit ortamında, bazı ülkeler nükleer silahlardan medet ummaktadır. Ülkelerin tek başlarına gelişmeleri yönlendirme kapasitelerinin önemli ölçüde sınırlandığı bir jeopolitik iklimde, bu tür silahların, uluslararası ve bölgesel dengelerde avantaj sağlayacağı hesaplanmaktadır. Kimyasal, biyolojik ve radyolojik silahlarda ise temel mesele, modern silah teknolojilerine erişimdeki eşitsizliği telafi etmektir. İleri teknoloji ürünü pahalı harp gereçleri bakımından rekabet edemeyeceğine kanaat getiren bazı ülkeler, daha ucuz ve teknolojiye erişim imkânı daha kolay olan silahlara yönelmektedir" dedi.
Bu noktada bir çelişkiye de dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül," Bir yandan, başta nükleer silahlar olmak üzere, ölümcül kapasiteleri çok yüksek sofistike silahlara sahip olmak meşru görülürken; diğer yandan, bazı ülkelerin ucuz ve kolay olduğu için temin etmeye çalıştıkları kimyasal, biyolojik veya radyolojik silahların gayrı-meşru görülmesi özünde bir çelişki teşkil etmektedir" diye konuştu.
-"KİTLE İMHA SİLAHLARINDAN, GÜÇLÜ VE ZAYIF ÜLKELERE AYRI KRİTERLER UYGULAYARAK KURTULAMAYIZ"
Cumhurbaşkanı Gül, mevcut çelişkiyi görmeden bu belalardan kurtulma gayretlerinin çok sonuç vermeyeceğine değinerek sözlerini, " Bunun altını özellikle çizmek istiyorum. Çünkü herkes kendisine gerekçeler bulur. Bu nedenle, nükleer dâhil, kitle imha silahlarıyla ilgili meseleye ilkeli yaklaşmak ve bu beladan topyekûn kurtulmamız elzemdir. Kitle imha silahları meselesinden, güçlü ülkeler için fiiliyatta ayrı, zayıf ülkeler için ayrı kriterleri uygulayarak kurtulamayız. Şu hususun en baştan kabul edilmesi gerekir: Kitle imha silahlarını bir şekilde meşru gösteren tüm hesaplama ve değerlendirmeler eksik ve hatalıdır. Kitle imha silahlarına sahip olmanın güvenlik ve uluslararası hukuk bakımından herhangi bir temeli yoktur" şeklinde sürdürdü.
-"KİTLE İMHA SİLAHLARINA SAHİP OLMAK HİÇBİR ÜLKEYE GÜVENLİK SAĞLAMAMIŞTIR"-
Konuşmasında, "İnsanoğlunun geçen asırdaki tecrübesi, bizlere kitle imha silahlarına sahip olmanın hiçbir ülkeye güvenlik sağlamadığını; bilakis ilave istikrarsızlıkları ve sorunları beraberinde getirdiğini göstermiştir. Geçmişteki acı tecrübeler ve bu tür silahları kullanmaktan çekinmeyecek rejimlerin günümüzde de mevcudiyeti; meselenin insani maliyetinin nerelere varabileceği hakkında hepimize fikir vermelidir. Dolayısıyla, bizden sonrakilere daha güvenli, huzurlu, istikrarlı ve müreffeh bir gelecek miras bırakmak istiyorsak, kitle imha silahlarından arındırılmış bir dünya perspektifine güçlü bir şekilde sahip çıkmalıyız" diyen Cumhurbaşkanı Gül, bunun, bir hayal peşinde koşmak olarak görülmemesi, hepimizi yakından etkileyen böylesine büyük bir riski bertaraf etmenin, hepimizin insanlığa ve gelecek kuşaklara bir borcu olduğunu aktardı.
-"KALICI ÇÖZÜMLER ARTIK ÖNCELİKLE BÖLGESEL DÜZEYDE ARANMAKTADIR"-
Kitle imha silahlarının kalıcı şekilde kontrolü ve azaltılmasının, ancak ülkelerin tehdit algılamalarında yeni bir anlayışa geçmeleriyle mümkün olabileceğine işaret den Cumhurbaşkanı Gül, böylesine küresel bir meseleye tek taraflı adımlarla, ikili anlaşmalar yoluyla veya benzer görüşleri paylaşan devletler gruplarının tasarruflarıyla çözüm getirilmesini beklemenin gerçekçi olmadığını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Gül, bölgeselleşme eğiliminin giderek arttığı bir dönemden geçildiğini, artık sorunların her şeyden önce bölgesel aktörler tarafından sahiplenildiği ve kalıcı çözümlerin öncelikle bölgesel düzeyde arandığını ifade ederek, bu gelişmenin, kitle imha silahlarının nihai tasfiyesiyle ilgili çalışmaların da bölgesel düzeyde güvenlik mimarileri oluşturulmasıyla başarılı olabileceğine işaret etti.
-"HER TÜRLÜ KİTLE İMHA SİLAHINA KARŞIYIZ"-
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye olarak, parçası olunan coğrafyada her türlü kitle imha silahının mevcudiyetine karşı olup, mevcutların imhasından yana olduklarını ifade ederek, "Bu tür silahlara sahip olunmasının ve yeni silah geliştirme çabalarının, bölgesel bir yarışa sebebiyet vereceğine, böylelikle uluslararası barış ve güvenliği tehdit edeceğine inanıyoruz. Zira, bölge ülkelerinden herhangi biri kitle imha silahlarına sahip olmayı başardığında, komşuları da yemezler, içmezler, refahlarından ayırırlar ve gelişmişlik seviyeleri ne olursa olsun bu silahı yapmak için uğraşırlar. Bunun aslında örnekleri de vardır. Dolayısıyla böyle bir yarış bölgede kesinlikle bir kısır döngüyü başlatır ve ülkelerin halklarının refahına ekonomik kalkınmalarına ayrılacakları kaynaklar bu silahlara ayrılmaya başlar ve bu kaçınılmaz bir yanlış olur. Kısacası, kitle imha silahlarının mevcudiyeti, bölgesel manada "güvenlik dilemması'nın en şiddetli haliyle yaşanmasına sebep olur. Ortaya çıkan güvensizlik girdabı da, en tehlikeli sonuçları yaratır" dedi.
-"ORTA DOĞU'DA, BAZI ÜLKELERE MÜSAMAHA GÖSTERİLMESİ BÖLGEYE İLAVE YÜKTÜR"-
Sancılı bir dönüşüm sürecinden geçen Orta Doğu'da, bazı ülkelerin bu tür silahlara "de facto" sahip olmasına müsamaha gösterilmesinin, zaten birçok sorunla mücadele verilen bu bölgeye ilave bir yük getirdiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, "1980'li yıllardaki İran-Irak savaşında, 1988'de Halepçe'de ve son olarak Ağustos ayında Şam yakınlarında kimyasal silah kullanılmasının, Orta Doğu'daki KİS sorunun ciddiyet ve aciliyetine işaret ettiği açıktır. Bu bakımdan, Orta Doğu'nun nükleer dâhil, kitle imha silahlarından arındırılmasını sağlayacak, AGİT benzeri yeni bir güvenlik mimarisi oluşturulması gerektiğini uzun bir süredir birçok platformda savunuyorum ve bunun takibini yapıyorum. Esasen böyle bir bölgesel rejimin oluşturulması için uluslararası hukuk bakımından gerekli ahdi temelin bulunduğu kanaatindeyim Bu bağlamda, BM Güvenlik Konseyi'nin, 1991'de Irak konusunda aldığı 687 sayılı karar, gerekli hukuki zemini oluşturmaktadır. O günkü günleri ve gerginliği, o günkü Irak'ı ve bütün Körfez'i düşündüğünüzde 1991 yılındaki 687 sayılı kararın ne kadar da anlamlı ve önemli bir adım olduğu hatırlanacaktır. Ayrıca, bu yıl Eylül ayında Suriye ile ilgili olarak alınan BM Güvenlik Konseyi'nin 2118 sayılı kararı da söz konusu hukuki zemini güçlendiren bir karar olarak değerlendirilmelidir" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, 2010 yılında New York'ta yapılan NPT İzleme Konferansı'nda ABD Başkanı Obama tarafından da destek verilen bu fikrin, Orta Doğu'nun tüm kitle imha silahlarından arındırılması konusundaki diğer büyük aktörleri de harekete geçirmesini dileğini ifade etti.
-"SURİYE'NİN KİMYASAL SİLAH STOKUNUN İMHASI SÜRECİNİ DESTEKLİYORUZ"-
Türkiye olarak, Orta Doğu'da kitle imha silahlarından arındırılmış bölge tesisi konusunda 2012 yılında Helsinki'de düzenlenmesi mümkün olamayan konferansın, bir an önce tertiplenmesine yönelik teşvik ve telkinlerini sürdürdüklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, "Diğer yandan, Suriye'nin kimyasal silah stokunun imhası için Güvenlik Konseyi'nin 2118 sayılı kararı ile başlatılan süreci destekliyoruz. Bu noktada yine dikkat çekmek istediğin bir husus şu: Suriye'de başlayan sürecin, Orta Doğu'daki tüm kitle imha silahlarının tasfiyesini sağlayacak bölgesel güvenlik mimarisinin ilk adımı olmasını temenni ederim. Bu adım burada kalmamalı bu adım üzerine diğer adımlar da atılabilmeli ve çok da geniş bir vizyon içerisinde bölgenin tamamen temizlenmesine yönelik çalışmaların gayretlerin yavaş da olsa başlamasının şart olduğu kanaatindeyim ve bunun bir fırsat olduğunu görüyoruz" dedi.
-"ORTA DOĞU'DAKİ GÜVENSİZLİK ORTAMININ EN ÖNEMLİ SEBEPLERİNDEN BİRİ KİTLE İMHA SİLAHLARIDIR"-
Cumhurbaşkanı Gül, Ortadoğu'daki güvensizlik ortamının en önemli sebeplerinden olan kitle imha silahlarının, bölge ülkelerinin genel tehdit algılamalarından ve bölgenin temel meselesi olan Arap- İsrail ihtilafından bağımsız düşünülemeyeceğine işaret ederek, bu nedenle, bölgedeki tüm güvenlik meselelerine ve tehdit algılamalarına bütünlükçü bir anlayışla yaklaşılmasının zaruret olduğunu söyledi.
Her iki temel meselenin üzerine de cesaretle gidilmesi, Arap Barış Planı temelinde başlatılacak kapsamlı bir barış sürecinin, nükleer silahlarla bekasını güvence altına almak isteyen bazı ülkelerin güvenlik açmazlarını da büyük ölçüde gidereceğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, "Bu anlayışla, bölgedeki tüm ülkelerin kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesine ilişkin tüm uluslararası düzenlemelere taraf olmasını temenni ediyoruz. Irak, Lübnan ve Suriye'nin, Kimyasal Silahlar Örgütü'ne üye olarak katılmaları, hiç şüphesiz doğru yolda atılmış adımlardır. Benzer şekilde İsrail ile Filistin arasında ABD'nin girişimiyle yürütülen görüşmelerin, en kısa sürede doğrudan müzakerelere başlanmasına vesile olmasını diliyoruz" dedi.
-"ABD-İRAN ARASINDA BAŞLAYAN DİYALOG ORTAMI, UZUN SÜREDİR ARZULANAN BİR GELİŞMEDİR"-
İran'ın nükleer programına diyalog yoluyla çözüm bulunmasına yönelik çalışmalar için de, şartların elverişli olduğunu değerlendirmesini yapan Cumhurbaşkanı Gül, bu bağlamda, son dönemde ABD Yönetimi ile İran arasında başlayan diyalog ortamının, uzun süredir arzulanan bir gelişme olduğunu aktararak şöyle söyledi: "Başkan Obama ile Cumhurbaşkanı Ruhani arasında geçtiğimiz Eylül ayında gerçekleştirilen telefon görüşmesini memnuniyetle karşıladığımı daha o gün tüm dünyaya duyurdum. ABD-İran diyaloğunun, başta İran'ın nükleer programına barışçıl yöntemlerle çözüm bulunması olmak üzere, Orta Doğu'daki tüm diğer bölgesel sorunların çözümü bakımından da uygun bir iklim yaratmasını temenni ediyorum. Konferans vesilesiyle bugün aramızda bulunan İran Dışişleri Bakanı Sayın Zarif'in mevcudiyetini, esasen bu yeni diyalog ikliminin bir tezahürü olarak görüyorum."
-"İNSANİYETİNİZİ HATIRLAYIN VE GERİSİNİ UNUTUN"-
1955 yılındaki Russell-Einstein Manifestosu'nun üzerinden 60 yıl geçmiş olmasına rağmen kitle imha silahlarının, dünya barışına, istikrarına ve güvenliğine tehdit oluşturmaya devam ettiğine de dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül, "Suriye'de rejimin kimyasal silah kullanması, Orta Doğu'da kitle imha silahlarının mevcudiyetine ilişkin kaygılarımızın ne kadar yerinde olduğunu göstermiştir. Bu silahların, teröristlerin ve diğer radikal unsurların eline geçme ihtimalini düşünmek bile istemiyoruz. Bu köklü küresel soruna çözüm bulunmasına yönelik çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmemiz gerektiğinin altını bir kez daha önemle çizmek istiyorum" dedi. Cumhurbaşkanı Gül sözlerini şöyle tamamladı: "Russell-Einstein Manifestosu'nda yer alan ve bu doğrultudaki çalışmalarımıza ışık tutan şu çağrıyla son vermek istiyorum: "İnsaniyetinizi hatırlayın ve gerisini unutun'."
Son Dakika › Güncel › Cumhurbaşkanı Gül.Parçası Olduğumuz Coğrafyada Her Türlü Kitle İmha Silahına Karşıyız ve... - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?