Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dünyadaki gelişmelere dikkati çekerek, "Yapmamız gereken bu büyük resmin bilincinde olarak bölgesel kazan-kazan formüllerini geliştirmek ama bir taraftan da belli bir periyot geçtikten sonra konumumuzu zayıflatıcı değil, konumumuzu ve pozisyonumuzu daha güçlendirici noktaya getirecek tedbirleri almak olacaktır. Hiç şüphesiz bu yöndeki çabalarımız beyaz bir zeminin içinde yürütülemez. Çok iyimser ve naif olmaya düşemeyiz ve böyle bir durumda olamayız" dedi.
"GEREKLİ TEDBİRLER ALINMALI"
Kara Harp Okulu'nu ziyaret eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dünyadaki gelişmelere dikkati çekerek, "Güvenlik ve normalleşmenin sağlanmasının çok uzun yıllar alacağını tahmin ediyorum. Böyle bir ortamda Türkiye ne yapacak, hangi tedbirleri nasıl alacağız diye baktığımızda milli güvenliğe olumsuz etkilerini bertaraf etmek için uğraşacağımız önemli riskler ve tehditler ortaya çıkmaktadır. Yapmamız gereken bu büyük resmin bilincinde olarak bölgesel kazan-kazan formüllerini geliştirmek ama bir taraftan da belli bir periyot geçtikten sonra konumumuzu zayıflatıcı değil, konumumuzu ve pozisyonumuzu daha güçlendirici noktaya getirecek tedbirleri almak olacaktır. Hiç şüphesiz bu yöndeki çabalarımız beyaz bir zeminin içinde yürütülemez. Çok iyimser ve naif olmaya düşemeyiz ve böyle bir durumda olamayız" dedi.
"GÜVENLİK, TEK BİR ÜLKEYİ İLGİLENDİREN KAVRAM DEĞİL"
Geleneksel güvenlik anlayışında köklü değişikliklerin yaşandığı bir ortamdan geçildiğini anlatan Gül, bu kavramın kapsamının genişlediğini ifade etti. Gül, "Eskiden toprakların, sınırların, kritik tesislerin, yapının korunmasını hedefleyen klasik güvenlik anlayışı, odağına insanı yerleştiren yeni bir zihniyet içeren güvenlik anlayışına dönüşmüş vaziyettir. Artık konvensiyonel ordular ve silah sistemleri kadar organize suçlar, etnik ve mezhepsel çatışmalar, terörizm, radikalizm, deniz korsanlığı, yoksulluk, salgın hastalıklar, yasadışı göç, siber saldırılar, iklim değişikliği ve enerji güvenliği gibi birçok konuda güvenlik konseptinin içine girmektedir. Ayrıca, güvenlik tek bir ülkeyi ve sınırları ilgilendiren bir kavram olmaktan da çıkmıştır" diye konuştu.
'MİLLİ İRADE' VURGUSU
Bölgesel ve küresel barışın her bir ülkede meşruiyet temeli düzenlerinin temelinden geçtiğini anlatan Cumhurbaşkanı Gül, meşruiyet temelinin demokrasi olduğunu ifade etti. "Demokrasi aslında milli iradedir" diyen Gül, "Demokratik hukuk devletlerinin kurulmasıdır. Düzenlerin böyle olmasıdır ve demokratik hukuk devleti dediğimizde de çok partili sistem, adil, serbest düzgün seçimler ve kuvvetler ayrılığı prensibi çerçevesinde herkesin yetki ve sorumluluklarının belli olması, bu düzen içerisinde check-balance dediğimiz denge sistemlerinin ahenk içinde yönetilmesidir. Bunun dışındaki rejimler, eninde sonunda ya acı çekerek ya da tecrübeli liderlerin inisiyatifinde öncelik alarak demokrasiye geçeceklerdir. Arap Baharı'nda yaşadığımız, daha önce başka ülkelerde yaşanan budur" ifadelerini kullandı.
İstikrar ve güvenlik başta olmak üzere bölgelerdeki iş birliğinin altında bu iki kavramın olduğuna işaret eden Gül, "Bu sadece bir ülke için geçerli değildir. Bulunduğunuz bölgede eğer böyle bir ortam gerçekleşirse o zaman tehlikeler yok olmaktadır. Bugün Avrupa'da sınırların kalkmasının sebebi budur" dedi.
"FARKLI STRATEJİLERİ İZLEME ZORUNLULUĞUMUZ VAR"
Demokratik rejimleri kuran ülkelere değinen Gül, modern güvenlik politikalarının sınırların korunması değil sınırların ötesindeki milli menfaatlerin de muhafazasının olumsuz gelişmelere mahal vermeden tehditlerin yerinde bertaraf edilmesini hedeflediğini ifade etti. Gül, "Şüphesiz ki bölgemiz ve Avrupa için söylediklerim geçerli değildir. Bizim çok daha farklı stratejilere, hiç değilse bölgede demokrasinin yaygınlaşmasına kadar farklı stratejileri izleme zorunluluğumuz ve mecburiyetimiz vardır. Sorunların kaynağında tespiti ve sivil askeri yeteneklerin uyumlu biçimde birleştirilmesi esastır. Barışı inşa, koruma ve destekleme misyonlarının temel mülahazası da budur" diye konuştu.
Türkiye'nin uluslararası ve bölgesel konumunun tanımlanması ve bu tanıma uygun bir vizyon geliştirilmesinin zorunluluğuna işaret eden Gül, "Köklü bir devlet geleneğine ve medeniyet mirasına ev sahipliği yapan ülkemizin geleceğini de büyük ufuklarda aramak elbette ki hakkımızdır. Diğer tüm güçlü devletler gibi bunu yaparken sahip olduğumuz tüm güç unsurlarından uygun bir bileşimle istifade etme kararlılığında olmalıyız. Bu açıdan öncelikli hususun Türkiye'nin güç parametrelerinin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin güç parametreleri dediğimizde de önce bir ülkenin itibarlı, güçlü ve halkının müreffeh olabilmesi için demokratik hukuk standartlarının yüksek olması gerekir. Bu, Atatürk'ün bize muasır medeniyetlerin üstünde diye işaret ettiği noktadır. İkincisi, güçlü bir sağlam bir ekonomisinin olması gerekir. Üçüncüsü de şüphesiz ki güçlü bir ordusu ve silahlı kuvvetlerinin olması gerekir. Eğer, birinciye demokratik ve hukuk standartlarının yüksekliği ve ekonomiyi yumuşak güç olarak tarif edersek geniş anlamda ki bunun muhakkak çok alt başlıkları vardır, buna askeri gücü koyduğumuzda işte o zaman bir ülke hem güçlü olur, itibarlı olur, hem de halkı mutlu olduğu gibi etrafına ışık saçan bir ülke haline gelir. Örnek alınacak ülke haline gelir" dedi.
"EKONOMİK İŞBİRLİĞİNİN OLDUĞU YERDE İNSANLAR MUTLU OLACAK"
Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bir ülkeye dışarıdan baktığınızda örnek alınacak başarıları varsa o zaman itibarlıdır. Yoksa 'ben güçlüyüm, itibarlıyım, büyüğüm' demekle itibar kazanılmaz uluslararası dünyada. Sizin başarılarınızı siz değil, başkaları övünerek anlatacaklar ve sizi örnek alacaklar. Bu, çok önemli. Türkiye'nin dolayısıyla bölgesinde böyle bir ülke olma hakkı ve sorumluluğu vardır. Geçmişi bu kadar köklü olan bu bölgede başka bir ülke yoktur. Hiçbir ülkenin harp okulu yoktur ki böyle bir müzesi olsun övünebileceği. O bakımdan Türkiye'nin böyle bir sorumluluğu vardır ve aynı zamanda küresel düzende ise etkin bir aktör konumuna da yükselmemiz gerekir. Etkin olabilmek için de önce kendi özgüveniniz olacak. Kendi özgüveninizin olabilmesi için de demokratik hukuk standartlarınız, ekonominiz ve güçlü bir ordunuz olacak. Bunlardan birisi olmadığı süre içinde uluslararası arenada etkin olmanız söz konusu olmaz. Bu gerek askeri, gerekse diplomasi alanında olsun. Türkiye için bir bölgesel rolden söz edeceksek, bu rolü her şeyden önce bölgesel ihtilafların üzerinde bir konumda barış ve istikrarı tesise çalışan belirleyici bir güç olmasıdır. Bir ülkenin güçlü olması, başka bir ülkeye saldırmak ve bir şey empoze etmek için değildir. Türkiye'nin güçlü olması, örnek alınabilmesi bölgesindeki ihtilafların, problemlerin barışçı bir şekilde çözümüne yardımcı olacak. Bir bölgede problemler çözüldüğünde güvenlik ve istikrar olacak. Güvenlik ve istikrarın olduğu yerde ekonomik işbirliği olacak. Ekonomik işbirliğinin olduğu yerde ise insanlar mutlu olacak."
Ekonomiyi, yumuşak güç olarak tarif edersek geniş anlamda buna askeri gücü konulduğunda o zaman bir ülkenin güçlü ve itibarlı olacağına işaret eden Gül, "Etrafına ışık saçan bir ülke haline gelir. Bütün bu tanımlamalardaki esas hedef, örnek alınacak bir ülke yapmak. Aslında itibar buradan geliyor. Bir ülkeye dışarıdan baktığınızda örnek alınacak. Sizin başarılarınızı siz değil başkaları anlatacaklar. Bu, çok önemli. Geçmişi bu kadar köklü olan bu bölgede başka ülke yok. Türkiye'nin böyle bir sorumluluğu vardır. Küresel bir düzendeyse etkin aktör olma zorunluluğu vardır. Türkiye için bölgesel rolden söz edeceksek bölgesel ihtilafların üzerinde bir konumla barışı ve istikrarı tesis edecek olmalı. Türkiye'nin güçlü olması, örnek alınabilmesi, bölgesindeki problemlerin çözümüne yardımcı olacak, güvenlik ve istikrar olacak. Ekonomik işbirliği olacak" dedi.
"CAYDIRICI ASKERİ GÜÇ, TÜRKİYE İÇİN BİR TERCİH DEĞİL ZORUNLULUKTUR"
Türkiye'nin milli menfaatlerinin korunması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, "Politikalarımızı geliştirirken uluslararası ve bölgesel güç denklemlerini dikkate alarak realist bir yaklaşım sergilememiz de elzemdir. Nihayette dış politikada reel-politik dediğimiz şey çok önemlidir. Bunu gözardı edemezsiniz. Eğer, bunu gözardı ederseniz o zaman ulusal menfaatlerde problemler ortaya çıkmaya başlar. Bölgemizde farklılaşan tehdit algılamaları dışında içeride güçlü bir istikrar ve güçlü bir ekonominin sağlanması, sonra aktif bir diplomasi, realist bir savunma stratejisi ve bunun temelini oluşturacak caydırıcı askeri güç Türkiye için bir tercih değil, zorunluluktur. Esasen Türkiye bu rolü oynamak için bu birikime sahiptir" diye konuştu.
Türkiye'nin caydırıcı bir askeri güç olarak mevcudiyetini sürdürmesinin zaruretinin kaçınılmaz olduğunu anlatan Gül, Türkiye'nin bölgesindeki olaylara dikkat edildiğinde teyakkuz halinde hiçbir zaman vazgeçilemeyeceğini ifade etti. Harbiyeli öğrencilere tavsiyelerde bulunan Cumhurbaşkanı Gül, "Türkiye vizyonunun hayata geçirilmesinde sizlere de çok büyük görevler düşecek. Bugün nasıl değerli komutanlarınız çok büyük sorumluluk duygusu içinde üstlerine düşeni yapıyorlarsa, günü geldiğinde bunu sizler yapacaksınız. Bu itibarla askerlik ve subaylığın yanı sıra temel disiplinlerini en iyi şekilde öğrenmelisiniz" dedi.
Konuşması sonrası öğrencilerin sorularını cevaplayan Gül, 'okuduğu en son kitabın' sorulması üzerine, " Colin Powell'ın bir kitabı. 2 yıl önce yayımlandı. 'İt Worked For Me': İn Life And Leadership' kitabını tavsiye ederim" dedi.
"GÜÇ ELİNİZDEYKEN DAVRANIŞINIZ ERDEMLİ OLUYORSA O ZAMAN 'ERDEMLİ GÜÇ' OLURSUNUZ"
Cumhurbaşkanı Gül, 'erdemli güç' kavramına ilişkin, "Erdemli güç dediğimiz gücün iyi bir şekilde kullanılmasıyla ilgili. Üç tek başına bir şey ifade etmez. Yüz binlerce tankı yürütüyorlardı, orduyu yürütüyorlardı ama orada yüz binlerce insan kırılırken burada yine talimatlar veriliyordu. Güç ne için kullanılıyordu bu çok önemli. Erdem kelimesi çok geniş bir şekilde, erdemli bir güce sahip olmak olumlu ve sürekli olur. Gücün erdemli hale gelmesi için de çok donanımlı, en modern cihazlarla donanımlı, en iyi şekilde askeri personele sahip olacaksınız. Ama aynı zamanda insanların kalbini kazanacaksınız. Elinde en güçlü silahı olan bir insanın yeri geldiğinde karşısındaki insana saygı duyması, karşısındakinin önünde eğilip selam vermesi silahla kazanamadığını gönlüyle kazanmasıdır. Güç elinizdeyken davranışınız erdemli oluyorsa o zaman erdemli güç olursunuz" şeklinde konuştu.
Program sonrası Kara Harp Okulu Komutanı Tümgeneral Yılmaz Uyar, Cumhurbaşkanı Gül'e hediye takdim etti. Cumhurbaşkanı Gül, daha sonra okulun yemekhanesinde menüsü 'mercimek çorbası, barbunya ve rosto' olan yemeğe katıldı.
Son Dakika › Güncel › Cumhurbaşkanı Gül, Kara Harp Okulu'nu Ziyaret Etti - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?