Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Mültecileri ülkesine sokmamak için denizde boğmaktan kurşunla öldürmeye kadar her türlü yolu deneyen Yunanlı, bir gün bu merhamete kendilerinin de ihtiyacı olabileceğini unutmamalıdır. Avrupa ülkeleri sorunu çözmek istiyorlarsa Türkiye'nin Suriye'de gerçekleştirmeye çalıştığı siyasi ve insani çözüme destek verir" dedi.
AK Parti Grup Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Yunanistan ve AB ülkelerinin göçmenlere yönelik sergilediği tutumu eleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye dün Çanakkale'de de emperyalistlere karşı mücadele ediyordu, bugün Suriye sınırında da emperyalistlere karşı mücadele ediyor. Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal'in vatan toprağı olan Çanakkale'yi savunduğu dönemde İdlib'in de vatan toprağı olduğunu bilmeyecek kadar şuur kaybı içinde. Yolu Çanakkale'ye düşerse orada tavsiye ederim, İdlib doğumlu yüzlerce şehidin ismini görünce hiç sanmıyoruz ama belki utanır da yüzü kızarır. Vatının ne demek ve sınırlarının neresi olduğunu bilmeyen, anlamayan, görmeyen, hissetmeyen bir adam kusura bakmayın cehaletten öte bir ihanetin içine düşmüş demektir. Milletimiz Çanakkale'de savaşırken de, İstiklal Harbi'nde canını ortaya koyarken de ülkemizde tıpkı bu zat gibi davranan, moralleri bozmaya, mücadele azmini kırmaya çalışan müstevli destekçileri vardı. Türkiye 1 asır önceki o destanları sadece cephede düşmana karşı savaşarak değil, aynı zamanda bu müstevli destekçilerini hüsrana uğratarak da kazanmıştır" diye konuştu.
Gazi Mustafa Kemal'in 6 Mart 1922'de Mecliste yaptığı bir konuşmada milli mücadelenin savunma araçlarını milletin bütünü, milletin kalp ve vicdanındaki sağlamlık, Meclisin azim ve kararlılığı ile ordu olarak sıraladığını belirten Erdoğan, Atatürk'ün Cumhuriyetin 10. yılındaki nutkunda cepheleri görünüşteki cephe ve iç cephe olarak ikiye ayırdığını belirterek, "Bugün de Kılıçdaroğlu ve ekibi, ülkemizin doğrudan doğruya iç cephesine, yani birliğine, bütünlüğüne, kardeşliğine saldırıyor. Bunu da gafletlerinden değil, tamamen kasıtlı bir şekilde yapıyorlar. Dün olduğu gibi bugün de verdiğimiz mücadele hem sahada zafere yürüyeceğiz hem de bu müstevli destekçilerini milli irade ayakları altında ezerek ülkemizi hedeflerine ulaştıracağız. Bu zatın gözünün ve gönlünün başka yerlerde olduğunu biliyoruz. Kılıçdaroğlu, mevcut tutumu ile Esad'ın Suriye'de, İsrail'in Filistin'de hayata geçirmeye çalıştığı insansızlaştırma politikasına destek veren bir yerde durmaktadır. Türkiye'nin bu tarihi mücadelesini sürekli fitne ile yalan ile iftira ile lekelemeye çalışan kim olursa olsun haysiyetsizdir, onursuzdur, şerefsizdir, alçaktır, haindir. Bir insanın kendi ülkesine ve milletine böylesine derin bir kin beslemesi için ya geçmişte ağır bir travma yaşaması ya da daha başka bir çıkar hesabının pençesine düşmüş olması lazım. Sanıyorum karşımızdaki zat da her iki durum birden söz konusu. Dikkat ederseniz sürekli kendini bu ülkenin cumhurbaşkanı, kurumları komuta kademesi yerine koyarak ahkamlar kesiyor. Kılıçdaroğlu eğer bu ülkenin yönetiminde sorumluluk almak istiyorsa kendisine bunun yolunu hemen göstereyim. Bu iş öyle geriden saldırarak, birilerini öne sürüp arkadan kıs kıs gülerek olmaz. Malum üzere olduğu üzere 2023 yılında bu ülkede bir cumhurbaşkanlığı seçimi var, yüreğin yetiyorsa çıkarsın meydana 'ben ülkeyi yönetmeye talibim' dersin, milletten yetkiyi alabilirsen de söylediklerini yaparsın, olay bu kadar basit. Ama o güne kadar bu zata düşen görev, milli güvenliğimizi ilgilendiren konularda sorumluluk sahiplerine destek vermektir. Bunu yapamıyorsa sükut etmesine de razıyız. Yeter ki hezeyanları ile milletimizin acılı yüreğini kanatmasın, sinirlerini germesin, tepesini attırmasın" şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE BİLFİİL SAHAYA ÇIKMIŞTIR"
Ekranda Bahar Kalkanı Harekatı'nın görüntülerini izleten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İdlib'de verdiğimiz şehitlerimizin kanını yerde bırakmıyoruz. Bugüne kadar 3 bin 200'ün üzerinde rejim unsurunu, 160'a yakın tankını, 100'ün üzerinde topunu ve çok namlulu roketatarlarını, 3 uçağını, 8 helikopterini, 8 hava savunma sistemini, 10'dan fazla mühimmat deposunu, yüzlerce silahlı ve silahsız aracını kaybetmiştir" dedi.
Erdoğan, "Rejiminki ile mukayese edilemeyecek kadar az da olsa elbette bizim de kayıplarımız var. Uçaklarımızla, SİHA'larımızla, tankçılarımızla, komandolarımızla yürüttüğümüz destansı mücadele ile rejimi her gün biraz daha eritiyoruz. Kahraman ordumuz Suriye'de gösterdiği başarı ile tüm dünyayı kendisine hayran bırakmıştır. Bizim savaşmayı bilmeyen değil, savaşmak istemeyen bir ülke olduğumuzu son operasyonlarımızla herkese bir kez daha ispatladığımıza inanıyorum. Rejim ve onu destekleyenler sürekli olarak kendilerini savunma imkanı olmayan çocukları, kadınları, masumları katlederek gerçek yüzlerini sergilemeyi sürdürüyor. Bir süre sonra rejim sadece İdlib'de değil Suriye'nin diğer bölgelerinde de kendi halkını karşısında bulmaya başlayacaktır. İşte o zaman rejimi kurtarmaya, bugün arkasına sığındığı kara ve hava güçlerinin imkanları da yetmeyecektir. Biliyoruz ki rejim Dara'da, Hama'da, Humus'ta, Halep'te yaptığını şimdi İdlib'te tekrarlamaya çalışıyor. Ama bu defa başaramayacak. Bu defa Türkiye hem kendi güvenliği ve huzuru hem de Suriyeli masumların hayatlarını kurtarmak için bilfiil sahaya çıkmıştır. İdlib'deki çatışmalar sürerken bölücü terör örgütünün Suriye'nin diğer alanlarındaki güvenli bölgelerimize saldırmaya başlaması arka plandaki büyük olunun işaretidir. Bu durum İdlib'den ve Suriye'deki diğer güvenli hale getirdiğimiz bölgelerden çekilirsek teröristlerin doğrudan ülkemiz topraklarını hedef alacağının en somut ifadesidir. Suriye'de vermediğimiz mücadeleyi kendi topraklarımızda çok daha ağır ve büyük bedeller ödeyerek vereceğimizi görmek için daha neyi yaşamamız gerekir? İstanbul'un, Ankara'nın, İzmir'in, Antalya'nın, Trabzon'un, Erzurum'un, Şanlıurfa'nın savunmasının Afrin'de, İdlib'de, Mümbiç'de, Cerablus'da, Ayn el Arap'da, Tel Abyad'da, Resulayn'da, Kamışlı'da, Kuzey Irak'ta, hatta Libya'da başladığını hamdolsun milletimiz biliyor ve verilen mücadeleye sahip çıkıyor. Ne ülkemizi terör örgütlerinin, eli kanlı rejimin ve onları destekleyenlerin insafına terk edeceğiz ne de mazlum Suriye halkını kendi başına bırakacağız" ifadelerini kullandı.
"BAY KEMAL FARKLI ŞEYLER BEKLİYOR AMA FUTBOL SAHALARININ TRİBÜNÜNDEN ONA FARKLI CEVAPLAR GELDİ"
"Futbol sahalarında bile milletimizin ülkesine, ordusuna verdiği destek bunun en güzel örneklerinden biridir. Bay Kemal farklı şeyler bekliyor ama futbol sahalarının tribününden ona farklı cevaplar geldi" diyen Erdoğan, sporcuların Türk ordusuna verdiği destek videosunu izletti. Erdoğan, "Bu ülkede hiç kimsenin evini, yurdunu terk ettiği için topraklarına sığınanlara kem gözle bakmaya, yabancı muamelesi yapmaya, hele hele tahkir ve taciz etmeye hakkı yoktur. Her kim bu tarz davranışlar içine girerse, altını kazdığımızda kendi geçmişinden de bir göçmenlik bulunması kuvvetle muhtemeldir. Bize düşen bu insanların yeniden evlerine dönerek huzur ve güven içinde yaşayabilecekleri iklimi oluşturmanın mücadelesini vermektir. Sivilleri öldürerek, yerleşim yerlerini yıkarak, halksız bir devlet peşinde koşan rejimin katliamlarından kaçanlar başka bir yere değil de Türkiye'ye yöneliyorsa bunun sebebi bizim vicdanımız, ahlakımızdır" dedi.
"EN İNSANLIK DIŞI GÖRÜNTÜLERİ YUNANİSTAN SERGİLİYOR"
33 şehidin verildiği 27 Şubat'taki saldırının ardından Avrupa'ya gitmek isteyen mültecilere sınırları açma kararı alındığını söyleyen Erdoğan, "Bu kararımız tamamen uluslararası hukuka uygundur" diye konuştu. BM tarafından kabul edilen İnsan Haklar Evrensel Beyannamesi'nin 14. maddesini hatırlatan Erdoğan, "Bugün mültecilere sınırlarını kapatan, onları döverek, bindikleri botları batırarak, hatta vurarak geri göndermeye çalışan her Avrupa ülkesi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni çiğnemektedir. İşte Yunanlıların yaptığı. Bu konuda en insanlık dışı görüntüleri Yunanistan sergiliyor. Botları şişleyerek batırıyor ve o botların içindeki yavruları, anneleri ile beraber ölüme terk ediyor. Halbuki Yunanistan, 2. Dünya Savaşı yıllarında bugün kapılarını kapattığı coğrafyada sürgünde kurduğu hükümetle varlığını devam ettirmeye çalışıyordu. Yunan yönetimine 11 Ocak 1942 tarihli El Kudüs isimli gazetede Nazi saldırılarından kaçarak Suriye'ye sığınan Yunanlılara yapılan yardımları gösteren şu fotoğrafı özellikle hatırlatmak istiyorum. Bu fotoğrafta yemek ve kıyafet dağıtılan Yunanlı kız ve erkek çocuklarından birisi de belki Miçotakis'in büyükbabası veya büyükannesidir. Türkiye, Yunanistan'ın işgal ve açlıkla boğuştuğu bu dönemde kendisi de sıkıntı içinde olmasına rağmen gemiler dolusu gıda yardımı ile komşusuna destek vermiştir. Hatta aynı dönemde pek çok Yunanlı Arap coğrafyası yanında ülkemize de gelerek savaş bitene kadar huzur ve güven içinde yaşamıştır. Mültecileri ülkesine sokmamak için denizde boğmaktan kurşunla öldürmeye kadar her türlü yolu deneyen Yunanlı, bir gün bu merhamete kendilerinin de ihtiyacı olabileceğini unutmamalıdır. Yunanistan başta olmak üzere tüm AB ülkelerini İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne uygun şekilde topraklarına gelen mültecilere saygılı davranmaya davet ediyorum. Şurada mültecilerin akınında AB kalkıyor, 350-350 milyon euro olmak üzere para yardımı, 'Bunun yanında bot, silah, asker göndermeye hazırız' diyor. Peki, 10 yıldır 4 milyon mülteciyi topraklarında barındıran Türkiye'ye böyle destek verdiniz mi? Bunun kararını anında alabiliyorsunuz. Bugün geliyorlar, konuşacağız. Vermediler, vermiyorlar. Çünkü ikircikli davranıyorlar. Bunların tek yüzü yok, maalesef birkaç yüzü var. Dürüst davranın, bizi aldatmaya kalkmayın. 40 milyar doları bu işlere harcayan Türkiye evvelallah bir 40 daha harcar. Bu milletin bereketli olan kesesi vardır. Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğü temelinde yeni anayasa hazırlanana, özgür seçimler yapana ve bu şekilde göreve gelecek yeni yönetim oluşana kadar bu göçmen akını devam edecektir. Avrupa ülkeleri sorunu çözmek istiyorlarsa Türkiye'nin Suriye'de gerçekleştirmeye çalıştığı siyasi ve insani çözüme destek verir. Bunun dışındaki yaklaşımların tamamı da zaten yabancı düşmanlığı ve ırkçılık batağında debelenen AB'yi kendi değerlerinden biraz daha uzaklaştıracaktır. Faşizmin ayak seslerinin her geçen gün daha fazla duyulduğu Avrupa ülkeleri için böyle bir durum gerçek bir felaket anlamını taşıyacaktır. Çünkü, tarihi emsalleri ile sabittir ki böyle durumlarda Avrupa toplumları en yakınlarından başlayarak önce kendi komşularının gırtlağına sarılmaktadır. Umudumuz, yaşanan gelişmelerin AB'nin gerçekleri görmesine ve ülkemize gereken desteği sağlamasına vesile olmasıdır" dedi.
(Derya Yetim - İlker Turak - Ömer Çetin/İHA)
Son Dakika › Güncel › Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Göçmen akını devam edecek' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?