Liechtenstein (Lihtenştayn), Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ile sınırları vardır. 23 Mayıs 1949 tarihinde Anayasa'nın kabulüyle resmen kurulan Federal Almanya Cumhuriyeti'nde en muhafazakar eyalet olarak bilinir. En güçlü parti de Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi'dir (CSU).
Nitekim şu ana kadar görev yapan 12 eyalet başbakanından 11'i CSU'ludur. Sosyal Demokrat Parti'li (SPD) Wilhelm Hoegner, Bavyera'da ilk ve son kez 1954-1957 yılları arasında eyalet başbakanı olarak görev yapmıştır. CSU, Başbakan Angela Merkel'in genel başkanlığını yaptığı Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi'nin (CDU) kardeş partisidir.
İki kardeş parti arasındaki uzlaşmaya göre CDU Bavyera'da seçimlere katılmamaktadır. CSU da Bavyera'nın dışındaki eyaletlerde CDU'nun karşısına çıkmamaktadır. 14 Ekim'de Bavyera'da eyalet parlamentosu seçimleri yapılacaktır. CSU, 2008-2013 yılları arasında Hür Demokrat Parti (FDP) ile koalisyonun dışında hep tek parti olarak hükümet etmiştir. İşte son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamaları, 14 Ekim'de CSU'nun mutlak çoğunluğu elde edemeyeceği yönünde ciddi sinyaller vermektedir. En son yapılan Infratest-dimap kamuoyu yoklamasına göre, Bavyera'da bu hafta sonu eyalet parlamentosu seçimi olsa CSU toplam oyların yüzde 41'ini alacaktır. Yeşiller yüzde 14, SPD yüzde 12, sağ popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) yüzde 12, Özgür Seçmenler yüzde 7 ve FDP yüzde 6 oy toplayacaktır. Şimdiden korku sarmış olacak ki, 21 Mart 2018 tarihinde eyalet başbakanı olarak koltuğa oturan CSU'lu Markus Söder, oy oranını artırmak için dini istismar yöntemine başvurmayı yeğledi. Söder kabinesi, Haziran ayı itibariyle Bavyera'daki tüm resmi binaların girişine haç asılmasını kararlaştırdı. Markus Söder, "Haç, Bavyera'nın kimliği ve yaşam biçiminin temel bir sembolüdür" diyerek kabinesinin bu kararını savundu. Alman Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, "Ben Bavyera'da alınan kararlar için hakem değilim" diyerek topa girmek istemedi. Ama Katolik ve Protestan din adamları daha kararlı ve daha eleştirisel bir tutum sergilediler. Almanya Papazlar Konferansı Başkanı Kardinal Marx, "Haçı sadece kültürel bir sembol olarak görmek, onu anlamamış demektir" açıklamasında bulundu. Hatta, "Bu Hıristiyanlık, kilise ve devlet için bir provokasyondur" diyerek Eyalet Başbakanı Söder'in yaklaşımını benimsemediğini çok açık bir biçimde dile getirdi.
Münih Piskoposu Wolfgang Bischof da "Haç, Bavyera'nın sembolü değildir. Hele hele seçim kampanyası logosu hiç değildir" diyerek dinin ve dini sembollerin politik hedefler için istismar edilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
1990'lı yıllarda da Almanya'da, özellikle de Bavyera'da benzer bir tartışma yaşandı. İlk ve orta dereceli devlet okullarındaki sınıflara haç asılması mahkemelik oldu. Karlsruhe'deki Federal Anayasa Mahkemesi, 16 Mayıs 1995 tarihinde "Dini okullar dışındaki devlet okullarında sınıflara haç asılması, yerleştirilmesi Alman Anayasası'nın 4. maddesine aykırıdır" kararını verdi. Evet, Alman Anayasası'nın 4. maddesinde "inanç ve vicdan özgürlüğü ile dini ve dünyevi inanç özgürlüğüne dokunulamaz" denilmektedir. Bu maddenin çok açık olduğunu şüphesiz Bavera Eyalet Başbakanı Markus Söder de bilmektedir. Hem de bal gibi. Her ne kadar Söder, kabinenin bu kararının seçimlerle ilgisi olmadığını söylese de, inandırıcı değildir. Bavyeralıların yüzde 56'sı resmi kurum ve kuruluşların girişine haç asılmasına "evet" demektedir. Yüzde 38'i ise "hayır."
İşte mutlak çoğunluğu elde edebilmek için Markus Söder, tüm umudunu haça bağlamaktadır. Kültürel kimliğin ardına sığınıp, dini sembolü basbayağı istismar etmektedir. Federal Anayasa Mahkemesi'nin benzer bir kararını da görmezden gelmektedir. Hatta "takmamaktadır"…
Son Dakika › Güncel › Csu'nun Haç Umudu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?