Devletin 1 yıldır çözüm sürecini ruhuna uygun bir şekilde sürdürmeye çalıştığı belirtildi.
Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölge Başkanı, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, son dönemde Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi'nde asker kaçırma, yol kesme ve benzeri olayların arttığına işaret ederek bunları gerçekleştirenlerin terör örgütünün içinde çözüm sürecini istemeyen, kandan nemalanan grupların işi olduğunu söyledi.
Türkiye'nin yedi bölgesinde oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti'nin geçen yılın Nisan ayında başlayıp aynı yılın Mayıs ayında sonlandırdıkları görevle ilgili raporları başbakanlığa sunduklarını belirten Hakyemez, "Çözüm süreci dediğimiz gelişme bağlamında, Akil insanlar Heyeti bir yıl önce gündeme gelmişti. Heyet, geçen yıl tam da bu zamanlarda çalışmalarını sonlandırmıştı. Konu şuydu, Türkiye'de 30 yıla aşkın bir süredir bütün çıplaklığıyla birlikte kendisini hissettiren bir terör sorunu vardı. Ciddi bir şekilde bedeller ödenmişti. Maalesef insanlar terör nedeniyle büyük kayıplar vermiş, canlarını kaybetmişlerdi. Devlet olarak millet olarak çok büyük sıkıntılar çekildi. Bu sorunun çözülmesi gerekiyordu. Bu sorunun çözüm noktasında çok değişik öneriler gündeme getirildi ancak bu öneriler çok fazla polisiye tedbirlerin ötesine geçmedi. Ama sorunun çözülmesi gerekiyordu. Bu sorunu çözecek olan yine insanlardı, yine yöneticilerdi. Bununla ilgili başka bir adım daha atıldı. Bu adım atılırken hükümet bir risk aldı. Bu riskin neticesinde de çözüm süreci olarak adlandırılan süreçte aldığı riskin desteklenmesi gerekip gerekmediğini değerlendirdi. Bu değerlendirme neticesinde de bu süreci destekleyen kişilerden oluşan bir akil insanlar heyeti olarak bir heyet oluşturdu. İsim olarak belki farklı isim kullanılsaydı belki doğru olabilirdi" dedi.
Bu süreçte kendisinin Akil İnsanlar Heyeti'nin Karadeniz sorumlusu olduğunu kaydeden Hakyemez, "Bu heyet kendi görevli olduğu bölgelerde çözüm süreciyle ilgili kendi düşüncelerini halka anlatmayı talep etti. Ancak daha da önemlisi şuydu; bu bölgede çözüm sürecini halkın bakış açısının nasıl olduğu bizim not etmemizi, rapor etmemizi istediler. Halkın çözüm süreciyle ilgili geri getirmek istediği temel endişeleri bizden istediler. Biz de bununla ilgili olarak bölgede faaliyetlerde bulunduk. 2013'ün Nisan ayında başlamıştık aynı yılın Mayıs ayında sonunda da faaliyetlerimizi sonlandırdık. Yani çalışmaların sonlanmasının üzerinden 1 yıl geçti. Hazırlanan raporları da teslim ettik. Yedi bölgeden raporlar başbakanlığa sunuldu. Sayın başbakan, başbakan yardımcıları, ilgili bakanlar, MİT Müsteşarı faaliyetlerimizin müzakere edildiği toplantıda bizleri de dikkatli bir şekilde dinlediler. Raporları kendilerine teslim ettik. Bu raporlardan hareketle kendi yol haritalarında gerekli dikkatleri yapma durumunda kaldılar. Yol haritalarında bu raporları göz önünde bulundurarak devam ettirdiler ve bugüne kadar da çok şükür bu süreç devam etti" diye konuştu.
"TERÖRÜN SONLANDIRILMASI AMACINI TAŞIYAN SÜREÇ SÜRÜYOR, BUNU SABOTE ETMEK İSTEYENLER VAR"
Terörün sonlandırılması amacını taşıyan sürecin halen sürdüğünü kaydeden Hakyemez, "Terörün sonlandırılması amacını taşıyan bu süreç devam ediyor. Bu süreci sabote etmek isteyen terör örgütü, başka değişik yerlerden değişik fraksiyonlar var. Bu çözüm süreci bağlamında bizim gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerde de kendisini gösteriyordu. Ancak şunu gözlemledik ki çok büyük bir kesim esasında çözüm sürecini destekliyor. Hazmı kolay olan bir mesele değil bu. Çünkü 30 bin can kaybı var. Bu 30 bin can kaybı söz konusu olduğunda bunun temel bir sebebi de terör söz konusu olunca insanlar burada bazen çok sağduyulu düşünemeyebilir. Özellikle bedel ödeyenler sağ duyulu düşünemeyebilirler. Burada bu konunun biraz önemini çözüm sürecinin gerekliliğini anlattık. Aynı zamanda insanların bu sorunun başka nasıl çözüleceği noktasındaki sorulara da cevap vermesi gerektiğini söyledik. Bence Cumhuriyet tarihinde önemli bir aşamaydı bu. Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği açısında, hem birlikte geleceğimizi dizayn etme açısından da bu adım atılması gerekiyordu. Çok şükür bugüne kadar da terör nedeniyle can kaybı yaşanmadı. Bu en önemli kazancımızdır. Bundan sonraki süreçte de yaşanmaması aslında Türkiye'nin en önemli kazancı olacak. Çünkü ne kadar can kaybı yaşanmadan günlerimizin sayısını artırabilirsek o kadar fazla barışa yaklaşırız. Çünkü insanlar barış içerisinde yaşadıkça terörün ne derece tehlikeli olduğunu ve bundan ne kadar uzak durulması gerektiğini idrak edebilirler. Doğu'da Güneydoğu'da tüm çıplaklığıyla birlikte 30 yıla aşkın bir süre boyunca yaşanan bir terör var. Orada doğup 30 sene boyunca o atmosfer altında yaşayan insanları düşünün. Onların çok ciddi şekilde psikolojik açıdan tahripkar bir yapıyla birlikte hayatlarını idame ettirdiklerini düşünün. Orada yaşam kalitesinden bahsetmek zordur. Bu nedenle sadece çatışmasız geçen bir yıllık sürede bile terör faaliyetlerinin olmadığı bir yıllık süre bile çok önemli bir kazançtır diyebiliriz" şeklinde konuştu.
"GEÇMİŞTE YAŞANANLARI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURARAK HAREKET EDERSENİZ BARIŞA ULAŞAMAZSINIZ"
Geçmişte yaşananları göz önünde bulundurarak barışa ulaşmanın zor olduğuna dikkat çeken Hakyemez, şunları söyledi:
"Hükümet çözüm sürecini ruhuna uygun bir şekilde sürdürmeye çalışıyor. Bir yandan karakol yapımı devam ediyor bir yandan da baraj yapımı devam ediyor. Diğer taraftan da insanların can ve mal güvenliğine yönelik tedbirlerin alındığı bir ortamda bu işler gerçekleşiyor. Tüm bunlar yaşanırken son günlerde veya aylarda asker kaçırma, yol kesme, şantiye basma gibi terör olayları da yaşanıyor. Bu aslında bize şunu da gösteriyor. Terör örgütünün içerisinde de bu süreci istemeyenler, kandan nemalanan gruplar var. Bu eylemler onların yaptıklarını düşünüyorum. Ancak burada sağduyuyla hareket etmek gerekir. Sayın Başbakanın ifadesiyle burada bağrımıza taş basarak bunu devam ettirmemiz lazım. Yani geçmişte yaşananları göz önünde bulundurarak hareket edecekseniz o zaman kolay kolay barışa ulaşamazsınız. Evet çok büyük bedeller ödendi, burada hak kayıpları oldu, can kayıpları oldu. Bunlar ayrı bir meseledir. Bunların cezalandırılması gereken cezalandırılıyordu da ancak bundan sonra bunların yaşanmaması için bir şeylerin yapılması gerekiyor. İşte siyasetin bunu yapması gerekir. Siyaset sadece çatışmalar şeklinde değil, bundan sonra sorunun çözüm noktasında neler yapılması gerekiyor onunla ilgili öneriler ortaya koymak zorundadır. Uzun vadede çünkü hep birlikte kaybediyoruz. Bu ülkede Türküyle, Kürdüyle bütün etnik kökenleri, bütün farklı insanlarıyla birlikte kaybediyoruz. Bunu bilmek lazım."
CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ DİĞER CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDEN ÇOK FARKLI
Bu yılın Ağustos ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili Akil insanlar gibi bir model oluşturulacağı yönünde basında haberler çıktığını kaydeden Hakyemez, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminin diğerlerinden çok faklı olacağını söyledi.
Geçmişte bu konuda Hükümet'le Cumhurbaşkanları arasında zaman zaman krizlerin yaşandığına dikkat çeken Hakyemez, "Cumhurbaşkanı seçimi Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinin başında geliyor. Bundan sonra 2-3 aylık süre içerisinde yine ülke gündemini yoğun bir şekilde meşgul edecek. Bu Cumhurbaşkanlığı seçimi diğer Cumhurbaşkanlığı seçiminden farklı bir yönü var. O da şu. 11. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde 2007 yılında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği bir kararın neticesinde Türkiye'de esastan bir anayasa değişikliği yapıldı. Artık Cumhurbaşkanı seçimi parlamento değil, halk seçecek. Doğrudan doğruya halk seçecek. Yarıdan fazlasını alan kişinin Cumhurbaşkanı olmasına karar verilecek. Bu önemli bir noktadır. İlk kez Türkiye'de Cumhurbaşkanı'nı halk doğrudan seçecek. 1982 Anayasası'nda yürütmede Cumhurbaşkanı belli ölçüde güçlü yetkilerle donatılmıştı. Sorumluluğu yoktu, yürütmede Cumhurbaşkanıyla hükümetler arasında çok değişik zamanlarda bu yetkilerden kaynaklanan sorunlar yaşanmıştı. Kenan Evren, Turgut Özal döneminde olduğu gibi. Mesut Yılmaz, Turgut Özal döneminde, Turgut Özal, özellikle Demirel örneğinde olduğu gibi. Sonrasında Demirel, Erbakan, Necdet Sezer Tayyip Erdoğan örneğinde olduğu gibi. Bu krizler yaşanabiliyordu. Parlementonun seçtiği Cumhurbaşkanı yetkilerini kullanma noktasında ısrarcı olabiliyordu. Bundan sonra Cumhurbaşkanını doğrudan halk seçecek ve bu Cumhurbaşkanı çok güçlü bir şekilde sahip olduğu bu yetkileri kullanacak. Çünkü Cumhurbaşkanı artık Hükümet'ten daha yüksek oy oranıyla birlikte seçilecek olan tek kişidir. Yürütmede bu kişi daha güçlü bir aktör olarak karşımıza çıkıyor. Bu sezildiği için belki Türkiye'de ister istemez siyasi alanda Cumhurbaşkanı seçimi gündemi meşgul etmeye erkenden başlamış diyebiliriz" ifadelerini kullandı. - TRABZON
Son Dakika › Güncel › Çözüm Sürecinin Başlamasının Üzerinden Tam 1 Yıl Geçti - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?