CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında en düşük emekli maaşına yapılan zamma ilişkin konuştu. Özel, hükümeti sert bir dille eleştirerek, "Beklentimiz asgari ücretti. AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler açıkladı. Zaten 'Abdullah Güler açıklayacak' deyince manzara ortaya çıktı. 12 bin 500 lira. Bunun adı zam değil, emekliye ihanettir." ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM), partisinin grup toplantısında siyaset ve ekonomi gündemine ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu.
Özel, en düşük emekli maaşının 12 bin 500 lira olması üzerinden hükümeti eleştirdi. Özel, "Beklentimiz asgari ücretti. AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler açıkladı. Zaten 'Abdullah Güler açıklayacak' deyince manzara ortaya çıktı. Tayyip Bey, hangi iyi haberi Abdullah Güler'e açıklatmış da en düşük emekli maaşını Abdullah Güler açıklayacak. 12 bin 500 lira. Altı ay önce en düşük emekli maaşı, 25 kilo kıyma alıyordu. Dün 16 kiloya düşmüştü. Bugün yaptıkları sözde zamla 20 kiloya çıktı. Bunun adı zam değil, emekliye ihanettir. Yazıklar olsun. Açlık sınırı 19 bin lirayken asgari ücreti 17 bin lirada bırakanlara, bu ülke bugünlere gelsin diye el emeği, göz nuru, alın teri akıtanlara 12 bin 500 lirayı reva görenlere diyoruz ki: Biz CHP olarak bu milleti bu cendereden kurtaracağız, sizin elinizden kurtaracağız. Sadece zenginleri kayıran, yoksulu sömüren bu sisteme son verene kadar CHP olarak sizin için çalışacağız, sizin için mücadele edeceğiz, sizinle birlikte hakkınızı söke söke alacağız. Bu ülkede ya yüzler gülecek ya da yüzleri güldürecek halkın iktidarı gelecek. Geçim yoksa çok yakında seçim var." dedi.
Özgür Özel'in konuşmasından satır başları şu şekilde:
"CHP grubu nerede bir sorun varsa koşuyor, gidiyor. Elazığ'dan çağrıldık. Elazığ Eti Krom emekçileri, 'Yetiş CHP' dedi. Deniz Yavuzyılmaz, İlhami Özcan Aygun, Cevdet Akay ve Gürsel Erol, bu hafta sonu onlarla birliktelerdi. Mevzu şu: Bir patron var. Devletten ihaleyle krom madenini almış. Anayasa'ya göre madenler bizim. Bunlara işletme hakkı veriyorlar -ki Anayasa'nın arkasından dolaşmaktır. Madeni aldın mı işletilecek bir şey kalmıyorsa onun adı işletme hakkı olamaz. Bu şirket 60 dolara krom çıkarıyor. Bin dolara bu kromu yurt dışında satıyor. Bu şirketin Türkiye'de dünya kadar şirketi, dünya kadar gemisi; Türkiye'yi bırakın, dünyanın birçok yerinde satın aldığı limanları var. ve bu şirketin çalışanları, temmuz ayı gelince enflasyon zammı istediler. Bir de 'Promosyonları bize vermiyor. Promosyon hakkımızı istiyoruz' dediler. Eylem yaptılar. 60 dolara hepimizin kromunu alıp bin dolara satıp zenginleşen Ali Rıza Yıldırım, işçileri azarlıyor. 'Kapatırım, aç kalırsın sen' diyor. İşçileri tehdit ediyor. Sen kimin madenini kapatıyorsun? Sen kimsin? Seni kim şımarttı böyle? Elektrikteki özelleştirme gibi çarpık bir özelleştirme. Yarın görüşme var, arkadaşlarımız sağladı. O küstah Ali Rıza Yıldırım'a diyorum: ya işçilerin hakkını verirsin ya gelir alnını karışlarız.
Gezi davasından beş kişi içeride. Beş kardeşimiz, beş yoldaşımız içeride. Hepimizin yerine yatıyorlar. Çünkü bir kez daha söylüyorum, hiç utanmadan, sıkılmadan, çekinmeden: Gezi biziz kardeşim. Hepimiz Gezi'deydik. Gezi bizim onurumuzdur. Bunlardan biri Can Atalay. 14 Mayıs'ta Hatay milletvekili seçildi. Millet dedi ki 'Git, görev yap.' Yemin töreninde kürsüye davet edildi Sayın Bahçeli tarafından. Salmadılar gelsin. Bütün milletvekilleri oylama yaptık komisyonları seçerken. Oy birliğiyle Can Atalay seçildi İnsan Hakları Komisyonu'na. Salmayız dediler. Yani millete, Meclis'e direniyor birileri. Ardından mahkemeye başvuruyor. Yargıtay tahliye başvurusunu reddediyor. Anayasa Mahkemesi (AYM) hak ihlali diyor. Yargıtay 13'üncü Ceza Dairesi bu işlemi yok sayıyor. AYM, ikinci kez hak ihlali kararı veriyor. Yargıtay'ın 13'üncü Ceza Dairesi bir daha direniyor. 30 Ocak günü, kararı okutup Can Atalay'ın milletvekilliğini düşürüyorlar. Anayasa'nın 85'inci maddesi, 'Eğer milletvekilliğin düşerse yedi gün süren var. AYM'ye başvur, 15 gün süresi var karar verecek' diyor. Can Atalay için AYM'ye süresi dahilinde başvuruldu. Mahkeme karar verdi. 'Yapılan işlem tümüyle yok hükmünde' dedi. O gün bu gündür gerekçeli karar bekleniyor. Birileri gerekçeli kararı yazmıyor ya da birileri yazdırmıyor. Bu karar daha ne kadar bekleyebilir bilmiyorum. AYM'yi yıpratmak değil niyetim. Ama her geçen gün kendini yıpratan, kendini tüketen, kendi kararına kafa tutan birilerine karşı; sinen, pısan bir AYM var. AYM üyelerine sesleniyorum: Sizi kimin atadığından bağımsız, sizinle ilgili yapılan tüm değerlendirmelerden bağımsız vicdanınızla bir karar verin. Bu rezillik sona ersin.
Tayfun Kahraman, Gezi Parkı sürecinin en barışçıl, en ara bulucu, en doğru tutumunu sergileyen kişidir. Evladı Vera'dan ayrı boşu boşuna içeride yatmaktadır. Mine Özerden, FETÖ'cülerin iddiasıyla Kavala'nın talimatıyla açtığı ve milyon dolarlarla Gezi'ye destek sağladığı hesaplarının hiçbirisine bugüne kadar kimse ulaşamamıştır ama içeride yatmaktadır. Çiğdem Mater, Gezi'nin belgeselini çekmek için Almanya'dan Türkiye'ye gelmiştir. Ortada belgesel yoktur. Çiğdem Mater içeridedir. ve son olarak yedi yılı geçen süredir içeride yatan Osman Kavala ile ilgili bugün, Tuğrul Türkeş bir açıklama yaptı. Bugün milliyetçi hareketten gelen herkesin başbuğ dediği, saydığı, MHP'nin kök aldığı partinin kurucusu Alparslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde Türkiye heyetinin başkanıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uymayı, Anayasa'da taahhüt ediyoruz. Buna uygun seçilen milletvekili de buna uygun atanan hakim de buna uygun seçilen Cumhurbaşkanı da bu Anayasa'ya uymak, kararlara saygı duymak durumundadır. Tuğrul Bey emek verdi, kanun yararına bozmak için gayret etti, dünya kadar çaba sarf etti, olmadı. Bugün açıklama yapmış, diyor ki 'Kavala'yı ziyaret edeceğim.' Hangi Kavala'yı? Biz söyleyince 'Vatan hainlerinin adını anıyorsunuz. O ajandır. CHP ajanları savunuyor' dedikleri Kavala'yı, Alparslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş, bu parlamentonun aktif milletvekili Tuğrul Türkeş diyor ki 'Gerçek milliyetçilik bunu gerektirir.' Çünkü bu ülkenin ne büyük zararlar gördüğünü görüyor. Şimdi Tuğrul Türkeş'e bakalım MHP ne diyecek? Tuğrul Bey, babasının kabrine gidip de kirletiyor diye gül suyu dökenler, topyekun koşup AK Parti'nin arkasına dizildiler. Gezi Davası'nı inadına sürdürmek, bu insanları inadına içeride tutmak Tuğrul Bey'in dediği gibi ne milliyetçiliğe sığar ne vatanseverliğe sığar. Bu işte ne Türkiye'nin menfaati var, akılları almıyor ama kendilerinin de menfaati yok. Biz hakkının yanında durmaya, doğruya doğru demeye, mazlumu sahiplenmeye, zulmedenin de karşısında dimdik dikilmeye devam edeceğiz.
17 maddelik kanunu getirdiler, Meclis'e koydular. Bu 17 maddelik kanun, güya hayvan hakları kanunu. Evet, Türkiye'de bir başıboş köpek sorunu var ve çözülsün istiyoruz. Ama bunun çözümü için insancıl, akılcı, bilimsel yöntemlerin uygulanması gerekirken verilen kanun teklifi muğlak ifadelerle öldürmeyi meşrulaştıran ve çözümü tamamen belediyelerde, uygulayıcıların inisiyatifine bırakan, 2028 sonuna kadar barınak meselesini, sorumlulukları bu konuda erteleyen, yani kaş yapayım derken göz çıkaran, hayvan hakları derken hayvanların en birincil hakkı olan yaşam hakkını tehdit eden bir ölüm yasasını getirdiler. Açıkça yazmış, 'Fiziki engelli hayvanlar...' Bir ayağı olmayan Mira köpek gibi ya da Sayın Emine Hanım ile Tayyip Bey'in sahiplendiği engelli köpek Leblebi gibi köpekleri alacaklar ve ötenaziyle hayatlarına son verecekler. Öyle bir şey yapacaklar ki yabani hayvanlarla şehir yaşamı arasındaki en önemli bariyeri kaldırıp kuduzun insanlar için tehdit olmasına sebebiyet verecekler.
Hangi görüşten olursa olsun, hepimizin -bunu Sayın Erdoğan'a da söyledim- evlatları, torunları hayvan hakları meselesine hepimizden duyarlılar. Siz onların gözünün önünde, milyonlarca köpeği -hatta sınırlamıyor da milyonlarca kediyi- katlettiğinizde, bir kuşakta hiçbirimizi affetmeyecek bir travma yaratacaksınız. Türk insanının hayvanseverliğini bir anda bırakıp şimdi bu katliama girişmeye kalkıyorlar. Biz CHP olarak bunun karşısındayız. Hayvanseverlere, AK Parti'nin de MHP'nin de İYİ Parti'nin de DEM Parti'nin de hangi görüşte olursa olsun bütün partilere gönül vermişlere de onların evlatlarına da söylüyoruz: Bu hayvan hakları yasası diye getirilen ölüm ve infaz yasasına bu salonda bulunan grubumuz, sonuna kadar bütün gücüyle tarihi bir direniş gösterecek. Söz veriyoruz.
Çiftçiler, milletin efendisi olan köylüler, tarihin en zor günlerini geçiriyorlar. Birer birer taban fiyatlar açıklanıyor. Şimdi fındık fiyatı açıklanacak. Sakarya'dan Trabzon'a kadar çok büyük bir coğrafyayı ilgilendiren, bütün milletvekillerimizin büyük bir emek ve gayretle iyi bir taban fiyat için çırpındıkları bir süreçteyiz. 130 milyar liralık fındık piyasası var. Bunun 100 milyarı bizde, bizde kalan 2 milyar lira. Esas adaletsizlik burada, kötü yönetim, beceriksizlik burada. Ordu'daki Ziraat Odası başkanları, bir kilo fındığın maliyetini 117 lira olarak belirledi ve 160 taban fiyat beklentisini ilan ettiler. Ziraat Odası başkanlarının ortak fiyatı 160 olduğu için, biz de bu 160 lirayı sahipleniyoruz. ve buradan bir kez daha söylüyoruz: Üreticimizi yabancı şirketlerin kölesi yapmayın. Uluslararası kartellerin insafına bırakmayın. Bu ürünün fiyatını biz belirleriz. Biz belirlersek onlar uyacaklar. Böyle düşüp belirlerseniz geçen seneki gibi fındık üreticisini ezdirirsiniz. 160 liranın altında ilan edilen her fiyat, dünyanın en zengin çikolata üreticisi karterlerini zengin edecek, bizim üreticimizi perişan edecek. Testi kırılmadan uyarıyoruz. Fındığın fiyatını 160 liradan aşağıya ilan etmeyin. Sakarya'dan Trabzon'a koca bir coğrafyayı mağdur etmeyin. Üreticinin hakkını verin. Hakkımızı istiyoruz, fazlasını değil.
Sadece son birkaç ayda iğneden ipliğe her şeye zam geldi ama 1 Temmuz oldu, bir tek asgari ücrete zam gelmedi. Asgari ücrete zam yaptım diyenler, enflasyon canavarını üzerlerine saldıkları işçinin elindekini aldılar, bitirdiler. Geçtiğimiz hafta elektriklerin yakılıp söndürülmesini istedik. Üç gün sürdürdüğümüz eyleme Türkiye'nin dört bir yanından katılımlar oldu. Ama bazıları döndüler 'Yeterince ışık yanmıyor' dedi. Ne demek istiyorsun? 'Türkiye'de geçim zorluğu yok' mu demek istiyorsun? Demokrasi tepki ve protesto işidir. 22 yıldır bu milletin elinden sokağı aldılar, bu milletin gırtlağından sesini çaldılar, bu milletin avcundan alkışı aldılar, bu milletin dilinden sloganı çaldılar. Hiç utanmadan, sıkılmadan direnen işçiyse işçi, emekliyse emekli, emekçiyse emekçi, çiftçiyse çiftçi yanınızda, arkanızda değil; önünüzde meydanlardayız, sizinle birlikteyiz. Bir sözüm de klavye muhaliflerine, Twitter solcularına: Kardeşim, Twitter'dan solculuğu, klavyeden muhalefeti bırakın. Bu millet tarihinin en büyük yoksulluğunu yaşıyor. Çıkın meydanlara, mücadeleye destek verin."
Son Dakika › Güncel › Özgür Özel: Bunun adı zam değil, emekliye ihanettir - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Yorumlar (20)