Cemaat, Adliye Önünde Risale Okudu

'Cemaat'in gazeteci ve televizyoncularına yönelik yapılan operasyonlarda gözaltına alınanlara destek veren Aktif-Sen Şanlıurfa Şubesi, "Özgür basın susturulamaz" diyerek ilk kez basın özgürlüğünü savundu.

Şanlıurfa Adliyesi önünde Aktif-Sen üyeleri eylem yaparken onlara destek nitelikte bir açıklama da Şanlıurfa Barosu Başkanı Hikmet Delebe'den geldi.

Türkiye'nin çeşitli illerinde ve İstanbul merkezli olmak üzere Gülen Cemaatine bağlı Zaman Gazetesi ve Samanyolu Grubu'na yönelik yapılan operasyonlarda gözaltına alınanlar için Aktif Eğitimciler Sendikası (Aktif-Sen) Şanlıurfa Şubesi, tepki gösterip basın açıklaması yaptı. Şanlıurfa Adliyesi önünde bir araya gelen grup Zaman Gazetesi ve Türk bayrakları taşıyarak tepkilerini ifade etti. Aralarında esnaf, öğrenci, farklı kamu kurumlarında memur ve kadınlar ile Gönüllü Kuruluşlar Aş Evi Başkanı Av. Halit Şevki Kaplama'nın da bulunduğu yaklaşık 200 kişilik grup adına basın açıklaması yapan Aktif-Sen Şanlıurfa Şubesi Başkanı Osman Çakmak, ülkede vahim ihlallerin yaşandığını söyledi. Halk arasında güven bunalımı yaşandığını belirten Çakmak, "Yaşadığımız ülke her geçen gün nefes almanın zorlaştığı bir yer haline gelmektedir. Devlet olarak taraf olduğumuz, uluslararası sözleşmelerle garanti altına alınmış neredeyse bütün insan temel hak ve özgürlükleri ihlal edilmektedir. İşin kötü yanı ise bu vahim ihlallerin bizzat yöneticiler eliyle gerçekleştiriliyor olmasıdır. Biz inanıyoruz ki, yeryüzünde bir insanın veya başka bir canlının hakkını ihlal eden yüce yaratıcının hakkını da gasp etmiş olur. Bugün eğitimde, adliyede, emniyette hemen hemen kamunun tüm alanlarında haksız ve hukuksuz uygulamalara imza atılıyor. Tasfiyeler, sürgünler ve haksız biçimde görevden almalar birbirini takip ediyor. Bütün bu yapılanların güzel ülkemize neler kaybettirdiği hiç ama hiç önemsenmiyor. Yetişmiş devlet kadroları adeta hızardan geçirilerek, kesilip, biçiliyor" diye konuştu.

'BAŞARILI İDARECİLER TASFİYE EDİLDİ'

Türkiye'nin her geçen gün biraz daha kan kaybettiğini belirten Çakmak, kimsenin yarın başına ne geleceğini kestiremediğini kaydetti. Çakmak, "Bu ülkenin okullarında görev yapan 7 binin üzerinde tecrübeli ve başarılı idareci siyasal ya da sendikal taassup taşımadığı için daha yalın bir ifadeyle yandaş olmadıkları için göstermelik puanlarla tasfiye edilmiştir. Baskıcı anlayış, anayasayı ve uluslararası tüm hukuki metinleri hiçe sayarak milyonlarca öğrencimizin yararlandığı eğitim kapılarına kilit vurmaya çalışmaktadır. Dershaneler, kurslar kapatılıyor fakat bu yapılırken buralarda görev yapan, hayatını idame ettiren 10 binlerce eğitimcinin ve çalışanının akıbetinin ne olacağı hiç kimsenin umurunda bile değil. Demek ki, saraylarda yaşayanlar toplumun sesini duyamaz, derdini bilemez hale gelmektedir. Yoksul öğrencilere ücretsiz eğitim veren, bu yönüyle milli eğitimimize ciddi oranda katkı sağlayan okuma salonları hangi akla hizmet kapatılıyor. Nasıl bir gerekçeyle gençlerimizin sokaklardan kurtarmanın önüne geçen yurtların kapısına kilit vuruluyor. Kimse anlamış değil. Bunlar yanlış şeyler" dedi.

'BİR ASRA YETECEK KADAR YANLIŞ'

17-25 Aralıktan bu yana Türkiye'de bir asra yetecek kadar yanlışın yapıldığını ve bu yanlışların yapılmaya da devam ettiğini kaydeden Çakmak, basının susturulmaya çalışıldığını öne sürdü.

Çakmak, "Bunları yapan irade öylesine fütursuz ki, yaptığı hataları söyleme, sorgulama konumunda olan medya organlarını da susturmak ve sindirmek için her yolu deniyor. İstatistikler bir kısım siyasi aktörlerin medyaya yönelik doğrudan ve dolaylı yollardan baskıları yüzünden 2 bin gazetecinin işsiz kaldığını söylemektedir. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazetecilerin verilerine göre dünya basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye 180. sıradan, 154. sıraya gerilemiştir. Öte yandan kamu çalışanları siyasi kimlik veya etnik kökenlerine göre fişleniyor. Ayrımcılığa tabi tutuluyor. Hakları ellerinden alınıyor. Şu anda milli eğitimdeki okullardaki öğretmenler fikirlerini serbestçe konuşmaktan içtinap ediyorlar. 'Acaba beni hangi kefeye koyarlar, hangi tarafa koyarlar veyahut da sözümü hangi yere çekerler' diye insan fikrini söylemekten çekiniyor. Böyle bir duruma geldik. Evlerde anne babalar evlatlarıyla küs durumdalar. Eşler arasında ayrımcılık meydana gelmiş. 'Sen şucusun, sen bucusun' diye. İnsanlar kamplaştırılmış. Hiçbir dönemde aile düzenimiz bu kadar bozulmamış. Böyle bir hale geldik. İnsanlık onuru her devirde olduğu gibi bu devirde de insan hakları ihlallerine, hukuksuzluklara, baskılara, zorbalıklara, zulümlere karşı direnmeye devam edecek ve eninde sonunda Allah'ın izni ve inayetiyle kazanacaktır" ifadelerini kullandı.

'HÜR BİR TÜRKİYE TESLİM EDECEĞİZ'

Haklı ve vicdanlı mücadelenin daima yanında olacaklarının altını çizen Çakmak, gerçekleri korkmadan söyleyeceklerini ve haksızlık karşısında susmayacaklarını belirtti. Çakmak sözlerini şöyle tamamladı: "Biz de Aktif Eğitimciler Sendikası olarak bu onurlu, haklı ve vicdanlı mücadelenin daima arkasında ve yanında olacağız. Üyelerimizden ve aziz milletimizden aldığımız güçle gerçekleri korkmadan söyleyecek ve haksızlıklar karşısında asla susmayacağız.

İnancımız gereği çok iyi biliyoruz ki, zulmün ayyuka çıktığı bir yerde, zalimler kadar zulme rıza gösterenler de sorumludur. Biz babalarımızdan ve dedelerimizden hür ve bağımsız bir Türkiye emanet aldık. Evlatlarımıza ve torunlarımıza da aynı şekilde, hür ve bağımsız bir Türkiye teslim edeceğiz."

Yapılan basın açıklamasında göstericilerin bazıları küçük cep risaleleri okudu, bazı da gözaltında alınanlar için örgüt üyeliği olmak suçlamasına benzer ifadeler kullanarak hazırladıkları dilekçelerle kendilerini ihbar etmek amacıyla suç duyurusunda bulundular. Yapılan dualara amin diyen ve sık sık 'özgür basın susturulamaz' sloganları atan grup yapılan basın açıklamasının ardından sessizce dağıldı.

DELEBE: OPERASYONLAR HUKUKSUZ

Şanlıurfa Adliyesi önünde Aktif-Sen üyeleri eylem yaparken onlara destek nitelikte bir açıklama da Şanlıurfa Barosu Başkanı Hikmet Delebe'den geldi. Her zaman mağdurun ve mazlumun yanında olduklarını savunan Delebe, yapılan operasyonun hukuka aykırı olduğunu belirtti. Delebe, "Baro bir meslek örgütü ama aynı zamanda insan haklarını koruyan, insan haklarını savunan bir örgüt olarak da hizmet etmeye devam ediyor. Bizler hangi cenahtan gelirse gelsin mağdurun, mazlumun yanında yer almak durumundayız. Dolayısıyla dün gerçekleştirilen operasyonlar bize göre meslek özgürlüklerine yönelik gerçekleştirilen operasyonlardır. Basın özgürlüğü anayasada da güvence altına alınmıştır. İnsanlara, halka olup bitenleri bildirmekle yükümlüdür. Bu basına anayasa tarafından da yükletilen bir görevdir. Dolayısıyla basın mensupları çalışma alanlarının mutlak suretle rahat olması, kendilerini güvende hissetmeleri gerekiyor. Başka türlü halkın haber alma özgürlüğü sağlıklı bir şekilde işletilemez. Urfa Barosu Başkanı olarak ben her zaman özgürlüklerden yana olduğumu söylerim. Mağduriyet kime yönelik gerçekleşirse gerçekleşsin bizim mağdurun yanında, mazlumun yanında yer almamız gerekiyor. Basın özgürlüğü kişi hak ve özgürlerinden en önemli bir tanesi. Basın organlarının bu şekilde sindirilmeye çalışılması, basının bu şekilde baskı altında tutulmaya çalışılması bizim kabul edeceğimiz bir durum değildir. Bu nedenle Türkiye'nin değişik yerlerinde gerçekleştirilen operasyonların hukuka aykırı olduğunu düşünüyoruz. Aynı zamanda makul şüphe üzerine aramalarla ilgili düzenleme de yasalaştı. Makul şüpheyle ilgili olarak bizim 15 baro adına yaptığımız bir açıklama vardı. Makul şüphe yasalaşır yasalaşmaz da bu operasyonların gerçekleştirilmesi ayrıca manidardır. Bizler hukukun herkese lazım olduğunu düşünüyoruz. Hukuk herkese lazımdır. Dolayısıyla hukuka, hukuk çerçevesinde hareket etmek herkesin görevi olmalıdır" diye konuştu.
(Kaynak: Gazeteipekyol)