Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kastamonu Valisi Mustafa Kara'yı makamında ziyaret ederken gazetecilerin sorusu üzerine, olduğunu belirterek şunları söyledi: "Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde 'YAŞ'ta ne yapılıyor?', 'Kim nereye gelecek?', 'Kim emekli olacak?' diye bunlar tartışılmaz. Bazı ülkeler Genelkurmay Başkanı'nın ismini bilmezler. Çünkü onu medyada, televizyonda görüp dinleme imkanı yoktur. Merak da etmezler. Çünkü silahlı kuvvetlerin ve komuta kademesinin görevleri hem anayasa, hem de kendi kanunlarında açıkça belirtilmiştir. İnsanlar günlük yaşantılarında 'YAŞ'ta ne oldu ne bitti?', 'Kim nereye geliyor?' diye ilgilenmek ihtiyacı hissetmezler. Ama Türkiye'de geçmişten bugüne herkesi ilgilendirecek bir boyuta getiriliyor. Türkiye demokratikleşiyor. Her sahada insanların özgürlüğü giderek artıyor ve güçleniyor. Türkiye'de anayasal kurumların her biri kendi görev sahaları içinde iyi yapıyorlar ve yapmaya başlıyorlar. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de anayasaca tayin edilmiş görevleri, yurt savunması, bağımsızlığın korunması, güvenlik hizmetleridir. Bunun dışında sivil hayata doğrudan doğruya ilgili hiçbir görevleri yoktur."
Kuvvet komutanlıkları ve Genelkurmay başkanlarının kim olacağına dair yetkinin hükümette bulunduğunu anlatan Arınç, bugünkü Anayasa ve kanunlarda da durumun böyle olduğunu söyledi. YAŞ'ın kendi içerisindeki terfi ve atamalarda, tekliflerde bulunduğu ve bu terfileri kendi sistemi içinde yaptığını belirten Arınç, hangi noktaya hangi komutanın daha layık olduğunun belli olduğunu, bu konuda belirli sicil sistemlerinin bulunduğunu ve bu durumun sivilleri ilgilendirmediğini anlattı. Arınç, şunları söyledi:
"Ancak, Genelkurmay başkanı, kuvvet komutanlığı konusunda kendisince daha uygun gördüğü birisini Milli Savunma Bakanı'na teklif eder. Bakan da uygun görürse, Başbakanlığa bildirir. Başbakanlık da Cumhurbaşkanlığına bildirerek, Cumhurbaşkanı'nın imzasıyla da bu gerçekleşebilir. Ancak daha birinci aşamasında 'Hayır, bu uygun görülmemiş' denilirse daha uygun birisinin teklifi beklenir. Türkiye'de sistem şu anda böyle çalışıyor. Bundan dolayı endişe etmeye, her an televizyon ekranlarında 'son dakika' haberlerini dinlemeye, 'Hasan gitti, Hüseyin mi gelecek?' diye böyle bir uykuya yatmaya hiç gerek yok. Türk Silahlı Kuvvetleri güçlü bir kurumdur. 800 binden fazla personeli var. Birbiriden değerli generallerimiz var. Türk Silahlı Kuvvetleri, komutansız kalmaz. Birbirinden kıymetli komutanlarımızdan birisi Genelkurmay başkanı bir başkası kuvvet komutanı olur. Bunu siyasi alana çekmek, 'Türk Silahlı Kuvvetler yanında yer alıyor' görüntüsü vererek hükümeti eleştirmek çağdışı tutumdur. Türkiye artık bu çağdışılıktan kurtulacak. Bugünkü durum geçmişte de oldu. Ama fevkaladelik hissedilmedi. Rahmetli Özal, Demirel döneminde, başka hükümetler zamanında da oldu. Edip Başer'i herkes hatırlayabilir. Ali Fethi Eser komutanı herkes bilebilir. Adnan Ersöz'ü, Necip Torumtay'ları, bunları hiç kimse unutmadı. Bunlar Türkiye'de hükümetin istediği veya uygun görmediği sadece 5-10 kişiden birileridir. Bugünkü bunların yanında çok daha küçük ve lokal bir olaydır. Hiç kimsenin 'YAŞ'ta ne oluyor?', 'ne olmuyor' diye endişe etmesine gerek yoktur."
İSRAİL'DEN ÖZÜR DİLEMESİNİ İSTİYORUZ
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, İsrail'in 'Mavi Marmara' gemisine saldırı ile ilgili Birleşmiş Milletler'in soruşturma komisyonu kurmasını kabul ettiği hatırlatılması ve 2 ülke ilişkilerinin akibetini sorması üzerine, Türk hükümetinin taleplerinin yerine getirildiğini anlattı. Bülent Arınç, bu gelişmelerin hükümetin bu konuda ne kadar başarılı ve güçlü tavır sergilediğini gösterdiğini belirterek, 9 kişinin öldüğü, 30 kişinin de yaralandığı Mavi Marmara olayı ile ilgili İsrail'in dünyada kınandığını ve lanetlendiğini belirterek şöyle dedi:
"Biz bu olay üzerine ölü ve yaralıların Türkiye'ye derhal gönderilmesini istedik. 600 yolcunun Türk uçaklarıyla gönderilmesini istedik. İstanbul'a inen uçakları bizzat karşıladık. Bütün hepsi bir gün içinde gerçekleştirildi. Çünkü 24 saatlik nota vermiştik; 'Vereceksiniz, vermezseniz biz yapacağımızı biliriz?' dedik. 'Nerede yaparız diplomasi alanında hukuk kuralları içinde.' 'Gemileri iade edeceksiniz, içindeki malzeme insani yardımdı. Onları Gazze'ye göndereceksiniz' dedik. Gemiler geldi, yardım malzemelerini, Birleşmiş Milletler ve Kızılhaç'a teslim ettiler ve onlar yerine ulaştı. Türk hükümeti bu olaylardan dolayı soruşturma yapılmasını istiyor, BM soruşturmasına İsrail karşı çıkıyordu. Onu da kabul ettiler. Bunun içinde Türkiye de olacak. Bu bizim başarımızdır. Bir tek şey kaldı. O da Türkiye'den özür dilenmesidir. Bütün bunların kabul edilmesiyle aslında özür de yerine gelmiş oluyor. Ama biz her şeye rağmen haksız tutumdan dolayı Türkiye'den hatta dünyadan özür dilemesini bekliyoruz, göreceksiniz o da olacaktır."
MURAT BAŞESGİOĞLU'NUN İSTİFASI
Arınç, bir soru üzerine AK Parti'den istifa eden İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu'nun AK Parti hükümeti döneminde bakanlığa kadar yükseldiğini ve partide kıymeti bilinen bir isim olduğunu söyledi. Arınç, Başesgioğlu'nun, siyaseti bırması halinde bundan sonra memleketi Kastamonu'ya hizmet etmesini önerdi. Halka hizmetin sadece siyaset alanında olmadığını, kendisinin siyaseti bırakması halinde memleketi Manisa'ya gidip, halka hizmet edeceğiğini anlatan Arınç, şöyle dedi:
"Başesgioğlu, Erkan Mumcu gibi olmasın, Hüsamettin Cindoruk'un durumuna düşmesin. 2002 yılında mensubu olduğu partiden ayrılıp partimize katıldı. Kendisini kucaklayıp bağrımıza bastık. Uzun dönem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Devlet Bakanlığı yaptı. Gün geldi bizim de bilmediğimiz, anlayamadığımız ama kendisince haklı gördüğü sebeplerle partimizden ayrıldı. Anayasa oylamalarında nasıl davrandığı konusunda bir tartışma söz konusu oldu. Ben ne oy kullandığını bilmem. Kimseyi de arkasından hafiye takıp kontrol etmedik. Böyle bir olay çirkin olurdu. Başesgioğlu'na güvendik. Her zaman gereken yerde kendisine bakanlık ya da bakanlık dışında önemli görevler verdik. Bir gün oldu ayrıldık. Siyasete devam edebilir. Kendisine her türlü imkanı sunan, her sözüne güvenen, her dediğini gerçekleştiren bir partiden ayrıldıktan sonra sadece yaptığı bakanlıklar değil bürokraside tüm atamalarda ağzından çıkan tüm sözler gerçekleştiğine göre bundan sonra bir partiden ayrılmışsa bence hiçbir partiye gitmemesi ve siyasi hayatını noktalaması lazımdır. Mesela ben siyasi hayatımı bitirmeyi düşünsem hiçbir partiye gitmeden siyaset dışı çalışmalarla vakit geçiririm. Siyasi hizmet sadece parlamentoda olmaz. 'İlla milletvekili olacağım' diye kendimi tabii senatör olarak görmüyorum. Siyaset de bir yerde bitecek. En güzel yerde bitirip en güzel şekilde devam etmek daha güzel olur. Kendisine selam ve sevgilerimi iletiyorum. El üstünde taşındığı bir yerden ayrıldıktan sonra başka hangi partiye giderse gitsin aynı itibarı görmez."
Bülent Arınç, Hüsamettin Cindoruk'un, 20 Şubatta DYP'nin içini boşalttığını, 22 milletvekili çıkartınca ayrı bir parti kurduğunu, 1999 seçimlerinde 'şemsiye partisi'nin seçime girdiğini belirterek, "Yüzde yarım oy zor aldı ve parti kapandı. Şimdi 2 parti birleşti. 'Biz Türkiye'de güç olacağız' diyorlar. Bana bir anket gösterin ki, DP bu anketlerde yüzde 1 bile oy alabilsin. Ben böyle bir anket görmedim. Çünkü ne Cindoruk'a ne de birlikte çalıştığı yönetici kademesindeki siyasetçilere güven yok toplumda" diye konuştu
Vali Kara, ziyaretin sonunda Arınç'a Kastamonu yöresel el işlemelerinden oluşan çeşitli hediyeler sundu.
(Tür: Yurt)
Son Dakika › Güncel › Bülent Arınç Kastamonu´Da Haberine Ek - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?