HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Sarayın siyasi ajandasına göre karar veren bir partili yargı sistemi kurdular ve bu yargı düzeni ile seçim kampanyası yürütmeye devam ediyorlar. Kendileri halkın içine inemeyince partili hakim ve savcılarını sahaya sürdüler. İşte en son Sevgili Canan Kaftancıoğlu'na verilen ceza da aynı mantığın bir sonucudur. Kaybettikleri İstanbul seçiminin intikamını yargı eliyle almak için Kobani davasını ve kapatma davasını açtıklarını biliyoruz. Gezi davasında hukuksuzca insanlara ceza yağdırdılar. Yenilgiyi bir türlü hazmedemediler çünkü. Yargı süsü verilmiş siyasi kararları bir de' hukuk' diye halka yutturmaya kalkıştıklarını görüyoruz...Siyaseten yaşadığınız erimeyi yargı gücüyle durdurma gayreti içinde olduğunuzu gayet net görüyor ve biliyoruz. İtiraz eden herkesten, uçan kuştan, esen yelden korktuğunuzu da biliyoruz ama nafile ne yaparsanız yapın, gideceksiniz. Ne siyasi mahkemeleriniz ne kumpaslarınız ne SADAT'larınız ne de hileleriniz sizi kurtarmaya asla yetmeyecektir" dedi.
Buldan, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Buldan, şunları söyledi:
FİİLİ BİR OHAL'İN UYGULANDIĞINI ARTIK HERKESİN GÖRMESİ VE BİLMESİ GEREKİYOR: Bunların gündemlerinde ülke sorunları asla yoktur. Tek dertleri kendi koltuklarıdır. Kendi rantlarıdır. Bir bakıyorsunuz bir muhalif siyasetçiye ceza veriliyor. Bir bakıyorsunuz, sosyal medyayı engelleme yasasını toplumun gündemine yerleştirmeye çalışıyorlar. Bakıyorlar bunlar yetmiyor. Bu kez en iyi bildikleri şeyi yapıyorlar. Kürt ve Kürtçe düşmanlığına her gün yeni bir halka eklemeye devam ediyorlar. Kürt düşmanlığında adeta bir yarış içerisindeler. 15 Mayıs Kürt dil bayramıydı. Diyarbakır ve İstanbul'da yapılmak istenen etkinlikleri engellemeye çalıştılar. Ancak halkımız her şeye rağmen Kürt dil bayramını alanlarda kutladılar. Yetmedi AKP'nin Kocaeli Derince Belediyesi eliyle Kürt sanatçı Sevgili Aynur Doğan'ın konserini yasakladılar. Yasağa doymadılar… Konser, tiyatro, miting yapmak, tweet atmak, etkinlik yapmak yasak. Adeta fiili bir OHAL'in uygulandığını artık herkesin görmesi ve bilmesi gerekiyor. Yasaklarla mücadele yalanıyla yola çıkan AKP, tarihin en yasakçı iktidarı olmayı da başardı. Yasakçılar, asimilasyoncular. İnkarcı iktidara diyorum ki, Kürt halkı sizin zihniyetinizdekilerle geçmişte nasıl mücadele ettiyse ve onlara karşı nasıl direndiyse bugün de aynı zihniyete karşı direnmesini de ve mücadele etmesini de biliyor, bunu da başaracak.
SİZİ BESLEYEN O İKTİDARINIZ KOLTUĞUNDA KALMAYACAK Kİ SİZ KOLTUK KAPASINIZ: Kürtçe yaşayacak, Kürtçe ezgiler daha gür çıkacak ama siz yok olacaksınız, siz silineceksiniz. Dilimizi de yaşamımızı da bu ülkeyi de mutlaka biz özgürleştireceğiz. Siz de yasaklar çukurunuza ve çöplüğünüze gideceksiniz. Daha fazla terfi ve koltuk için Kürtçe konserleri, tiyatroları yasaklama yarışına giren saray emrindeki valilere, kaymakamlara, belediye başkanlarına, mülki idarecilere diyorum ki; sizi besleyen o iktidarınız koltuğunda kalmayacak ki siz koltuk kapasınız. Yarın bu iktidar gittiğinde hepiniz o koltuklardan birer birer düşeceksiniz ve sudan çıkmış bir balığa dönüşeceksiniz.
DİPLOMASİLERİNİ DE KÜRT KARŞITLIĞI ÜZERİNDEN YAPTIKLARINI GÖRÜYORUZ: Bunların Kürt düşmanlığı sadece içeride değil uluslararası alanda da tam sürat devam ediyor. Diplomasilerini de Kürt karşıtlığı üzerinden yaptıklarını her gün görüyoruz ve buna tanıklık ediyoruz. Dış politikada bunları yaparken içeride de bir yandan sığınmacılar üzerinden nefret iklimini körüklemeye ve diğer taraftan da toplumsal talepleri bastırmak için her gün korku ve sindirme siyaseti, yargı kumpasları üretmeye devam ediyorlar.
YARGI SÜSÜ VERİLMİŞ SİYASİ KARARLARI BİR DE 'HUKUK' DİYE HALKA YUTTURMAYA KALKIŞTIKLARINI GÖRÜYORUZ: Sarayın siyasi ajandasına göre karar veren bir partili yargı sistemi kurdular ve bu yargı düzeni ile seçim kampanyası yürütmeye devam ediyorlar. Kendileri halkın içine inemeyince partili hakim ve savcılarını sahaya sürdüler. İşte en son Sevgili Canan Kaftancıoğlu'na verilen ceza da aynı mantığın bir sonucudur. Kaybettikleri İstanbul seçiminin intikamını yargı eliyle almak için Kobani davasını ve kapatma davasını açtıklarını biliyoruz. Gezi davasında hukuksuzca insanlara ceza yağdırdılar. Yenilgiyi bir türlü hazmedemediler çünkü. Yargı süsü verilmiş siyasi kararları bir de 'hukuk' diye halka yutturmaya kalkıştıklarını görüyoruz.
'ARAP EMİRLİKLERİNDEN DÖVİZ GELSİN' DİYE KENDİ İÇİNİZDE KAÇ GÜNDÜR BİRBİRİNİZİ YEDİĞİNİZİ: AKP Genel Başkanı geçenlerde Gezi davası ile ilgili olarak 'Kusura bakmasınlar biz de yargı bağımsız' dedi. Sanki ortada gerçek bir yargı ve işleyen bir hukuk varmış gibi AKP Genel Başkanı'nın bu yargıya bir kez daha sahip çıktığını ve yargının bağımsız olduğunu ifade eden sözlerine tanıklık ettik. 'Bağımsız' dediğiniz yargının elindeki Cemal Kaşıkçı dosyasını bir balya dolar için satan siz değil misiniz, buradan AKP'ye sormak isterim. 'Arap Emirliklerinden döviz gelsin' diye kendi içinizde kaç gündür birbirinizi yediğinizi buradan ifade etmekte bir sakınca görmüyorum elbette ki.
O KARARLAR O MAHKEMELERDE DEĞİL SARAYDA VERİLMEKTEDİR. ASIL DURUŞMALAR DA SARAYDA YAPILMAKTADIR: Hukukun üstünlüğü endeksinde Türkiye'yi 139 ülke arasından 117'nci sıraya yerleştiren, sizin hukuksuzluklarınız değil mi, buradan AKP'ye bir kez daha sormak istiyoruz. 'Geçin bu lafları' diyoruz. Çünkü sizdeki bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğü asla değildir. Sizdeki, yalanın, hukuksuzluğun ve kumpasların üstünlüğüdür. O kararlar o mahkemelerde değil sarayda verilmektedir. Asıl duruşmalar da sarayda yapılmaktadır.
SİYASAL MUHALEFET TAM BİR YOL AYRIMINDADIR: Siyaseten yaşadığınız erimeyi yargı gücüyle durdurma gayreti içinde olduğunuzu gayet net görüyor ve biliyoruz. İtiraz eden herkesten, uçan kuştan, esen yelden korktuğunuzu da biliyoruz ama nafile ne yaparsanız yapın, gideceksiniz. Ne siyasi mahkemeleriniz ne kumpaslarınız ne SADAT'larınız ne de hileleriniz sizi kurtarmaya asla yetmeyecektir. Tüm toplumu ve demokrasiyi hedef alan bu karanlığı durdurmanın yolu birlikte mücadeleden geçiyor. Özellikle siyasal muhalefet tam bir yol ayrımındadır. HDP ve demokrasi güçleri saldırıya uğrarken, HDP'li belediyelere kayyumlar atanırken; çekingen davrananlar, söz kuramayanlar 'ama, fakat' diyenler bugün bu saldırı dalgasının bizzat muhatabıdır. Sessizlik, karanlığı büyütür, ortak ve güçlü refleks ise aydınlığı artırır. İktidarın kendi bekası için yürüttüğü savaş politikasına karşı sessizlik, bu baskı ve zulüm rejiminin devamına hizmettir aynı anlamda.
CESARETTE, ORTAK DEMOKRASİ HEDEFİNDE VE İLKELERDE BULUŞMA ZAMANI: Sürekli güç toplama arayışında olan iktidarın, ülke yararına olmayan iç ve dış politikasına bir bütün olarak karşı çıkılması tüm muhalefetin ortak sorumluluğudur ve görevidir. O yüzden iktidarın her gün çoğalttığı adaletsizliklerin ve zulümlerin karşısında barışın sesini, cesareti ve mücadeleyi daha fazla büyütmemiz gereken en önemli dönemlerden ve süreçlerden geçiyoruz. İşte HDP tam da bunun mücadelesini demokrasiyi, hukuku ve adaleti ayağa kaldırma mücadelesini yürütüyor, yürütmeye de devam edecek. Zaman; cesarette, ortak demokrasi hedefinde ve ilkelerde buluşma zamanıdır. Büyük değişimi başarmak için büyük yürüme zamanıdır. Halka her alanda dibi yaşatan bu organize kötülük düzenine karşı ortak mücadele zirvesini gösterme zamanıdır. HDP bunun sözü ve gücü olmaya da devam edecektir.
KADINA YÖNELİK ŞİDDETTE BÜTÜNLÜKLÜ BAKMAZSAK, BU ŞİDDETLERE ASLA SON VEREMEYİZ: Kadına yönelik şiddetle mücadelede tek çözüm yalnızca cezalandırma değildir. Cezalandırma ancak önleme ve destek politikaları, etkin soruşturma ve kovuşturma süreçleri ile birlikte anlam kazanır. İstanbul Sözleşmesi'ni fesheden, gözünü 6284 sayılı Kanun ile yoksulluk nafakasına diken bir iktidarın kadına yönelik şiddetle mücadele etmesi elbette ki mümkün değildir. Daha birkaç gün önce Silopi'de vahşice katledilen Sakine Kültür'ün yakılmış cesedi bulundu. Katil tanıdık biri elbette ki. Şırnak Özel Harekat Başkanı çıktı. Özel savaş elemanı. Yani, iyi çocuklardan biri. Bu yapının, iktidarla, SADAT'la, güvenlik mekanizmalarıyla ilişkisinin sabit olduğunu, bizler yaptığımız araştırmalarda öğrendik…Bir başka örnek, erkek yargı, Pınar Gültekin'in katillerinden çok, adil bir yargılama için mücadele eden yaslı annesi ile uğraşıyor. Anne hakkında dava açıldı. ve işte AKP yargısının ibretlik bir fotoğrafı daha ortaya çıktı. Ankara'nın göbeğinde, genel merkezimizin önünde bir Kürt ve kadın düşmanı kolluk görevlisi, kadın meclisi sözcümüz Sevgili Ayşe Acar Başaran'ı açıkça tehdit etti. Ortada soruşturma başlatacak savcının olmadığını biliyoruz…Kadına yönelik şiddette bütünlüklü bakmazsak, bu şiddetlere asla son veremeyiz. Pınar Gültekin'e yönelen şiddetle, Pınar'ın annesine yönelen şiddet arasında bir bağ vardır. Tıpkı Ayşe Acar Başaran'a yönelen şiddetle Canan Kaftancıoğlu'na yönelen yargı şiddeti arasında bağ olduğu gibi…Meydanı bu erkek düzene de erkek yargıya da erkek katillere de asla bırakmayacağımızı belirtmek istiyorum. 'Sizden asla korkmuyoruz. Sizden asla korkmayacağız' diyorum.
BU DÜZENİ EĞER DURDURAMAZSAK EKMEK BULAMAYACAK HALE GELECEK, BÜYÜK BİR AÇLIK VE YOKSULLUK HALİNİ HEP BİRLİKTE YAŞAYACAĞIZ: AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında kayıtlı çiftçi sayısı yaklaşık 2,5 milyon iken, 2022 yılında bu sayı 500 binin altına düşmüştür. 2002 yılında yaklaşık 2,5 milyar TL olan çiftçi borcu, 2022 yılında 200 milyar lirayı aşmıştır. Çiftçiyi tasfiye eden politika, iktidarın bu ülkeyi babasının çiftliği gibi yönetme anlayışından kaynaklandığını elbette ki hepimiz biliyoruz. İlkokul kitaplarında çocuklara tahıl ambarı olarak anlatılan bu ülke AKP'nin organize ettiği bu büyük kötülük politikaları ile koca bir moloz alanına dönüşmüştür… Çiftçiye verilmeyen kaynakların nerelere gittiğini bilmeyen kalmadı artık bu ülkede. İşçilere 'şükredin', halka 'sabredin' diyen iktidar, Ahlat'taki sarayın yanında şimdi de bakanlık konutları yaptırmaya başladığını duyduk. Yeni yandaş müteahhitlere yeni bir rant tesis ettiklerinin farkındayız. Halk kirasını ödeyemiyor, bunlar halkın vergileriyle kendilerine konfor binaları dikmeye devam ediyorlar. İçi boş tostla, deposu boş traktörle, kaynamayan tencereyle, ödenemeyen kiralarla bir sefalet ülkesi yaratan bu gaspçı bu utanmaz zihniyetin Türkiye'yi getirdiği nokta kaçınılmaz olan bir gıda krizidir yani kısacası açlıktır. Bu düzeni eğer durduramazsak ekmek bulamayacak hale gelecek, büyük bir açlık ve yoksulluk halini hep birlikte yaşayacağız.
EN BÜYÜK HURDACI, AKP İKTİDARIDIR: Vatandaşın biri, demir 1 liraları toplamış ve hurdacıya kilo ile satmış, geçen gün bunun haberini okuduk. TL'ye hakaret ettiği gerekçesiyle anında vatandaşa ceza kestiler. TL'yi değerini düşürerek asıl hurdaya çevirenin AKP olduğu gerçeğini hiç kimsenin unutmaması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum. Ama vatandaşı suçluyorlar. Merkez Bankası'nı, Hazine'yi hurdalığa çevirenlerin kendilerini olduğunu da unutuyorlar ve inkar ediyorlar. En büyük hurdacı bu iktidardır, AKP iktidarıdır.
SİZ BİZE İÇERİYİ YASAKLARSINIZ, BİZ DIŞARIDA MÜCADELE EDERİZ VE DİRENİRİZ: Önümüzde Büyük Kongremiz var. 3 Temmuz'da gerçekleştireceğimiz Olağan Büyük Kongremizden önce 7 ayrı bölgeyi kapsayan bölge konferanslarımızı tamamladık…Genel konferanslarımızı da 6 ve 7 Haziran tarihlerinde Ankara'da gerçekleştirmeye hazırlanıyoruz. Bütün konferanslarımızda toplumun, ezilenlerin, aynı demokratik ittifak zeminde buluşması; statükocu yaklaşımların dışında üçüncü yolda birleşerek demokratik Cumhuriyetin yaşama geçmesi için demokratik mücadelemizin daha fazla büyütüleceği ve kesintisiz sürdürüleceği bir kez daha ilan edilmiştir. HDP'nin yükselişine tahammülü olmayan iktidarın kolluk güçleri bugün Diyarbakır'da yapacağımız konferansımızı engellemek için büyük bir saldırı organize etti. Şu anda Diyarbakır'da arkadaşlarımız, konferansı yapacakları yerin dışında, dışarıda meydanda bir konferans yapıyorlar. İşte HDP budur. Siz bize içeriyi yasaklarsınız, biz dışarıda mücadele ederiz ve direniriz."
Son Dakika › Güncel › Buldan: Ne Siyasi Mahkemeleriniz Ne Sadat'larınız Ne de Hileleriniz Sizi Kurtarmaya Asla Yetmeyecektir - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?