GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: - Balat mahallesinden detaylar- Dersaadet Kültür Platformu Genel Başkanı, araştırmacı-yazar Mehmet Kamil ile röportaj SEMRA ORKAN - Büyükşehirlerde modernleşmenin dayattığı yeni yaşam tarzının insanları beton bloklardan oluşan uydu kentlere yönlendirmesi, Türk toplumunun en temel özelliklerinden biri olan "mahalle kültürü" ve "komşuluk ilişkileri"ni her geçen gün biraz daha yok ediyor. Mahalle kültürünün en içten yaşandığı yıllarda, evin küçük çocuğu komşuya giderek, "Bir maniniz yoksa annemler akşam size oturmaya gelecek" derdi. Ev alınmadan önce komşu aranırdı. "Komşu komşunun külüne muhtaçtır" sözünden hareketle komşuya karşı güler yüz, tatlı dil ve hoş sohbette kusur edilmezdi. Bir iki katlı evlerde yaşayan insanlar, birbirleriyle kolayca tanışır ve yakınlaşırdı. Dar sokakların sıcakkanlı ve dost komşuluk ilişkileri "aidiyet duygusu"nu ortaya çıkarır ve insanların yalnızlığa düşmesini engellerdi. Mahalleler ise insanların gözü kulağıydı. "Mahallede bugün ne oldu, kim kiminle kavga etti, kimin kızı istendi, mahalleye kim girdi, kim çıktı?" gibi konular, kapı önlerinde çekirdek çitleyerek konuşulurdu. Mahalle kültüründe veresiye defteri, sokak satıcıları, yoğurtçu ve bozacılar vardı. Mahallenin sokaklarını ağaçlar süslerdi, evler balkonluydu. Balkonlarda ise saksı saksı sardunyalar olurdu. İnsanlar birbirlerini tanır, çocuklar diğer çocuklarla arkadaştı. - Sokaklar oyun alanıydı Komşuluk haklarına ehemmiyet veren İslam dini, "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" derken, pişerken kokusu etrafa yayılan yemek, komşuyla paylaşılmadan yenmezdi. Mahallelerde kışlık yiyecekler imece usulü hazırlanır, kadınlar toplanır, bulgur kaynatır, pekmez yapar ve ekmek pişirirdi. Aynı mahalledeki yaşıtlar aynı okulu, aynı sınıfı paylaşırdı. Sokaklar oyun alanıydı. Bu nedenle mahalledeki dostluklar yıllar geçse de unutulmazdı. Düğünlerde sevinçler, ölümlerde acılar hep birlikte paylaşılırdı. Başı dara düşenin ilk yardımına koşacak olan komşularıydı. Cenaze evinden yemek çıkartılmaz, konu komşu üç gün yemek yapardı. Ev dar ise hemen bitişikteki komşu evini açar, gelenleri misafir ederdi. Evinin anahtarını çekinmeden komşusuna teslim eden bir komşuluk kültürü vardı. Okuldan geldiğinde evde kimseyi bulamayan çocuk, yan komşuya gider karnını doyururdu. - Sokak sesleri ve mahalle havası yok oldu Bugün ise sokaklar apartmanlara, mahalleler ise sitelere dönüştü. Eski komşuluk ilişkileri, bugün kaybolma noktasına geldi. Aynı binanın içerisinde bulunan dairelerde oturan insanlar, birbirlerine selam vermez, komşular birbirlerine gidip gelmez oldu. Komşulardan birisi üç gün kapıya çıkmazsa "nerede kaldı benim komşum" diyerek merak edilip kapısı çalınmıyor artık. Modernleşirken, geçmişe ait parçaları koruyamamak, sokak seslerini ve mahalle havasını yok etti. 20. yüzyıldan itibaren göreceli olarak kaybolan mahalle kültürü yok oluyor. Kaybolan mahalle kültürüyle komşuluk ilişkileri de unutuluyor. Artık "mahalle kültürü", "komşuluk ilişkisi" gibi kavramlara nostalji olarak bakılıyor. Aynı apartmanda oturup birbirlerini tanımayan, aynı sitede oturan komşusunun cenazesinden bihaber komşuluk örneklerine şahit olunmaya başlandı. İnsanlar sanayileşme ve yapılaşmanın artmasıyla yüksek binalarda, sitelerde oturmaya başladı. Çocuklar, sokakta oynayamaz oldu. Eski komşuların yerini asansörde bile bir merhabayı esirgeyen komşular aldı. Yedi tepeli şehrin kadim mahallelerinde bugün çöken ahşap evlerin yerinde bir bir beton bloklar yükseliyor. Kent yaşamına dahi alışamayan insanlar 25-30 katlı binalarda oturmak durumunda bırakılıyor. - "Komşuluk ilişkisi insanı sevmekten başlıyor" İstanbul'un tarihi semtlerinden biri olan Balat'ta AA muhabirine İstanbul'daki mahalle kültürü ve komşuluk ilişkileri üzerine bilgi veren Dersaadet Kültür Platformu Genel Başkanı, araştırmacı-yazar Mehmet Kamil Berse, bir İstanbul aşığı olduğunu söyledi. İstanbul'un sosyolojik yapısında mahalle kültürünün çok önemli bir yer tuttuğuna dikkati çeken Berse, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu kültürü geçmişten gelen birikimle elde ettik. Balat'ta Roma, Bizans ve Osmanlı medeniyetinin derin izleri var. Bu medeniyetlerin içinde komşuluk ilişkileri çok öne çıkıyor. İstanbul'un tarihi semtlerinden biri Fener-Balat'ta Ermeni, Rum, Yahudi ve Müslümanlar birlikte yaşardı. Komşular birbirlerine her şeylerini emanet ederdi, hatta çocuklarını bile. İnsanlar yemeklerini paylaşırdı. Bir zamanlar İstanbul'un tarihi semtlerinde Hıristiyan ve Yahudi cemaatlerinin, Müslüman komşuları ile birlikte yüzyıllarca yan yana yaşayarak yarattıkları İstanbul kültüründen bugün eser kalmadı. Bugün isimleri bile Türkçe olmayan büyük sitelerde, uydu kentlerde insanlar birbirine yabancılaşıyor. Çok paralar verilerek alınan o dairelerde komşuluk diye bir şeyden söz etmek mümkün değil. Komşuluk ilişkisi insanı sevmekten başlıyor. Bu sevgiyi kaybettiğimiz için bugün kardeş bile kardeşe tahammül edemiyorsa komşuluk ilişkisinden hiç söz edemeyiz. Ancak umutsuz değilim, yeni neslin o komşuluk ilişkilerini devam ettireceğine inanıyorum. Yeter ki insanlar birbirlerini sevsinler." - "Benim çocukluğumun evlerinde kapılarda anahtar bile olmazdı" Bugün az da olsa komşuluk ilişkilerini sürdüren mahalleler de yok değil. İstanbul'un tarihi semtlerinden Kanlıca, Çengelköy, Kuzguncuk, Fener, Balat mahalle kültürünün yaşamaya devam ettiği ender yerlerin başında geliyor. Kuzguncuk'ta 55 yıldır yaşayan 74 yaşındaki Güner Çelik, eskiden komşuların birbirinin derdine derman olduğunu ve sık sık ziyaret ettiğini belirterek, "Kuzguncuk'ta biraz da olsa bu komşuluk kültürü yaşamaya devam ediyor. Evim müstakildi kapının önünde bütün komşular toplanır çay içer, sohbet ederdik. Çocuklar kapı önlerinde oynardı. Bugün beton yığınlar içinde yaşayan insanlar birbirini tanımıyor bile" dedi. Manav olarak 20 hizmet veren İlker Çağlayan, İstanbul'da komşuluk ilişkilerinin en sıcak yaşandığı son semtlerden biri Kuzguncuk'ta yaşamaktan mutluluk duyduğunu ifade ederek, "Bugün yıllardır semtimizde lokanta işleten Abdullah ağabeyimizi kaybettik. Şimdi bütün semt onun cenazesine gideceğiz. Büyük sitelerde insanlar yan dairede oturan komşusunun bile acısından bihaber yaşıyor" diye konuştu. Kuzguncuk'a 30 yıl önce geldiğini, semtlerinde herkesin birbiriyle selamlaştığını ve sokakta bir aile havasının hakim olduğunu anlatan Artin Demirci, bu güzel ortamın bozulmaması için dua ettiğini söyledi. Emeklilik hayatını Kuzguncuk'ta geçirmeyi tercih eden Tansel Erlat ise şöyle konuştu: "Kuzguncuk seçimim bir tesadüf değil, bilinçli oldu. Çocukluğum boğazda geçti. Ancak evlendikten sonra bir siteye yerleştim. Yıllarca oturduğum kattaki komşularımla tanışma imkanım olmadı. Oysa benim çocukluğum öyle geçmedi. Kapılarda anahtar bile olmazdı benim çocukluğumun evlerinde. Kuzguncuk'ta insanlar hala bunu yaşayabiliyor." Şehrin çeperlerinde kurulan ve 16 bin kişinin yaşadığı bir sitede oturan Filiz Dağlı ise kaybolan komşuluk ilişkilerini özlediğini belirterek, "4 yıldır bu sitede oturuyorum. 30 katlı binalarda yaşıyoruz. Her katta 7 daire var ama daha tek bir komşumu bile tanıma imkanı bulamadım. Aynı katta oturan komşularımla asansörde karşılaştığımızda bile günaydın, iyi akşamlar ya da merhaba demekten imtina ediyoruz" diye konuştu.
Son Dakika › Güncel › Beton Bloklar Komşuluğu Yok Etti (2) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?