Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Mehmet Akarca, " Türkiye'de vatandaşlar darbelerin dış güçler tarafından teşvik edildiğine inanıyor. Ben de bu görüşe katılıyorum." dedi.
Almanya'nın başkenti Berlin'de "Türkiye-Almanya İlişkileri" başlıklı panelde konuşan Akarca, Türkiye'nin ilk askeri darbeyi yaşadığında kendisinin 8 yaşında olduğunu belirterek, o dönem çok büyük oy oranlarıyla gelen Demokrat Parti iktidarının askerler tarafından devrildiğini söyledi.
Sabah gazetesi tarafından bir araştırma yapıldığını belirten Akarca, "Araştırma sonucuna göre, Türkiye'de vatandaşlar darbelerin dış güçler tarafından teşvik edildiğine inanıyor. Ben de bu görüşe katılıyorum." ifadelerini kullandı.
Akarca, İkinci Dünya Savaşı sonrası birçok ülkenin kalkınmada başarı gösterdiğini ancak benzer bir ilerlemenin Türkiye'de kaydedilemediğini dile getirerek, bunu ülkenin darbelerden nefes alamamasına bağladı.
Türkiye'nin uzun yıllardır terör ve birçok terör örgütüyle mücadele ettiğini vurgulayan Akarca, Almanya'nın Türkiye'nin bu mücadelesini anlaması gerektiğini ifade etti.
Akarca, terör örgütü DEAŞ'ın varlığının bölgedeki enerji kaynakları için yaratılan kaosla ilgisi olduğuna işaret ederek, "Bölgede enerji kaynaklarında kimin gözü varsa bu örgütler onlar tarafından kurulmuştur." değerlendirmesini yaptı.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimine de değinen Akarca, Almanya'da bu konuda hala spekülasyonlar yapılmasını anlayamadığını belirtti.
Mehmet Akarca, darbe girişiminden sonra yapılan itiraflarda FETÖ'nün 40 yıldır nasıl örgütlendiğinin tek tek ortaya çıktığını söyleyerek, "Türkiye'de teröre karışmış insanlar Fehriye Erdal örneğinde olduğu gibi Avrupa'da dolaşıyor. Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır?" diye konuştu.
"İç politikada demokratikleşme, dış politikada stratejik özerkleşme"
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatör Yardımcısı Doç. Dr. Fahrettin Altun da Türk dış politikasını "realist bir öğrenme süreci" olarak niteledi.
Türk dış politikasını 1923-1990, 1990-2002 arasındaki ve 2002 sonrası olarak 3 bölüme ayıran Altun, 2002'ye kadar batılılaşma paradigmasının egemen olduğuna işaret etti.
İç politikada ise statükonun hakim olduğunu belirten Altun, 2002'den itibaren bunların değişmeye başladığını aktardı.
Altun, AK Parti'nin Türk dış politikasında yeni bir arayışa girdiği bu son dönemi, "iç politikada demokratikleşme, dış politikada stratejik özerkleşme" olarak tanımladı.
Türk dış politikasının 1945'ten sonra ABD ekseni etrafında ilerlediğine değinen Altun, son dönemde bunun kırılmaya başladığını gördüklerini bildirdi.
Son yıllardaki Türk dış politikasını bağımlılık ilişkisini aşma çabası olarak gördüğünü dile getiren Altun, "Arap Baharı" olarak nitelenen gelişmelerin çok önemli kırılmalar oluşturduğunu anlatarak, şunları kaydetti:
"Arap isyanları Türkiye açısından başta bir fırsat olarak değerlendirildi ancak bu, Türkiye'nin önünü açmak yerine yeni kırılmaları, meydan okumaları ve ulusal güvenlik sorununu beraberinde getirdi. Türkiye'de çok yoğun şekilde, çok farklı unsurlarla iktidarın değiştirilmesiyle ilgili bir program hayata geçirilmeye çalışıldı. Bir siyasi mühendislik dönemi başladı ve bütün bunlar toplumun gözü önünde oldu. Gelinen noktada da bölgede ekonomik entegrasyondan çok ulusal güvenlik öncelikli bir dış politika söz konusu oldu."
Panelin diğer konuşmacısı gazeteci Şelale Kadak ise Türkler ve Almanların birbirini sevdiğini anlatarak, "İlişkiler çok derin. Bunların politikalarla bozulması mümkün değil. Türk ve Alman iş dünyası birbirini siyasilerden daha iyi anlıyor. Ben iyimserim." değerlendirmesinde bulundu.
Son Dakika › Güncel › Berlin'de 'Türkiye-Almanya İlişkileri Paneli' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?