Beraberiz Derneği Başkanı Kübra Özyurt: "tüm Sorumlular Yargı Önüne Çıkarılmalı, İmar Affı ve Benzer Yasalara Sığınak Olunmamalıdır"

ANKARA - Beraberiz Derneği,  Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremde hayatlarını kaybedenleri anmak ve sonrasında orada yaşayanların sıkıntılarını gündeme taşımak amacıyla 'Bizim Eller' projesi kapsamında yarın Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde fotoğraf sergisi ve "Katliama dönüşen deprem" konulu bir panel düzenleyecek. Beraberiz Derneği Başkanı Kübra Özyurt, "Bu ülkenin vatandaşları olarak; canımız pahasına yaşadığımız bu acıların bir daha yaşanmaması için sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz... Tüm halkımıza ve yetkililerimize çağrımızdır: Öncelikle sorumlular göstermelik olarak birkaç müteahhitten ibaret değildir. Tüm sorumlular yargı önüne çıkarılmalı, imar affı ve benzer yasalara sığnak olunmamalıdır" dedi.

Beraberiz Derneği Başkanı Kübra Özyurt, düzenlediği basın otplantısında, "Bu ülkenin vatandaşları olarak; canımız pahasına yaşadığımız bu acıların bir daha yaşanmaması için sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Bu sebeple 'Bizim Eller' projesi kapsamında düzenlediğimiz fotoğraf sergi 3'üncüsünü 16 Kasım Cumartesi günü Çankaya Belediyesi'nin kurumsal desteğiyle Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde saat 10.00 yapılacaktır. Etkinliğimiz herkese açıktır" ifadelerini kullandı.

Amaçlarının 6 Şubat 2023 yılında yaşanan afetin unutturulmaması olduğunu belirten Kübra Özyurt, şunları kaydetti:

"Bizim yola çıkma amacımız, hareket noktamız 6 Şubat deprem felaketi olmuştur. Esas amacımız ise deprem gerçekliğiyle yüzleşmek ve yaşananları unutturmamak ve afet bilincini sağlamak olan 'Bizim Eller' projesinin sizlerin aracılığıyla kamuoyuna sunmak için buradayız. Hala kayıp bedenlerin arandığı, enkazların toplanmadığı, konteyner kentlerin çadır kentlerin su bastığı yazın yıl 2024 olmasına rağmen hayvan ısırmaları sebebiyle vefat eden insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz aynı zamanda. ve bu bizim gerçeğimiz.

"Yargılanması gerekenler aday gösterildi"

Bugün bir doğal süreç olan faylar 11 ili etkiledi. Ancak bunu daha önce yaşandığı gibi 1999 Marmara, Bingöl ve daha nice örnekleri var. Ne yazık ki 1'inci dereceye deprem bölgesi olan ülkemizde afete yönelik hiçbir tedbirin olmadığı gibi böyle bir afet bize ait değilmiş gibi bir tutum söz konusu. Bu tutumu afetin getirdiği yoksulluğu, ayrımcılığı kabul etmediğimiz gibi buna mahsus olmayacağımız gibi bilerek ya da bilmeyerek diyelim; bize bu unutturma çabasını, gündem bu kadar hızlı değiştirmesini kabul etmiyoruz. Çünkü henüz bizim enkazlarımız kaldırılmazken tüm binaların yapımından birinci derece sorumlu olan yönetim ve kamu personelleri birinci derece sorunuyuken koşa koşa hızla bir seçim sürecine ve sorumlu tutulup yargılanması gerekenler aday gösterildi. ve bizler bunları unutmadık. Unuturmayacağız da.

"Devletler doğal afetler karşısında önlem almak zorundadır"

Türkiye'de 7-8 büyüklüğünde bir deprem olduğunda kentlerimiz savaş alanından farklı olmazken Japonya'da aynı etkiyi yaratmamakta, tabiri caizse yaprak kımıldamamaktadır. Bu örneği verirken coğrafya kaderdir klişesine sığınmıyoruz. Çünkü ülkeyi yöneten iki temel olgu vardır. Politika ve ekonomi. Terazisi eşitliken, hakkaniyet yana  olan 'Afet Yasası' var olur. Ekonomiden tedbir ve arama kurtarma faaliyetlerine yönelik gerekli bütçe ayrılırsa doğal afet katliama dönüşmez. Japonya'da olduğu gibi dünyanın her yerinde devletler doğal afetler karşısında önlem almak zorundadır. Ülkemizde de böyle olmak zorundayken önlem alınmadığı gibi birçok kez imar affı çıkarılıp tarım arazileri ranta açılmıştır. Sonuç olarak Kahramanmaraş merkezli deprem 100 binlerce canımızı alırken, şehirler, kültürler yok olmuştur. Bu tablonun mimarı ise deprem değil, sürdürülen rant politikalarıdır. Bugün Antakya'da ve diğer kentlerde etno kültürlere sahip gruplar, insanlar asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıya. Çünkü o kentlerde yaşayamadıkları için göç etmek zorunda kalıyorlar.

"Sorumlular birkaç müteahhitten ibaret değildir"

Deprem gerçekliği aslında ülkemizde kabul edilmiş olmalı ki, zorunlu deprem sigortası, deprem yönetmeliği hatta deprem vergisi yürürlüğe girmiştir. Ancak 1999 yılından bu yana verdiğimiz vergiler hala bizleri korumamıştır. Son sözlerimi sıralarken tüm halkımıza ve yetkililerimize çağrımızdır: Öncelikle sorumlular göstermelik olarak birkaç müteahhitten ibaret değildir. Tüm sorumlular yargı önüne çıkarılmalı, imar affı ve benzer yasalara sığnak olunmamalıdır. Toplanan deprem vergilerin akıbeti şeffaf bir şekilde açıklanmalı, bu kaynakların nerelere harcandığı kamuoyuna bildirilmelidir. Deprem kuşağında yer alan bölgelerdeki tüm binaların acilen denetimi sağlanmalı ve yapılmaması çok mümkün olan raylı sistem evler inşa edilmelidir. Bugün jet hızıyla istedikleri gruplara evini teslim edenler, anahtar teslim edenler bilmelidir ki 10 yıl sonra, 20 yıl sonra o evler aynı harabeye, aynı vehamete yol açacağını bilmelidirler."