Herkesin Avrupa'ya gitmek için çabaladığı bir zamanda o Avrupa'dan hem de Bayern Münih gibi bir marka takımı bırakarak Türkiye'ye geldi. 11 yaşından itibaren Bayern Münih takımının altyapısında top koşturan efsane futbolcu Uğur Tütüneker'den başkası değildi.
Gazeteci – Yazar Behram Kılıç'ın kaleme aldığı 'Araftaki Kramponlar' isimli kitapta bir dönemin yıldızlarından Uğur Tütüneker'in hayatına dair bilinmeyen hikayeler yer alıyor.
Henüz 11 yaşında olan Tütüneker'in Almanlar tarafından keşfedilmesi teyze çocuklarıyla gidilen bir antrenman maçı sayesinde gerçekleşiyor. Münih'e 600 km. uzaklıkta bir kasabada oturan Uğur, bir gün bu şehirde yaşayan teyzesini ziyarete gider. Teyzesinin iki oğlu, Burak ve Batu; B.Münih altyapısındadır. Uğur ise o sıralar kasaba takımında oynuyor. Teyze çocukları ile o gün B.Münih'in antrenmanına çıkarlar. Bu antrenman onun hayatını değiştirecektir. B.Münih'in alt yapı hocası Uğur'u çok beğenir. Ve ona "Bundan sonra sürekli gelemez misin?" diye sorar.
ASKERLIK PARASI B.MÜNİH'TEN
Uğur bu teklifin önemini o gün iyi kavrayamamıştır. Hocaya hem yaşadığı şehri söyler hem de babasının fikrini alması gerektiğini. Babası Mehmet Bey, Bursa'da Akınspor'da futbol oynamıştır. B.Münih'in nasıl bir takım olduğunu biliyordur. Oğluna hiç düşünmeden izin verir. Uğur bir buçuk sene teyzesinde kalır. Altyapıda başarılı olunca, kulüp ailesinin gelmesi için ona baskı yapmaya başlar. Babası da oğlunda ışık gören kulüp yetkililerinin dediğini yaparak Münih'e taşınır. Artık Uğur B.Mühih altyapısında büyüyordur.
O dönemde takımda başka bir Türk daha vardır: Erhan Önal. Tütüneker, "O A takımda oynuyordu. Ben ise o sıralar 14-16 yaş grubundaydım. Olimpiyat Stadı'nda hafta sonu oynanan maçlara top toplayıcı olarak giderdik. Ona, Paul Breitner'e, Klaus Augenthaler'e, Karl-Heinz Rummenigge'ye çok top attım" diyor.
18 yaşında B.Münih amatör takımına yükselir. 1984-85 senesine gelindiğinde artık A takım kadrosundadır. Takımın hocası ünlü Udo Lattek'dir. Uğur, B.Münih'te 2 sene kalacak, iki şampiyonluk yaşayacak, ancak tek bir lig maçında dahi forma giyemeyecektir. B.Münih'in devamlı "yıldızları" transfer ettiği bir dönemde kadrosunda yer almak büyük başarıdır ona göre. Bu sırada, B.Münih takımının 1985-86 yılındaki Augenthaler, kaleci Aumann, Eder, Hoenes, Matthaus, Niedermayer, Pfaff, Pflügler, Rummenigge'li meşhur kadroyu gösteriyor elindeki fotoğrafa bakarak "İşte bu ortadaki benim. Bu takımda iyi olmazsan bu kareye bile giremezsin" diyor.
FENER'E GOL ATINCA KENDİNİ İSPATLAR
O yıllar statü gereği Almanya'da takımlar iki yabancı futbolcu oynatmaktadır. Kalede Belçikalı Jean-Marie Pfaff vardır. Bir de Danimarkalı Sören Lerby. Uğur'un, takımın en önemli kozlarından Lerby'nin oynamaması halinde forma şansı vardır. Üstelik aynı mevkinin oyuncuları değillerdir. Bu durum teknik direktör Udo Lattek'i de üzmektedir. "Bir gün beni yanına çağırdı. Sana üzülüyorum, dedi. Bu duruma bir çare bulmamız gerekiyor." Üçüncü yabancı olarak kulübede oturmanın bile zor olduğu o takımda Uğur'a bu kadar değer verilmesinin sebebi yetenekleridir. İki sezon boyunca 14 lig maçında ilk 16'ya giren Uğur, B.Münih formasını ancak özel maçlarda ve çarşamba günleri oynanan rezerv lig maçlarında giyer.
Lattek, maç eksiğini bu şekilde giderdiği oyuncusu için sonunda bir çözüm yolu bulur. Uğur'a "Alman vatandaşı ol. Takıma girmen garantidir." der. Hatta ismi de hazırdır: Uwe. O yıllardaki yasalara göre Alman vatandaşı olabilmesi için Türkiye'de askerlik yapması gerekiyordur. "Paralı askerlik yapacaktım. Kulüp gerekli parayı bana verdi. Türkiye'ye geldim. 2 ay askerlik yaptım. Sonra, neden vazgeçtim Alman vatandaşı olmaktan bilmiyorum. Tekrar Almanya'ya döndüm."
Kulübün, Nürnberg ve Stuttgart'da kiralık olarak göndermeyi düşünmeye başladığı günlerde Uğur'u, 1986-87 sezonunda G.Saray Teknik Direktörü Jupp Derwall ister. 22 yaşındadır. Babası da G.Saray'a transfer olmasını çok arzular ama Uğur Türkiye'ye yabancıdır. Hedefinde Türkiye yoktur. Çünkü G.Saray, iki sene evvel, o daha B.Münih'in amatör takımına yeni girmişken teklifte bulunmuş, fakat Uğur bu teklifi kabul etmemiştir: "Amatörde iyi bir performans göstermiştim. O sırada Türk basınında hakkımda birkaç haber çıkmıştı. Dönemin kulüp başkanı Alp Yalman'la İstanbul'da buluştuk. Ama anlaşmaya yanaşmadım. Hedefim B.Münih'te oynamaktı. Çünkü ben o takımla büyümüştüm. Bayern çocukluğumun takımıydı."
İki sene sonra şartlar değişir. Oynaması lazımdır. Üstelik G.Saray'a gelmesi halinde daha çok para alacaktır. Bu sefer transfer görüşmesi Almanya'da gerçekleşir. Alp Yalman'ın yanında Derwall de vardır. "Doğru dürüst Türkçe bilmiyordum. Alp Yalman'la görüşmeyi babam yaptı. Derwall de bana, 'İstanbul'da güzel günler geçireceksin' dedi."
TÜRKÇE KONUŞAMIYORDU
Çokları için kapalı kutu olan Uğur vatanında yalnızdır. Türkçe bilmiyordur, üstelik İstanbul'a da yabancıdır. Kendisini kabul ettirmesi için çok çalışması gerektiğini biliyordur sadece. Derwall, sezon başı hazırlık kampında onu daha çok yedekte tutar. "TSYD maçlarında da yedek oynattı. F.Bahçe'ye karşı 2-0 geriye düştük. 25. dakikada beni oyuna aldı. Bir gol attım. Maç 2-2 bitti. Seyirci benden bir hayli memnundu. Ertesi gün Beşiktaş'la oynadık. Ben yine yedekteyim." Ama Derwall onu ligin ilk maçında sahaya sürecektir. " Trabzon'la takımın cezası sebebiyle Sakarya'da oynadık. O maçta bana 'soyun, ilk 11'desin' dedi. Maçı 1-0 kaybettik. Maçtan sonra yanıma gelerek, senden memnunum dedi."
O ADAM ÇALILARI NEDEN SULUYOR?
Bu yenilgiden sonra fıkra gibi bir olay yaşar: "Florya'ya döndük. Tesislerin etrafındaki çalılıkta elinde bidonla bir adam etrafı suluyor. Ağustos'un sıcağında sırtına palto geçirmiş bir vaziyette. Ben bizim bahçıvana 'abi çalıları kim suluyor' dedim. 'Ne sulaması Uğur' diye cevap verdi. 'Abi aşağıda biri bahçedeki çalılıkları suluyor' dedim. Yok ya. İndi bir baktı. Adam meğer çalılara benzin döküyor. Yakacak. Birazdan cebinden bir çakmak çıkardı. Nara atarak 'Yakarım lan burayı' diye bağırmaya başladı. Sebep Trabzon'a nasıl yenilirmişiz. Ben korkarak yukarı çıktım. Ne oluyor dedim kendi kendime. Hayatımda böyle bir şey görmedim. Soluğu odamda aldım. Bavulumu toplamaya başladım. Görenler ne yapıyorsun Uğur dediler. Abi bir maç yenilgiden sonra adam Florya'yı ateşe veriyorsa üç dört yenilgiyle bunlar ne yapmaz. Ben gidiyorum dedim. Olum hasta mısın dediler. Burası Türkiye. Bir şey olmaz. İkna oldum. Ve kaldım."
Uğur Tütüneker'in hikayesi elbette bunlarla sınırlı değildir…
Caretta Yayınları'ndan çıkan eserde Uğur Tütüneker'in yanı sıra Tanju Çolak, Oğuz Çetin, Metin Tekin, Ünal Karaman, Hayrettin Demirbaş, Hami Mandıralı, Feyyaz Uçar, Mehmet Özdilek, Hamza Hamzaoğlu, Aykut Kocaman, Müjdat Yetkiner, Bülent Uygun, Hasan Vezir gibi isimlerin sıradışı hikayeleri yer alıyor.
Son Dakika › Güncel › Bayern Münih'in Askerde Yolunu Gözlediği Türk - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?