Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, "Demokratik olmayan tutum ve davranışlar, diyalog ve uzlaşmadan kaçış, ideolojik aşınmalar, çıkara dayalı siyaset, demokratik ilke ve yöntemlerin uygulanmaması, siyasal rejimin kilitlenmesine neden olur" dedi. Yalçınkaya, siyasal partilerin ve temsilcilerin karıştığı yolsuzluk iddialarının Türk siyasal hayatını, siyasal anlamda, krizli, çözüm üretmekte zorlanan bir model biçimine dönüştürdüğünü de savundu.
Yalçınkaya, "Ağır bir güven bunalımı, toplumla siyasal kadroların birbirleri ile ayrı düştükleri görüntüsünü ortaya çıkarmış, bu, partiler ve siyasal kadroların, Türkiye'nin sorunlarına çözüm getirebileceği yönünde umut ve beklentileri azaltmıştır" diye konuştu.
Yalçınkaya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18. Onur Günü nedeniyle Yargıtay Konferans Salonu'nda törende açılış konuşması yaptı.
Onur Günü'ne, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Sayıştay Başkanı Recai Akyel, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ali Em, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri, Yargıtay üyeleri, Yargıtay Cumhuriyet savcıları ile Yargıtay tetkik hakimleri hazır bulundu.
-"TÜRKİYE CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI"-
Konuşmasında, Avrupa Savcıları İstişare Konseyi'ne ilişkin bilgi veren Yalçınkaya, konseyin misyonunun "savcıların faaliyetleri esnasında yararlanabilecekleri ortak politikalar ve hukuksal araçlar geliştirmek" olduğunu ifade etti. Savcıların bağımsızlığının, yargı bağımsızlığının zorunlu bir sonucu olduğundu savunan Yalçınkaya, şöyle konuştu:
"Bunun ise ülkemizde savcılıklar arası yetki ihtilaflarında ortaya çıktığı üzere, ancak bir Türkiye Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tesis edilebileceği açıktır. Yasama organını bu acil soruna el atmaya, bağımsızlığı güvenceye alınmış bir ülke başsavcılığını tesise davet ediyoruz."
-"SAVCILAR VERDİKLERİ ZARARLARDAN SORUMLU OLMALI"-
Yalçınkaya "itiraz pazarlığı" uygulamasının Avrupa ceza hukukunda yerleşemeye başladığını anımsatarak bu uygulamanın yargılama ekonomisine katkı sağlayacağı, itiraf durumunda davanın kısa zamanda sonuçlanacağın düşünüldüğünü ifade etti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya, savcıların Anayasa ve yasalardan aldıkları yetkiye dayanarak ceza soruşturmaları yürüttüklerini belirterek, soruşturmalarda "yasa önünde birey olarak tanınma hakkı, kanun önünde eşitlik hakkı, yetkili mahkemelerde yargılanma hakkı, keyfi tutuklamadan korunma hakkı ve adil yargılanma hakkının" uygulanmasının önemli olduğunu savundu. Savcıların, devletin kurumları aracılığıyla yetki kullandığı sırada verdiği zararlardan sorumlu olması gerektiğinin altını çizen Yalçınkaya, bu ilkenin vatandaş açısından "devlete ve devletin kurumlarına karşı yasal başvuru hakkını" ifade ettiğini dile getirdi.
-HAKİM, SAVCI VE MEDYA-
Medyanın demokratik bir tolumda yargı sistemine ilişkin olarak önemli bir rol oynadığını vurgulayan Yalçınkaya, "Yargının kalitesine ilişkin kamuoyu algısı, yargı sistemine işleyişine ilişkin medyada yer alan haberlerden yoğun şekilde etkilenir. Ayrıca, bu aleniyet, şeffaf olmayan yargı idaresine karşı davacı ve sanıkları koruduğundan, adil yargılanmaya ulaşmaya katkıda bulunur" dedi. Kamuoyunda yargıya güvenin sağlanmasının demokratik bir toplumda çok önemli olduğuna işaret eden Yalçınkaya, şöyle konuştu:
"Soruşturma veya dava aşamasındaki dosyalara ilişkin medya haberleri, müdahale etme yoluna dönüşebilir ve belli bir davada görevli hakim, hakimler heyeti veya savcılar üzerinde uygun olmayan baskı ve etki yaratabilir. Bu sorunla mücadele etmek için; hakim ve savcıların, yeterli mesleki kabiliyete, yüksek etik standartlara sahip olmaları ve derdest davalara ilişkin erken yorum yapmadan sıkı bir şekilde kaçmaları gereklidir."
-GİZLİ TANIKLIK-
Ceza muhakemesinde maddi gerçek araştırıldığından, kural olarak her şeyin delil kabul edildiğini ifade eden Yalçınkaya, "Belli hususların belli delillerle ispat edilmesi gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır" dedi. Anayasa'nın 38. maddesinde "Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez" hükmünün yer aldığını anımsatan Yalçınkaya, şöyle dedi:
"Çağdaş uygarlığın uzun ve yorucu çabalarıyla elde edilen adil yargı yönetiminde; istisnai hallerde ve sıkı koşullara tabi olarak başvurulabilecek gizli tanıklığın amacından saptırılıp, basitleştirilerek kullanılması, sadece gizili tanıklık üzerinde kurulmuş bir ceza soruşturması ve kovuşturması hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz."
-PARTİ İÇİ DEMOKRASİ-
Yalçınkaya, demokrasinin yerleşebilmesi için milli iradenin parlamentoya tam yansıyabilmesinin, çoğulculuk esasına dayanan, geniş katılımlı siyasal kararların alınabilmesinin ve adil, eşit ve özgür seçimlerle lider, teşkilat ve adalar belirlenerek demokratik uygulama yöntemlerinin bulunması gerektiğinin altı çizdi. Yalçınkaya, bunun ise parti içi demokrasi ile gerçekleşebileceğini savundu.
"Demokratik olmayan tutum ve davranışlar, diyalog ve uzlaşmadan kaçış, ideolojik aşınmalar, çıkara dayalı siyaset, demokratik ilke ve yöntemlerin uygulanmaması, siyasal rejimin kilitlenmesine neden olur" diyen Yalçınkaya, siyasal partilerin ve temsilcilerin karıştığı yolsuzluk iddialarının Türk siyasal hayatını, siyasal anlamda, krizli, çözüm üretmekte zorlanan bir model biçimine dönüştürdüğünü savundu. Yalçınkaya, "Ağır bir güven bunalımı, toplumla siyasal kadroların birbirleri ile ayrı düştükleri görüntüsünü ortaya çıkarmış, bu, partiler ve siyasal kadroların, Türkiye'nin sorunlarına çözüm getirebileceği yönünde umut ve beklentileri azaltmıştır" dedi.
Yalçınkaya, demokratikleşme için yapılması gerekin, "siyasal sisteme, siyasal aktörlere duyulan güvensizlik duygusunun ortadan kaldırılması, güven duygusunun ortadan kaldırılması" olduğunu dile getirdi.
Yalçınkaya Siyasal Partiler Kanunu'nda yapılması değişikliği de şöyle özetledi:
"Genel başkan adaylığının demokratik esaslara uygun hale getirilmesi, üyelerin düşünce ve ifade özgürlüğünü serbestçe kullanabilmeleri, parti içi demokrasinin sağlanması, siyasi partilerin varlıklarının liderlerinden bağımsız olarak sürekli kılınması amacıyla, genel merkez organlarına ilişkin yetkilerin, genel başkanda toplanmasının önlenmesine yönelik düzenlemelerin gerçekleştirilmesi zorunludur."
Yalçınkaya, siyasi partilerin bazı durumda demokratik siyasi hayatın yıkıcı unsuru haline gelebileceğini savunurak, "Siyasi partiler, kamu yararından çok, kendi çıkarlarını gözettiğinde ve iktidarı elde etme ya da kaybetmeme uğruna her yolu meşru gördüklerinde demokrasinin gerçekleşmesi mümkün olmadığı gibi, halkın siyasi partiler rejimine ve demokrasiye olan güveni de zedelenmiş olur" diye konuştu.
-"ADLİ KOLLUK, SİYASİ OTORİTEDEN BAĞIMSIZ OLMALI"-
Adli Kolluk Kuvvetlerinin, Cumhuriyet savcılarının emirlerini yerine getirmekle yükümlü olduklarını vurgulayan Yalçınkaya, "Adli kolluk, siyasi otoriteden tamamen bağımsız, onunla doğrudan veya dolaylı oalrak bağlantısı bulunmayan, teminatlı ve Savcıya bağlı bir örgütlenmeye sahip olmalıdır" dedi. Yalçınkaya, adli kolluk kuvvetlerinin "insan haklarını, sorgu teknik ve taktiklerini, delil toplama ve değerlendirme, kriminalistik bilime, ceza muhakemesi hukukuna, suçlulukla mücadele yöntemlerine, bilgisayar teknolojisine, yeterli teknik elemana ve her türlü teknik araç ve gereç, laboratuarlara" sahip olması gerektiğini de vurguladı. Yalçınkaya konuşmasının sonunda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iş yüküne ilişkin de bilgi verdi.
Yalçınkaya'nın konuşmasının ardından emekliye ayrılan Cumhuriyet savcılarına plaket verildi.(ANKA/SON)
(EÖ/ÖMR)
Son Dakika › Güncel › Başsavcı Siyaseti Topa Tuttu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?