Başbakan Yardımcısı Arınç, Fransa'da - Son Dakika
Güncel

Başbakan Yardımcısı Arınç, Fransa'da

Başbakan Yardımcısı Arınç, Fransa\'da

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Terör 30 yıldır Türkiye'de çok can yaktı."

15.04.2013 18:50

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Terör 30 yıldır

Türkiye'de çok can yaktı. Hem ekonomimiz, hem dış politikamız hem de

demokratikleşme sürecimiz terör sebebiyle hep bir eksikle ilerledi. Buna artık

dur dememizin vakti geldi" dedi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, Fransa'nın köklü üniversiteleri arasında yer alan

Sciences Po üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Çalışmalar ve

Araştırmalar Merkezi'nin (CERI) düzenlediği konferansta konuştu.

Arınç, "İnsan Hakları ve Türkiye'de Değişim Süreci" başlıklı konferansın

Paris'te yapılmasının önemine dikkati çekti.

"İnsanların hür ve eşit olduklarının kabul edildiği temel belgelerde,

Fransa'nın ve Paris'in ayrı bir yeri bulunduğunu" ifade eden Arınç, 1776'da ilan

edilen Amerikan Bağımsızlık Bildirisine ilham veren düşünürlerden birinin Fransız

Jean Jacques Rousseau olmasının, Bildirinin yazarlarından Thomas Jefferson'un

1785-1789'da Paris'te Büyükelçilik yapmasının ve Fransız Devrimine destek

vermesinin sadece rastlantı olarak nitelendirilemeyeceğini vurguladı.

Arınç, Fransız Devriminin temelini oluşturan İnsan ve Yurttaş Hakları

Bildirisinin de halen bu alandaki temel referans belgeleri arasında yer aldığını

belirterek, "Paris'in insan hakları konusundaki işlevi bununla da bitmemiştir.

Aradan geçen zaman zarfında yaşanan acı tecrübelerden sonra, İkinci Dünya

Savaşını takiben kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin de yine

Paris'te kabul edilmiş olması bu güzel şehri adeta insan hakları şehri olarak

simgeleştirmiştir" diye konuştu.

İnsan haklarını Paris'te konuşmanın bir diğer boyutunun da, mevcut insan

hakları söyleminin sınırlarını, eksikliklerini ve sıkıntılı taraflarını ele almak

olduğunu söyleyen Arınç, tarih boyunca Avrupa'nın bir parçası olan Türkiye'nin de

bu gelişmelerden etkilendiğini, bu değişimin, Osmanlı İmparatorluğu'nun son

dönemlerinde hem milletlere tanınan haklar, hem de bireysel haklarda ciddi

değişikliklere sebep olduğunu ifade etti.

Arınç, vatandaşlık, eğitim, yönetim alanlarında yapılan değişikliklere

rağmen, ayrılıkların ve savaşların engellenemediğine, I. Dünya Savaşı'ndan sonra

ise, bu değişimin kendini 1923'de kurulan yeni Türkiye'nin yönetim biçimi olarak

gösterdiğine dikkati çekti.

Her şeyden önce, bütün insanların özgür ve eşit olduğu, ırk, renk, cins,

dil, din, inanç, millet ya da etnik kökeni itibariyle ayrımcılığa maruz

kalamayacağı bir yaşam ve yönetim sisteminin kurulmasının temel ilke olduğunu

belirten Arınç, bireyin, sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetleri

kapsayan bir yaşam düzeyine kavuşması, yasanın koruyuculuğundan eşit olarak

yararlanması, toplanma ve dernek kurma özgürlüğüne sahip olması, din, vicdan,

düşünce ve anlatma özgürlüğü bulunmasının da hakların kapsamında bulunduğunu

vurguladı.

Arınç, "Tanımlamış olduğum insan hakları normlarının izlerini, biraz önce

değindiğim Amerikan Bağımsızlık Bildirisi, Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları

Bildirisi gibi belgelerde görmek mümkündür. Ancak bu belgeler, zaman içinde bazı

idarecilerin keyfi tutumları ve zalimce yönetimleri nedeniyle işlevlerini

kaybettikleri dönemler olmuştur. Özellikle İkinci Dünya Savaşının yol açtığı

tahribat, hükümetleri bu tür acı olayların yaşanmaması yönünde önlem almaya sevk

etmiş, bu konuda uluslararası düzeyde örgütlenmelerin ve yargı mekanizmalarının

kurulmasının önünü açmıştır. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa

Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa Konseyi (AK), BM İnsan Hakları

Komisyonu, Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Avrupa İnsan

Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi kurumlar önemli görevler üstlenmektedirler" dedi.

Türkiye'nin bu örgütlerin üyesi ve AB adayı bir ülke olarak insan hakları

konusunda ilgili BM sözleşmeleri, AGİT belgeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

(AİHS) ve diğer Avrupa Konseyi belgelerine taraf olduğunu, Avrupa İnsan Hakları

Mahkemesi'nin (AİHM) içtihatları ile Avrupa Birliği (AB) Katılım Ortaklığı

Belgesi ve Ulusal Program ışığında Kopenhag kriterlerine uyum boyutunu da göz

önünde tutarak bu alanda yasal düzenlemelere gittiğini belirten Arınç, ancak

sadece yasal düzenlemeleri hayata geçirmenin yeterli olmadığını, yasal

düzenlemeler ve uygulama arasındaki farklılığın, esasen insan hakları alanında

üzerinde durulması gereken tartışmalı bir konu olduğunu dile getirdi.

Arınç, "Bu anlamda, 10 yıl öncesindeki Türkiye ile bugünkü Türkiye'yi

karşılaştırabiliriz. 10 yıl öncesine kadar, insan hakları konusunda sürekli

eleştirilen, tutuklu ve hükümlü kişilere işkenceyle, adil yargılanma

imkanlarından mahrum olmakla itham edilen, eğitimde, medyada ve siyasette

engellemelerin ve yasaklamaların olduğu bir Türkiye imajı vardı. Bu olumsuz

durumun sebeplerini açıklarken, 1960, 1971 ve 1980'deki askeri darbelerin

demokrasimizde yol açtığı kesintileri ve terörle mücadeledeki olağanüstü hal

dönemlerini, yine ekonomi, eğitim ve sağlık alanlarında yeterli başarının

yakalanamamış olmasını sayabiliriz. Ancak aynı dönemde siyasi ortamın da, insan

haklarını temel unsur haline getirecek irade ve kararlılıktan yoksun kaldığı da

bir gerçektir. İşte bu nedenle 2002 yılında iktidara gelen AK Parti, bu konuda

önce zihinlerdeki prangaları kırmış, tabu olarak görülen konularda adeta

devrimsel reformlar gerçekleştirmiştir" dedi.

-Temel dinamikler-

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Biz, hükümet olarak Türkiye'de öncelikle üç ana

başlıkta değişimi öngördük. Bunlar, demokratikleşme, ekonomik başarı ve çok

boyutlu dış politika. Bu alanlarda başarı için, 3 y ile mücadele kuralını

belirledik: yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele. Bu üç alandaki

mücadelemizin üçünde de insan hakları vizyonumuzu görebilirsiniz. Üç alanda da

devrim sayılabilecek işler yaptık. Zihnimizde her zaman hem ülkemizde insan

haklarının dünya standartlarına ulaşması, hem de bölgemiz insanının barış ve

huzur içinde yaşamasını sağlamak vardı. Bu anlamda, politikalarımız,

çalışmalarımız, faaliyetlerimiz insan hakları normlarının ülkemizde en iyi

şekilde uygulanmasını gerçekleştirmek için tasarlanmıştır" ifadelerini kullandı.

Olağanüstü halin hemen hemen tüm ülkelerin yasalarında mevcut olan, insan

haklarının askıya alınabildiği bir yöntem olduğuna dikkati çeken Arınç, ancak bu

uygulamanın hukukiliği kadar suiistimalleri ve kötü uygulamaları da beraberinde

getirdiğini vurguladı.

Arınç, Türkiye'de terör sebebiyle 25 yıl süren olağanüstü hal uygulamasının,

hükümet kurulduktan sadece 12 gün sonra 30 Kasım 2002'de tamamen kaldırıldığını

belirterek, "Esasen, ilk icraatımızın bu olması bizlerin insan hakları

perspektifini en iyi şekilde ortaya koymaktadır" dedi.

Türkiye'de son 3 aydır terör sorununu artık sonlandırmak için uğraştıklarını

hatırlatan Arınç, "Terör 30 yıldır Türkiye'de çok can yaktı. Hem ekonomimiz, hem

dış politikamız hem de demokratikleşme sürecimiz terör sebebiyle hep bir eksikle

ilerledi. Buna artık dur dememizin vakti geldi" diye konuştu.

Terörle, silahla ve şiddetle bir yere varılamayacağını belirten Arınç, son

dönemde başlatılan sürecin silahların tamamen susması ve siyasetin, fikirlerin

konuşması olduğunu vurgulayarak, "Biz, her türlü fikre açığız, şiddeti

barındırmayan her türlü görüşün dile getirilmesini ifade özgürlüğü olarak

görüyoruz. Bu temel haktan tüm vatandaşlarımızın ayrım yapmadan yararlanması için

her türlü demokratik yol ve yöntemleri açık tutacağımızı garanti ediyoruz"

ifadelerini kullandı.

-Reform stratejisinin üç temel boyutu-

Hükümetin, temel hak ve özgürlüklere saygının tam olarak yerleşmesi için

gerekli alt yapıyı oluşturmaya yönelik reform stratejisinin üç temel boyutuna

değinen Arınç, bunları mevzuatta gerekli değişikliklerin yapılması, uluslararası

insan hakları sözleşmelerine taraf olunması ve reformların uygulamaya tam

anlamıyla yansımasına yönelik önlemler alınması olarak sıraladı.

Arınç, bu bağlamda yasaklarla mücadele için, 2002'den 2006'ya dokuz uyum ve

reform paketi ile Mayıs 2004'te bir dizi Anayasa değişikliği yapıldığını, birçok

yasal ve idari düzenlemenin hayata geçirildiğini belirtti.

Başbakan Yardımcısı Arınç, 12 Eylül 2010'da halkoyuna sunularak kabul edilen

Anayasa Değişikliği Paketi çerçevesinde, vatandaşlara yeni bazı haklar

tanındığını, mevcut anayasal hakların alanının genişletildiğini, anayasal hakları

koruyacak mekanizmaların getirildiğini, hukuk devletinin güçlendirildiğini,

Anayasa Mahkemesi ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) demokratik

dünyadaki emsallerine yaklaştıracak biçimde yeniden yapılandırıldığını ve askeri

yargının yetki alanının sınırlandırıldığını, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru

yolu açıldığını söyledi.

İfade özgürlüğüne ilişkin ilave iyileştirmeleri hedefleyen "Dördüncü Yargı

Reformu Paketi"nin de 7 Mart 2013'de TBMM'ye sunulduğunu belirten Arınç, paketin

ifade özgürlüğüne ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin temel parametrelerini

ceza mevzuatına derç edecek tedbirlerle ifade özgürlüğüne ilişkin yasal çerçeveyi

daha da güçlendirmesinin hedeflendiğini anlattı.

(Sürecek) - PARIS

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Başbakan Yardımcısı Arınç, Fransa'da - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement