Erdoğan: Başbakan Olarak Katili Affetme Yetkim Yok - Son Dakika
Güncel

Erdoğan: Başbakan Olarak Katili Affetme Yetkim Yok

Erdoğan: Başbakan Olarak Katili Affetme Yetkim Yok

Başbakan katıldığı canlı yayında, "Ben asla genel af söylemim olmadı. Ben bir Başbakan olarak katili affetme yetkisini kendimde göremem." dedi.

20.11.2013 19:52  Güncelleme: 12:26

Dershanelerin kapatılması tartışmaları sürerken, Başbakan Erdoğan, Atv-A Haber ortak canlı yayınına katıldı.

Başbakan, Murat Akgün moderatörlüğünde gazeteciler Mehmet Barlas, Sevilay Yükselir, Mustafa Karaalioğlu, İbrahim Karagül, Nihal Bengisu Karaca sorularını yanıtladı.

Başbakan Erdoğan genel af sorusuna "Ben bir başbakan olarak katili affetme yetkisini kendimde göremem. Hatta hatta devletin de bunu affetme yetkisi yoktur. Ancak devlete karşı suçlarda böyle olabilir. Ben kalkıp katili nasıl affedebilirim?" diyerek cevap verdi.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları;

"Öncelikle, cumartesi ve pazar günleri Diyarbakır'daki bu buluşma gerçekten birçok yönüyle çözüm sürecini güçlendiren bir adım oldu. Sayın Barzani'nin ve Şivan Perver'in ve İbrahim Tatlıses'in bu olaya katılması bu olaya güç kattı. İlk günün açılış töreninde 60 bin Diyarbakırlı bir araya geldi. Büyük bir heyecanla kutladılar. Tabi biz 2 gün içerisinde 280 trilyonluk bir açılışı gerçekleştirdik. İşin sosyal boyutunda ise Barzani'nin konuşması ve sonra yaptığı telefon görüşmesinde bunun bir milad olduğu ortaya çıktı. Biz bir bayram havasıyla bu barış sürecini gerçekleştirdik. Bu bir cesaret işiydi. Biz bunu 2005'te ortaya attığımızda da söyledik.

"ŞİVAN PERVER, BİZE VATANDAŞLIKLA İLGİLİ GÖRÜŞÜNÜ SÖYLEYECEK"

Şivan Perver'in 38 yıl sonra tekrar Türkiye'ye dönmesi ve vatandaşlık talebinde bulunması durumunda biz elimizden geleni yapacağımızı söyledik. Aynı şeyi Ahmet Kaya için de söyledik. Bunun dönüşü bizim için kolaydır ve elimizden geleni yapacağız. Şivan, bize vatandaşlık konusundaki cevabını verecek. Irak Kürdistan bölgesinden birilerinin rahatsız olması, özellikle muhalefetin rahatsız olması manidar. Özellikle tarihimize baktığımız zaman, Gazi Mustafa Kemal'in bazı konuşmalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne getirdim. TBMM Reisi Mustafa Kemal olarak tüm Bakanlar Kurulu'nun imzasının olduğu bir yazılı metin var. Atatürk de "Kürdistan" ifadesini kullandı. Gazi Mustafa Kemal bölücü mü?

KÜRDİSTAN KELİMESİNİN KULLANILMASI

Kürdistan söyleminden rahatsızlık duyulması hakikaten manidar. Bunlar bizim tarihimizi bilmiyorlar. Çok yakın süreçle alakalı birşey söyleyeceğim. Dünkü grup toplantısında Mustafa Kemal'in söylediği sözlerin fotoğrafını getirdim. Kürdistan Bölgesi şeklinde geçer. Kürdistan Bölgesginde her iki dili de kullanırlar diye geçiyor. Bir kararname var. Çok ilginçtir. Burada Kürdistan geçiyor. Yine Gazi ile ilgili bir durum var. Kurdistan, Lazistan diye bir konuşması var. Güney Doğu Kürdistan, Doğu Karadeniz Lazistan diye geçiyor. Bana bölücü diyorlar. O halde Mustafa Kemal'de mi bölücüydü.

TÜRKİYE KÜRDİSTAN'I

Bizden asla Türkiye Kürdistanı diye birşey duyamazsınız. Güzel geçen haftadan sonra bu tip söylemler hiç şık değildir.

MUHAFAZAKARLIK SÖYLEMİ

Muhafazakarlık noktasında Fransızların ve İngilizlerin tanımı ile bizimkisi farklı. Biz kendi kültür ve tarihimizi koruma noktasında muhafazakarlıktan bahsediyoruz. Biz bu yapı içerisinde geleceğimizi olgunlaştırmak istiyoruz. Başbakanlık olarak attığımız adımların yanlış anlaşılması sonrası gerekli yapılacakları atıyoruz. Ahlak hukuk ile iç içedir.

CEZAEVLERİ BOŞALACAK SÖYLEMİ

Benim dağlardan inme ve cezaevlerinden inme gibi söylediklerim var. Başından ve sonundan söylediklerim kesilip atılmış. Başı ve sonunu kesince yanlış anlaşılma var. Olayı öyle bir yere getirdiler ki genel af söylemini çıkardılar. Ben asla genel af söylemim olmadı. Ben bir Başbakan olarak katili affetme yetkisini kendimde göremem. Hükümetin de af yetkisini asla affetmem. Böyle birşey olursa ben şehitlere hesabı nasıl vereceğim"

DİYARBAKIR'DAKİ TABLO

Her zaman bir ifadem var. Siyaset, ticaret ve yaşam bunların hepsi risktir. Bunları göze alamazsasınız hiçbirşey yapamazsınız ve hayatınızın bir anlamı olmaz. Yaptığımız işin bir hukuka aykırılığı mı var? Bu meydanlara binlerce kişi doluyorsa burada bir açlık ve biz bunu doyurmalıyız. Milliyet ne diyor? 90 yaşındaki nine ağlıyor öpüyor. Neden bunlar oluyor. Bütün bunlara bakıldığı zaman ortada bir gerçek var. Anamuhalefet ve muhalefet partisi doğu ve güneydoğu'da hiçbirşey yapamıyor. Tabela partisi olmaktan başka birşey değiller. Gitsinler ki bizde demokrasiyi genişletelim. Biz devamlı dolaşıyoruz. Bu hafta Karadeniz'de olacağız. Ankara'ya mahkum değiliz. Milletimizin bu noktaya bakışı olumlu. Meydanlarda Türkiye bayrakları ve partimizin bayrakları vardı. Anlatılanlar doğru değil. Yeter ki siz yumuşak dille konuşursanız herşey daha da yoluna girer. Millet kavramının içinde Kürt, Laz, Gürcü hepsi var. Ben her zaman tek millet diyorum. Bu ifadeyi Diyarbakır'da da kullandım.

HEP BİRLİKTE TÜRKİYE İNŞA EDİYORUZ

Millet kavramının içinde Kürt, Laz, Gürcü hepsi var. Ben her zaman tek millet diyorum. Bu ifadeyi Diyarbakır'da da kullandım. Biz birlikte bütün bir Türkiye inşa edelim diyoruz. Biz neyin mesajını verdik. Bir, bütün, diri olalım. Hep birlikte Türkiye olalım dedik. Kendi yapamadıkları şeyi AK Parti yaptığı için muhalefet rahatsız oldu. Onların sırtında küfe yok. Bizim sırtımızda küfe var. Daha birçok şeyler olacak.

TÜRKİYE IRAK İLİŞKİLERİ

Başlayan süreç neler getirir neler götürür gelişmeleri onları belirliyor. Planlarımızı değiştirebiliriz. Bağdat ve Kuzey Irak arasındaki gerginlikte yavaş yavaş bitiyor. Sayın Maliki'nin Türkiye'ye gelme talebini biz memnuniytle karşıladık. Türkiye'nin Irak'a Irak'ın Türkiye'ye ihtiyacı var. Bizim akrabalık bağımız var. Oyunlara gelmememiz lazım. Kuzey Irak gelişti Güney'de durum aynı değil. Irak'ta gün geçmeden bombalı saldırılar düzenleniyor. Ölümler yaşanıyor. Biz ölümler yaşanmasın istiyoruz. Bunun için neler yapılır bunları yapmak istiyoruz. Bu kapsamda İran'ı da işin içine katmak istiyoruz. Suriye için neler yapılır bunları konuşacağız.

ÇÖZÜM SÜRECİ ve DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ

Kritik bir eşik vardı. Biz bu kritik eşiği aştık. Demokratikleşme Paketini açıkladık. Süreç milletimizin de desteğiyle hızlanacaktır. Geri dönüşümüz yok. Geri dönmek gibi bir niyetimiz yok. Biz her zaman durmak yok yola devam diyoruz.

İMRALI GÖRÜŞMELERİ

İlgili arkadaşlarımız yani MİT bu konuda üzerine düşen görevi her zaman yapıyor. Adalet Bakanımız uygun gördüğü isimlere izin veriyor ve o kişiler ziyaretlerini sürdürüyor. Umarım ki oranında çözüme katkısı olacaktır. Süreç devam ediyor. Ama yarın ne olur onu da şartlar belirler.

İMRALI'YA GAZETECİLER VEYA AKİL İNSANLAR GİDEBİLİR Mİ?

Şu anda gündemimizde böyle birşey yok. Ama şartlar neyi gerektirir. Zaman neyi gösterir bunu göreceğiz. Öcalan her zaman görüşmek istiyor ama şu an gündemde böyle bir şey yok.

İŞ ADAMLARININ BAZI BÖLGELERE YATIRIMI

İş adamlarımız riskli bölgelerde yatırım yapmaktan kaçınıyor. İş adamlarımız risk istemiyor veya risk yüzdesi çok düşük olacak. Anadolunun çeşitli yerlerinde iş istihdamı yapılması millete özgüven kazandıracak. Olayın maaliyet tarafından girdilerine baktığımız zaman diğer bölgelere göre doğu ve güneydoğu bölgelerine nazaran daha ucuz. Yapılacak yatırımlar bölgede ciddi istihdam yaratacak. Dicle projesi ile bölgeye turist gelecek. Hakkari'ye havalimanı kazandıracaksın ama her defasında engelleniyor. Müteahhit tehdit ediliyor.

BAŞBAKAN'IN ÖNÜNÜ KESEN ÇOCUKLA KONUŞMASI

Bismil'de bir genç. Otobüsümüzün önüne çıktı. Korumalar falan durduruyordu dedim bırakın gelsin. Geldi genç. 'Başbakanımız biz barış istiyoruz' dedi. Meğerse iki abisi hapisteymiş. Kendisi de üç ay sonra askere gidicek. Ben dedim ki 'Ben buraya niye geldim?' Biz dün Diyarbakır'da o mitingi niye yaptık. Bunların hepsi çözüm sürecine yönelik. Bu bölge barışına katkıda bulunalım. Bunun için buraya geldik. Tabi birbirimize sarıldık. O beni öptü. Ben onu öptüm ve kucakladım. Hüngür hüngür ağlayarak uzaklaştı. Eşimin elini öptüler. Sen benim anamsın diyor Emine hanıma. Şimdi bu duygular farklı duygular değil bizim duygularımız. Niye bunlar engellenmek isteniyor. Temenni ediyorum bunlara aşacağız.

DERSHANELER KONUSU

Öncelikle bugüne kadar niye konuşmadınız sorusuna cevap vereyim; böyle bir polemiğin içine girmek istemedim. Bu polemiği de doğrusu çok çirkin buldum. Zira bu konu bugün gündeme gelmiş bir konu değil. 1980'li yıllardan bu yana çok çok farklı dünya görüşüne sahip olan yönetimlerin iktidarların sürekii gündeme getirdiği mesafe aldık alamadık bu şekilde devam eden trendin çok çok düşük seviyelerden yavaş yavaş bizim iktidarımızda zirve yaptığı süreçtir bu. İktidar olduğumuzda ben, hatta Hüseyin Bey'in bakanlık döneminde artık bu dershaneler konusunu bir sonuca kavuşturalım dedim. Ve bunu bir dönüşüm projesi olarak sizden özellikle istiyorum dedim. Zira geldiğimizden bu yana biliyorsunuz birçok konuda attığımız reformları bu konuda da atalım. Mesela sağlıkta dönüşüm projemiz vardır bizim, bu projeyi gerçekleştirmek için adımlar attığımızda bizim önümüze birçok engeller çıktı. Dedik ki biz bunu yapıcaz. Hatta hatta sendikalar dediler ki, bu hastaneler (SSK için) bizimdir dediler. Bu halkındır sizin değil dedik. Biz bütün bunları şu anda tek çatı altında toplamak suretiyle halkımızın sağlık sorununu çözmeyi hedefliyoruz.

Deshaneler konusunda da son dönemde artık bu işi bitirmemiz gerekiyor. Ve arkadaşlarımız belli bir çalışmayı yaptılar. Hazırlanan taslak daha bize sunulmadan, atılan gazete başlıkları çok çok çirkindi. Bir gece baskını başlığı yenilir yutulur bir başlık değildi. Kim, nereye gece baskın ıyapmış? Ortada ne var?

Meclis'e gelmiş mi, gelmemiş. Hem bir taraftan taslak diyeceksin bir taraftan gece baskını diyeceksin. Eğer bir gece baskını olacaksa, bu yeni başlamadı. 2003'ten bu yana konuşulan görüşülen, nitekim bu işi en çok seslendiren kişilerle konuştum. Eski küpürler var, bunların içinde, olumlu olumsuz çok farklı gazete küpürleri var.

"DERSHANELERİ OKULAR DÖNÜŞTÜRELİM"

(Abbas Güçlü'nün "Dershaneler 'şampiyonuz' diye halkı yanıltıyor başlıklı yazısını göstererek) Bu durum çok manidar, o gün bunu yazan zat, şimdi bakıyorsun, orta yolu bulmaya çalışıyor. Bu çok manidar ve ilginç. Buradan şimdi destek almaya çalışıyorlar. Biz de diyoruz ki gelin bu konuda samimi olalım. Biz sizden hizmet almaksa, hizmet alalım. Gelin bu dershaneleri okula dönüştürelim. Sınıflarda boşluk mu var? Bizim limitimiz 30, kalite arıyoruz çünkü. Burada 15 öğrenciniz mi var, biz size 15 öğrenci verelim. Eğer 15 öğrenci veremiyorsak bu öğrencilerin bize yıllık maliyeti nedir? Diyelim ki 2 bin 2 bin 500 lira, her biri size o ücreti verelim siz bunu rahatlıkla devam ettirin. Ama merdiven altı dershaneciliği bitireceğiz. Ve sizden böylece hizmet alımı yapalım. Efendim bizde öğretmen fazlası var. Tamam siz bu öğretmenleri bize devredin sadece mülakatla alıp devlet okullarında istihdam edelim. yok bunu da istemiyorsunuz. O zaman ne istiyorsunuz bize bunu söyleyin.

O zaman biz size arsa verelim, ucuz kredi verelim. Bütün bunların yanında vergide indirim, muafiyet sağlarız. Yeter ki gelin. Peki neden okula yanaşılmıyor da illa dershane deniyor. Bize bunu anlatamıyorlar. Şu tablo çok ilginçtir bu dershanelerin öğrenci profili, fen ve sosyal bilimler liselerindeki öğrencilerin yüzde 95'i dershanelere gidiyor. Anadolu liselilerinin yüzde 91'i, meslek liselilerin yüzde 18'i dershanelere gidiyor. Siz fen ve anadolu liselerindeki öğrencileri alıyorsunuz ve ona olsa olsa test tekniklerini öğretiyorsunuz. Eğitimini devlet okullarında almış sen ona biraz bir eğitim veriyorsun ve sonra bir okulu kazandığında hemen sırtına tişörtü giydiriyorsun. Bu fakir fukara çocuklar niçin bu kurslara gidemiyorlar. İstifade edenler büyükşehirlerdeki zengin ailelerin çocukları. Burada böyle bir karışık durum var. İzah edemedikleri bir durum var. Ama benim sevgili vatandaşım önümü kesip bana bunu anlatıyor. Çocuğumu gönderdim ama şimdi paralarını ödemekte zorlanıyorum. Haberleri görüyorsunuz, dershane borcu intihara sürükledi. Bu borcu ödeyemedikleri zamanlar böyle durumlarla karşılaşıyorlar. Madem vakıfsınız ücretsiz eğitim verin deyince de rahatsız oluyorlar. Şimdi biz devlete verebiliriz diyorlar. Kusura bakmayın biz bir darbe hükümeti değiliz. O zaman kurun okulları biz sizden hizmet alımı yapalım. Böyle hayırlı bir konuda neden böyle bir tartışma yapılıyor. Değişik yerlerde okullarınız da var, bunları da biliyoruz. Alın bu çocukları çok daha faydalı hizmetini yap.

YASAĞA UYMAYANLARA 500 BİN TL CEZA

Biz böyle bir çalışmanın içindeyken yalan yanlış bir kara kampanyanın olması bizi üzmüştür. Kampanya öyle bir boyuta getiriliyor ki efendim okuma salonları kapatılıyor. Ortaya çıkmış bir taslak yok. Tabii nereden servis yapıldı, nereden ortaya çıktı. Yasağa uymayanlara 500 bin lira ceza gelecek diye haberler çıkıyor. Bugüne kadar pek çok taslaklar yapıldı ama nitekim bize de sunulan yok. Bu nereden çıkıyor. Elbette bir yaptırım olur ama 500 bin TL nereden çıktı. Biz şimdi bu gecekondu mantığını değiştirmek istiyoruz. Yani biz hala orada mı kalalım. Ben başbakan olduğumda 35 bakan vardı. Ne yaptık 25'e indirdik. Koskoca Amerika 14 tane bakanla idare ediliyor. İlk adımı böyle attık. Ardından da 8 tane devlet bakanı vardı. Bunları kaldıralım, hepsi icracı olsun dedik. Orada da bir reforma gittik. Aksi halde bu ülkeyi sıçratamazdık. Biz istiyorduk ki bizim çocuklar bir yarış atı olmasın. Hafta sonu ailesiyle, arkadaşlarıyla oynasınlar. Biz bunu yaşadık ama maalesef şimdi yaşayamıyorlar.

"DERSHANELERDE İŞ BİTİYORSA BU OKULLARA NE GEREK VAR"

Pazartesi bize yapılan sunumda bazı eksikler var. Bakanımıza "bunlar üzerinde çalışmayı yapın, dışarıdan almanız gereken destekler varsa alın, görüşülmesi gereken STK'lar varsa görüşün ve bir sonraki bakanlar kuruluna getirin" dedik. Buradaki tuzak zaten bu. Kuran Kursları ne kadar mukaddeste bizim için o kadar mukaddestir mantığı çok ters bir mantık. Kuran Kursu'na giden Kuran'ı öğrenmek için gitmiyor, Kuran'ı hıfz etmek için, ezberlemek için gidiyor. Okullarda seçmeli Kuran ve Siyer-i Nebi dersleri var ama buralarda Kuran okumayı öğrenebilirsiniz, hıfz edemezsiniz. Biz iktidara geldiğimizde sorular neye göre hazırlanıyordu, bu dershanelerin müfredatına göre hazırlanıyordu. Hüseyin Bey'in döneminde dedik ki bunu süratle değiştireceğiz. Ne demek ya. O zaman bu okullar niye var. Dershanelerde iş bitiyorsa bu okullara ne gerek var. Asgari 2 bin lirayla 20 bin lira arasında dershane ücretleri var. Daha da çıkabilir. Bunlar diyelim 4 öğrenci alıyor. Adları VİP dershane olan dershaneler de kuruldu. Fen liselerinden, Anadolu liselerinden seçilmiş öğrenciler oraya geliyor. Bu öğrenciler üzerinde belli bir süre kısa bir süre çalışma yürütülüyor ve biz kazandırdık deniyor. İnsaf edin ya, bu çocuklar devletin okullarında okudu. Bu emek nerede? Bu devletin bu çocuklar üzerinde hakkı yok mu? Olmaz böyle bir şey. Burada bir gerçek bir tarafa konulmuş oluyor. Sonra da konuyu Kuran Kursları ile mukayese etmek çok çirkindir. Orada ücret de yok. Bir şeye daha üzülüyorum, elimizde 800 bini aşkın öğretmenimiz var. Bu dershaneler konusu bu öğretmenlerimizin döktüğü tere haksızlıktır, saygısızlıktır.

Eğitimde biliyorsunuz bir reform yaptık, 4+4+4. Bunu niye yaptık? Hiçbir iktidar 12 yıl zorunlu eğitime imza atamadı ve biz bu adımı attık. İstiyoruz ki kaliteyi arttıralım. Bu nedenle o iddiaları ortaya atanlara diyoruz ki madem bu işi iyi yaptığınızı söylüyorsunuz gelin. 10 yılda 400 bin öğretmeni Milli Eğitim'e kazandırdık. Bütçemizi dikkatli bir şekilde değerlendireceğiz, kullanacağız. Şubat ayında 10 bin öğretmen atamayı öngörüyoruz. Önümüzdeki 4-5 yıl içinde öğretmen açığımızı sıfırlamış olacağız. Bu arkadaşlar okul istemiyorlarsa bir alternatif daha söyledik, açık lise. Burada bu art niyetler olduğu sürece bu tartışma bitmez. Biz milletin aleyhine olacak bir şeye fırsat vermek istemiyoruz."

BİZ NİÇİN CEMAATİ KARŞIMIZA ALALIM

"Eğitimde fırsat eşitliği olayını üniversiteye girişte de sağlamış ve okul müfredatlarına bağlı bir sınavı sağlamış olacağız. Bu mesele bizim için bir memleket meselesidir, bir eğitim meselesidir. Partimizin ve hükümetimizin programlarında yer alan bir meseledir. Yeni açıklanmış şeyler değil bu. Cemaat deniliyor, Cemaat'le Hizmet'le karşı karşıya gelmek gibi bir şey de çok çirkindir. Biz Cemaat mensubu kardeşlerimizin ellerindeki medya organlarıyla bize saldırmalarını, hatta gerçeğe aykırı şekilde saldırmalarını yadırgıyoruz. Bu niye bir cemaate yönelik olsun. Cemaat mensubu olan kardeşlerim lütfen burayı tekrar hatırlasınlar biz ne dedik öğrencileri özel okullarda okutalım, parayı devlet versin. Danıştay ne yaptı, bunu reddetti. O zaman Ak Parti iktidarı Cemaat'e kaynak sağlamak için bu yasayı düzenledi dediler. Cemaat mensubu kardeşlerim bu olayda yediğimiz darbeyi, tokadı unutuyorlar mı? Biz şimdi niçin Cemaat'i karşımıza alalım. Siz niye eğitimi belli vakıflara, derneklere teslim ediyorsunuz diye bize hesap sorarlar. Çünkü biz belli bir grubun değil tüm milletin iktidarıyız. Kendilerinin de bizi anlayışla beklemeleri lazım, sürdürdükleri propagandayı bitirmeleri lazım ve bizden bir geri dönüş bekliyorlarsa bunun olmayacağını bilmeleri lazım."

"Bizim ayrılığa değil birleştirmeye gayret etmemiz lazım ama bu gayretimiz karşılığını bulur. Bu ülkeye yazık olur, bu gençliğe yazık olur. 800 bin öğretmenin emeğini yok saymak bu öğretmenlere ayıp olur. Altını çizerek tekrar ediyorum, ücretsiz bütün etüt merkezleri serbesttir. Okuma salonları zaten ücretsiz. Şunlar tweetlerde geçiyor. Oslo'nun sözü yerine getiriliyor. Yazıktır ya. Oslo'da sen benim MİT müsteşarımın yanında mıydın. Olmaz. Sen bunu neye dayanarak söylüyorsun. Bakın şimdi bugün bir gazete bir dershanenin yakılmasını bu mu rant temini gibi bir başlıkla vermiş. Olaya buradan yaklaşmaya kalkarsak ben o yazıyı yazan arkadaşa şunu söylerim. Güneydoğuda da İstanbul'da da bugüne kadar AK Parti'nin bugüne kadar bir çok şubesi yakıldı. AK Parti yöneticileri arasında benim öldürülen, kaçırılan kardeşlerim var. Biz bir şeyin mücadelesini veriyoruz. Sen de inanıyorsan, inanıyorum diyorsun bir mücadeleyi vereceksin. Yavrularımızı da bu ülkeye düşman olanlara kaptırmayacağız. Biz bir siyasi partiyiz. Bir grubu kendimize düşman ilan etmek gibi bir yanlışın içine düşmeyiz. Burada fitne odakları var. Bunlara fırsat vermemeliyiz. Bize düşen sadece kucaklamaktır, birleştirmektir, bütünlemektir. Sorumluluk makamında olanların bu fitne odaklarına fırsat vermemesi lazım. Eğer bu fitne odakları benim cephemdeyse benim arayıp bulmam lazım. Onların tarafındaysa onların bulması lazım. Ne oluyor ya, nereden çıktı bu. Bu devam eden bir süreçti. Yeni bir şey değil. Bizim bu konudaki attığımız adım bugünün adımı değil. Dolayısıyla biz bir dönüşümü gerçekleştireceğiz, bunun kararını vermişiz. Burada muhataplarımız durumundaki kardeşlerimiz bizim karşımıza gelecek olurlarsa ancak bu çerçevede gelebilirler. Bu Meclis'e gelecek ve Meclis'ten biz bu yasayı geçireceğiz. Sonra da ülkemizde uygulama zeminini bulacağız. Şunu söyleyemezler, önümüz tıkandı. Hayır önünüz tıkanmadı. Siz şekil vermek istiyorsunuz. Biz size gerekli imkanı sağlayalım bu şekilde yapın. Sektördeki payları yüzde 25 ama bakıyorsunuz sesleri çok daha farklı çıkıyor. Bu programdan sonra bu konuyla ilgili de çok fazla konuşmam, işin icra konusuna geçerim, arkadaşlarım da gereken açıklamaları yapar. Dünyanın değişik noktasındaki okullarla ilgili de biz hep destek olduk, sıkıntıları noktasında yardımcı olduk."




Erdoğan: Başbakan Olarak Katili Affetme Yetkim Yok

Son Dakika Güncel Erdoğan: Başbakan Olarak Katili Affetme Yetkim Yok - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement