ANKARA (AA) - Emekli Oramiral Özden Örnek ile emekli orgeneraller Halil İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan'ın da arasında bulunduğu 361 sanıklı "Balyoz Planı" davasının, Yargıtay 9. Ceza Dairesindeki temyiz duruşmasına devam edildi.
Sanıklar Ahmet Dikmen, Aşkın Öztürk, Doğan Uysal, Erdinç Altıner, Fikret Güneş, Hasan Hoşgit, Haydar Mücahit Şişlioğlu, Hannan Şayan, Hüseyin Hoşgit, İsmail Taylan, Mehmet Baybars Küçükatay, Murat Özenalp, Onur Uluocak, Ökkeş Alp Kırıkkanat ve Yavuz Kılıç'ın avukatı Nevzat Güleşen, heyete duruşmalar sırasında gösterdiği sabırdan ve misafirperverlikten dolayı teşekkür ederek sözlerine başladı.
5 üye için hazırladığı 5 ayrı CD'yi heyete veren Güleşen, Deniz Kuvvetlerinden emekli yüksek mühendis albay olduğunu söyledi. Verilerin sahte olduğunu bildiğini ancak ispat etmenin önemli olduğunu belirten Güleşen, verilerin hem teknik açıdan hem askeri literatür açısından sahte olduğunu savundu.
Oscar ödüllü Philadelpia filmine atıfta bulunan Güleşen, "Burayı yüzlerce kez dinledim ve dinlemeye doyamıyorum" diyerek filmden bir dakikalık bölüm izletti.
Filmdeki bir diyalogdan alıntı yaparak, "Avukatlar olarak adaletin gerçekleşmesi adına gerçekten çok heyecanlıyız ve sizlerin de bu heyecan içinde olduğunuzu düşünüyoruz" diyen Güleşen, filmde bu sözler karşısında bir karakterin yüzünün aldığı hali göstererek, "Kızarmış ve utanç içinde, haksız bir yüz. Tarih bu tür haksız yüzleri çok görmüştür, gelecekte de çok görecektir. İnşallah davanın devam eden safhalarında gelecek nesiller bizi değerlendirdiği zaman biz böyle bir yüzle tarihe hesap vermek durumunda kalmayacağız" diye konuştu.
-"Neredeyse insanlık tarihine denk"-
Davayı özetleyen Güleşen, sanıklara 4 CD, 1 flash bellek, bir harddisk sonucunda toplam 5 bin 300 yıl hapis cezası verildiğini belirterek, "Bu süre neredeyse insanlık tarihine denk. Belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir mahkeme hiçbir davada bu kadar ağır bir karar vermedi. Müvekkillerimize milattan önce 3 bin 300'den başlayıp milattan sonra 2 bine kadar sürecek bir ceza verdiler ve bunların tamamını dijital, soyut verilerle reva gördüler" dedi.
Fiil ile fail arasında illiyet bağı kurulamadığını savunan Güleşen, sadece meta data bilgilerine dayanarak hüküm kurulduğunu, bu meta data bilgilerinin nasıl değiştirilebileceğinin önceki oturumlarda anlatıldığını söyledi.
Delil kabul edilen dijital verilerde içerik ve mantık hataları olduğunu öne süren Güleşen, bunların askeri yazışma kurallarının ihlal edildiği, zaman ve mekan hatalarıyla üretilmiş deliller olduğunu savundu. Mecelle'deki önemli ilkelerin bugünkü hukuk sisteminde de kullanıldığını söyleyen Güleşen, "Bir zanlının hatalı olduğu açıksa ona hiçbir şekilde itibare edilmez. Bu bugün için de geçerlidir" dedi.
"Tek bir bozuk yumurta bütün yemeği bozar" şeklindeki Alman atasözünü hatırlatan Güleşen, bu davadaki "bozuk yumurtaların" binlerle ifade edildiğini ileri sürdü.
-"Şimdi gerçek bir mahkemenin karşısındayız"-
Latince hukuk terimi "vücudun senindir" anlamına gelen "Habeas Corpus" örneğini veren Güleşen, "Vücudumuza, özgürlüğümüze dokunamazlar. Kimse bizi şiddetle zorla hapsedemez. Mutlaka hakim huzuruna çıkmalıyız. Ancak biz, Habeas Corpus'u yaşayamadık. Şimdi gerçek bir mahkemenin karşısındayız" değerlendirmesinde bulundu.
Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu'nun kararından bölümler okuyan Güleşen, kararda, Balyoz tutuklularının hak ihlalinin giderilmesinin istendiğini söyledi. Güleşen, "Parayla 890 gün ödenebilir mi" dedi.
Çalışma grubunda Senegal, Pakistan, Şili, Norveç, Ukrayna gibi ülkelerden üyeler bulunduğunu belirten Güleşen, bir zamanlar Osmanlı toprakları olan bu ülkelerin şimdi Türkiye'ye adalet dersi verdiğini belirtti.
-"Sizi buradan yakışıklı gördüm"-
Alman hukukçusu Günter Jakobs'un fotoğrafını slayta yansıtan Güleşen, Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul'a "sizi buradan yakışıklı ve babacan görüyorum ama o çirkin bir adam, fikirleri daha da çirkin" dedi. Jakobs'un bazıları için yurttaş hukuku, bazıları için düşman hukukunu benimsediğini anlatan Güleşen, "İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, ülkenin bekçisi olan subaylara amirallere, generallere yurttaş ceza hukukunu uygulamadı, düşman ceza hukukunu uyuladı. Biz müdafilere de düşman ceza hukuku uyguladı" ifadesini kullandı.
Seminerin bir senaryo olduğunu vurgulamak için "Savaş Tiyatrosu" isimli oyunun kapağını gösteren Güleşen, seminerde nelerin tartışıldığını Türkiye haritası üzerinde anlattı. Emile Zola'dan "itham etmeyi" öğrendiklerini söyleyen Güleşen, Nobel ödüllü yazar Elie Wiesel'in "Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir ama itiraz etmeyi beceremediğimiz bir zaman asla olmamalı" sözlerini hatırlatarak, "Biz de itiraz ediyoruz, karşınızdayız" diye konuştu.
ABD Yüksek Mahkemesinin, siyah vatandaşların üniversitede okumasıyla ilgili aldığı bir karardan örnek veren Güleeşen, Yüksek Mahkemenin siyah vatandaşların üniversiteye girmesine izin verdiğini, ancak bu öğrencilerin beyazlarla aynı yerde oturup yemek yemesini yasakladığını anlattı.
Güleşen, "Bu iğrenç kararı bir düşünün bir de bizim Yargıtayımızı düşünün. Bizim Yargıtayımızda hiçbir zaman böyle bir kara leke olmadı. Ama eğer bu dava bozulmaz da onanırsa emin olunuz gelecek nesillere karşı çok mahcup olacağız. Lütfen böyle bir kara lekeye izin vermeyiniz" dedi.
Bu kadar çok sanıklı bir davada kimsenin suçları kabul etmediğine işaret eden Güleşen, "Bir kişi de çıkıp 'lanet olsun, ben yaptım' demez mi? Bu kadar sanıklı bir davada sanıklar arasında menfaat çatışmaları olmaz mı" sorusunu yöneltti.
Güleşen, tüm itibarsızlaştırma çabalarına rağmen Türk halkının, TSK'ya yüzde 82 oranında güvendiğinin araştırmalara yansıdığını, yargıya olan güvenin ise yüzde 64'te kaldığını söyledi.
Deniz subaylığının çok itibarlı bir meslek olduğunu belirten Güleşen, dünyada krallık mensubu ve devlet adamlarının fotoğraflarını ekrana yansıtarak, denizci kral ve subayların en önemli törenlere askeri üniformalarıyla katıldığını anlattı. Hollywood'da denizciler ve askerlerle ilgili "Subay ve Centilmen", "Birkaç İyi Adam", "Top Gun" filmlerinin afişlerini de ekrana yansıtarak, "Asla 'polis ve centilmen' diye bir film göremezsiniz" görüşünü aktardı.
Artık TSK'da görev yapan subayların, "Bana ne zaman sıra gelecek, ne zaman tuzak kurulacağını bekliyorum" dediğini iddia eden Güleşen, art arda kurulan komplolar nedeniyle Silahlı Kuvvetler personelinin çok umutsuz olduğunu ileri sürdü.
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın cezaevinde basın toplantısı düzenlemek istediğini de hatırlatan Güleşen, "Artık bu kadar hadlerini aştılar" diye konuştu.
ABD ve İsrail'in Ortadoğu'ya yönelik planları olduğunu, bunun için komplolar ürettiklerini öne süren Güleşen, bunun için "siber terör"ü kullandıklarını savundu. Güleşen, Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul'a dönerek "Allah uzun ömürler versin. Umarım uzun yıllar yaşarsınız, evinizdeki bilgisayar mutlaka bir gün hacklenecek, içine virüs girecek. Virüs programı koyacaksınız ona rağmen hacklenecek. Kredi kardı dolandırıcılıklarıyla karşılaşabileceksiniz" dedi.
Sanık avukatlarından 28'nin savunmasını tamamladığı duruşmada, Güleşen savunmasına yarın devam edecek. - Ankara
Son Dakika › Güncel › Balyoz Planı Davası Temyiz Duruşması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?