AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, bürokratik cumhuriyette seçilmişlerin değil, atanmışların iradesinin esas olduğunu, sivil ve askeri bürokrasinin iradesinin bütün iradelerin üzerinde olduğunu belirterek, " Türkiye'deki esas sıkıntı, esas sancı bürokratik cumhuriyetten, demokratik cumhuriyete geçişin sancılarıdır" dedi.
Düzce'de yerel bir gazetenin düzenlediği "Demokratikleşen Türkiye'nin yeni Anayasası ve Özgürlükler" konulu konferansa konuşmacı olarak Hüseyin Çelik, Taraf Gazetesi yazarları Hilal Kaplan ve Nabi Çağan katıldı. Düzce Müftülüğü'nün salonunda düzenlenen konferansa gelenler polis tarafından arandı. Düzce Valisi Vasip Şahin, AK Parti Düzce Milletvekili Celal Erbay, Düzce Belediye Başkanı Ak Partili İsmail Bayram, Emniyet Müdürü Ali Gezer ve vatandaşların katıldığı konferansta konuşan Çelik, "Cumhuriyet eşittir, demokrasi değildir, hiç değildir. Yeryüzünde iki yönetim biçimi vardır. Biri cumhuriyet, biri monarşidir. Eğer bir ülkenin yöneticileri seçimle iş başına geliyorsa o ülkenin rejimi cumhuriyettir. Eğer bir ülkede başa gelenler atama ve aileden aileye geçiyorsa bunun adı monarşidir. Türkiye'nin şu andaki yapısına uyan bürokratik cumhuriyettir. Bürokratik cumhuriyette, halkın bizati kendisinin iradesi, halkın temsilcilerinin iradesinden çok seçilmişlerin değil, atanmışların iradesi esastır. Sivil ve askeri bürokrasi her şeyi söyler. Sivil ve askeri bürokrasinin iradesi bütün iradelerin üzerindedir. Kağıt üzerinde böyle yazmasa da fiili olarak böyledir. Sivil bürokrasiye yargıyı da dahil edebilirsiniz. Çünkü yargıda dahil edilmesi gerekiyor. Şimdi biz diyoruz ki; Türkiye'deki esas sıkıntı, esas sancı bürokratik cumhuriyetten, demokratik cumhuriyete geçişin sancılarıdır. Aslında birileri bunu kabullenmek istemiyor" dedi.
Çelik ülkede yaşayan önemli bir insan kitlesinin ötekileştirildiğini belirterek, "Gayri müslimleri ötekileştirdik, Alevileri ötekileştirdik, Kürtleri ötekileştirdik, mütedeyyin insanları ötekileştirdik, köylüleri ötekileştirdik, yahu köylüleri nasıl ötekileştirdik diye sormayın. 1946 yılına kadar köylülerin Ulus'a ve Kızılay'a girmesi yasaktı. Neden biliyor musunuz?, hani onlar kelli fesli, yırtık pırtık halleriyle kendi akrabalarından utanan zengin bir kitle vardı. Eğer bu köylüler Kızılay ve Ulus'ta dolaşırsa, yabancı misyon şefleri bunları görürse çağdaş imajımız zedelenir. Aşık Veysel, 1946'da elinde bağlamasıyla Ankara'ya geliyor. Atatürk Bulvarı'na sokulmuyor. Köylüler ne zaman öteki olmaktan çıktı, 1946'da çok partili siyasi hayata geçildi o gün. Yüzde 82 köylü olan, köylü toplumda köylülerin oyu kıymete binince, köylü öteki olmaktan çıktı, gerisi devam etti" diye konuştu.
Çelik konuşmasını şöyle tamamladı: "Bizde yaşayan yabancılar okula giden çocukları için bakanlık yaptığım dönemde bana geldiler ve 'Biz çocuklarımızın her sabah sıraya girerek, 'Türküm doğruyum' demesini istemiyoruz' dediler. Adamlar haklı. Siz bir Almana 'Türküm doğruyum' dedirtebilir misiniz? Adam bir kere Türk değil. Sonra da doğruyum diyor. Bu hepten yalan. Çünkü adam Alman ve siz ona Türküm dedirtiyorsunuz"
Son Dakika › Güncel › Bakan Çelik 'Esas Sancı, Bürokratik Cumhuriyetten, Demokratik Cumhuriyete Geçişdir´ - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?