Bursa Barosu tarafından düzenlenen Özgürlük Yürüyüşü'ne katılarak güvercin uçuran Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Youtube yasağıyla ilgili Anayasa Mahkemesi'ne gidileceğini ifade ederek, "Ülkenin Başbakanı da bir yargı kararına saygı duymadığını söylüyorsa silsile halinde aşağı doğru kararlara saygısızlık alır gider. Zaten bu hukukun üstünlüğünün artık tartışıldığı, hatta askıya alındığı anlamına geliyor. Bu oldukça üzücü" dedi.
Bursa Barosu'na bağlı avukatlar, 5 Nisan Avukatlar Günü sebebiyle özgürlük yürüyüşü yaptı. TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu'nun da katıldığı yürüyüş, Fatih Sultan Mehmet Bulvarı'ndan başladı. Ellerinde pankartlarla yürüyüşe geçen yüzlerce kişi, Barboras Caddesini takiben İhsaniye Mahallesi'ndeki Gençlik Parkı'na kadar yürüdü. Özgürlük için güvercin uçuran avukatların yürüyüşüne yaşlısından gencine onlarca kişi ve çocuklar da katıldı. Başkan Feyzioğlu'nun bir çocuğu kucağına alarak sevdiği yürüyüşe bir engelli avukat da elektrikli sandalyesi ile katıldı.
"ANAYASA'YA GÖRE YARGI KARARLARI HERKESİ BAĞLAR"
Yürüyüş öncesi gazetecilerin sorularını cevaplandıran TBB Başkanı Prof. Dr. Feyzioğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Twitter ve Youtube yasağının kaldırılmasına ilişkin değerlendirmesini eleştirerek, "Üzücü bir cümle çünkü yargı kararlarına saygı duymak, öncelikle yürütme ve yasama organının görevidir. Anayasa'ya göre, yargı kararları herkesi bağlar. Ülkenin Başbakanı da bir yargı kararına, 'Saygı duymuyorum' diyor ise silsile halinde aşağı doğru kararlara saygısızlık alır gider. Zaten bu hukukun üstünlüğünün artık tartışıldığı, hatta askıya alındığı anlamına geliyor. Oldukça üzücü. Biz TBB olarak çok sayıda baro, Ankara ve Bursa Barosu olarak gerekli müracaatları yapmıştık hem Twitter hem de Youtube ile ilgili. En son Youtube'un açılmasına ilişkin kararı da bir asliye ceza mahkemesinin da kaldırdığını öğrendik. Dolayısıyla ona karşı da Anayasa Mahkemesi'ne gidilecektir. Anayasa Mahkemesi bu dönemde TBB ve barolarla birlikte Türkiye'yi özgürleştiren bir yapı olarak ortaya çıktı. 5 Nisan Avukatlar Günü sebebiyle bir teşekkür mahiyetinde dile getirmek istiyorum Anayasa Mahkemesi'nin yeni üstlenmeye başladığı bu işlevi. Bizim hukuka güvenmekten ve hukuku işletmeye başlamaktan başka bir çıkış yolumuz yok çünkü Türkiye'de hangi soruna el atsanız onun altında hukukun üstünlüğünün ortadan kaldırılması yatıyor. Siyaset kurumunun da yıpranmasının arkasında bu var. Siyasetin ve hukukun yıpratılmasının arkasında da hukukun üstünlüğüne bir türlü sahip çıkılmaması var. Ben 5 Nisan Avukatlar Günü'nde 82 bin 260 meslektaşımıza, 79 baroya ve bize destek veren 10 milyonlarca yurttaşımıza hukukun üstünlüğü mücadelesinde birer nefer olarak çalıştıkları için, el ele verdikleri için çok teşekkür ediyorum. Son dönemde sizin de dikkatinizi çekmiştir. Barolar Birliği ve barolar, siyaset kurumunun yasama ve yürütme organını ve yargının güven yitirmesine bağlı bir şekilde en güvenilir kurumlar olmuştur. Şu anda toplum, doğruyu tespit etmek için bir kutup yıldızı olarak bizlere bakmaktadır. Bize de seçimlerden sonra çok büyük bir görev düşüyor. Türkiye'yi bir arada tutma ve hukukun evrensel dilini tüm Türkiye'ye hakim kılma görevi dahilinde eskisinden de çok çalışan, daha aktif bir TBB ve barolar göreceksiniz" ifadelerini kullandı.
"ERGENEKON DAVASINDA ÖNCE GEREKÇE YAZILSA BU KARARLAR VERİLEMEZDİ"
Ergenekon davasının gerekçeli kararının geç açıklanması hususundaki soruyu ise Feyzioğlu şöyle cevaplandırdı:
"Kararın bu kadar geç açıklanmasının arkasında önce hüküm verilip ondan sonra, 'Bu mahkumiyetlere hangi gerekçeyi bulacağız' diye ciddi bir çaba harcanması söz konusu. Önce gerekçeyi yazsalardı zaten büyük bir ihtimalle mahkumiyet kararı da veremeyeceklerdi çünkü her adımda hukuku ihlal ettiklerini de tespit etmek zorunda kalacaklardı. Bizzat yasama organı tarafından antidemokratik olduğu için kaldırılan bir yapının gösterdiği gerekçeye de açıkçası çok fazla itibar etmek mümkün değil çünkü bunu ben söylemiyorum, bunu artık dünya söylüyor ve yasama organı TBMM söylüyor. 'Bu mahkemeler antidemokratik yapılardır' diyor. Antidemokratik yapıların yazdığı gerekçelerin de çok muteber olduğunu düşünmek herhalde saflık olur. Maalesef Türkiye'de önce mahkumiyet kararı veriliyor, ondan sonra gerekçe yazılıyor. Önce gerekçeyi yazsalar bu kararları vermezler, veremezler."
"SİYASİLERİN ELEŞTİRİLERE TAHAMMÜLLÜ OLMASI GEREKİR"
Mahalli seçimlerde yaşanan olaylar ve Başbsakan Erdoğan ile bir gazeteci arasında yaşanan olaya da değinen Feyzioğlu, "İster Cumhurbaşkanı olsun ister Başbakan olsun bir gazeteciyi ya da yurttaşları azarlamak kimsenin haddi değildir. Siyasetçilerin de hukuk kurallarına göre eleştirilere tahammüllü olması gereklidir. Maalesef biz o tahammülü bugünün siyasi iktidarında görmekte zorlanıyoruz. Öte yandan seçimin, seçim hukukuna uygun yürümesi için barolarımız ve avukatlarımız çok üstün gayret gösterdiler. Bunu bilmenizi istiyorum. Bursa, Ankara'da kriz masası kuruldu. Yurttaşlardan gelen her türlü ihbarlar o masada ve sahada değerlendirildi. Şu anda Ankara'da en ciddi tartışma yaşanıyor çünkü İstanbul'da ara fevkalade açık. Burada bir tartışma olduğunu sanmıyorum. Ankara'da bir kıl payı durum görünüyor. Biz 750'ye yakın avukat arkadaş, seçim gecesinden beri Ankara'da yurttaşın oyuna sahip çıkmak için ter döktük. Bu arkadaşlarım yemedi, içmedi, uyumadı. Öyle bir mücadele verdiler ki, ileride bunun tarihi yazılır. Gerçekten destan yazdılar. Üzüldüğüm şudur. Sivil bir girişim oylara sahip çıkmak için mücadele verdi. Meslek örgütleri ve barolar burada müthiş bir mücadele verdi ama oylara, sandıklara, torbalara, sayıma asıl sahip çıkması gereken siyasi partiler, maalesef gerekli organizasyonu yapmamışlar; sandığa sahip çıkamadılar. Sonradan dile getirilen pişmanlıklar, atılan manşetler işe yaramıyor. Mademki seçime birtakım yolsuzlukların karışacağını aylardır birileri söylüyor, bu iddiayı ortaya atanların sandığa da sahip çıkması için dört dörtlük bir çaba göstermesi gerekirdi. Bu organizasyonu kurmayıp ardından, 'Vah vah' demenin yurttaşın oyuna ve iradesine bir faydası yok" dedi.
Sahada çırpındıklarını ifade eden Feyzioğlu, "Ama işin öncelikli sahibi kendilerine oy verilen siyasi partilerdir. Kanun da siyasi partilerin sandıkta müşahit göstermesine izin veriyor. Eğer siz sandığa müşahit göstermezseniz, müşahitlere bu eğitimi vermezseniz, müşahitleriniz tutanakları okumadan imzalarsa, ne yazdığından haberleri olmazsa ardından çıkar her şeyi söyleyebilirsiniz ama olan yurttaşın oyuna olur ve sandığın üzerine de soru işareti konur. Sandığın işareti soru işareti koymak, tehlikelidir. Demokrasiye olan inancı zayıflatır. Kuşkusuz, eğer sahtekarlık yapıldıysa oylar çalındıysa, ki bu konuda çok ciddi duyumlarımız vardır, bu demokrasi açısından son derece olumsuzdur. Ancak mademki demokratik standartları düşük olan bir ülkede yaşadığımızı söylüyoruz, mademki demokrasi inşasından söz ediyoruz, bu iddianın sahiplerinin sandığa sahip çıkma görevi vardır. Ben eğer, sahtekarlık yapıldıysa, ki bu konuda ciddi duyumlar var, bunun sonuna kadar takipçisi olacağımızı söylüyorum. Bu sahtekarlık yapıldıysa, bunun yapılmasına izin veren siyasi partileri de emek harcamış meslektaşlarım adına kınıyor ve eleştiriyorum. Oyumuza, oylarımıza, milli iradeye sahip çıkılmamasının mazereti yoktur. Sonradan atılan manşetler sonuç sağlamaz. Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz" diye konuştu.
"BİZ TÜRKİYE MÜCADELESİ VERİYORUZ"
Bir gazetecinin, "Siyasete girecek misiniz?" şeklindeki sorusu üzerine Prof. Dr. Feyzioğlu, bunun çok spekülatif bir konu olduğunu ifade ederek, "Hayır, şu anda kanaatimce Türkiye elden giderse bütün sandalyeler, koltuklar anlamsızdır. Biz Türkiye mücadelesi veriyoruz. Bu da aslında hukukun üstünlüğü, Cumhuriyet'in temel değerlerini koruma mücadelesidir aslında. Şu anda TBB ve baroları, güvenilirlikte zirveye taşıdık. Bunun gururunu hep birlikte yaşıyoruz. Tabii bu gurur bize bulunduğumuz yerlerde çok daha fazla iş ve hizmet yapma görevini de yüklüyor. Dolayısıyla bizim şu anda işimiz, siyasetçilere de siyaseti hukuka uygun ve ahlaklı yapmalarını sürekli olarak hatırlatmak ve toplumu hukukun üstünlüğü çerçevesinde örgütlemektir" şeklinde cevaplandırdı.
Özgürlük yürüyüşe Eski CHP Milletvekili Kemal Demirel, Ali Arabacı, Yahya Şimşek'in yanı sına Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz ve çok sayıda vatandaşlar da katıldı. - BURSA
Son Dakika › Güncel › Avukatlar 5 Nisan İçin Güvercin Uçurup Özgürlük Yürüyüşü Yaptı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?