Aşk Yemini 13 Nisan 2012'de - Son Dakika
Güncel

Aşk Yemini 13 Nisan 2012'de

Aşk Yemini 13 Nisan 2012\'de

Sevdiğiniz kişi artık sizi tanımasaydı ne olurdu?

09.04.2012 23:49  Güncelleme: 08:33

Ruh eşinizin kalbini nasıl geri kazanacağınızı bilir miydiniz?

Paige (RACHEL MCADAMS) ve Leo (CHANNING TATUM) Chicago'da sanatçı olarak dopdolu hayatlar yaşayan, birbirlerine deli gibi aşık, genç bir evli çifttir. Karlı bir gecede, araba kazası geçirirler. Leo sağsalim kurtulur fakat Paige'in başına aldığı darbe genç kadının kocasıyla yaşadığı tüm anıları siler.

Komadan çıktığında, Leo artık onun için bir yabancıdır.

Leo birdenbire kendini, tüm hayatı boyunca beklediği ilişkiyi yeniden canlandırmak ve karısının aşkını yeniden kazanmak zorunda olduğu, acı verici bir durumda bulur. Paige zihinsel olarak beş yıl geriye, Leo'yla tanışıp sanatçı olmasından önce genç bir hukuk öğrencisi olduğu döneme dönmüştür. Adeta bir anda, artık Leo'nun tanıdığı karısı değildir; üstüne üstlük, mevcut hayatını da tanımamaktadır.

Anne babasından (JESSICA LANGE ve SAM NEILL) neden ayrı düştüğünü anlayamamakta, eski muhafazakar kıyafetlerini özlemekte, ve üniversiteye ve gelecek vaat eden bir kariyere neden veda ettiğini kavrayamamaktadır. Daha da kötüsü, Paige onu hâlâ geri isteyen çekici işadamı Jeremy'yle (SCOTT SPEEDMAN) nişanlı olduğunu sanmaktadır; ve müzikle uğraşarak daha az geleneksel bir yaşam tarzı süren Leo'yu sevdiği tek adam olarak kabullenmeye isteksizdir.

Paige'in hafızasını geri kazanması umutsuz bir vaka gibi görününce, Leo en büyük korkusuyla yüzleşmeye başlar: Hayatının aşkını ve tek ailesini kaybetmiştir. Vazgeçmeyi reddeden Leo, her şeye yeniden başlamaya ve Paige'e yeni tanışmışlar gibi kur yapmaya karar verir.

Birbirlerine daha önce bir kez aşık olduklarına göre, aynısını tekrar yapabileceklerini umut etmektedir. Bu karar Leo'nun; aşk, insanın kendi olması, ve her nikah merasiminin kutsal bir parçası olan, iki insanın birbirine ettiği evlilik yeminine olan tüm inancını sınayacak bir meydan okumadır.

Screen Gems ve Spyglass Entertainment, bir Birnbaum/Barber yapımı olan "The Vow/Aşk Yemini"ni sunar. Başrollerini Rachel McAdams ve Channing Tatum'ın paylaştığı filmi Michael Sucsy (Grey Gardens) yönetti. Senaryosunu Abby Kohn ve Marc Silverstein ile Jason Katims'ın kaleme aldığı filmin hikayesi Stuart Sender imzasını taşıyor. Filmin diğer oyuncuları arasında Sam Neill, Scott Speedman ve Jessica Lange bulunuyor.

"The Vow/Aşk Yemini"nin yapımcılığını Roger Birnbaum, Gary Barber, Jonathan Glickman ve Paul Taublieb; yönetici yapımcılığını J. Miles Dale, Austin Hearst ve Susan Cooper; ortak yapımcılığını ise Cassidy Lange ve Rebekah Rudd gerçekleştirdi.

Filmin kamera arkası ekibinde, görüntü yönetiminde ASC'den Rogier Stoffers, yapım tasarımında Kalina Ivanov, kurguda A.C.E.'den Nancy Richardson ve Melissa Kent, kostüm tasarımında ise Alex Kavanagh yer alıyor. Müziğini Rachel Portman ve Michael Brook'un yaptığı filmin müzik amiri ise Randall Poster.

Filmin süresi 104 dakikadır.

YENİDEN KEŞFEDİLMİŞ BİR AŞKTA, AŞK HİKAYESİ YENİDEN KEŞFEDİLİYOR

Herkes güzel bir aşk filmini sever, ama sinema tarihinde günümüz itibariyle bütün aşk hikayeleri anlatılmadı mı?

Spyglass Entertainment Eş-Başkanı Roger Birnbaum yıllardır bu soruyla uğraştığını itiraf ediyor. Fakat bir gün masasında bir gazete haberi görür. Birnbaum, "Araba kazası geçirmiş bir çifte ilişkin bir yazı okudum. Kadın sevdiği adamla ilgili anılarını hiçbir zaman hatırlamamıştı" diyor. Hikayenin sıradışılığı Birnbaum'a bir anda ilham verdi.

New Mexico'da yaşayan Kim Carpenter ve karısı Krickitt'ın başına gelen bu olay, ilk başta trajik olsa da, sonrasında muazzam engelleri aşarak birbirlerini tekrar bulan bir adam ile bir kadının umut verici destanına dönüştü ve haber olduğu andan itibaren pek çok kişinin hayatını etkiledi. Carpenter çifti nihayet 2000 deneyimlerini paylaştıkları bir kitap yayımladılar.

Spyglass yapımcısı Jonathan Glickman, Carpenter çiftinin hikayelerinde ilgilerini çeken şeyi şöyle aktarıyor: "Gerçek olaylardan ilham alan ama izleyici karşısına çıkmamış bir ilişkinin hikayesini anlatma düşüncesi bizi heyecanlandırdı. Ayrıca, bu hikaye herkesin özdeşleşebileceği bir şeydi çünkü herhangi bir ilişkinin sürmesi için değişime ayak uydurma gerekliliğine ilişkin evrensel temalar içeriyordu".

Yitirdiği anılarının hiçbir zaman geri gelmemiş olmasına rağmen Kim'le 18 yıldır mutlu bir evlilik sürdüren Krickitt Carpenter, başlarına gelen şeyi şöyle yorumluyor: "Kocam müthiştir. Beni geri kazanmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Hayat iniş çıkışlarla, zorluklarla dolu ama derine inmeli ve olabileceğimizin en iyisi olmalıyız".

Böylesine olağanüstü bir olayın duygusal gerçekliğini yakalamanın doğru dengelenmiş, özgün bir senaryo gerektirdiğini belirten Glickman, "Hikaye çok duygusal ve sürükleyici olduğu için, onu bir melodram hâline getirmek değil, hem 'The Way We Were' ya da 'Love Story' gibi klasiklerin düzeyine çıkarmak hem de ebeveynler ile kızlar, kızkardeşler ve arkadaşlar arasındaki ilişkileri de dahil etmek istedik. Senaryonun baştan sona mizah ve hafiflikle ulaşılabilir kılınması gerekiyordu ki kendimizi fazla ciddiye almayalım" diyor.

Bu gerçekten de göründüğü kadar zorlu bir görevdi. Yıllar süren geliştirme aşamasından sonra, yapımcıların içine sinen bir senaryo Spyglass'a teslim edildi. "Uygun şekilde anlatılırsa, bir aşk hikayesi dünyanın dört bir yanındaki kültürlerle bağ kurabilir" diyor Roger Birnbaum ve şöyle devam ediyor: "Birkaç girişim ve on yılı aşkın denemeden sonra, hikaye için bize anlamlı gelen ve şimdilerde Spyglass'ta yaptığımız, tüm dünyadaki seyircileri etkilemesini umduğumuz, rağbet gören ticari filmlerin çizgisine uygun olan bir bakış açısı yakaladık".

Bir sonraki adım, senaryonun vaat ettiklerini gerçekleştirebilecek bir yönetmen bulmaktı. Spyglass, kısa süre önce büyük beğeni toplayan HBO filmi 'Grey Gardens'ı tamamlamış olan Michael Sucsy'ye teklif götürdü. Glickman yüzünde bir tebessümle, "Michael'la tanışır tanışmaz çok iyi anlaştık. Hikayede hiçbirimizin aklına gelmeyen şeyler buldu" diyor.

"Bunun bir film için inanılmaz bir önerme olduğunu düşündüm" diyor Sucsy ve ekliyor: "Film başlarken iki insanın zaten aşık olması ve sonra birbirlerinden koparılmaları, sonrasındaysa birbirlerine tekrar kavuşmak için bir yol bulmak zorunda oluşları beni gerçekten etkiledi. Bana en çarpıcı gelen şey ise bunun herhangi bir zamanda herhangi birinin başına gelebilecek olmasıydı. Hafıza kaybı genellikle Alzheimer'a ve yaşlanmaya bağlı olur, ama buradaki durum bence sorunla özdeşleşebilmek için hakikaten evrensel bir yoldu".

Jonathan Glickman ise şunları söylüyor: "Michael Sucsy gerçek bir süperstar. Kendine güvenli, zeki, komik ve en önemlisi de, gerçekten duygusal bir ruha sahip. Gerçek anlamda dramatik anlar yaratmaktan korkmuyor ki 'Grey Gardens'ın başarısının altında da bu yatıyor. Michael üst düzey bir yönetmen ve bu filmin başında o olduğu için çok şanslıyız. Sanki bu kadar uzun zamandır filmi Michael Sucsy'nin yönetmesini beklemiş gibiyiz".

KENDİNİ YETENEĞE TESLİM ETME

Harika bir senaryo çok sayıda harika insanı kendine çeker, ama Paige ile Leo'yu hayata geçirecek mükemmel yetenekleri bulmak son derece önemliydi çünkü sadece doğru aktör ve aktrisi değil, doğru çifti bulmak gerekiyordu.

Yapımcı Jonathan Glickman bunu şöyle açıklıyor: "Film, büyük ölçüde, bu kızın bu adamla esasen nasıl evlendiğine ve bu gerçeğe nasıl bir anlam verdiğine, ayrıca izleyicilerin bu adamın bu kızı kendisiyle evlenmeye ikna edebildiğine inanıp inanmamasına dayanıyor".

"Rachel ile Channing eşleşmesinin harika yanı, ikisinin de son derece karizmatik ve sevimli olması ama pek de aynı dünyaya ait görünmemesi" diyor Glickman ve gülerek ekliyor: "Biz bu hikaye üzerinde çalışmaya başladığımızda ikisi de muhtemelen altı yaşında falandılar. Dolayısıyla, filmin yapımında bir başka zamanlama öğesi de bu".

Sucsy'ye göre, Paige'i oynayacak aktrisin seçimi zorluydu çünkü koma sonrasında karakterin dünyaya uyum sağlama döneminde fazla mesafeli görünmemesi önemliydi. "Bir aktris için Paige karakterine yaklaşımdaki zorluk, komadan çıktığında Paige'in kocasıyla bir bağının olmamasıydı. Kocası onun için tam bir yabancı. Eğer Paige fazla itici olursa, onun yanında yer almak zorlaşır. Rachel McAdams ise bu rol için mükemmeldi çünkü sempatik olabilmenin yanı sıra, hafızasını kaybetme süreci yaşadığında ikna edici olabiliyor".

McAdams daha en başından senaryo ve karaktere bağlandığını ifade ediyor: "Senaryonun ilerleyişine bayıldım. Paige'i ilk tanıdığımızda, filmin ilerleyen bölümlerinde gördüğümüzden çok daha kendini bulmuş biri; dolayısıyla, ters yönde bir ilerleme söz konusu ki bana ilginç gelen de buydu" diyor ve şöyle devam ediyor: "Paige, Leo'yla kurduğu hayatı kucaklamış.

Belli ki özgürler, rahatlar ve birbirlerini destekliyorlar; Paige kocasının müziğini takdir ediyor, Leo da karısının heykellerini. Fakat sonradan öğreniyoruz ki Paige ailesi tarafından reddedilmiş ve hayatının önemli bir kısmını yadsımakta".

Kendini iflah olmaz bir romantik olarak niteleyen Channing Tatum senaryonun hayatta insanın karşısına bir kez çıkabilecek özgün bir aşkı ve onu elinde tutabilmek için insanların neler yapabileceğini anlattığını söylüyor: "Aşık olmak işin kolay kısmı! Hayatınızı beraberce devam ettirmek, bağlantınızın kopmadığından emin olmak ise, zira hayat bazen aranıza girebiliyor, işin zor kısmı. Bence Leo ile Paige'in serüveninin büyük bir bölümü birbirlerini olağanüstü mutlu etmekle ve desteklemekle kalmayıp, birbirlerini büyümeye ittikleri gerçeğine dayanıyor; ve bunun olması, sizi ilişkide ve hayatta gerçekten bir üst düzeye taşıyor".

Beyin travması ve hafıza kaybı yaşamış insanlarda sıklıkla görülen bir tepkinin kendilerini yetersiz ve hayal kırıklığı içinde hissetmeleri olduğu söylenir. Hatırlayamadıkları insanlar ve şeyler; endişe, hayal kırıklığı ve kafa karışıklığıyla özdeşleşir.

McAdams'ın ilgisini çeken yönlerden biri de buydu. Aktris, "Kişinin tüm olanlardan bunalması ve kendisini kötü hissettiren şeylerden uzak durması akla yatkın; karşısındakiler ona yardım etmeye çalışıyor olsalar bile" diyor ve şöyle devam ediyor: "Bu herkes için son derece sıkıntılı bir durum olmalı! İnsanların çoğu kez kim olduklarına dair bir duruş sergilemeleri gerekir, ama sonra hayatlarındaki önemli kişileri kaybederler.

Paige yaşadığı hafıza kaybından dolayı kendini yetersiz ve hayal kırıklığı içinde hissediyor ve bir noktada Leo'dan uzak olmanın daha kolay olduğunu düşünüyor. İşte hikayemiz bu iki şey arasında köprü kurmayı konu alıyor ki çoğumuz da bununla özdeşleşebiliriz".

Channing, rolü zaman zaman duygusal açıdan zor bulduğunu çünkü kendisi de genç bir koca olduğu için Leo'nun yerinde olabileceğini düşünmeden yapamadığını itiraf ediyor: "Umarım Leo kadar cesur olabilirim; durum onun açısından yürek parçalayıcı ama Paige'in kendi yolunu bulmasına izin verecek inanca sahip.

Bu harika bir roldü çünkü Leo aşkına çok sadık, aşkını dizginlemiyor ki bu konuda onu anlayabiliyorum. Ben aşka aşığım! Bu rolü oynamak etrafta silahla koşturmaktan ve dövüşmekten daha zor ama çok da tatmin edici".

Tatum, Paige'i geri kazanmak için böylesine mücadele vermenin kendisine çok mantıklı geldiğini de sözlerine ekliyor: "Eğer benim eşim (aktris Jenna Dewan) benimle ilgili hafızasını kaybetseydi, 'Tamam o zaman, sonra görüşürüz, iyi şanslar' diyip gitmezdim. Hayır. Dişimi tırnağıma takar, hafızası geri gelene kadar mücadele ederdim. Ne olursa olsun".

"Bu harika bir aşk hikayesi ama aynı zamanda aile sevgisini de işliyor" diyen McAdams, bunu şöyle açıklıyor: "Paige uyandığında kocasını tanımayıp, kendi ailesiyle de görüşmediğini öğrenince hayatında doldurulması gereken büyük gedikler görüyor. Sizi yazgınıza geri götürecek yolu bulup bulamayacağınızı bilememe fikri bana çok ilginç geliyor.

Hayatınızın önceki kısmında yöneldiğiniz şeylere doğal olarak tekrar yönelir misiniz, yoksa sıfırdan başlayıp kendinizi yeni bir insan olarak baştan yaratmanız mı gerekir? Eskiden olduğunuz noktaya geri döneceğinizin söylenmesi bana ilginç bir fikir gibi geliyor. Her şeyi sıfırdan öğrenmeniz gerekse bile eskiden bulunduğunuz noktaya dönmenin yolunu bulursunuz. Filmin itici güçlerinden biri anlık bir aydınlanma beklemeniz; birden bire ampulün yanacağı anı bekliyorsunuz ama o an illa gelecek diye bir şey yok".

Leo'nun fedakarlığı, McAdams'a göre, "Paige'in tekrar kendi olmasına fırsat ve alan tanıyan, cömertçe ve sevgi dolu bir davranış; aynı zamanda da, Paige'in buna ihtiyacı olduğunu bilmesi Leo açısından zekice".

Channing de Leo'nun yaptığı seçimler hakkında Rachel'la aynı görüşte olduğunu belirtiyor ve şunları söylüyor: "Paige'e ailesiyle anlaşmazlığından söz etmenin Leo'ya düştüğünü sanmıyorum. Eğer bunu yapsaydı, Paige muhtemelen ailesinin yanına gitmezdi.

Fakat Leo, Paige'in ailesinden kaçmak için kendisine gelmesini istemiyor". Tatum, yönetmen Michael Sucsy'yle birlikte çalışarak, Leo'nun şu algıyı geliştirmesini sağladı: "Leo karısının ailesinin onu geri kazanmak için her şeyi yapmalarını anlıyor ve onları suçlamıyor; sadece Paige'e karşı dürüst olmalarını istiyor. Paige'in onunla beraber olmayı kendisinin seçmesini arzu ediyor".

Tatum şöyle devam ediyor: "Leo için çok hayal kırıklığı yaratıcı bir durum söz konusu: Karısının görünürde bir şeyi yok: Paige gibi konuşuyor, Paige gibi yürüyor ve her şey tıpatıp aynı; ama Paige'in hafızasında kocasıyla ilgili anılar tamamen silinmiş durumda. Hele diğer insanları, ailesini hatırlıyor olması daha da acı verici. Sadece kocasını ve birlikte yaşadıkları şeyleri hatırlamıyor".

Sucsy için, Leo rolünü Tatum'a vermek, filmlerde savaşçı olarak akıllara kazınmış birini aşk savaşçısı yapmak demekti. "Leo'nunki bir parlak zırhlı şövalye rolü. Bu filmden önce Channing'i yalnızca sert, askeri rollerde izledim.

Onunla buluşmaya gittiğimde, oturup konuştuk ve sonrasında yapımcıları arayıp, 'Adamımızı bulduk. Channing, Leo'nun ta kendisi. Bu rol için mükemmel' dedim. Channing'in yüreğinin göğüs kafesinden büyük olduğunu hissettim. Kocaman bir yüreği var, tıpkı Leo gibi; ve karısıyla yaşadığı iniş çıkışlarda kalbine sıkı sıkıya sarıldığında bunu gerçekten görüyorsunuz".

Rachel McAdams'ın bakış açısına göre, "Channing Tatum bu rol için mükemmel adam çünkü o tam anlamıyla şövalye ruhlu, centilmen bir Rönesans erkeği. Filmde, karısının kalbini yeniden kazanmak için her şeyi yapan birini canlandırıyor ki bana göre bu tam da Channing'n yapacağı bir şey. O çok kahramansı bir adam ve ayrıca aşka aşık olduğunu, aşka gerçekten inandığını biliyorum. Bence Channing sayesinde, Leo aşık olduğunuz, ilişkinin baştan sona sarsılmaz temeli olan, güçlü bir karakter hâline geldi. Channing, Leo'ya harika ayrıntılar kattı".

Channing de Rachel'dan aynı ölçüde etkilendiğini belirtiyor: "Rachel tanıdığım en zeki ve güzel insanlardan biri. Sadece oyuncu olarak değil, insan olarak da öyle. Önemsiyor. Her repliğin başarılı olmasını sağlama konusunda doğal bir yeteneği var, ki filmde çok ciddi bazı replikler vardı.

Bunların üstesinden gelmek zor olabilirdi ama Rachel yapıveriyor. Herhangi bir şeyi gerçek ve inanılmaz gibi gösterme konusunda acayip bir beceriye sahip çünkü kendini işine veriyor ve ona inanıyor. Kendisine hayranlık duyuyorum. Ondan çok şey öğrendim".

Sucsy bu ikiliyi eşleştirmekle turnayı gözünden vurduğunu biliyor. "Elektriklenmenin sahtesini yaratamazsınız" diyor yönetmen ve ekliyor: "Ya vardır ya yoktur. Güzel olan şu ki Rachel ile Channing arasında bu vardı. Hakikaten çok iyi anlaştılar. Beyaz perdeyi ışıl ışıl aydınlattılar".

Senaryo en sevilen genç oyunculardan bazılarının yanı sıra, Paige ile Leo'nun etrafındaki ailenin kilit karakterlerini canlandıracak büyük yetenekleri de yapıma çekti. Jonathan Glickman yardımcı oyuncu kadrosu için şunları söylüyor: "Bu filmi yapmanın en harika yanlarından biri, başrolün haricinde çok iyi rollerin olmasıydı; ki bu da filmi dengeleyerek, yetişkinlerin, 'Tamam, bu filmde bizim için de bir şeyler var. Sadece gençler için bir aşk hikayesi değil; yetişkinlere hitap eden temaları da irdeliyorlar' diyebilmesini sağlıyor".

Yapımcılar başından itibaren yönetmen Michael Sucsy'nin en büyük yetenekleri çekmeyi başaracağından emindiler çünkü kendisi çok başarılı bir oyuncu yönetmeni olarak tanınıyordu. Ayrıca, Sucsy'nin 'Grey Gardens'da Jessica Lange'le birlikte çalışmış olması, aktrisin Paige'in annesi Rita rolünü kabul etmesini kolaylaştırdı.

"Jessica gibi oyuncularla çalışmanın en minnettar olduğum yönü, onların sete gelip repliklerini okuyup ücretlerini alıp gitmemeleri" diyen Sucsy, şöyle devam ediyor: "Bunu bir deneyim hâline getirmek istiyorlar. Bu yüzden, Jessica'nın oynadığı birkaç sahneyi alıp, onları zenginleştirdik ve derinleştirdik.

Rachel'ın canlandırdığı karakterin ailedeki bir şey yüzünden annesiyle yüzleştiği bir sahne vardı, ve Jessica'nın bu sahneye oyuncu olarak kattığı şeyi şimdi hatırlarken bile tüylerim diken diken oluyor. Etrafınıza bir bakıyorsunuz, kameramanından elektrikçisine, kimse dikkatini yaptığı işe vermiyor çünkü Jessica'nın performansı o denli sarsıcı. O tam bir cevher".

En başından itibaren, Sam Neill, Bill için her zaman birinci tercihti. Jonathan Glickman bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Sam empati ile sertliği aynı ölçüde başarıyla canlandırabilen sağlam bir oyuncu.

Onun Rachel için harika bir eşleşme olduğunu düşündük. Ayrıca, onunla Leo arasındaki sahneler de bizi hep heyecanlandırdı. Channing için korkutucu, çetin bir baba figürü istedik. Kabul edelim ki Channing için ürkütücü olabilecek pek fazla insan yok. Sam Neill'da o güç var. Kariyeri boyunca, dinozorlar tarafından kovalanmaktan, dingo bebeği yediğinde Meryl Streep'le olmaya kadar, yapmadığı şey kalmadı. Engin bir deneyime sahip".

Sucsy, Neill'ın, potansiyel olarak itici ve keskin bir karakteri alıp, olayları onun bakış açısından görmenizi sağlama becerisinden övgüyle söz ediyor: "Paige babasının öyle hissetmese de, bu baba sanki kontrolcü biriymiş hissi verse de, amaç onu iyi niyetli biri yapmaktı. Neill da bunu inandırıcı bir şekilde gerçekleştirdi".

Glickman şunu ekliyor: "Jessica ve Sam ile olabilecek en oyunculardan ikisine sahiptik. Onlar bu hikayenin gerçekten olduğuna inanmanızı sağlıyorlar".

Rachel da anne babası rolündeki Jessica Lange ve Sam Neill'ı anlata anlata bitiremiyor: "Öylesine harikalar ki. Tek kelimeyle inanılmazlar. Filmde oynamayı kabul ettiklerinde müthiş sevindim. İkisi de rollerine muazzam bir insaniyet kattılar. Onları izlemek harikaydı. İkisi de çok özeller. Neden bu kadar ünlü olduklarını anlıyorsunuz".

McAdams, Lange'le paylaştığı bir sahneyi de şöyle aktarıyor: "Paige'in annesi ilk başta çok kötü bir insan gibi görünebilir, ama Jessica onu büyük bir empatiyle oynadı. O sahnede bir oyuncu olarak yer almama rağmen, Jessica, Paige'in babasıyla neden kalmaya karar verdiğini açıkladığında, huşu içinde onu izledim ve kendini aileye adayışından bahsettiğinde onu anladım. O sahnenin ilk başında, Paige annesinin bakış açısını hiç anlamıyor ama Jessica'nın performansından sonra o karaktere empati duymamanız imkansız. İnanılmaz bir aktris".

McAdams, aynı şekilde, Paige'in babası Bill için de şunları söylüyor: "Bill çok düz bir adam olabilirdi: Çocuklarını kucaklamayan, her şeyi yanlış yapan kötü adam. Fakat Sam Neill karaktere onu insanileştiren bir zayıflık kattı. Ayrıca, Sam harika biri. Hiç ummayacağınız şekilde komik bir insan. Sizi gafil avlayan bir mizah anlayışı var. Bence karaktere de biraz bundan katması harika oldu".

Jeremy rolüne gelince, Leo için çetin bir rakip olacak karizmaya sahip, Paige'in bir zamanlar sevdiği ve hâlen de seviyor olabileceğine izleyiciyi inandıracak birini seçmek önemliydi. Jeremy, Paige'in daha öncesinde takip etmiş olabileceği ve tekrar seçebileceği yaşam tarzını gösteriyor. Bu role seçilen Scott Speedman, kendisini seçenleri hayal kırıklığına uğratmadı.

"Scott'ın en harika yanı bir başrol oyuncusu olması" diyen Sucsy, bunu şöyle açıklıyor: " Hollywood'daki oyuncu seçimlerinde çoğu zaman bir rolde büyük bir film yıldızı vardır, diğerinde ise yardımcı oyuncu. Bilin bakalım esas kız filmin sonunda kimi seçecek! Yani seçim baştan bellidir. Dolayısıyla, bu rolü Scott'a vermenin güzel yanı sizi Paige'in sonunda kimi seçeceği konusunda sorgulamaya yöneltmesi. Jeremy'nin mücadeleci biri olması gerekiyordu. Bu yönden de, Scott'a ve performansına bayıldım".

Bir başka olumlu durum da, Scott ile Rachel'ın daha önce birlikte çalıştıkları için sette doğal bir elektriğe sahip olmalarıydı. "Scott role hakkını verdi. Yapımda yer aldığı için şanslıydık" diyor McAdams.

Rachel McAdams'a çok benzeyen Avustralyalı aktris Jessica McNamee ise Paige'in kızkardeşi Gwen rolünü üstlendi. Sucsy, "Jessica'nın seçmelerdeki performansı ayaklarımı yerden kesti. Sete geldiğinde ise, söylediği şey, kendisini sürekli Rachel McAdams'a benzettikleri ve kendi babasının da tıpkı filmdeki babası Sam Neill'a benzediğiydi. Bu oldukça eğlenceliydi!" diyor.

McAdams da şunu ekliyor: "Jessica McNamee istisnai bir aktris ve bence muhteşem bir kariyeri olacak. Ayrıca birbirimize bu kadar benzememiz de ürkütücü!"

AŞK YEMİNİ' Nİ GERÇEKLEŞTİRMEK

"The Vow/Aşk Yemini"nin ana çekimleri Ağustos 2010'da Toronto- Kanada'da başladı. Film Chicago'da geçtiğinden ötürü, hikayenin gerçekçi olması için Ekim'in son dört günü buradaki ünlü mekanlarda çekim yapıldı.

Sucsy, dostu ve "Grey Gardens"ın yapım tasarımcısı olan Kalina Ivanov'u arayarak "The Vow/Aşk Yemini"ndeki tüm eşsiz setlerin ve Paige'in sanat çalışmalarının tasarımı için filme yeteneği ve deneyimini katmasını rica etti.

Ivanov senaryoyu hemen benimsediğini belirtiyor: "Bu insanların hayatlarını önce sıfırdan yaratma, sonra da birinin içinde rahat ettiği diğerinin ise hakkında hiçbir şey bilmediği yeni bir dünya oluşturma fırsatına bayıldım.

Paige karakterine geçmiş yaşantısıyla ilgili pek çok ipucu, Leo'ya ise bu ipuçlarıyla onun aşkını tekrar kazanma şansı verebilmek müthiş bir deneyimdi. Dolayısıyla, bu karakterler için yarattığım her ortam iki amaca hizmet etmek zorundaydı: Bunlar onların sadece yaşam alanları olmayacak, daha önce bir çift olarak nasıl bir yaşam sürdüklerine dair sizlere de ipucu verecekti".

Kalina ile Michael ilk kez "Grey Gardens" için Kalina'nın mülakatında tanıştılar ve sanata çok benzer bir yaklaşımları olduğunu gördüler. "İkimiz de son derece kavramsal düşünüyoruz ve ikimiz de görüntüler aracılığıyla hissediyor ve düşünüyoruz. Bu yüzden, 'The Vow/Aşk Yemini'ni okuduktan sonra yaptığım ilk şey bir 'suzannie' görüntüsü bulmaktı. Suzannie, Afganistan'a özgü, çok renkli, elişi bir yatak örtüsüdür. Ben bunun film için istediğim görüntü konusunda bana ilham vereceğini hissettim" diyor Ivanov.

Tasarımcı filmdeki sanat eserleri için ise şunları söylüyor: "Paige'in heykellerinden her biri hayatının bir dönemini temsil ediyor. Onun bir sanatçı olması, bir tasarımcı olarak bana olağanüstü cazip geldi. Ayrıca, bir sanatçı olduğunu unutması, sanatının kesintiye uğraması ve bir sanatçı olarak içindeki özü tekrar bulmak zorunda olması benim için çok ilginç bir meydan okumaydı".

Tatum filmde yer alan "bir yandan inanılmaz etkileyici bir yandan da acıyı yansıtan karanlık bir yana sahip heykeller" için Ivanov ve Sucsy'yi takdir ettiğini belirtiyor.

Mekanlara gelince, Chicago ve Toronto'nun pek çok açıdan benzeştiklerini söyleyen Ivanov, "İkisi de aynı döneme ait şehirler ve ikisinde de göller var; dolayısıyla, mimari tarz da pek farklı değil" diyor.

Konu yönetmen Michael Sucsy'yle çalışmaktan açılınca, Rachel McAdams gülümsüyor. "Michael her şeyi eğlenceli kılıyor" diyor aktris ve ekliyor: "Daha en başından belli etti ki hiçbir şey olmasa bile sette iyi vakit geçirecektik ve böylece gerisi de gelecekti. Sonuçtan çok süreç odaklı olmasına bayıldım. Elbette kafasının bir yerinde sonuç da var ama serüven onun için önemli ki bu çok hoş bir şey".

Filmin yapımının her yönüyle ilgilenen Sucsy, Rachel'ın saç tasarımında, kıyafet provalarında ve sanat eserlerinde de fikirler verdi. "Michael her şeyin büyük bir parçası oldu! İşbirlikçi ve yeni fikirlere de tamamen açık" diyor aktris. Rachel, Michael'ın kendisine aşk hikayesine inandığını ve Rachel ile Channing'i birlikte düşündüğüne karın boşluğunda bir şey hissettiğini söylediğini akratarak, "Karın boşluğunu içgüdülerle ilişkili bir yer olarak hiç duymamıştım, ama Michael için öyleydi ve bu çok tatlıydı. Kısacası, baştan sona destek vermesi çok hoştu" diyor McAdams.

Channing Tatum, kendisindeki yeteneğin en iyi yanlarını ortaya çıkardığı için Michael Sucsy'ye övgü yağdırıyor: "Bence Michael bir bakıma bir heykeltıraş. Neyi nasıl istediğine ilişkin net bir hissi var ki bu da bir oyuncu için müthiş güvenli bir şey. Bunun sadece ikinci filmi olduğunu düşünürseniz, söz konusu becerisi daha da etkileyici oluyor! Michael yazılı kelimeler, gerçeklik ve dil konusunda hakiki bir anlayışa sahip.

Bence bizim aşırı duygusallık ile özgünlük arasındaki çizgide yürümemize yardımcı olmasını sağlayan da bu. Bir yönetmenin bu yönüne güvenebilmek, aşırıya kaçma ya da yetersiz vurgulama korkusu yaşamamak, onun tüm parçaları yerine yerleştireceğini ve gerçekten muazzam bir duygu fırtınası yaratacağını bilmek çok güzel"

Kim Carpenter'a göre, kendi muazzam aşklarından ilham alan film, beyaz perdede yeni bir hayali çiftin öyküsü olabilir. Oysa kendisi filmi izlerken gerçek hayatta yaşadığı duygusal hakikati orada gördüğünü belirtiyor.

Özellikle de, Leo Paige'in kendisini tanımadığını öğrendiğinde, Tatum'ın yapmış olduğu olağanüstü oyunculuk seçimlerine değinerek, "Dışarı çıktı ve içecek otomatının kenarına dayanarak yere çöktü. Filmde gerçekten çok güçlü bir andı. İroniktir ki, karımın beni tanımadığını öğrendiğimde, kapıdan çıktım ve bir duvara dayanarak yere çöktüm ve başımı dizlerimin arasına gömdüm. İşte böyle şeyler, pek çok sahnenin ağırlığı beni gerçekten ağlattı! Filmden hakikaten çok memnunum".

Genel olarak, Channing Tatum filmin mesajını şu şekilde özetliyor: "Hayatınızın kalanı için birine yemin etmek ve bunu yürekten söylemek önemli bir şeydir. Gerçekten büyük bir şeydir".

Roger Birnbaum da "The Vow/Aşk Yemini"nin hayata geçtiğini görmenin Carpenter çiftinin hikayesini duyduğundan beri hep istediği bir şey olduğunu dile getiriyor ve sözlerini şöyle noktalıyor: "Dünya çapında bir yönetmen olan Michael Sucsy ve yıldız oyunculardan oluşan kadromuzla, 'The Vow/Aşk Yemini'nden olabildiğince mutluyuz. Sonuçta, geniş çaplı bir izleyici kitlesine hitap edecek filmleri elimizden geldiğince iyi şekilde yapmak istiyoruz".

Kaynak: Bültenler

Son Dakika Güncel Aşk Yemini 13 Nisan 2012'de - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement