LALE BİLDİRİCİ - İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ramazan ayında geleneksel hale getirilen "Asırlık Tatlar ve Sanatlar Çarşısı", Sultanahmet'te ziyaretçilerle buluşuyor. Ramazanda kapılarını açan çarşıda, Osmanlı'dan günümüze tarihte unutulmaya yüz tutmuş tatlar ve sanatlar tanıtılarak yeniden canlandırılıyor. Helva, şerbet, turşu, lokum, kuru kahve, boza, Kanlıca yoğurdu gibi asırlık tatların, ziyaretçilerin beğenisine sunulduğu çarşıda, çini, ebru, seramik, porselen, telkari, minyatür, tezhib, cam işçiliği, iğne oyası, filografi, yorgancılık, bastonculuk, bıçakçılık, kaşıkçılık, ipek dokuma, ahşap oymacılığı, yemenicilik gibi el işçiliği ürünler de hem sergileniyor hem de satılıyor.
Çarşıda sanatkarlar ve ustalar, aynı zamanda tatbiki olarak hünerlerini ziyaretçilere gösteriyor.
Ziyaretçiler çarşıda, iftar ve sahur masalarını asırlık tatlarla zenginleştirme fırsatını yakalıyor.
İpek böceği kozasından ipek iplik üretimi
Klasik lezzetleri ve el sanatlarını tanıtan ustalar, ramazan boyunca vatandaşlarla bir araya gelerek hünerlerini sunmaktan memnuniyet duyduklarını dile getiriyor. En büyük mutlulukları ise unutulmaya yüz tutmuş lezzet ve sanatlarının tekrar canlandırılarak ziyaretçilere ulaşması. Ustalar, Osmanlı'dan günümüze kalan tarihi tat ve sanatların gelecek nesillere aktarılmasını istiyor.
Çarşıda, kendine has rengiyle Hatay'da üretilen ve Hatay Sarısı adı verilen ipek böcekçiliği türünün, günümüzde yok olmaya yüz tutmuş geleneksel bir sanat dalı olan ipek üreticiliği ilgi görüyor. Çarşı'da bulunan ipek dokuma standı ziyaretçilerin dikkatini çekiyor.
Yılmaz İpekçilik'in sahibi 30 yıllık usta Ali Büyükaşık (39 yaşında), 9 yaşından beri ipek üreticiliği ve dokumaya ilgi duyduğunu anlattı. Baba mesleğini devraldığını dile getiren Büyükaşık, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından babası ipek ustası Hasan Büyükaşık'ı yaşayan insan hazinesi olarak ilan edildiğini söyledi.
Ramazanda ipek dokumanın nasıl yapıldığını gösteren stantlara ilginin yoğun olduğunu ifade eden Büyükaşık, ipek dokumanın nasıl yapıldığını da canlı olarak yerli ve yabancı turistlere gösteriyor. Ramazanda en çok ipek dokuma şal ve başörtülerine ilgi olduğuna dikkati çeken Büyükaşık, şöyle konuştu:
"İpek böceği kozasından ipek iplik üretimi gerçekleştiriyoruz. Baba ve dede sanatı olan ipek dokumayı, Hatay'da 5. kuşak olarak yapmaktayız. Babam bu sanatı ciddi bir şekilde sevdirdi. İpek kozasından ipek üretimi yapıp daha sonrasında el tezgahında farklı aşamadan geçip, kumaş ürün haline getiriyoruz. Standımıza gelenler teşekkür ediyorlar. Maalesef bu sanatımızla ilgilenen kişilerin sayısı az. Türkiye'de bu sanatımız hiç ölmesin istiyoruz. 2000 yılında kozacılık Türkiye'de sıfıra düşmüş durumdaydı. Şu an devletimizin desteğiyle 6-7 yıldır ciddi koza çıkıyor. Maalesef üretici olmadığı için biz alabildiğimizi alıyoruz. Bizden artan koza da Çin'e satılıyor. Keşke herkes bu ipek iplik üretimini ve sanatı severek yapsa."
- El emeği göz nuru ürünler iğne oyası
Geçmişten günümüze yaşatılmaya çalışılan bir diğer el sanatı da iğne oyası. Çarşıda ziyaretçilerin ilgi gösterdiği iğne oyası standında emekli sınıf öğretmeni 58 yaşındaki Semra Alp, Mersinden geldiğini belirterek, Mersin'de evlerde çalışarak iğne oyası yapan kadınların da olduğunu anlattı.
Evlerinde çalışan kadınlara iplikleri ve desen fotokopilerini verdiğini aktaran Alp, şöyle devam etti:
"Tasarımları ben yapıyorum. Kadınlara modelleri vererek yaptırıyoruz. İğne oyası yaparak ev hanımları ev ekonomisine de katkı sağlıyor. Emekli olduktan sonra 10 yıldır iğne oyası yapıyoruz. Çocukluğumdan beri el becerilerim çok iyidir. Hem tığ hem de iğne oyaları üzerine olsun. Emekli olduktan sonra bu işlerle ilgileniyorum. İğne oyaları unutulmaya yüz tutmuş el işlerinden biri. Bu ürünleri tekrar tanıtmak için mücadele ettik. Tasarımların tüm iğne oyaları bana aittir. 3 çeşit iplikle çalışıyorum, iğne oyasından fincan altı, bardak altı, örtüler, oda takımları, salon takımları, fiskos, oval takım, orta sehpa, ayrıca renkli iğne oyalarımız mevcut. Tasarım amaçlı kolyeler de yaptırıyoruz. Bütün ürünlere ramazanda talep çok. Hepsi el emeği ürünlerimiz. Unutulmaya yüz tutmuş el işi ürünleri tanıtmamız gerekiyor. Yapılan her şeyi zevkle isteyerek yapmak gerekiyor, bunları yaptığınız zaman güzel şeyler ortaya çıkıyor."
Kütahya'dan gelen 37 yıllık Seramik sanatçısı Mehmet Yıldırım da standında canlı olarak seramik üretimi yapıyor. Standında kaseden tabloya kadar çeşitli seramik ve çini objeler bulunduğunu ifade eden Yıldırım, şunları söyledi:
"İl il, ülke ülke sanatımı tanıtmaya ve gençlere ve çocuklara tohum atmaya acizane uğraşıyorum. Çünkü 3 çocuğumu da bu sanattan büyüttüm seramik okuyan gençlerimize de cesaret olsun. Seramiğin geleceği var mı yok mu, tereddüt içindeler gençlerimiz, hiç merak etmesinler hayatımızın yüzde 60-70'i seramik. Yerdeki tuğladan penceredeki cama, uçak motorlarına kadar seramik. Seramiğin içinde yaşıyoruz. Yüzyıllar boyunca bu sanat ve sancak nasıl geldiyse, inşallah böyle gidecek ümitsiz olmasınlar. Kütahya'da çini sanatı nedir bunu anlatmaya çalışıyoruz insanlara. Burada uygulama da yapıyoruz. Gece gündüz halkımızın çocuklarına geleneklerimizi anlatmaya çalışıyoruz. "
Asırlık lezzetler
Çarşıdaki asırlık lezzetler stantları da ramazanda ziyaretçilerin en çok uğradığı ve alışveriş yaptığı yerler olarak dikkati çekiyor.
Osmanlı yıllarında 1864'te kurulan Hafız Mustafa standında görevli Recep Deneri, Osmanlı'dan günümüze gelen lezzetler arasında kadayıflar, şeker pare, fıstıklı Halep sarması ve lokum çeşitleri olduğunu söyledi. Deneri, "Ürünlerimizde glikoz şurubu, tatlandırıcı gibi yan sanayi ürünler yok. Sadece kendimize özgü şeker pancarı ve bal ürünlerinden tatlıları yapıyoruz. Doğal olduğu için çok sağlıklı ramazanda. Uzun ömürlü, çünkü içerisinde bal var. 1 ay raf ömrü bulunuyor. Orijinal meyve suyu kullanıyoruz. Bu tatlılar Osmanlıdan kalan mirasımız. Özellikle ramazanda burma ve lokumlu kadayıf çok dikkati çekiyor. İftarda tatlıları öneriyorum, ballı kadayıfta yüzde 50 bal yüzde 50 şerbet var."
Asırlık tatlardan şerbet, ramazanda en çok tercih edilen içeceklerden. Çarşıda çeşitli şerbetler hazırlayan Ramazan Bingöl standında görevli Samet Kahraman, şöyle konuştu:
"Ramazanda en çok şehzade, demirhindi şerbetine ilgi var. Ana maddesi Hint hurması olan demirhindi şerbeti 400 yıllık bir Osmanlı şerbeti. Demir eksikliği ve kansızlığa birebir gelir. Sindirim yollarını rahatlatır. Demirhindi şerbeti, iftarda ve sahurda da içilebilir. Demirhindi şerbetini içen gün boyu susuzluk çekmiyor. Şehzade şerbetinde de çilek, limon, karanfil, tarçınla yapılan özel bir şerbettir. Faydalı. Ramazanda çok rağbet var. Osmanlı'dan kalma tatlardan şerbetleri halkımıza sunduğumuz için mutluyuz. Şerbetler ustamız tarafından imalathanede hazırlanıyor. Şerbetler günlük gelip tazeleniyor. Sahura kadar buradayız ve saat 01.30'a kadar şerbetlerimiz bitiyor. Günlük yapılıp taze olarak korunuyor."
Son Dakika › Güncel › Asırlık Tatlar ve Sanatlar' Canlanıyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?