Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TSK İç Hizmet Kanununda yapılması planlanan değişikliklerle ilgili, "Kimse cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinden, sivillere karşı, hükümeti devirmek, parlamentoyu feshetmek veya adına darbe deyin, bir başka şey deyin parlamentoyu kapatarak kendi yönetimlerini kurmayı anlamasınlar veya bundan vazife çıkarmasınlar diye Silahlı Kuvvetlerin vazifesini tekrar yeni bir şekilde tarif ediyoruz" dedi.
Arınç, Samanyolu Haber televizyonunda gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
TSK İç Hizmet Kanununun 35. maddesinin değiştirilmesini de kapsayan tasarıya ilişkin soru üzerine Arınç, düzenlemenin sadece 35. maddeyle ilgili olmadığını söyledi.
Söz konusu kanun maddesinin artık Türkiye'de herkes tarafından bilindiğini, geçmişte askeri darbelerden sonra bunun dayanak gibi gösterildiğini belirten Arınç, "Hatta şimdi 12 Eylül darbesiyle yargılanan iki tane yaşlı kişinin savunmalarında dahi cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinin kendilerine verildiğini, bunun yasal bir hak olduğunu ileri sürdüklerine şahit oluyoruz" diye konuştu.
Arınç, 12 Eylül 2010'da yapılan referandumla darbeyi yapanlardan hesap sorulabileceği için ondan sonraki demokratik gelişmelerde hemen hemen tüm siyasi partilerin bu maddenin kaldırılmasını veya değiştirilmesini istediklerini anlatarak, kendilerinin de bunu yeni bir demokratik paket olarak sunulacağını ifade ettiklerini dile getirdi.
CHP'nin de buna benzer tekliflerinin daha önce parlamentoya verildiğini aktaran Arınç, "Biz niye önce vermedik diye sorulabilir. Biz buna yönelik pek çok düzenleme yaptık. Bu düzenlemelerden sonra da onun da içerisinde bulunacağı bir kaç maddeyi zamanı geldiğinde sunmak istedik. Çünkü sadece ona dayanak yapılarak darbeler başarılmıyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Yasal düzenlemede yanlış anlaşılan veya zamanı geldiğinde istismar edilebilecek bir maddenin herhalde anlaşılır hale getirilmesi gerekiyordu" ifadesini kullanan Arınç, "Biz bu maddeyi şöyle bir hale getiriyoruz ki bundan sonra kimse cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinden, sivillere karşı, hükümeti devirmek, parlamentoyu feshetmek veya adına darbe deyin, bir başka şey deyin parlamentoyu kapatarak kendi yönetimlerini kurmayı anlamasınlar veya bundan vazife çıkarmasınlar diye o da şöyle olacak, Silahlı Kuvvetlerin vazifesini tekrar yeni bir şekilde tarif ediyoruz" dedi.
Arınç, TSK'nın vazifesi, görevi anayasada nasıl belirlendiyse ona uygun olarak da İç Hizmet Kanunu'nda yeniden tarif edildiğini kaydetti.
Kanunun 43. maddesinin de istismara açık olduğunu belirterek, bunu da net bir hale getirdiklerini söylen Arınç, "TSK mensupları siyasi faaliyette bulunamaz. Bu demeç olarak da böyle, davranış olarak da böyle. Yani sivil iradenin, hükümetin, ülkeyi yönetenlerin yapacakları herhangi bir iş ve görev konusunda bir siyasi faaliyette bulunmak Türk Silahlı Kuvvetleri için artık mümkün değildir. Buna dönüştürüyoruz" dedi.
"Günlük hayat içerisinde yaşanan olaylarda sivil idarenin alanına girip açıklama yapmak da buna giriyor mu" sorusu üzerine Arınç, şunları söyledi:
"Tabii açıklama yapmak da buna giriyor. Bununla ilgili bir mitinge katılmak da belki buna girebilecek veya bugüne kadar emsallerini çokça gördüğümüz, bu işte mutlaka bir parmak vardır diye düşündüğümüz siyasi sonuç meydana getirebilecek veya siyasete karşı bir tavır anlamına gelebilecek hiçbir faaliyette bulunamayacaklar. Eski kanunda da vardı siyasi demeç verenler hakkında ceza öngörüyordu. Ama mesela biz bunun işletilmesini 1997-1998'lerde Osman Özbek isimli bir generalin rahmetli Necmettin Erbakan'a karşı sarfettiği çirkin sözler konusunda işletilmesini talep ettiğimizde buna engel olmuşlardı. Acıyla hatırlıyorum. Ondan sonra da hemen hemen her konuda Genelkurmay başkanlarından tutunuz kuvvet komutanlarına kadar, daha alt kademeyi kast etmiyorum. Sivil hükümete ait işleri eleştirmek, yol göstermek, yapamazsın demek, yaparsan şöyle olur demek artık bir siyasi faaliyet olarak elbette kabul edilebilecek. Bu madde bundan sonra 27 Nisan benzeri mektup, bildiri, muhtıra, ismini ne koyarsanız koyun bunların tekrar gündeme gelmesine engel olabilecek kesin, köklü bir cümledir."
Arınç, bir başka maddeyle de askerlikte harp sanatını öğrenmek ve yapma mükellefiyetinin düzenlendiğini anlatarak, çalışmanın 40 maddeye yakın teknik düzenlemeler içeren bir tasarı olduğunu, diğer maddelerin farklı düzenlemeler içerdiğini bildirdi.
"Askerlik süresiyle ilgili çalışma yok"
"Askerlik süresiyle ilgili herhangi bir değişiklik var mı" sorusuna karşılık Arınç, "Bunun içerisinde yok. Böyle bir çalışma da şu anda mevcut değil" dedi.
Düzenleme için Genelkurmaya danışılıp danışılmadığı sorusu üzerine Arınç, çalışmayı Milli Savunma Bakanlığının yürüttüğünü belirtti.
Arınç, "Milli Savunma Bakanımız zaten Genelkurmay Başkanlığımızla, onların adli müşavirliğiyle ve ilgili arkadaşlarla bunun detayları üzerinde çalıştı. Onların açıkça onayları veya rızaları, bunu söylemek durumunda değilim ama Sayın Bakanım TSK'yı temsil eden, komuta kademesinin en üstündeki Genelkurmay Başkanımızla bu tasarının detayları üzerinde mutlaka görüştü. Onu iyi biliyorum. Bu ters bir şey değil TSK'yı ilgilendiren bir konuda en azından görüş almak doğrudur ama siyasi kararı hükümetimiz verir. Bütün görüşler, teklifler alınır, bunu bakanlar kurulumuzda değerlendiririz, siyasetçi gözüyle hükümet gözüyle nasıl olması gerektiğini virgülüne, noktasına kadar biz tespit ederiz. bütün düşünceler alındıktan sonra ortaya çıkan tasarı bakanlar kurulunun imzaladığı tasarı olur" ifadelerini kullandı.
"Etkileyemiyorlar, biraz da onun hırçınlığı var"
Çözüm süreci ile ilgili olarak,Bu süreci ne kadar olumsuz etkileyebilirler" sorusu üzerine Arınç, Süreç devam ederken karşıtlıklarını göstermek için akıl dışı işler de yapıyorlar. (Cizredeki asayiş olay) Bu yapılacak bir şey değil. Bu kendi iradelerini teslim ettikleri şahsın talimatlarına da aykırı. Ama biz biliyoruz ki Kandil'de de buna karşı bir direniş var" dedi.
Terör örgütü elebaşlarından Murat Karayılan'ın "Bunu ben ve bazı komutanlar kabul edebilir ama bir de bizim orta tabakamız var. Bizim altımızdakiler var. Onların direnişi söz konusu olabilir. Onları da ikna etmek gerekir" sözlerini anımsatan Arınç, Türkiye'deki teröristlerden de çözüm sürecine karşı olanlar bulunduğunu söyledi. Arınç, "Çözüm sürecine karşı biz de böyle bir karşı koymanın içerisindeyiz mesajını vermeye çalışıyorlar bildiğim kadarıyla. Ama bu o kadar güçlü değil" diye konuştu.
Karakol baskınlarının, çok sayıda şehit verilen çatışmaların, kaçırma olaylarının artık yaşanmadığına dikkati çeken Arınç, bunun hem eylemsizlik sürecinin bir tezahürü olduğunu, hem de çekilmeye verdikleri önemi gösterdiğini belirtti.
"Önemli sayıda terörist teslim oldu"
Hem Kuzey Irak tarafından hem Türkiye içerisinden önemli sayıda teröristin teslim olduğu bilgisini veren Arınç, bunun sürecin olumlu gittiğini gösteren önemli verilerden olduğunu söyledi.
"Bu sayı sınır dışına çıkması planlananların içerisinden olan bir sayı mı" sorusu üzerine Arınç, "Onlar ayrı onları kastederek söylemiyorum" dedi.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bir vesileyle dağa çıkmış olan ama bizim kayıtlarımızda da eylem yaptığını, ölümle sonuçlanan olaylara, patlayıcılara karıştığı konusunda herhangi bir bilgi bulunmayan, TCK 221. maddesine göre 'Ben oraya gitmiştim, orada da bir süre kalmıştım ama hiçbir olaya katılmadım, şimdi teslim oluyorum' dediği zaman esasen bizde herhangi bir suç isnat edilmiyor, hüviyet tespiti yapılıp ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılıyor. şu ana kadar teslim olanlar bizim kayıtlarımızda arayamadığımız, hakkında bilgi sahibi olmadığımız, eylemler konusunda da bugüne kadar istihbaratımızda herhangi bir değerlendirme yapamadığımız kişiler. Sayıları bizim için çok önemli. Bu, bu süreç içerisinde dağdan inişlerin ve teslim oluşların önemli bir sayıda olduğunu gösteriyor. Biz bunu kar hanesine yazabiliriz."
Sayısı az da olsa bazı olaylar yaşandığını anlatan Arınç, "Çözüm sürecine büyük planda bakarsak süreci zedelemeyecek veya onu tekrar geriye döndürecek güçte değil. Olmasa çok daha iyi olur. Cizre'de yaşadığımız olay gibi belki bir kaç ilçede daha dikkat çekecek kadar adam kaçırma veya tehditlerin yoğunluğu gibi. Diğer bölgelerin de kendilerine göre özel sebepleri olabilir. Hepsi kontrol edilebilir noktada. Hepsine müdahale ediliyor. Güvenlik güçlerimiz hiçbir zaman gözlerini kapatarak bu olaylara duyarsız kalmıyorlar" diye konuştu.
Bazı yerlerde sözde bayraklar, flamalar, masa üstü süslemeler ve bazı törenler görüldüğünü belirten Arınç, 3. yargı paketi kapsamında şiddete, silaha yönlendirmeyen bir takım ifade ve ibarelerin suç olmaktan çıkarıldığını anımsattı.
Arınç, "Dolayısıyla gördüğünüz fotoğraflara tepki gösterebilirsiniz ama bunu Avrupa Birliği ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini yorumlayan içtihatlara uygun olduğu için yaptık. Çünkü o içtihatların tamamında şiddete yönlendirmeyen, silaha yönlendirmeyen, suç işlenmesine yönlendirmeyen propaganda suç sayılmaz diyor. Bugün Avrupa mantalitesiyle Türkiye'de yaşadıklarımızın farklılığı da burada zaten. 'Niye bizi bu adamlar anlamıyorlar' dediğimiz zaman onların anladıkları bu, bizim anladıklarımız farklı olabilir. Son günlerde Avrupa Birliğinde yaşadıklarımız da bunun bir başka tezahürü" değerlendirmesinde bulundu.
Son Dakika › Güncel › Arınç'tan 35. Madde Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?