Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesinin siyasi amaçlarla hareket ettiğini söylemenin ya da milli olmamakla suçlamanın içeriği ve derinliği olmayan sığ eleştiriler olduğunu belirterek, "Mahkeme mensuplarımız, verdiği kararlarından siyasi ya da sosyal bir rant elde etme iddialarını onurlarına yapılmış bir saldırı olarak kabul ederler" dedi.
Anayasa Mahkemesinin 52. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Yüce Divan salonunda düzenlenen törende konuşan Kılıç, hukuk devletinde mahkemelerin, emir ve talimatla çalışmadığı gibi, dostluk ve düşmanlık ile de yönlendirilemeyeceğini söyledi.
Mahkemelerin verdikleri kararların sonuçlarının doğurduğu üzüntü ve sevinçlerle de ilgilenmeyeceğini, bu duyguları gayet doğal kabul ettiğini vurgulayan Kılıç, şöyle devam etti:
"Ancak, verilen kararlardan hukuk dışı sonuçlar çıkararak, Mahkeme mensuplarını itibarsızlaştırma gayretleri iyi niyetle izah edilemez. İnternet sitesine idari kararla getirilen yasağın daha ilk dakikasında siteye başka yollardan ulaşılmak suretiyle etkisiz ve sonuçsuz bırakılabilmesi gösterilen orantısız tepkiyle örtüşmüyor. Yeni teknolojik gelişmelerin, insan hak ve özgürlüklerini korumak için alınan yasal önlemleri etkisiz hale getirdiği bir çağda yaşıyoruz. Tarihe hak ve özgürlük savunucusu olarak geçen Gorbaçov, Sovyetler Birliği çözülmeden önce küreselleşmeye karşı direnenlere 'antenlere vize koyamazsınız' diyerek iletişim araçları karşısındaki zorluklara işaret etmiştir. Kuşkusuz, böylesi bir zorluk bireylerin hak ve özgürlüğünü, devletin ise varlığını koruyacak yasal düzenlemeleri yapmasına engel değildir. Esasen Anayasa Mahkemesinin eleştirilen kararı, idari bir işlemin kanuni dayanağının olmadığının tespitinden ibarettir. 5651 sayılı Kanunun 9. maddesinin 4. fıkrası gereğince, alınacak bir mahkeme kararı ile bu kanunsuzluk hali giderildiğinde, aynı Kanunun hak ve özgürlükleri koruyan imkanlarından faydalanmayı engelleyen bir durumun varlığından bahsedilmeyecektir."
-"Mahkeme kararının siyasi sonuç doğurması zorunluluk"
Amacın sorun üretmek değil, sorun çözmek olması gerektiğine işaret eden Kılıç, bir eylemin veya yasama tasarrufunun, siyasi bir belge olan Anayasaya göre denetlenmesi nedeniyle ortaya çıkan Anayasa Mahkemesi kararının siyasi sonuçlar doğurmasının doğal bir zorunluluk olduğuna işaret etti.
Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu sonuçlara bakarak Anayasa Mahkemesinin siyasi amaçlarla hareket ettiğini söylemek ya da milli olmamakla suçlamak içeriği ve derinliği olmayan sığ eleştirilerdir. Mahkeme mensuplarımız, verdiği kararlarından siyasi ya da sosyal bir rant elde etme iddialarını onurlarına yapılmış bir saldırı olarak kabul ederler. Anayasa Mahkemesi 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği öncesinde yargı ile yürütme organı arasında yaşanan gerilimlerin ülkemize verdiği ekonomik, siyasi ve sosyal zararların bilincindedir. Bu sebeple yeni gerilimler yaşatacak meydan okuma çağrılarını cevapsız bırakmaya kararlıyız.
2010 yılındaki anayasa değişikliğine kadar, Anayasa Mahkemesinin özgürlük, demokrasi, laiklik ve sosyal hukuk devleti konularındaki sınırlayıcı ve daraltıcı anlayışından mağdur olanların bugün, bireylerin hak ve özgürlük alanını genişleten, önündeki engelleri kaldıran, evrensel standartları hayata geçiren bir anlayışa dönüşmüş olan mahkeme kararlarından rahatsızlık duymalarını yaşadıkları garip bir çelişki olarak görüyoruz. Bizler adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız."
-"Aynı adalet gömleğiyle..."
Başkan Kılıç, dün hak ihlaline uğrayanların nasıl yanında yer alınmışsa bugün de kimliği, kişiliği, gücü ve rütbesi ne olursa olsun, hak ihlaline sebep olan herkesin karşısına aynı adalet gömleğiyle çıkmaya devam edeceklerini söyledi.
"Mahalle baskısı ile yargı mensuplarının görüş, düşünce ve kararlarının etki altına alınma çabaları, adaletin kutsallığına inanmış olanlar için geçerli değildir" diyen Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nin, insan onurunun zorunlu kıldığı hak ve özgürlükleri, hiç bir ayrım yapmadan ve bir hesabın içinde bulunmadan, ilgilisine ulaştırmaktan başka amaç taşımayan bir yargı kurumu olduğunu ifade etti.
Son yıllarda yargı alanında yaşananların toplumda yarattığı güvensizlik ve olumsuzlukların, Anayasa Mahkemesinin adeta bir temyiz makamı gibi algılanmasına yol açtığını kaydeden Kılıç, umut haline gelen bireysel başvuru yolunu kullananların sayısının çok büyük rakamlara ulaştığını bildirdi.
Haşim Kılıç, tutuksuz yargılamanın kural, tutuklamanın istisna olduğu bir sistem yerine, uzun tutukluluğun asıl, tutuksuz yargılamanın ise istisna olduğu bir yargı sürecinin yaşandığını vurguladı.
Kılıç, "Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların yüzde 70'inin adil yargılanma konusundaki şikayetler olduğu gözetildiğinde, yargı organlarımızın topluma sunduğu adaletin hangi düzeyde olduğunu sorgulamak zorundayız. Bu oran, hukuk güvenliğine yargı organlarımızın verdiği olumsuz katkıyı göstermektedir" diye konuştu.
-"Yargıya olan güvensizliğin dillendirilmesi sorunları çözmez"
Yargıya olan güvensizliğin yetkililerce güçlü şekilde dillendirilmesinin yaşanan sorunları çözmediğini ifade eden Kılıç, bu kolaycılıktan vazgeçilerek, alınması gereken tedbirlerin masaya yatırılması ve çözümler üretilmesi gerektiğini kaydetti.
Kılıç, temel hak ve özgürlüklerle ilgili evrensel stardartların benimsenmesini sağlamak suretiyle Anayasa Mahkemesi'nin etkin bir denetim yaptığı inancını topluma yerleştirmeyi amaçladıklarını dile getirdi.
Mahkemenin etkin denetim yapmadığı düşüncesinin yerleşmesi halinde ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi kararlarının yok sayılacağını vurgulayan Kılıç, AİHM'in başvuruları doğrudan kabul etmesi gibi bir uygulamayla karşı karşıya kalınacağının herkes tarafından bilinmesini istedi.
Böyle bir sonucun ise yargı erkinin demokratik dünya milletleri nezdinde çok ciddi itibar kaybına sebep olacağını söyleyen Kılıç, "Bu nedenle, anlayışla karşıladığımız tüm eleştirilere rağmen, hak ve özgürlük yollarının açılması süreci Mahkememizce kararlı bir şekilde sürdürülecektir" dedi.
Son yıllarda, birey ve toplum olarak yaşanan sorunlarla ilgili en masum çözüm önerilerini, düşünce ve görüşleri derhal siyasi bir süzgeçten geçirdikten sonra kabul veya reddeder hale gelindiğini belirten Kılıç, bu yaklaşımın toplumun aşırı siyasallaşmasına, kutuplaşmasına ve kaygı verici bir gerilimin yaşanmasına yol açtığını kaydetti.
-"Diyalog ve uzlaşma zeminini kaybettik"
Başkan Kılıç, yaşanan gerilimin insanları taraf olmaya zorladığını, söylenenler yanlış da olsa taraf olmanın güçlendirdiği inatçılıkla düşüncelerin savunulmaya çalışıldığını belirtti.
Sorunlara veya önerilen çözümlere tepkisel tavırlara meydan okumanın, taraftar bağlılığını güçlendirdiğini ancak insanların bir araya gelme, diyalog ve uzlaşma iradelerini zayıflattığını söyleyen Kılıç, "Diyalog ve uzlaşma zeminini kaybettiğimizden dolayı, farklı olanların doğruları ile zenginleşemiyoruz" dedi.
Başkalarının haklarına sahip çıkmanın bir insanlık erdemi olduğunu vurgulayan Kılıç, "Katılmasak da hakkı ihlal edilenlerin yükünü paylaşmak, onurlu insan olma refleksinin doğal bir sonucudur" diye konuştu.
-"Demokratik ülkelerin gücü özgürlüklere dayalı"
Demokratik ülkelerin gücünün yasaklarla değil, özgürlüklere dayalı olduğu gerçeğinin göz ardı edilmemesini isteyen Kılıç, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yaşanan gerilimlere kim sebep olursa olsun, bu ortamda gelişen kin ve nefret söyleminin farklı düşünce ve inanç sahipleri arasında 'duygusal bir kopuş'a yol açtığı açıktır. Kalp ve gönül dünyasını ilgilendiren bu duygulardaki ayrışmaların, birlikte yaşama irademiz üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracağını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu olumsuz sonuçlar siyaset, kültür, inanç, sanat, spor ve buna benzer etkinliklerde farklı kesimlerin bir arada yaşamaları için gerekli buluşma alanlarını yok etmektedir. Kin ve nefret söyleminin korkuyla buluştuğu böyle bir noktada, insanlarımızı iç dünyalarına hapsedilmiş inançlar ve beyinlerinden dışarı çıkaramadıkları düşüncelerle baş başa bırakıyoruz. Oysa çoğulcu, katılımcı demokratik sistem, 'farklılıkların sesli yaşaması' gerektiği çağrısını yapıyor. Yüzyıllardır biriktirdiğimiz köklü kültür yapımız ve oluşan inanç dünyamız, demokarsinin tam da bu çağrısıyla örtüştüğünü söylüyor. Sahip olduğumuz bu sevgi ve hoşgörü kültürünün lojistik desteğine ihtiyacımız vardır. Kainatın özü insan, insanın özü ise eşdeğeri bulunmayan onurudur. Hukukun ve dinlerin koruma altına aldığı yegane değer budur. Mahkememizin 52. kuruluş yıl dönümünde size verebileceğimiz söz, bu değerin korunması konusunda mensuplarımızın kararlı iradelerinin devam edeceğidir."
-Törenden notlar
Bu arada, Kılıç'ın konuşması öncesinde, Anayasa Mahkemesine yeni üye seçilen Hasan Tahsin Gökcan, yemin etti ve Başkan Kılıç tarafından Gökcan'a cübbe giydirildi.
Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil, Sayıştay Başkanı Recai Akyel, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, bazı siyasi parti liderleri, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve davetliler katıldı.
Başkan Kılıç, konuklarını Başkanvekilleri Serruh Kaleli, Alparslan Altan ve yeni üye Gökcan ile karşıladı.
Kılıç, Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Çiçek ve Başbakan Erdoğan'ı bina dışında karşılayarak onlarla birlikte yürüdü.
Başbakan Erdoğan'ın Kılıç ve başkanvekilleriyle tokalaşmasının ardından, basın mensuplarının ricası üzerine Erdoğan ve Kılıç yeniden tokalaşarak objektiflere poz verdi.
Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Çiçek, Başbakan Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, törenin ardından düzenlenen kokteyle katılmadı.
- Ankara
Son Dakika › Güncel › Anayasa Mahkemesinin Kuruluşunun 52. Yılı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?