Anayasa Mahkemesinden BDP'li Milletvekilleri Hakkında İhlal Kararı - Son Dakika
Güncel

Anayasa Mahkemesinden BDP'li Milletvekilleri Hakkında İhlal Kararı

Anayasa Mahkemesinden BDP\'li Milletvekilleri Hakkında İhlal Kararı

Karardan: "Mahkemelerin milletvekili seçilen kişilerin tutukluluğunun devamına karar verirken hem kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından hem de seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının kullanılmasından kaynaklanan yarardan çok daha ağır basan, korunacak bir yararın varlığını somut olgulara dayanarak.

02.01.2014 22:31

FERDİ TÜRKTEN - Anayasa Mahkemesi, KCK davası sanıklarından BDP milletvekilleri Gülser Yıldırım ve İbrahim Ayhan'ın, tutukluluklarının makul süreyi aştığı ve seçilme haklarının ihlali iddiasıyla yaptıkları başvuruyu haklı buldu.

Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün oy birliğiyle aldığı kararda, Anayasanın 83. maddesinin, milletvekillerinin hiçbir baskı ve tehdit altında kalmadan serbestçe yasama faaliyetlerini yürütebilmelerini temin etmek için yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı kurumlarına yer verdiği belirtildi.

Kararda, milletvekillerine yasama faaliyetleri sırasındaki oy ve sözleri nedeniyle mutlak bir sorumsuzluk tanındığı anlatıldı.

Milletvekillerinin işledikleri iddia edilen suçlar nedeniyle tutulma, tutuklanma, sorgulanma ve yargılanmaya karşı, yasama faaliyetlerine aksatmadan katılmalarını sağlamak amacıyla dokunulmazlık yoluyla koruma altına alındıkları da ifade edilen kararda, bu güvencelerin, milletvekillerine tanınan bir ayrıcalık ya da imtiyaz olmaktan çok, temsil ettikleri seçmenlerinin görüş ve düşüncelerinin siyasal alanda gereği gibi yansıtılmasını sağlamaya dönük koruyucu tedbirler olduğu vurgulandı.

Bununla birlikte yasama dokunulmazlığına bazı istisna ve sınırlamalar getirildiğine işaret edilen kararda, ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ile seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14. maddesindeki devletin bölünmez bütünlüğüne karşı işlenen suçların dokunulmazlık kapsamı dışında tutulduğu anımsatıldı.

Yerel mahkemenin gerekçesinden, başvurucuların durumunun Anayasa'nın 14. maddesi kapsamında değerlendirdiğinin anlaşıldığı belirtilen kararda, şöyle denildi:

"Anayasa'nın 83. maddesinde 14. maddeye atıfla getirilen istisna, Anayasa'nın 67. maddesindeki seçilme hakkı da dikkate alındığında dar ve özgürlük lehine yorumlanmalıdır.  Bu nedenle tutukluluğunun devamı hakkında karar verilen kişi milletvekili olduğu takdirde, çatışan değerlere bir yenisi eklenmekte ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının yanında, seçilmiş milletvekilinin tutuklu olması nedeniyle yasama faaliyetine katılamaması sonucu mahrum kalınan kamu yararının da dikkate alınması gerekmektedir. Bu çerçevede mahkemelerin milletvekili seçilen kişilerin tutukluluğunun devamına karar verirken hem kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından hem de seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının kullanılmasından kaynaklanan yarardan çok daha ağır basan korunacak bir yararın varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri gerekir. Bunun sonucu olarak makul sürenin aşılıp aşılmadığı incelenirken, başvurucuların milletvekili seçilmesiyle birlikte ileri sürmüş olduğu iddiaların tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğine de bakılmalıdır. Dolayısıyla başvurucuların seçilmiş bir milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma ve temsil hakkı ile davanın tutuklu sürdürülmesindeki kamu yararı arasında ölçülü bir denge kurulduğu takdirde, tutukluluğun devamına ilişkin gerekçelerin ilgili ve yeterli oldukları sonucuna varılabilir."

"Seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14. maddesi kapsamındaki bir suç isnadıyla yargılanan bir milletvekilinin tutukluluk halinin incelenmesi sırasında, bu koruma tedbirinin seçilme hakkını işlevsiz hale getirebileceği göz ardı edilmemelidir" ifadesine yer verilen kararda, bütün milleti temsil etmek üzere belli bir süre için seçilen milletvekilinin, bu hakkını kullanmasına engel olmayacak koruma tedbirlerinin uygulanabilirliği üzerinde özenle durulması gerektiğine vurgu yapıldı.

Kararda, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 109. maddesinin (3) numaralı fıkrasında buna imkan tanıyan hükümlere yer verildiği, maddede 6352 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikler sonucunda bunların sayısının artırıldığı anlatıldı.

Başvurucuların, milletvekili seçildiği tarihten Anayasa Mahkemesine başvuru tarihine kadar 2 yıl 6 ay 20 gündür tutuklu bulunduğu anımsatılan kararda, Kanun'da tutuklama yerine öngörülen adli kontrol hükümlerinin söz konusu değişiklikle başvurucular lehine de uygulanma imkanının ortaya çıktığı aktarıldı.

Kararda, "Buna rağmen, anılan kararlarda hedeflenen meşru amaçla yapılan müdahale arasında gözetilmesi gereken denge açısından, mevcut adli kontrol tedbirlerinin yeterince dikkate alınmadığı sonucuna varılmıştır. Bu sonuç, 6352 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdikten sonraki tahliye talepleri üzerine verilen kararlar bakımından daha belirgindir. Bu durumda, tutukluluğun devamına karar verilirken yargılamanın tutuklu sürdürülmesinden beklenen kamu yararı ile başvurucuların seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma hakkı arasında ölçülü bir denge kurulmadığı ve bu nedenle tutuklu kaldıkları sürenin makul olmadığı sonucuna varılmıştır" değerlendirmesinde bulunuldu.

Bu kapsamda, Anayasa'nın seçme seçilme hakkını düzenleyen 67. maddesinin birinci fıkrasıyla bağlantılı olarak 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği belirtildi.

-Seçme, seçilme hakkının ihlal edildiği iddiası-

Başvurucuların, milletvekili seçilmelerine rağmen yasama dokunulmazlığından yararlandırılmadıklarını ve tahliye edilmediklerini, milletvekilliği görevini yerine getiremediklerini, bu nedenle siyasi faaliyet özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürdüğü bildirilen kararda, şikayetin esas itibarıyla seçilme hakkıyla ilgili olduğu ve Anayasa'nın 67. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği belirtildi.

Anayasa'nın 67. maddesinde seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkının güvence altına alındığı belirtilen kararda, parlamenter demokraside halk ile yönetim arasındaki bağlantıyı ve parlamentonun siyasi meşruiyetini, demokratik usul ve esaslara göre belirlenen seçimler aracılığıyla halkın temsilcisi olarak seçilen milletvekillerinin gerçekleştirdikleri bildirildi.

Yasama yetkisinin sahibi olan parlamento ve onu oluşturan milletvekillerinin anayasal sınırlar içinde toplumda var olan farklı siyasi görüşlerin temsilcileri olduğu ifade edilen kararda, serbest seçimlerle halkın adına karar alma yetkisi verilen milletvekillerinin asli görev alanının parlamento olduğu, sahip oldukları görev alanının üstün kamusal yarar ve önem içerdiği kaydedildi.

Milletvekillerinin yasama faaliyetlerinde anayasal bir koruma alanına sahip olduğunun altı çizilen kararda, "Aslolan halkın siyasi iradesinin engellenmemesi ve hakkın özünün etkisiz hale getirilmemesidir. Seçilmiş milletvekillerinin yasama faaliyetlerini yerine getirmelerini engelleyecek ölçüsüz müdahaleler halk iradesiyle oluşan siyasal temsil yetkisini ortadan kaldıracak, seçmen iradesinin parlamentoya yansımasını önleyecektir" denildi.

Başvurucular hakkındaki soruşturmaların, milletvekili seçilmeden önce başlatıldığı, tutuklu olarak yargılanır 12 Haziran 2011'deki genel seçimde milletvekili seçildikleri hatırlatılan kararda, bu yönüyle gerek yürütülen kovuşturmanın gerekse tutukluluk halinin başvurucuların milletvekili seçilmesine engel olmadığı ifade edildi.

Bu anlamda başvurucunun seçilme hakkına bir müdahale söz konusu olmadığı, buna yönelik bir iddianın da bulunmadığı belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:

"Başvurucular, milletvekili seçildikten sonra tahliye edilmediğinden Türkiye Büyük Millet Meclisinde yemin edememiş ve milletvekilliği görevini fiilen yerine getirememiştir. Bu görevin yerine getirilmesine engel olan tutukluluk halinin milletvekili olarak siyasi faaliyet ve temsil hakkını engellemesi nedeniyle seçilme haklarına bir müdahale teşkil ettiği açıktır. Başvurucuların milletvekili seçildikten sonraki tahliye talepleri ilgili mahkemeler tarafından reddedilmiştir. Başvurucuların makul olmayan bir şekilde tutuklu kalması, yasama faaliyetlerine katılmasını engellemiştir. Başvurucuların milletvekili olduktan sonra tutuklu kaldıkları süre de gözetildiğinde, seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma haklarına yönelik bu ağır müdahalenin ölçülü ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemez. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasıyla bağlantılı olarak 67. maddesinin birinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."

Başvurucunun, uğradığı zarar karşılığında 20 bin lira manevi tazminat talebinde bulunduğu aktarılan kararda, özgürlük ve güvenlik hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle telafi edilemeyecek ölçüdeki manevi zararı karşılığında somut olayın özellikleri dikkate alınarak başvurucuya takdiren 3 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerektiği bildirildi.

- Ankara

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Anayasa Mahkemesinden BDP'li Milletvekilleri Hakkında İhlal Kararı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement