Yaklaşık 11 milyon seçmen, 23 Haziran'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nı belirlemek için sandığa gidecek. 23 Haziran öncesi AK Parti Adayı Binali Yıldırım ve CHP Adayı Ekrem İmamoğlu, sahada yoğun şekilde çalışma yürütüyor. Sahanın fotoğrafını çekmeye çalışan ANAR Genel Müdürü İbrahim Uslu da Kürt seçmene dair önemli tespitlerde bulundu.
NAR Genel Müdürü İbrahim Uslu, seçime 8 gün kala Gazete Duvar'dan Nergis Demirkaya'nın sorularını cevapladı. İstanbul seçimlerini değerlendiren Uslu, adayların saha performanslarına seçmenin verebileceği tepkileri yorumladı.
AK Parti'nin 31 Mart ve 23 Haziran arasındaki söylem farklılığına ilişkin soruya Uslu, "Komple AK Parti'ye güveni sarsmasa da kafa karışıklığına neden oluyor ve bu her şeyden önce kampanyanın ikna gücünü kırıyor. Kampanyalar seçmende bir davranış değişikliği yaratmak için yürütülür. Sadık seçmeni değil ortadaki seçmeni hedefler. Şimdi ortadaki seçmeni ikna için daha önce söylediğinizin tam tersini söylerseniz o seçmen elbette söylediklerinizden etkilenmemeye başlar. Şu an yürütülen kampanya doğru ama bu AK Parti'nin hedefini gerçekleştirmesine vesile olmayabilir. Çünkü daha önce başkasını söyledi şimdi tersini söylüyor." diye cevap verdi.
Uslu, "Analizlerde sandığa gitmeyen seçmenin büyük kısmının AK Parti seçmeni olduğu, bunların içinde ciddi oranda Kürt muhafazakar seçmenin bulunduğu ifade ediliyor. Yine HDP seçmeninin 230 bininin İmamoğlu'na oy vermediği biliniyor. Bu tabloda Binali Yıldırım'ın Diyarbakır'daki "Kürdistan" sözleri Kürt seçmene mesaj olarak yorumladı. Bu açıklamanın sizce seçmen üzerinde etkisi oldu mu?" şeklindeki soruya şöyle yanıt verdi.
Binali Yıldırım'ın Diyarbakır ziyareti biz sahayı bitirdikten sonra oldu. Bu nedenle araştırmada Kürt seçmenin 31 Mart öncesine göre AK Parti'ye daha fazla destek vereceğine dair bulguya ulaşamadık. O günden sonra atılmış ve atılacak yeni adımlarla tablo değişebilir mi, bir şey diyemem.
Uslu, "Bir araştırmacı olarak Kürt seçmene dönük yeni mesajların etkisinin olabileceğini düşünüyor musunuz?" sorusuna da şöyle yanıt verdi:
"Kolay değil. Sarsılan güvenin, kullanılan dilin yarattığı kırgınlıkları birden gidermek o kadar kolay değil. Bu nedenle çok yüksek bir çaba harcanıyor. Kanaat önderleri şu an o insanları iknaya çalışıyor. Ama beklendiği ölçüde destek alınır mı bir şey söylemek zor. Bu arada yapılması muhtemel başka yanlışlar da olabilir. Türkiye'nin dışında da gelişmeler yaşanıyor. Bunlar gelip kelebek etkisi diyorum,seçmen davranışını etkileyebilir. Çok farklı faktörler etkili olabiliyor. Bir kez kırdığınız, incittiğiniz seçmeni geri kazanmak da kolay değil. Üstelik bu kadar kısa sürede ve seçim atmosferi içinde. Seçmen seçim dolayısıyla bir ikna çabası olduğunun farkında. Bu nedenle seçim dönemlerinde ikna gücü normal dönemlere göre daha düşüktür. Şimdi bir de arka arkaya aynı seçmen kitlesine iki farklı mesaj veriyorsanız bunun ikna gücü de elbette normaldekinin daha altında olacak. Bu politika değişikliklerinden mucizeler beklememek lazım."
Demirkaya'nın "İkinci kampanyada Erdoğan yerine adayın öne çıktığını gördük. Ama bu durum Erdoğan açısından gücünü, inandırıcılığını yitirme noktasında bir soruna yol açmaz mı?" sorusuna Uslu'nun yanıtı şöyle oldu:
Ben aynı fikirde değilim. 7 Haziran-1 Kasım'da da benzer bir süreç yaşandı. Ama Erdoğan gücünü inandırıcılığını yitirmedi. Bazen çok bazen az iletişim doğru oluyor. Bu konjonktüre göre değişiyor.
Demirkaya'nın "Ama 7 Haziran, 1 Kasım sürecinde yeni parti girişimlerinden bahsetmiyorduk…" sözlerine üzerine Uslu şöyle devam etti:
Seçmen yeni parti kurulursa bakar, karar verir. AK Parti içinde halinden memnun olmayan seçmen kitlesi var mıdır, vardır. Umutsuzlar terk etti zaten. Ama partilere oy verenlerle partisini başarılı bulanlara bakarsanız oy verenler daha yüksek çıkar. Her parti içinde kerhen oy verenler vardır. Bu yeni partiye kayar anlamına gelmez. En iyisi hangisi ise seçmen ona gider. Ama şu anki kampanya stratejileri ile bu sürecin alakası yok. Ben ikisini ilintilendirmiyorum. Erdoğan'ın biraz geride kalıp Yıldırım'ın öne çıkması doğru strateji. Daha önce sonuç alındı şimdi aynı sonucu verecek mi birlikte göreceğiz.
Ekrem İmamoğlu'nun bir imaj çalışmasıyla ilgili soruya Uslu, "İmamoğlu'na oy verenler bu propagandadan etkilenmiyor. Çalışmamızda 31 Mart'ta İmamoğlu'na oy verenlerden şimdi vermeyecek olana rastlamadık. AK Parti'nin bu mesajı 31 Mart'ta Yıldırım'a oy vermemiş ya da 31 Mart'ta sandığa gitmemiş ama bu seçimde gitmesi muhtemel kesimleri etkilemek için. Bunların üzerinde etkili olabilir." diye cevap verdi.
İki adayın katılacağı ortak yayının seçmen üzerinde etkisi olur mu?
31 Mart'taki seçimde olsa çok etkili olurdu. Hele o kadar başa baş durumda ortadaki seçmenler oradaki performansa göre bir adaya yönelebilirdi. Ama şimdi her iki taraf da çok kararlı. Biz çalışmada teknik olarak kararsız kimseyi bulamadık. Bu kadar seçmenin kararlı olduğu bir atmosferde, seçime de bu kadar az kalmışken adayların göstereceği performansla seçim sonuçlarını değiştirecek kadar seçmen grubunu etkilemesi mümkün değil. "Kararsızım, sandığa gitmeyeceğim" diyen seçmenin toplam oranı yüzde 12'lerde. Bunun anlamı yüzde 88 sandığa gitme olacak mı? Bu çok mümkün değil. Ben 31 Mart'taki katılımın altında bir katılım bekliyorum.
23 Haziran'da sandığa gitmeyecek semenlerle ilgili bir soruya da Uslu şöyle yanıt verdi:
"31 Mart'ta katılım yüzde 84 civarındaydı, 23 Haziran'da bunun altına ineceğini düşünüyorum. Seçmenin yüzde 15'i her durumda sandığa gitmeyecek. Şu an kararını verdiğini söyleyen, adaylardan birine oy kullanacağını söyleyenlerden bir kısmı da sandığa gitmeyecek. Sezon etkisi var çünkü. En dominant faktör bu. Bir de tüm seçmende aynı duyarlılık söz konusu değil. Kimin belediye başkanı olduğuyla ilgilenmeyenler var. Tüm şehirler için söylemek mümkün. Seçmenin yüzde 20-25'i bırakın yeni adayı başkanın adını söyleyemiyor. Şimdi bu seçmenlerden memlekete ya da yazlığa gidip anne babası ile vakit geçirmek varken sandığa gitmesini beklemek gerçekçi değil. Sezon etkisi bu. İlgisiz, apolitik seçmen kitlesi de seçim heyecanı ile ilgilenmiyor. Memleketlerine gidip dönmeyebilirler. Ben baştan beri 1 milyon 700 binden fazla kişiyi sandığa götürmek yerine sandığa gidenleri götürmeye çalışın diyorum, çünkü bu daha gerçekçi. Bir de önceki seçimin tansiyonu gerilimini düşünün. Bugüne göre daha yüksekti. Seçmenin yüzde 16'sı buna rağmen ilgilenmedi. Şimdi gerilim de yok. Neden gidecek?"
Uslu, Demirkaya'nın "İktidar cephesi açısından istenen sonuç alınamazsa 3. bir seçim konuşur muyuz?" sorusuna şu şekilde yanıt verdi:
Ben zannetmiyorum. Ne seçmen ne sistem tolere edemez. Hiç kimse seçim atmosferinin, gerilim atmosferinin bu kadar uzun sürmesinden memnun olmaz. Herkes ekonomik sistemin bir parçası. Ekonominin seçim dönemlerinde olumsuz etkilendiğini de herkes biliyor. 3. seçim olasılığı gereksiz bir tartışma.
"Sadece bir araştırma yayınladınız. Tekrar sahaya inmeyeceksiniz. Nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?" sorusuna Uslu, şu ifadelerle yanıt verdi:
İmamoğlu biraz önde görünüyor ama kesin konuşamıyoruz. Bir sandığa gitme oranı ne olacak bunu bilmiyoruz.İkincisi tepkisel beyanları tek araştırma ile ölçmek mümkün değil. Şu aday kesin alır demek doğru değil. Yarış son ana kadar tüm heyecanı ile sürecek görünüyor. "Kim kazanacak" dediklerinde "seçmeni sandığa götüren kazanır" diyorum. Daha çok götüren kazanır. Yaz aylarında yerel seçim yapmayalı neredeyse 40 yıl oldu. Sezon etkisi önemli olacak.
Son Dakika › Güncel › ANAR Genel Müdürü İbrahim Uslu: 31 Mart'a göre AK Parti'ye daha fazla destek vereceklerine dair bulguya ulaşamadık - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?