Zonguldak'ta gerçekleştirilen 8. FEFKON toplantısında konuşan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rahim Er, ABD Eski Devlet Başkanı Bill Clinton'un, Ankara'da gerçekleştirmek istedikleri program için kendisinden 400 bin dolar istediğini söyledi. Er'un bu açıklamaları salondaki dekanları güldürdü.
Fen, Edebiyat, Fen-Edebiyat, Dil ve Tarih-Coğrafya, İnsan ve Toplum Bilimi Fakülteleri Dekanlar Konseyi (FEFKON) toplantısının 8.'si bu yıl Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi'nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Programın ilk panelini ise YÖK Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay yönetti. Panele YÖK Üyesi Prof. Dr. Tufan Buzpınar, FEDEK Başkanı Prof. Dr. Sermin Örnektekin ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rahmi Er konuşmacı olarak katıldı. Türk Yüksek Öğretimi'nin önemli bir dinamik dönemden geçtiğine vurgu yapan, YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tufan Buzpınar, işletme ve bilgisayar alanlarının kısa sürede gözden düşmesinin şaşırtıcı olduğunu ifade etti. Gençlerin dinamik eğilimine dikkat verilmesi gerektiğini belirten Buzpınar, şöyle dedi:
"Türk Yüksek öğretimi çok önemli bir dinamik dönemden geçiyor. Hepimizin yaşadığı gibi devlet-vakıf üniversitelerinin sayısı şu anda 170'i bulmuş durumdadır. Türk toplumunun gençliğinin
dinamizminin uzun süre bekledikten sonra 2000'li yıllardan itibaren Türk Yüksek Öğretimi'ne geçtiğini görüyoruz. Çok dinamik bir süreç olunca elbette çok problemli, çok sıkıntılı bir dönemi de yaşamış oluyoruz. Eğilimler çok hızlı değişiyor. Gençlerimizin dünyaya bakış açıları çok hızlı değişiyor. Bunların da yüksek öğretime yansıması bizi çok hızlı ve dinamik bir yapıda bulunmamızı zorunlu kılıyor. Ben üç sene önce yüksek öğretimde işletme ve bilgisayar gibi alanların kısa sürede gözden düşeceğini söyleseler 'Yok canım Türkiye daha o noktaya gelmedi' diye düşünürdüm. Vakıf üniversitelerinde bu bölümler çok ciddi anlamda ilgi kaybetti. Halbuki işletme ve bilgisayar gibi alanlar hala dinamik görünüyor. Ama bu ne zaman devlet üniversitelerine yansır onu bilemem ama şu anda o alanda da ciddi bir, hani fizikte, kimyada, matematikte ve biyolojide olduğu gibi bir ilgi kaybının olduğunu çok net gözlemliyoruz. Bu şunu gösteriyor bizim durduğumuz yerde kendi kararlılıklarımız, bakış açılarımız, temel bilimlerin duruşu ve önemi elbette çok önemlidir. Ama bizim birinci derecede muhatabımız gençlerin eğilimidir. Onların eğilimlerini dikkate alarak şekillendirmemiz gerekiyor. YÖK olarak bizim temel bilimlere sahip çıkma kararlılığımızı paylaşmak isterim. Burada hiçbir tereddüt yok. Türkiye'nin ihtiyacı olan fizikçinin, kimyacının, matematikçinin, bilgisayarcının yetişmesi konusunda ne kadar ihtiyacı varsa onun mutlaka karşılanması konusunda bir kararımız var. Ama bunu 104 devlet üniversitesine verebilecek miyiz? Bu pek mümkün görünmüyor. O yüzden ciddi anlamda zihinsel revizyon yapmamız gerekiyor. Bunu ne kadar üniversitelerde tutabileceğiz, Türkiye'nin ihtiyacı ne olacak o bir tartışma konusudur. Burada sizleri dinleyip, fikirlerinizi bilmek istiyoruz. Sonuçta hepimiz için hayırlı ve isabetli kararlar çıkar. Yöneten ve yönetilenler olarak bu problemleri çözme yolunda el birliği ile güzel sonuçlara ulaşırız."
FEDEK hakkında bilgiler veren FEDEK Başkanı Sermin Örnektekin ise, "Bildiğiniz gibi FEDEK, FEFKON'un bünyesinden çıkmış bir yapıdır. Bu gün burada hepimiz Türkiye'nin geleceğini inşa eden gençlerimiz için neler yapabiliriz? Bunu gündeme getirdiğimiz bir toplantıda öncelikle böyle bir toplantının Zonguldak'ta ikinci defa yapılması sebebiyle Zonguldak'ı ziyaret etmekten onur duydum. Çok güzel bir şehir. Bu günkü sunumda YÖK üyelerimin değindiği konularla birlikte biraz daha akreditasyon süreci ile bağlantılı bilgiler vermek istiyorum. FEDEK'in temel özellikleri yapısı, değerlendirme ve akreditasyon süreçlerinden bahsetmek istiyorum. Biz Fen-Edebiyat fakülteleri sadece kendi programında ders veren fakülteler değiliz. Temel bilim fakültesiyiz, mühendislik fakültesi gibi fakültelerin temel bilim derslerini veriyoruz. Bizim yükümüz sadece kendi öğrencilerimize hizmet vermekle kalmıyor. Buraları da biz eğitim alanında destekliyoruz. Sadece öğrenci kontenjanı açısından bunu değerlendirmeyip temel bilimler fakültesi olan fen edebiyat fakültelerinin iş yükünü bu bağlamda böyle bir istatistiği paylaşmak istedim. Bu durumda rekabet etmek istiyoruz. Türkiye'de 170 üniversite oldu. Rekabet etmek istiyorsak kararlı olacağız. ve değişimlere de biraz daha açık olacağız" diye konuştu.
CLİNTON HATIRASI SALONDAKİLERİ GÜLDÜRDÜ
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin 75. yıl etkinlikleri kapsamında hazırladığı projesini aktaran Dekan Rahmi Er'in Bill Clinton ile yaşadığı hatırası salondakileri güldürdü. Clinton'ın etkinliğe katılmak için 400 bin dolar istediğini kendisinin ise 100 bin dolar verdiğini anlatan Er, şunları kaydetti:
"Geçtiğimiz yıl fakültemizin kuruluşunun 75. yıl dönümüydü. Bu çerçevede etkinlik düzenleyeyim istedim. Ortadoğu- Balkanlar ve Kafkasya üçgeninde Türkiye, politik ve kültürel perspektifler başlığı altında. Önce itiraz rektör yardımcımızdan geldi. Dedi ki 'Sen siyasal bilgilerin alanına giriyorsun.' Dedim ki 'Olur mu, unutmayın siyasi tarihi de tarihçiler yazar.' Bu fakültede bu bölgelerin dillerini, kültürlerini, politikalarını takip eden akademisyenler var. Bunları yazan tarihçiler var. Bu öncelikle beni ilgilendirir dedim. İtirazını geri çekti. Daha sonra düşündük ne olabilir. Bir zirve olsun istedim. Bu toplantıya Bill Clinton'u, Viladimir Putin'i, Beşşar Esed'i gibi davet edeceğimi açıkladım. İnanır mısınız, ben bunu söylediğim zaman herkes güldü. Bana 'Aklın yerinde mi senin?. Sen şaka yapıyor olmalısın' dediler. Ben şaşırdım, bunlar olmayacak şeyler değil ki. Daha sonra mektuplar yazıldı. Büyükelçiler ile görüşüldü. ve bu kez inanılmaya başlandı. Dediler ki 'Bill Clinton' geliyor. Tabii büyük projeler hazırlandı. Yani hayal etmek çok önemlidir. Bunlar yaşanmayacak şeyler değil. Ha neden olmadı, pek çokları Bill Clinton'a bağladı. Çünkü Bill Clinton benden 400 bin dolar istedi. Sonra pazarlık yaptık 350 bin dolara indi. Bende 100 bin dolar verdim. Yani demek ki o para olsaydı o gelecekti. O gelseydi başkaları da gelecekti. Sonunda biz o etkinliğimizi gerçekleştirdik ama bu şekilde olmadı."
"YAZIKTIR, BİZİM ÖĞRENCİLERİMİZ DEĞERLİDİR"
Altı yıllık bir öğrencinin zorla geçtiği derslerden sonra uygulama dersi öğretmeni olduğunu anlatan Prof. Dr. Rahmi Er, öğretmenlik için bazı şartların olması gerektiğine vurgu yaptı. Er, "Öğrenci altı yıllık. Doğru dürüst bilgisi yok. İte kaka geçiyor. Fakat bir dönem okullara uygulama dersi için gidiyor. Arapça bilmiyor çocuk, bir dönem İmam Hatip Lisesi'ne gidiyor. Derslerde uygulama dersine giriyor. Bu çocuk ne verebilir? O öğrencilere yazık değil mi? Öğrencilerin böyle bir adayla zaman kaybetmesine tahammül edebilir misiniz? Bu matematikte de olabilir, fizikte de olabilir. Yazıktır bizim öğrencilerimiz değerlidir. O adayı sokmamak lazım. Böyle bir elemelerden geçtikten sonra 4 üzerinden en az 2.5 mezuniyet ardından girilen bir alan sınavından 100 üzerinden en az 70 ile alan bilgisini
kanıtlayan bir aday evet öğretmen adayıdır. Nereden mezun olursa olsun. Ciddi olarak, ondan sonra o kişi alınır. Öğretmen yetiştirme programı diyelim, ister pedagojik formasyon diyelim bir yıl bir buçuk yıl veya iki yıl adam gibi her yönüyle. Sadece alan bilgisiyle veya anlatım yöntemleri bakımından değil, genel kültür bakımından da her yönüyle çünkü o artık bir öğretmendir. Her yönüyle donanmalıdır, müzeye gitmeli, camiye gitmeli, kiliseye gitmeli icabında. Çünkü öğrenci sorduğu zaman bir kaynağa yönlendirmelidir. Hem alanıyla ilgili donanımlı olmalı ki saygınlık kazansın" diye konuştu.
Panel, soru cevap şeklinde sona erdi. - ZONGULDAK
Son Dakika › Güncel › 8. Fefkon Toplantısı'na Bill Clinton Damgası - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?