Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik her yerinden su almaya başlayan 657 sayılı kanunun Türkiye'nin ihtiyaçlarına cevap vermediğini belirterek,"Bu yasa artık yama kaldırmayacak kadar yıprandı. Çalışanın emeğinin tam karşılığını veren, kamu hizmetinde verimliliği esas alan, Türkiye'nin dinamizmine ayak uyandıran sistemi hayata geçirmemiz lazım. Koltuğundan güç alan değil, koltuğuna güç katan personeli hayata geçirmemiz lazım. Kendini yenileyen nitelikli insanları kamu hizmetine katmak istiyoruz" dedi.
Devlet Personel Başkanlığı'nın Bolu Abant Tabiat Parkı'nda bulunan Abant Palace Otel'de düzenlediği "Kamu Personel Sisteminin Sorunları, Çözüm Önerileri ve 2023 Vizyonu" çalıştayına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Devlet Personel Başkanı Mehmet Ali Kumbuzoğlu, Bolu Valisi İbrahim Özçimen, Sayıştay Başkanı Recai Akyel, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, KESK Genel Başkanı Lami Özgen, Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ve bürokratlar katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Devlet Personel Başkanı Mehmet Ali Kumbuzoğlu, vatandaşa kaliteli hizmet vermeyi planladıklarını söyleyerek, "Ana hedefimiz kamu kurumlarını ortak bel kemiğini teşkil eden insan faktörüdür. Vatandaşlarımıza etkin ve kaliteli hizmet vermeyi planlıyoruz. Bunu çok önemsiyoruz. Kamu çalışanı nihayet insandır. Hepimizin duygularını taşıyan aktörlerdir. Kamu çalışanlarının sorunlarını çözmeden onlardan verim alınamayacağını biliyoruz. İdeal kamu yönetimi oluşturmanın yanında üretken ve verimli kamu çalışanı kimliğini oluşturmak en önemli görevimizdir" dedi.
KAMU HİZMETİ, İŞ AHLAKI YIKILMAK İSTENMEKTEDİR
KESK Genel Başkanı Lami Özgen, kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük haklarında ciddi gerilemeler yaşandığını belirterek, "Vatandaş yerine müşteri, kamu binası yerine ticarethane mantığının egemen kılınmasıyla kamu hizmeti, iş ahlakı yıkılmak istenmektedir. Kamuda esnek çalışma ve bireysel performansa dayalı istihdam biçimlerinin uygulanmak istendiği, bununla doğrudan bağlantılı olarak kamu emekçilerin iş güvencesinin kaldırılması için hazırlıklar yapıldığı artık sır olmaktan ortadan çıkmıştır" diye konuştu.
Lami Özgen, yeni anayasa hazırlığı konusunda kamu emekçilerinin yok sayıldığını açıklayarak, şöyle konuştu:
"Medyaya yansıyan haberler yeni anayasa çalışmalarında kamu emekçilerin açısından nasıl bir hazırlık yapıldığı konusunda gelecek açısından az çok fikir vermektedir. Biz şimdi bunları söyleyince hükümet kanadında, 'Bu bir niyet okumadır, bizim gizli ajandamız yok' feryatları yükseliyor. Kamu personel sistemine yönelik olarak özellikle geçtiğimiz 10 yıl içinde hayata geçirilen uygulamalara bakıldığında niyet ya da amaç zaten kendini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Kamu emekçilerin istihdam biçimlerinde her geçen gün güvencesizliği dayatan çalıştırma statülerinde istihdam edilenlerin sayısı katlanarak artmaktadır. Bunu biz söylemiyoruz, resmi kurumların rakamları söylüyor. Kamu emekçileri için de kazanılmış en önemli hakların başında iş güvenliğinin tehdit altında olduğunu görüyoruz. Memurun işine son vermek için idareye oldukça geniş yetkiler verilirken, gerçek bir iş güvencesinden bahsetmek mümkün değildir"
KAMU EMEKÇİLERİNİN İŞ GÜVENCESİNİ KALDIRMAYI HEDEFLEYEN GİRİŞİMLER GREV SEBEBİDİR
Hükümetin düzenlediği kanunların sorumluluğunu kamu emekçilerine attığını söyleyen Lami Özgen, "Ak Parti hükümetleri bugüne kadar çalışma ve yasal koşullarımızı yakından ilgilendiren pek çok yasal düzenlemeyi hayata geçirmiştir. Bunları yaparken de 'Sosyal diyalog' mekanizmasının işletildiği iddia edilmiştir. Ancak bize göre bu süreçlerde kelimenin tam anlamıyla bir 'monolog' yaşanmıştır. Hükümet tek taraflı olarak belirlediği kanunların, düzenlemelerinin sorumluluğunu üstlenmeye sıra geldiğinde ise 'Biz bunları sosyal taraflarla birlikte yaptık' diyerek topu sürekli bizlere atmaktadırlar. Kamu emekçilerinin iradesini yok sayan hiçbir düzenlemede KESK'in onayı söz konusu değildir. Kamu personel sisteminin yönetim yapısının değiştirileceğinin ilan edilmesine tanık oluyoruz. Oluşturulmak istenen kamu personel rejiminin kamu istihdamına kuralsızlık ve güvencesizliği artırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Kamu emekçilerinin sınırlı iş güvencesini bile ortadan kaldırmayı hedefleyen girişimler bizim için grev sebebidir" dedi.
KAMU-SEN GENEL BAŞKANI: KAMUDA ÜCRET SİSTEME KARMAŞIK BİR HAL ALMIŞ
Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, kamu hizmeti sunan ve faydalananların hoşnut olmadığını söyleyerek, "Ülkemizde kamu hizmetlerinin yetersizliği ve toplumun ihtiyaçlarını karşılayamadığı yolundaki düşüncelerin temelinde kamu çalışanlarının sorunlarının gerçek anlamda çözülememesi yatmaktadır. Kamuda ücret sistemi karmaşık bir hal almış, kamu görevlileri mali haklarını dahi bilemez hale gelmiştir. Atama, sicil, yer değiştirme, terfi gibi bir çok konuda ise ciddi sorunlar baş göstermiştir. Memurlarımızın, öğretmenlerimizin, teknisyenlerin, şeflerin ek ödeme başta olmak üzere maruz kaldıkları adaletsizlikler çalışanlarımızı canından bezdirdi. Kamu çalışanlarımız düşük maaşla elverişsiz ortamlarda adeta sefalet içerisinde hizmet vermeye çalışıyorlar. Emeklilerimiz de düşük maaşla dışlanmaya yüz yüze kalmakta ve yoksulluk içinde mutsuz bir yaşama mahkum edilmektedir" diye konuştu.
ATAMALAR KEYFİ YAPILIYOR
İsmail Koncuk, kamudaki terfi ve atamaların idarecinin keyfine göre yapıldığını dile getirerek, şöyle konuştu.
"Tayin, atama yer değiştirme terfi gibi unsurlar idarecinin keyfiyetine göre belirleniyor. Terfilerde kariyer ve liyakat ilkesi göz ardı edilmektedir. Her bakanlık ve kuruluşta atama, yer değiştirme, görevde yükselme kriterleri büyük farklılıklar içermektedir. Kamuya 400 bine yakın sözleşmeli eleman alınmıştır. Kamudaki taşeron şirketlerde çalışan eleman sayısı 20 binden 500 bine dayanmıştır. Çağrı usulüne göre kısmi zamanlı, geçici, esnek istihdam modelleri dayatılmakta, kayıt dışı istihdam hızla artmaktadır. Sözleşmeli personelin dinlenme ve izin hakları, insan hakkı ihlali boyutundadır. Eğer bugün devlet, 4/C gibi açlık sınırının altında ücretle personel istihdam ediyorsa, eğer bugün kamu kurumlarında asgari ücretli, geçici hatta kayıt dışı taşeron işçi çalıştırıyorsa bu devletin sosyal bir devlet olduğunu söylemek mümkün değildir"
SÖZLEŞMELİ İSTİHDAMA SON VERİLMELİ
Hükümetin kamuda fazla macera aramaması gerektiğini belirten İsmail Koncuk, "Kamuda aynı işverenin farklı statüde personel çalıştırması devri artık kapanmalı. İşveren aynı, iş aynı ancak ücret, izin, tayin, terfi ve iş güvencesi farklı. Bu karmaşık yapı ortadan kaldırılmalıdır. Sözleşmeli istihdamına artık bir son verilmelidir. Hükümet bu konuda daha fazla macera aramamalıdır" dedi.
Konuşmasını bakan Faruk Çelik'e dönerek sürdüren İsmail Koncuk, "Türkiye Müslüman insanların olduğu bir ülke. İşçinin hakkının, alnının terinin ziyan olduğunu söyleyen peygamberin ümmetiyiz. Her zaman söylüyorum çalışanlara yediklerinizden yediriniz, içtiklerinizden içiriniz, giydiklerinizden giydiriniz. Yani bu ülkeyi yönetenler, bakanlar, bürokratlar, valiler, müsteşarlar, ne yiyorsa, ne giyiyorsa ne içiyorsa çalışanlara da aynı şeyi veriniz. İş güvencesi konusu da çok önemli. İş güvencesini almak gibi bir keyfiyet yüzde kaç oy alırsanız alın hakkınız değildir. Bunun hesabını kamu çalışanları sizden sorar ve burnunuzdan fitil fitil getirir. Bunu böyle söylüyorum" diye konuştu.
MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI: KIYAFETİ YASAKLAYAN AYIP ORTADAN KALDIRILMALI
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, memurlara dayatılan kılık kıyafet yasağının ortadan kaldırılması gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Son yıllarda vesayetin sona ermesine yönelik ciddi adımlar atılmasına, 12 Eylül ürünü Anayasa'nın en az 3'te 1'nin değişmesine rağmen, 12 Eylül darbesi ürünü olan memurlara kılık kıyafet yasağı dayatan yönetmelik halen durmaktadır. Darbenin anayasasını değiştiren millete, "bu yönetmeliği değiştirmek kolay değil" demek gerçekçi olmaktan uzaktır. Maalesef varlığını sürdüren bu yasaklar manzumesi yönetmelik, kamu görevlilerinin ayakkabısının boyasından saçının taranış şekline kadar her şeyine karışmaktadır. Kamu görevlilerinin kılık-kıyafetlerini özgürce tercih etmesine karşı çıkmaktadır. Başta çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenler olmak üzere tüm kamu görevlilerine kendi kıyafetlerini seçme özgürlüğü tanımıyoruz, bu memurlara yapılabilecek en büyük hakarettir. Memur-Sen olarak, kılık- kıyafet yasaklayan bu ayıbının sona erdirilmesi için özgürlük için 10 milyon imza kampanyası başlattık, toplanan imzaları Başbakanlığa yakında teslim edeceğiz. Buna rağmen yasak kalkmazsa kamu işyerlerinde sivil itaatsizlik göstererek serbest kıyafetle işe gelip gitmeye başlayacağız. Fiili durum oluşturacağız. Çalıştay'ın "Uluslararası Anlaşma ve Yükümlülükler Çerçevesinde Kamu Görevlilerin Anayasal ve Yasal Güvenceleri" başlıklı oturumunda bu konuyu derinlemesine tartışmak ve imza kampanyamızı destekleyecek bir sonuca ulaşmak bütün katılımcıların ortak hedefi olmalıdır"
FARUK ÇELİK: DEĞİŞİM ZORUNLULUK HALİNE GELDİ
Faruk Çelik dünyada her alanda ciddi değişimler yaşandığını açıklayarak, "Gelişen teknoloji günümüz dünyasının her alanına etki ediyor. Dünyayı küçültüp kutunun içine sığdıran bilgi teknolojisi ulaşımdan sanayiye, tarımdan haberleşmeye kadar her alanda etkin olmaktadır. Kitle iletişim araçlarının geliştiği sanal ortamlarda sanal toplumların oluştuğu günümüzde bireylerin daha kaliteli hizmet talebi ortaya çıkmaktadır. Değişim artık kendisini dayatmaktadır. Değişim tercih olmaktan çıkmış zorunluluk haline gelmiştir" dedi.
TÜRKİYE'NİN HER ORGANINI SERVİSE ALDIK
Faruk Çelik, Türkiye'nin 1923'ten 2012'ye kadar yorulduğunu belirterek, "Geçmişte yaşadığımız acı tecrübelere, darbe ve muhtıralara, kayıp yıllara rağmen Türkiye son 10 yılda yakaladığı istikrar sayesinde her alanda yenilenme ve onarım sürecini yaşadı. 1923'ten 2012'ye kadar yıpranan ve yorulan Türkiye'nin her organını adeta servis bakımına aldık. 2002 öncesinde çığ altında kalan Türkiye, yaptığımız reformlarla çağ atladı. Ekonomik kalkınmanın yanında demokratik kalkınmayı da gerçekleştirdik. Sosyal hayat statik değil, dinamiktir. Değişim ve dönüşüm dediğimiz gerçekte sonuç değil, süreçtir. Bu sürece paralel olarak vatandaşlarımız talepleri artıyor. Devletin vatandaşın beklentilerine etkin, verimli ve hızlı şekilde cevap vermesi önemlidir. Zamanında gelmeyen hizmetten, sorun çözmeyen evraktan, derde şifa olmayan bürokrattan bu millet geçmişte çok çekti. Bir yandan devletin sürdürülebilirliğini sağlarken vatandaşın hayatını kolaylaştırıcı adımları da attık. Mevzuat alt yapımızı genişlettik. Her alanda Türkiye'nin mevzuat hafızasını güncelledik. Bürokrasiyi azaltan, devletin vatandaşa doğrudan temasını sağlayan e-devlet ve e-reçete gibi pek çok uygulamayı hayata geçirdik. İstediğimiz seviyede değiliz. Ulaştığımız her aşamada eksikliklerimiz görüyoruz" diye konuştu.
657 SAYILI KANUN İHTİYAÇLARA CEVAP VERMİYOR
657 sayılı kanunun her yerinden su almaya başladığını açıklayan Faruk Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Son 1,5 yılda sosyal güvenliğe ve çalışma hayatına yönelik vatandaşları rahatlatan düzenlemeler yaptık. Önümüzde önemli bir viraj kaldı. Her yerinden su almaya başlayan 657 sayılı kanun, günümüz Türkiye'sinin ihtiyaçlarına cevap vermiyor. Bu yasa artık yama kaldırmayacak kadar yıprandı. Her kurumun mevzuatında yavru 657'ciklerin başladığı bir süreçle karşı karşıyayız. Kamuda memur, sözleşmeli personel, geçici personel, işçi, geçici işçi gibi değişik ad ve statülerde personellerin istihdam edildiğini biliyoruz. Ücret unsurları bile sayılamayacak unsura ulaştı. Dağınık ve savruk bir mevzuat var. Devlet bütçesinin yaklaşık 3'de 1'inin personel giderine ayrılıyor. Böyle bir kaynağın verimli kullanılmasını sağlamak, vatandaşa kaliteli hizmet sunmak için gerekli mevzuat düzenlemesini yapacağız. Çalışanın emeğinin tam karşılığını veren, kamu hizmetinde verimliliği esas alan, Türkiye'nin dinamizmine ayak uyandıran sistemi hayata geçirmemiz lazım. Koltuğundan güç alan değil koltuğuna güç katan personeli hayata geçirmemiz lazım. Kendini yenileyen nitelikli insanları kamu hizmetine katmak istiyoruz. Çok personel iyi ve kaliteli hizmet anlamına gelmez. Niceliği değil, niteliği esas almalıyız. Türkiye'nin gelecek 50 yılına damga vuracak personel sistemini sosyal taraflarla diyalog çerçevesinde hayata geçireceğiz"
İş güvencesinin verimlilikle birlikte ele alınması gerektiğini belirten Faruk Çelik, "İş güvencesi tabi ki kamu çalışanları için önemli. Verimlilik içeriyorsa, iş güvencesinin anlamı vardır. Verimliliği göremiyorsanız buna karşı önlem alınmalıdır. İş güvenliğini verimlilikle birlikte ele alınmalı, masada tartışılmalıdır. Bu çalıştayda herkes kendi gerçeklerini söylüyor. Bizde söyleyeceğiz. Bu sistem yürümüyor. İhtiyaçlara cevap vermiyor. Sosyal diyalogu çok önemsiyoruz. Taraflar var bu işin içinde. Hükümeti taraf görmemek, hükümeti işin kanadı görmemek, milli iradeyi işin kanadı görmemek doğru olmaz. Bu süreçlerde maksimum uzlaşı düzeyi var. Bunu sağlamaya çalışıyoruz. Bunda da başarılıyız. Diyalog kapısını kapatmadık. Samimi olduk. Samimi olarak çalışmamızı sürdürüyoruz. Sosyal güvenlik reformunun getirilerini görmemizden gelebilir miyiz? Bu toplantıyı kimse başka bir yere çekmesin. Bu başlangıç seri olarak devam edecek. En güzeli ve en doğruyu elde etme adına bunu başlangıç olarak değerlendiriyorum" dedi.
Toplantıya verilen arada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Faruk Çelik, yerel yönetimlerdeki sözleşmeli personelin kadroya alınmasında sorun yaşanmadığını açıklayarak, "Sözleşmeli personel sayısı 164 bin. Pazartesi günü Bakanlar Kurulu'nda sözleşmeli personelin mevcut durumuyla ilgili ve tarihçesiyle ilgili bilgi sunacağız. Başbakanımızın verdiği talimat ki, yerel yönetimlerdeki sözleşmeli personelin kadroya alınması konusu zaten sorun teşkil etmiyor. O düzenleme olacak. Sözleşmeli çalışan konusunda bakanlar kuruluna detaylı bilgi vereceğiz. Süre sınırlaması düşünüyoruz. 4 Haziran 2011 itibariyle 21 bin civarında yerel yönetimlerde sözleşmeli personel var" dedi.
BAŞÖRTÜSÜNÜN İNSANLARIN İSTİKBALLERİNE ENGEL TEŞKİL EDECEK ŞEKLE DÖNÜŞTÜRMEK DOĞRU DEĞİL
Başı açık olmadığı için diploması işlevsiz hale gelen bir kişinin haksızlığı uğradığını söyleyen Faruk Çelik, şöyle konuştu:
"Türkiye demokratikleşme konusunda önemli adımlar atıyor. Milletle devlet her gün daha da barışık hale geliyor. Atılan adım ve düzenleme geçmiş yıllarda anlamsız tartışmaların ve çekişmelerin gereksiz yere yapıldığının ve zamanın heba edildiğin ortaya çıkartıyor. Bu dönem içinde önemli değişimler oldu. Bir gencimiz üniversiteyi bitiriyor. Ama başı açık olmadığı için bu diploması işlevsiz hale geliyorsa tabi ki bu ciddi bir haksızlığı da beraberinde getiriyor. Türkiye bu konuları tartıştı. Bu sorunların aşılması gerekiyor. Önümüzdeki 5-10 yıla baktığımızda bir hanım kızımızın üniversiteyi bitirmiş, diplomasını almış ve çok özellikli eleman haline gelmiş olmasından sonra halen mağduriyet yaşadığına 10 yıl sonra baktığımızda belki 'nelerle uğraşmışız' diye değerlendirmelerde karşılaşacağız. Bu mesele insan merkezli ele alınmalı temel hak çerçevesinde ve diyalogla ele alınmalıdır. Hoşgörü ortamında çözülmelidir. Ak Parti'nin genel bakışı bu. Üniversitelerde kızlarımızı okutamadık. Gittiler Amerika'ya, dünyanın dört bir yanında okudular. Bunlar bizim Ayşelerimizdi, Fatmalarımızdı. Bizim insanımızdı. Bunu getirip başörtülü, başı açık hale dönüştürmenin anlamı yok. Her ailede başı açık insanımız var. Biz dostça ve kardeşçe yaşarken bu insanımızın bu tercihlerini istikballerine engel teşkil edecek şekle dönüştürmek doğru değil. Bunları aşmamız lazım. Bu sorunun ortadan kalkacağını düşünüyorum. Bunu meydan okuma tartışma ortamına dönüştürülmesi doğru değil. Haklar çerçevesinde ele alınabilir" diye konuştu.
Son Dakika › Güncel › '657 Yama Kaldırmayacak Kadar Yıprandı' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?