Her yıl 31 Mart-6 Nisan tarihleri arasında çeşitli etkinliklerle ve bu yıl 50.sinin kutlandığı Kütüphane Haftası Diyarbakır'da start aldı.
Dicle Üniversitesi Kongre Merkezi'nde düzenlenen Kütüphane Haftası etkinliklerinin açılışına, Diyarbakır Valisi Mustafa Cahit Kıraç, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, İl Kültür Turizm Müdürü Tevfik Arıtürk, İl Halk Kütüphanesi Müdürü Ahmet Özbek ile Dicle Üniversitesi'nin çeşitli fakültelerindeki öğretim görevlileri ve Dicle Üniversitesi öğrencileri katıldı.
"İKRA, BİZE VERİLEN İLK EMİRDİR"
Haftanın açılış konuşmasını yapan Diyarbakır Valisi Mustafa Cahit Kıraç, okumanın önemine değinerek, "Kur'an-ı Kerim'le gelen ilk emir 'İkra' okudur. İnancımızın düsturu, emridir ve böyle bir günde buna değinmeden olmaz" diyerek konuşmasına başladı. Vali Kıraç'ın ilk sözleri salondan büyük alkış aldı.
Vali Kıraç, toplumun, bilgi birikimine ve düşünce aydınlığına ulaşmasında büyük önem taşıyan kütüphaneleri tanıtmak ve en iyi biçimde faydalanılmasını sağlamak amacıyla geçen yıl olduğu gibi bu sene de "hayat boyu kütüphane" temasıyla çeşitli etkinlikler içeren "Kütüphane Haftası"nın 50.sini kutladıklarını ifade etti.
"HALK KÜTÜPHANELERİ HALKIN ÜNİVERSİTELERİDİR"
Halk kütüphanelerinin, okuma ve araştırma alışkanlığını geliştiren, düşünce ve bilgi ürünlerinin insanlar arasında paylaşılmasını sağlayan, düşünce özgürlüğünün kaynağını oluşturan kuruluşlar olması sebebiyle halkın üniversiteleri olduğunu anlatan Vali Kıraç, "Her yaşta, dilde, eğitim derecesinde, politik ve dini görüşte, ücretsiz ve serbestçe yararlandığı, toplumun sosyal kalkınmasına yardımcı olan kültürel, eğitici, dinlendirici, eğlendirici etkinliklerin yapıldığı merkezlerdir" diye konuştu.
OPLUMLARIN BİRBİRLERİNE ÜSTÜNLÜK SAĞLAMADA FARKLI YÖNTEMLER GELİŞTİRDİ
Bir toplumun çağdaşlığının ölçüsünün, bireylerinin kitap okumasıyla doğru orantılı olduğunu iyi bildiklerini kaydeden Vali Kıraç sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
"Bu çerçevede tarihin her döneminde toplumlar arasında yaşanan rekabetin çeşitli biçimlerde gerçekleştiğini, özellikle geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısından itibaren, yani 1950'lerden itibaren de rekabet kavramının daha da gelişmesiyle toplumların birbirlerine üstünlük sağlamada farklı yöntemler geliştirdiğini görüyoruz. Dünya sahnesinde ben de varım, benim de sözüm dinlensin, ben süper güç olacağım diyerek etkin rol almak isteyen toplumlar, muhataplarının kültür yapılarını zaafiyete uğratmasının ötesinde bireylerinin okuma alışkanlığının geliştirilmesine önem verdiler, kitap basımını teşvik ettiler, kitap fuarları ile toplumlarını dinamik tuttular. Gelişmiş toplumlarda okuma alışkanlığının toplumun her katmanında karşımıza çıktığını net olarak görüyoruz. Akıllı toplumların bireyleri; durakta, piknikte, mutfakta kitap okumak için fırsat kolluyor, zaman yaratıyor ve mutlaka okuyor. Kitabı hayatları içerisinde su gibi, hava gibi vazgeçilmez kılıyor. Bu nedenle bizim toplumumuzun da kitapla buluşmasını sağlayacak yöntemleri tartışmalıyız. Okumanın önünü kesen, kitaba ulaşımı engelleyen nelerdir, onları tartışmak gerekiyor. Bana göre bugün ve özellikle haftanın öneminden de istifade ederek bunları konuşarak çözüm yolları bulmak en doğru davranış biçimi olacaktır.
AKILLI TOPLUMLAR ÜÇ HUSUSU ÖNEMLE TARTIŞIYOR
Günümüzde akıllı toplumlar üç hususu önemle tartışmaktadır: Birincisi, kitabın aile ve okulda çocuklarla nasıl buluşturulabileceğinin yol ve yöntemlerini sürekli sorgulamaktadırlar. İkincisi; görsel ve işitsel iletişim araçlarının dinlenme ve izleme sürelerinin mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğini tartışmaktadırlar. Üçüncüsü de kitaba erişim yol ve yöntemlerini sürekli olarak geliştirmeye çalışmaktalar. Bu çerçevede ülkemizin dört saat on yedi dakika süre televizyon izlemeyle dünyanın önde olan ülkelerden biri olduğunu maalesef burada söylemek zorundayım. Akşam ailenin tamamı televizyonun karşısına geçiyor, gözler kapanana ve yatana kadar kimse kimseyle konuşmuyor, hiç kimse bir kitap okumuyor, hiçbir olayı birbirleri ile paylaşmıyor. Bu acı toplumsal gerçeği acilen değiştirmek için üzerine akıl yormalı ve kütüphanelerimizi gündeme taşımalıyız.
"BU TABLO BU TOPRAKLARIN DAHA NİCE EDEBİYATÇI VE YAZAR YETİŞTİRECEĞİ KONUSUNDA BİZLERE UMUT VERMEKTEDİR"
İlimizde İl Halk Kütüphanesi kullanım verilerine baktığımızda; İl Halk Kütüphanemizden 2013 yılı içinde 389 bin kişinin yararlandığını, 25 bin üyeye ulaşıldığını ve bu üyelerin 142 bin kitap ödünç aldığını görüyoruz. 2013 yılında İstanbul İl Halk Kütüphanesinin 49 bin ödünç verme, 8 bin 695 üye, Konya İl Halk Kütüphanesinin ise 83 bin ödünç verme 6 bin 800 üyeden oluşan istatistikleriyle karşılaştırdığımızda Türkiye ortalamalarının üstünde olan bu tablo bu toprakların daha nice edebiyatçı ve yazar yetiştireceği konusunda bizlere umut vermektedir. Ayrıca il halk kütüphanemize bağlı olarak hizmet vermekte olan Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi ve Esma Ocak Çocuk Kütüphanesine olan yoğun ilgi de bu düşüncemizi perçinlemektedir.
KÜTÜPHANEDE ÇEŞİTLİLİK ARTTI
Halk Kütüphanemizde oluşturduğumuz film izleme kabinleri, müzik dinleme üniteleri, internet kullanımı, engelsiz kütüphane ve okul öncesi oyuncak kütüphanesiyle hizmet çeşitliliğini artırmış bulunmaktayız. Kütüphanemizde yıl içinde düzenli olarak çocuklar ve yetişkinler için yaratıcı drama, edebiyat atölyesi, bağlama, diksiyon kursları, yazarlarla söyleşiler, imza günleri, şiir dinletileri ve benzeri etkinlikleri gerçekleştirmekteyiz. Ülkemizde 7 örneği olan edebiyat müze kütüphanelerinden bir tanesi Diyarbakır'da Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi olarak kurulmuştur ve halkımıza hizmet vermektedir. Cahit Sıtkı Tarancı Kültür ve Sanat Merkezimiz içinde Esma Ocak Çocuk Kütüphanesi kurulmuştur ve çocuklarımıza hizmet vermektedir. Yenilenen gezici kütüphane aracımızla 18 köyümüze 15 günde bir düzenli olarak gidilerek ödünç kitap hizmeti verilmekteyiz.
YAZMA ESERLER KÜTÜPHANESİ
Yine ilimizin en önemli prestij çalışmalarından biri olacak olan ve Ulu Cami Mesudiye Medresesi içinde hizmet verecek olan yazma eserler kütüphanemizin onarım işleri bitmiştir. İnşallah önümüzdeki birkaç ay içerisinde açılışı yapılarak şehrimiz yazma eserleriyle tekrar buluşacaktır. 12. Yüzyılda bir milyon kırk bin ciltlik büyük bir kütüphanenin olduğu bilinen kadim bir şehre sahip olduğumuzun altını önemle çizmek istiyorum. Bu tarihsel olarak o kadar önemlidir ki Selahaddin-i Eyyubi Diyarbakır'ı kuşattığında kendisine bir elçi gönderildiği ve şu teklifte bulunulduğu söylenir:"Kentte bir kütüphanede yetmiş deve yükü kitap var. Sarayda da yetmiş yük altın, gümüş ve değerli eşya. Sultan hangisini yeğ tutarsa o kalacak". Eyyubi'nin yanıtı şu olur: "Altını, gümüşü her zaman bulurum. Ancak, bilgiyi bulmak güçtür. Kütüphaneye dokunmasınlar, başka ne varsa alıp götürsünler" demiştir. Bu topraklarda yetişen çok değerli edebiyatçı ve yazarlarımızı; Ali Emiri'yi, Süleyman Nazif'i, Ziya Gökalp'ı, Ahmed Arif'i, Cahit Sıtkı Tarancı'yı, Sezai Karakoç ve daha nicelerini minnetle anıyor ve hatırlıyoruz. Havasız, susuz, ekmeksiz kalalım ancak asla kitapsız kalmayalım"
GÖRAL TAM NOT ALDI
Vali Kıraç'ın konuşmalarının ardından kütüphanelerden en çok yararlanan kullanıcılara plaket takdim edildi. Plaket takdiminin ardından Diyarbakırlı yazar Kadri Göral sahne aldı. Sözleri ve şiirleriyle kimi zaman güldüren, kimi zaman düşündüren, kimi zaman da hüzünlendiren Göral izleyicilerden tam not aldı.
Son Dakika › Güncel › 12. Yüzyılda 1 Milyon 40 Bin Ciltlik Kütüphane - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?