AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay Şırnak'ta
ŞIRNAK - Çeşitli incelemelerde bulunmak üzere Şırnak'a gelen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay; "Bölünmeyi istemek fikrini ileri sürmekte yasak değil bu ülkede. İsteyen ben bölünmek istiyorum. Türklerle yaşamak istemiyorum diyebilir" dedi.
Bazı incelemelerde bulunmak üzere Şırnak'a gelen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay ve beraberindekiler Şırnak'ın Kumçatı Beldesi'nde vatandaşlarla bir araya geldi.
Yasin Aktay ve Beraberi'ndekiler Kayyum olarak Kumçatı Belde Belediyesine atanan Belediye Başkan Vekili Turan Bedirhanoğlu ile makamında bir süre görüştüler. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay ve beraberindekiler daha sonra Belediye konferans salonunda muhtarlar, sivil toplum kuruluşları ve Korucu başları ile bir araya geldi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, yolları bölen ülkeyi bütünleştiren başbakan Binali Yıldırım'ın selamını getirdiğini dile getirerek şöyle konuştu; "Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım'ın sizlere selamlarını getirdim. Binali Yıldırım siyaseti bize hizmet olarak öğreten ekolün en önemli temsilcisidir. Binali Yıldırım yolları bölen ama ülkeyi bütünleştiren, ülkenin sağını, solunu, kuzeyini ve güneyini bir birine duble yollarla, otoyollarla, altgeçitlerle ve tünellerle bir birine birleştiren Türk Hava Yollarını, Türk Halk yolları haline getiren başbakanımız aynı anlayışla görevine devam etmektedir. ve sizlere bol bol selam etmektedir. Dedi ki git söyle Şırnaklı kardeşlerime; Allah'ın izniyle onların çektikleri bütün sıkıntıların farkındayız ve günü birlik aldığım raporlarla onların dertleri ve sıkıntılarıyla hemhal olmaktayım. Onların sıkıntılarını gidermek için günü birlik her türlü çalışmayı yapmaktayız. Zaten sizde yapılan çalışmaları görüyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti asla bir karış toprağını terk etmedi ve etmeyecek. Şırnak'ı asla gözden çıkarmadık. Siirt'i asla gözden çıkarmadık. Kumçatı'yı asla gözden çıkarmadık. Cizre'yi asla gözden çıkarmadık ve çıkarmayız da. Bu ülke her karış toprağı ile bu milletin bu ülkenin topraklarıdır. Buralarda birilerin kapıldığı bir zehap vardı. Kapıldıkları bir düşünce vardı. Belki buralara bir fitne tohumu sokabilir miyiz. Buralara sokacağımız fitne ile buraların toprağını yaşanmaz hale getirebilir miyiz diye düşündüler. Hepimiz şahit olduk. Onların buralar için düşündükleri şey, bu bölgenin insanları için en ufak bir menfaat, bir yarar sağlayabilecek, huzur sağlayabilecek bir proje, bir gelecek değildi. Ne istediler bu bölge için. Dediler ki bizi asimile ediyorlar. Doğru asimile ediyorlardı. Bir hükümet bir devlet vardı ki hakikatten asimile ediyordu. Bir devlet vardı hakikatten zülüm ediyordu. Bir devlet anlayışı vardı hakikatten inkar ediyordu. Kürdü inkar ediyordu. Asimile etmeye çalışıyordu. Kürtçeyi yasaklıyordu. Kürdüm demeyi yasaklıyordu. Ama gelin o devletin, hükümetin yaptıklarına biraz daha bakalım. Sadece kürdü mü asimile ediyordu Allah aşkına. O devlet sadece kürdü asimile etmiyordu. Arapçayı da asimle ediyordu, yasaklıyordu. Her türlü başka kimliğin ifade edilmesini de yasaklamıyor muydu. O devlet Türklere de zülüm ediyordu. Türküm diyene de zülüm ediyordu. Türküm diyenin dilini de asimile ediyordu. Bu gün ile 50 yıl önce konuşulan Türkçe arasında dağlar kadar fark var al sana asimilasyon. Müslüman insanların dinini onlara unutturmak için akla karayı seçmediler mi. Buda asimilasyon değil miydi. Allah şükürler olsun biz o devlet anlayışını d-geride bıraktık. Biz dedik ki bizim milletimiz ne ise devletimiz de odur. Bizim farkımız bu oldu. 2002 yılından bu yana peyderpey bu milleti bu devletin başına getirdik. Kürdü, Türkü Çerkez'i Arap'ı bu ülkenin sahibidir. Bu devlet bu milletin hizmetkarıdır. Bu devlet bu milletin hakimi değil, hadimidir. ve böyle bir devlet anlayışını hakim kıldık. Kimse diyemez artık Kürtlere zülüm ediliyor. Artık vallahi de billahi de zülüm edilmiyor artık. Bu gün hiç kimseye zülüm edilmiyor artık. Sadece Kürtlere değil, Türklere de zülüm edilmiyor. Başörtüsü konusunda çekmediğimiz kalmadı. Biz her hangi bir zamanda aklımızın herhangi bir köşesinden bu züllüme başkaldırmak için silaha sarılmak geldi mi? Gelmedi. Silah bu ülkede hak arama mücadelesi olarak başvurulacak bir yol değildir. Biz bunu bildik. Bunu söyledik. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ona da zülüm yapılmadı mı? Oda yasaklanmadı mı? Hapsedilmedi mi? Partisi kapatılmadı mı? Ama herhangi bir gün insanlara çıkın savaşın, vurun, öldürün demedi. Bilakis dedi ki biz dik duracağız. Hakkımızı da arayacağız. Ne ile alacağız. Demokratik yollarla, barışçıl yollarla arayacağız. Bu gün ülkemizde dininden, dilinden, ırkından ve milliyetinden dolayı asla bir züllüme maruz kalmıyor. Kalmayacaktır. Biz bunun teminatıyız. Bizim siyaset anlayışımız belli. Biz diyoruz ki siyaset bu milletin hizmetkarı olmaktır. ve bunu kanıtladık. AK Parti kadroları gece gündüz bu millete hizmet götürmek için çalışıyor. Kumçatı'da 2 aydır kayyum atanmış. Ama daha şimdiden kanalizasyonu sorunu çözdük. Burada daha önce bir belediye var mıydı. Var olan belediye buradaki sorunları görüyor muydu. Devletimiz ona parayı gönderiyordu. Her yıl gereken parayı gönderiyordu. Niçin gönderiyordu, size hizmet getirsin diye gönderiyordu. Siz sağlıklı bir yaşam yaşayın diye gönderiyorduk. Ama ne yazık ki o paralar nereye gidiyordu. Hangi amaçlar için kullanıyordu. O belediye burada ne iş yapıyordu. Hepinizin malumu neler neler yapıyordu. Hiçbir şekilde merkezi hükümetten aldıkları paraları asla bu halka vermiyorlardı, birde utanmadan yerel yönetim diyorlardı, öz yönetim diyorlardı ya sen önce sana verilen paranın hakkını sen bir ver bakayım. Sana emanet edilmiş olan bu parayı bu halka hizmet için şöyle bir götür de bende inancam, sen öz yönetim yaptığında bu öz yönetimin bu insanlarınıza, bu bölgenin insanlarına gerçekten hizmet etmek olduğunu anlamış olacaktık. Ama emin olun hepimiz şahidiz, hepimiz şahit değil miyiz bunlar gerçekten belediyecilik mi yaptılar bu bölgenin üzerine derebeylik mi yaptılar, derebeylik yapmaya mı kalkıştılar. Bunlar derebeylik yapmaya kalkışınca elbette ki devletimizin buna izin vermesi mümkün değil, devletimiz bunlara asla tanımazdı, tanımadı. Gel gör ki bir süre ne yazık ki hepimizin malumu iyi niyetli davrandık, çünkü biz iyi niyetli insanlarız, çünkü biz insanımız yaşasın istiyoruz, çünkü biz insanımız ölmesin istiyoruz, ne batıda ne doğuda, ne Kürtlerde ne Türklerde ne Araplarda ne Çerkezlerde bu ülkenin vatandaşları ölmesin istiyoruz. Biz sadece bu ülkenin insanı değil bölgemizdeki Suriye'sinde, Irak'ında, Yemen'inde, Libya'sında insanımız ölmesin diyoruz ama hepimiz görüyoruz bu bölgemiz üzerinden nasıl oyunlar oynanıyor. Bakın İslam dünyasında 100 yıl önce zaten bizi paramparça etmişleri yetmedi onlara bugün yeniden bir parçalama, yeniden bu ülkenin insanlarını paramparça etmek, küçük parçalar halinde olan bu devletleri yeniden bölmek için bin bir türlü fırıldak çeviriyorlar" dedi.
TÜRKLERE YAPILAN BASKININ 10'DA 1'İNİ KÜRTLERE YAPMADIK
Avrupalı devletlerin Türkiye'ye karşı tutumunu eleştiren Aktay; "Onlar bu ülkenin hayrını istemediklerini net bir şekilde ortaya koymuşlardır. Yoksa onlara soruyoruz. Size ne Türkiye'deki mücadeleden, türkiyede bir referandum var. Biz sizin hangi işinize karıştık. Birde bize diyorlar ki ifade özgürlüğü Kürtlere baskı yapıyorsunuz. ya ben senin Türklere yaptığın baskının 10'da birini Kürtlere yapmamışım. Ben şimdiye kadar hiçbir kürdün mitingini engellememişim. Barışçıl bir şekilde yalnız. Ben burada Molotof atacağım, ben huzuru bozacağım ben burada hendek kazacağım diyen insanı tabii ki engelleyeceğim. O bir demokratik hak değil. Haydutluk bir demokratik hak değildir. Terör bir demokratik hak değildir. İnsanlara saldırmak bir demokratik hak değildir. Velev ki bölünmek istiyorsun buyur. İnsanları ikna etmeye çalış. Bölünmeyi istemekte bunun fikrini ileri sürmekte yasak değil bu ülkede. İsteyen ben bölünmek istiyorum. Türklerle yaşamak istemiyorum diyebilir. Öyle düşünebilir. Bu düşüncesini ifade ediyor zaten. Bununla ilgili yığınla yazılmış kitap, makale, yazı var bu yönde. Bunların hangisine karışıyoruz. Ama eğer eline taş alırsan, silah alırsan biz o taşı da silahı da alır ne yapacağımızı biliriz. Şuanda yaptığımızda o değerli kardeşlerim. Bizim eskiden olduğu gibi. Bin yıllık tarih içinde olduğu gibi. Türklerle Kürtler aynen bu şekilde kaynaşmıştır. ve daha da kaynaşacaktır. Hiç kimse bu milleti daha fazla bölemeyecektir. Suriye'deki oyunları da inşallah başlarına yıkılacaktır. Irak'taki, Yemen'deki, Libya'daki oyunları inşallah başlarına yıkılacaktır. Eninde sonunda bu milletin tekar bileşmesini engelleyemeyeceklerdir. Ne kadar iki yüzlü olduklarını sizlere göstereyim. Kendileri habire birlik olmaya çalışıyorlar. Avrupa birliği diyorlar adına, birlik oluyorlar. Aralarındaki sınırları kaldırmaya çalışıyorlar. Bir ve beraber yaşamaya çalışıyorlar çünkü biliyorlar ki güç birlikten doğar. İzzet birlikten doğar. Onlar bunu çok iyi biliyor bileşmeye çağırıyor. İttifaklar kurmaya çalışıyor. Ama İslam dünyası söz konusu olduğunda birine diyorlar ki sen Kürt değimlisin ne işin var bu Türklerle. Öbürüne sen Sünni değimlisin ne işin var bu Şiilerle. Şiiler zaten Hüseyin'e tapıyorlar, put perest gibi yaşıyorlar. Herkesin kafasına bir fitne sokuyorlar ve bizim birliğimizi bozmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ne yazık ki İslam dünyası sahipsiz. Ne yazık ki İslam dünyasına karşı bu fitnelerine cevap verebilecek, bu fitnelerine karşı tedbir alabilecek ciddi liderliğimiz o bölgelerde yok. Ama Türkiye'de elhamdulillah var. Türkiye'de alınabilecek en iyi tedbir, Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürt'lerle yada içindeki diğer unsurlarla barışması, onlarla bir ve beraber olması. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin aynı zamanda Kürtlerinde devleti olduğunu Kürtlere hissettirmesidir. ve şuanda hissettiriyoruz. Şuanda bütün Kürt kardeşlerim bilsinler ki Türkiye Cumhuriyeti Kürtlerinde Cumhuriyetidir. Türkiye üzerinde yaşayan insanlara hiçbir ayrım yapmadan herkesin onurlu bir şekilde yaşayabildiği bir cumhuriyettir, bir ülkedir. Bundan sonra bu durumu kimse bozamayacaktır. Bizim üzerimizde şuana kadar musallat olan despot bir anlayış, despot bir devlet anlayışı vardı. Onu da elmadulillah geride bıraktık. Bu bölge uzun bir süre burada yerel yönetimlerin, liyakatsiz, usulsüz eller tarafından yönetilmesi ile bölge insanımız hizmetten yoksun bırakılmış. Bölge insanımız devletten hak ettiği ilgiyi görmüyordu, göremiyordu" dedi.
REFERANDUM İÇİN EVET OYU İSTEDİ
16 Nisan'da yapılacak referandum ile ilgili olarak konuşan Başbakan Yardımcısı Yasin Aktay; "Allah'ın izni ile 16 Nisan'da yepyeni bir sayfa açılacaktır. Sizin de katkılarınız sayesinde 16 Nisan'da emperyalist ve onların işbirlikçilerinin Türkiye üzerinden yaptıkları, uyguladıkları planlara dur demek için ne diyeceğiz "EVET" diyeceğiz. Türkiye'yi daha iyi yerlere ulaştırmak için, daha iyi bir yönetime kavuşturmak için "EVET" diyeceğiz. Türkiye Allah'ın izni ile 16 Nisan'da yepyeni bir imtihanın karşısında olacak. Türkiye'de iki başlılığa son vermek için diyoruz ki "EVET." Türkiye inşallah koalisyonlara dur diyecek, istikrarsızlığa dur diyecek, bu istikrarsızlıklar yüzünden, her seçimde koalisyon olma ihtimali yüzünden, bir takım açgözlü kayıt dışı iktidar sahiplerinin Türkiye'yi acaba nereden müdahale edebilirim, Türkiye'ye nüfuz edebilirim, Türkiye'nin neresini koparabilirim diyerek kendi kayıt dışı iktidarlarını sürdürebilmesine dur diyoruz. Bütün bunlara dur demek için diyoruz ki "evet"" dedi.
MY
Son Dakika › Genel › AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay Şırnak'ta - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?