Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) 43. Genel Kurul Toplantısı Four Seasons Hotel'de gerçekleştirildi. TÜSİAD'ın yeni Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz oldu.
BARIŞI VE ÇÖZÜMÜ HAK EDİYORUZ
Seçim öncesi son kez TÜSİAD Başkanı olarak konuşan Ümit Boyner, "TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla son kez karşınızda olmaktan dolayı hem mutlu ve heyecanlıyım, hem görevimi tamamlamış olmanın hafifliğini yaşıyorum, hem ister istemez bir nebze hüzünlüyüm" sözleriyle başladı. Kürt sorunundaki çözüm süreciyle sözlerine devam eden Boyner, "Kürt meselesinde esen barış rüzgarları, içimde Paris'te işlenen cinayetlerin söndüremeyeceği bir umut ışığının yanmasına yol açıyor. Milletçe 30 yıllık kabusumuzun biteceğine dair emarelerin artmasına seviniyorum. Toplumsal dokumuzu giderek daha derinden kemiren bir sorunun çözümünde sona yaklaştığımız duygusu içimi ısıtıyor. Yöntemlerle ilgili farklı düşünenler olabilir. Çözüme ulaşmakta farklı nedenler benimsemiş olabiliriz. Ama toplumun neredeyse tüm kesimleri 'Artık çözüm' diyor, 'Artık silahlarla değil, birbirimizle konuşalım' diyor. Hepimiz, ne olursak olalım, kendimize hangi kimliği uygun görmüş olursak olalım, bu toprakların insanıyız. Bizler ve çocuklarımız barışı ve çözümü hak ediyoruz. Terörün sona erdirilmesi kadar Kürt sorununun çözümüne de odaklanacağımıza dair ümitler besliyorum. Tüm bu duygular ayrılık duygusunu ve ona bağlı hüznümü dengeliyor" dedi.
YENİ BİR ANAYASA GEREKLİLİĞİNİ HEP GÜNDEMDE TUTTUK
Boyner, Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptığı üç yıl boyunca Türkiye'nin ve dünyanın çeşitli yerlerinde önemli toplantılara katıldığını anlatarak, şunları söyledi: "Yurt içinde ülkenin dinamizminin, dünyaya açılmasının yarattığı canlılığı ve ışık hızıyla yaşanan dönüşümü gördüm. Türkiye'nin her köşesinde iş dünyasının enerjisini, yaratıcılığını, daha iyi bir gelecek kurma çabalarını izledim. Öğrencilerin özlemlerini, daha iyi bir eğitim, daha yetkin bir üniversite taleplerini paylaştım. Onlarla konuşurken aydınlanan iç dünyam, artan eğitimde sansür eğilimleri, üniversitelerin bir türlü akademik özerkliğine kavuşamaması, gittikçe artan tutuklu öğrenci sayısı gibi gelişmeler nedeniyle ara ara karardı. Kadınların, ülkeyi kasıp kavuran kendilerine yönelik şiddet dalgasına rağmen hayata nasıl asıldıklarını, kendileri ve çocukları için daha iyi bir geleceğin mücadelesini nasıl verdiklerini hayranlıkla gözlemledim. Genciyle yaşlısıyla Türkiye'nin dört bucağındaki vatandaşların sevgisini tattım, onlardan güç ve ilham aldım. Her zaman olduğu gibi Türkiye'yi dünyada önde gelen bir ülke yapma davasını savunduk. Daha zengin, daha özgür, daha adil, daha demokratik, daha şeffaf bir Türkiye için yapılması gerekenleri kamuoyuyla paylaştık. Yeni bir anayasa gerekliliğini hep gündemde tuttuk. Hukukun üstünlüğüne her koşulda, her davada, her fırsatta sahip çıktık. Adı, konumu, kimliği, geçmişi, kendisine isnat edilen suç ne olursa olsun her vatandaşın, vatandaş sıfatıyla adil yargılanma hakkına sahip olduğunu savunduk. Bugün 2010 referandumunda anayasa değişikliğinde kuvvetler ayrılığı ile ilgili düzenlemelerin yetersiz, hatta isabetsiz olduğunda ısrarcı olduğumuzda bizi eleştirenlerle aynı noktaya geldiğimizi görüyoruz. Hepimize kıvanç veren ekonomiyle ilgili göstergelerin, ülkeyi saran dinamizmin ve ileriye yönelik ümit ve hırsın üzerine maalesef işçi ölümlerinin gölgesi çok sık düştü. Toplum olarak insana, bireye verdiğimiz ya da vermediğimiz değerin aynası oldu bu rakamlar. Günde ortalama üç işçinin 'kaza' adı verilen ama çoklukla, Kozlu- Zonguldak'taki son maden faciasının gösterdiği gibi, neredeyse taammüden ölüme gönderildikleri için hayatını kaybetmesinin acısını ve utancını yüreğimizde duyduk. Hep dile getirdiğimiz birey haklarına, hukukun üstünlüğüne saygı, yöneticilerin hesap vermelerinin esas alınması gibi ilkelerin soyut sayıklamalar olmadığının, bu tür yürek
dağlayıcı faciaların engellenmesi için ne kadar somut ve gerekli olduklarının altını çizmeye devam edeceğiz."
HER YERDE DOĞRU BİLDİKLERİMİ VE İNANDIKLARIMI SÖYLEMEYİ SÜRDÜRDÜM
Kurum olarak saldırılara da uğradıklarını ifade eden Boyner, "Muarızlarımız tarihi çarpıtmaktan kaçınmadılar. Defalarca düzelttiğimiz olgularda bile yanlışı sürdürmeyi içlerine sindirebildiler. Dernek olarak, savunduğumuz ilkeler çerçevesinde veremeyeceğimiz bir hesabımızın bulunmamasının rahatlığıyla hareket ettik. Ben bazen yakışıksız sataşmalara maruz kaldım. Kadın olmamı bir zaaf gibi görenlerin haksız ve seviyesiz saldırganlıklarından yılmadım. Her yerde doğru bildiklerimi ve inandıklarımı söylemeyi sürdürdüm. Biz vatandaşlar olarak söz söylemek için izin almamız gerektiğini düşünmedik. Ülkenin meselelerinin bizim üzerimize vazife olduğuna inanarak hareket ettik. Zaten eski başkanlarımızdan birinin bir vesileyle söylediği gibi, 'TÜSİAD kanarya sevenler derneği' de
değildi. Zaman veya zemine göre söylem ve tavır değiştirmeyi düşünmedik ve böyle bir şey hiç yapmadık. Abartmadan kayda geçirmeliyim ki, Türkiye'yi düşünmek ve anlamak açısından her bakımdan bir referans noktası olduğumuz da geçtiğimiz üç yılda iyice ortaya çıktı. Öncelikle üyelerimizin temsil etiği ekonomik gücün ağırlığı ve önemini herkes gayet iyi kavradı. Ekonomik konularda dar çıkarların peşinde koşmayıp, ortak ekonomik, sosyal ve siyasi çıkarların avukatlığını ve bekçiliğini yaptığımız daha iyi anlaşıldı. Eğilip bükülmememiz, her koşulda özgür düşünceyi ve duruşu savunmamız biat ve itaat kültürüne değil tartışma ve fikir çoğulculuğuna inanmamızın semeresini gördük. Türkiye'nin nasıl bir geleceğe sahip olacağını kurgularken, itaat kültürü ile özgür düşünce ve özgür ifade kültürü arasındaki mücadelede hangisinin ağır basacağının asıl belirleyici olacağına ben yürekten inanıyorum" dedi.
TÜRKİYE AÇISINDAN MESELE DEMOKRASİ AÇIĞININ KAPATILMASIDIR
Boyner, tarihin kritik bir dönüm noktasında olunduğuna dikkat çekerek, "Cumhuriyeti yeniden inşa ediyoruz. Bu inşa çabasının bizi daha demokratik, gerçek anlamıyla laik, hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını sağlamış bir düzene götürmesini istiyoruz. Bunu sağlamanın yegane yolu da renkli ve çoğulcu bir tartışma ortamının sürdürülmesinden geçiyor. Göreve gelirken kullanmış olduğum bir deyime dönecek olursam Türkiye açısından mesele demokrasi açığının kapatılmasıdır. Bu açığın kapatılması refahımız, huzurumuz ve istikbalimiz açısından cari açığın kapatılmasından daha az önemli değildir. TÜSİAD Yönetim Kurulu'na Başkanlık yaptığım bu üç yılın sonunda pek çok bakımdan gidişatı sağlıklı, doğru yerde duran bir Türkiye'de yaşadığımıza inanıyorum. Ancak ne yalan söyleyeyim kendi ayağına dolanacak, kibirin bubi tuzaklı yollarına sürüklenecek bir Türkiye ihtimalinden de kaygı duyuyorum" diye konuştu. Türkiye'nin bugünkü başarılarının son 10 yılın iyi yönetiminin, istikrarının ve toplumsal enerjiyi dizginlerinden boşaltma başarısının bir sonucu olduğunu ifade eden Boyner, "Yine de vurgulamak isterim ki, Türkiye ve onu yönetenler mevcut konumlarını aynı zamanda 3. Selim'e kadar giden bir reform arayışının, Tanzimat ve Islahat fermanlarının, Meşrutiyet dönemlerinin ve Cumhuriyet'in yarattığı, tanımladığı bir çerçeveye borçlular" dedi.
HALA DÜNYA KLASİĞİ KİTAPLARIN, SAKINCALI OLUP OLMADIĞINI TARTIŞIYORUZ
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Erkut Yücaoğlu da, Türkiye'de son günlerde yaşanan en önemli gelişmenin Kürt sorunun çözümü için başlayan süreç olduğunu vurgulayarak, "Bunun çok etaplı bir süreç olacağını düşünüyoruz. Ama çözüm için netleşmesi gereken bir yol haritası bekliyoruz. Terörün bitmesi, demokratik hakların ve uygulamaların yerleşmesine, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal geleceğine büyük katkılar sağlayacaktır" dedi.
Türkiye'de demokrasi standartlarının yükselmesi için yeni Anayasa çalışmalarının kapsamlı ve hızlı bir şekilde yürütülmesi gerektiğine işaret eden Yücaoğlu, "Vatandaşlıktan kültürel haklara, ifade özgürlüğüne kadar Avrupa standartlarını esas alan bir yaklaşımın en sağlıklı zemin olduğunu düşünüyoruz. Ülkemizin dünyanın gelişmiş ülkeleri arasında yerini alması için de insan hakları üzerine kurulmuş bir demokrasi, kuvvetler ayrılığı ilkelerini uygulayan bir demokrasi beklentilerimiz içerisindedir" diye konuştu. Yücaoğlu, son dönemde okuduğu bir kitaptan da söz ederek, "Türkiye'de biz hala dünya klasiği olan bazı kitapların, sakıncalı olup olmadığını tartışıyoruz. Halbuki doğu ve batı medeniyetlerinin yarattığı referans kitaplarını bir şekilde çocuklarımıza okutmalıyız. Onlara bu değerleri özümsemesinin yolunu açmalıyız" dedi.
TÜSİAD YENİ YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUHARREM YILMAZ
Açılış konuşmalarının ardından "2012 Yönetim Kurulu Çalışma Raporu ile 2012 yılı Bilanço ve Gelir-Gider tablolarının okunmasıyla devam edilen toplantıda, sırasıyla 2013 yılı bütçe tasarısı ve programının görüşülmesi ve onaya sunulması, Denetleme Kurulu Raporu'nun okunması, Yönetim Kurulu ve Denetçilerin ibra edilmesinden sonra ise Yüksek İstişare Konseyi Başkanlık Divanı, Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulu ve Haysiyet Divanı asil ve yedek üyelerinin seçimine geçildi. Seçim sonucunda TÜSİAD'ın yeni Yönetim Kurulu Başkanı'nın Muharrem Yılmaz olduğu açıklandı.
TT - İstanbul/ Merkez
Son Dakika › Ekonomi › Tüsiad'ın Yeni Başkanı Muharrem Yılmaz - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?