GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ :
Rekabet Kurumu Başkanı Torlak'ın açıklaması Rekabet Kurumu Başkanı Torlak Finans Masasına konuk oldu: (1)
"(Trafik sigortası) 2013 yılında aynı konuyla ilgili aynı sektörde tamamlanmış ön araştırma raporu var. Bu raporda rekabet ihlalinin olmadığı, soruşturma açılmasının gerek görülmediği sonucuna ulaşılmış. İlk verilere bakıldığında 2013 yılındaki durumla üç aşağı beş yukarı karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor"
" Türk Telekom'un kendi grup içi marka birleşmesi, bir birleşme ve devralma olayı değildir. Dolayısıyla bizim önümüze gelmesi gereken iş ve işlem değildir. Rekabetçilik açısından rekabeti etkileyebilir ama rekabet hukuku bakımından bir ihlal konusu asla yok"
"Bugün yaşanan duruma bakıldığında ekmek piyasalarında, zorunlu trafik sigortaları pazarından çok daha baskın, ağır, yoğun yapısal sektörel problem var"
Rekabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ömer Torlak, trafik sigortasındaki yüksek artışa ilişkin yaptıkları ön araştırmaya yönelik, "2013 yılında aynı konuyla ilgili aynı sektörde tamamlanmış ön araştırma raporu var. Bu raporda rekabet ihlalinin olmadığı, soruşturma açılmasının gerek görülmediği sonucuna ulaşılmış. İlk verilere bakıldığında 2013 yılındaki durumla üç aşağı beş yukarı karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor" dedi.
Anadolu Ajansı'nın (AA) 100. Yıl Vizyonu çerçevesinde geliştirdiği AA Finans Haberleri Terminali'nden canlı yayınlanan Finans Masası'nın konuğu Torlak, gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.
Geçen yıl verilen cezaların boyutu ve sektörlere göre dağılımına ilişkin soru üzerine Torlak, Rekabet Kurumu olarak dertlerinin ceza vermek olmadığını belirterek, piyasa ekonomisinin rekabetçi bir ortamda sürmesinin ceza, idari para cezalarının caydırıcı bir unsur olduğunu, ancak önleyiciliğinin bulunmadığının farkında olduklarını kaydetti.
Torlak, kanunun kendilerine verdiği görev ve yetkiler çerçevesinde ortaya bir rekabet ihlali tespiti çıktığında bunu uyguladıklarını ifade ederek, "2015 yılında esastan verilen para cezası bulunmamaktadır. Yanlış, yanıltıcı bilgi/belge verme fiili kapsamında 33 bin 530 lira olarak gerçekleşmiş. Bunlar, ilaç, sağlık ve tıbbi malzeme sektöründe olmuş. Yargı kararı sonrası yeniden değerlendirilen dosyalar kapsamında da 18 milyon 517 bin liralık idari para cezası verilmiştir. Bugüne kadar Rekabet Kurumunun kararları doğrultusunda uygulanan para cezaları 2,5 milyar liraya ulaşmış. Gıda, tarım, ormancılık, balıkçılık, hayvancılık, demir çelik ve diğer metaller, ilaç, sağlık ve tıbbi malzeme 2015 yılındaki para cezası uygulanan temel sektörler oldu" diye konuştu.
Trafik sigortalarındaki yüksek artışların ardından Rekabet Kurumunun başlattığı ön araştırma sürecinin ne durumda olduğuna yönelik soruya Torlak, şöyle yanıt verdi:
"2013 yılında aynı konuyla ilgili aynı sektörde tamamlanmış ön araştırma raporu var. Bu raporda rekabet ihlalinin olmadığı, soruşturma açılmasının gerek görülmediği sonucuna ulaşılmış. Bugün karşımıza çıkan probleme bakıldığında ön araştırması tamamlanmak üzere olan süreç söz konusu. Ön araştırma raporları kurulun önüne gelecek, kurul kararına göre soruşturma açılıp açılmayacağına bakılacak. İlk verilere bakıldığında 2013 yılındaki durumla üç aşağı beş yukarı karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor. İlk göstergeler 2013'te ön araştırma sonucuna benzer bir sonucu gösteriyor. Geçtiğimiz hafta içinde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in açıklamaları gündeme düştü. Bu konuda da aslında yapısal problem olduğunu görüyoruz, bununla ilgili düzenleme gerekiyor. Sektör aktörlerine bakıldığında 'idari yargıdan dönen davalarda öngöremediğimiz maliyetimiz var' diyorlar ve kendilerinin ifade ettiği ilave maliyet rakamı bulunuyor. Bu rakam ne kadar doğru ben bilemem ama onların gerekçesi de budur. Yapısal düzenleme sorunu var, ilgili düzenleyici tarafından gerçekleştiğinde problem çözülecek diye düşünüyorum. "
"Ekmek piyasalarında yapısal problemler var"
Et, ekmek, buğday ve zeytinyağ fiyatlarına ilişkin tartışmalara ilişkin çalışmalarının olup olmadığına ilişkin soru üzerine Torlak, bu konunun toplumun büyük bir kesimi ilgilendirdiğini vurgulayarak, Rekabet Kurumunun sadece sahaya çıkmasının fiyatların düşmesine pozitif katkısı olduğunu gördüklerini söyledi.
Torlak, konjonktürel ve mevsimlik dalgalanmaların ciddi öneminin bulunduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
"Mesela zeyinyağında yaşanılan şey zeytin üretimindeki rekoltenin çok düşük olmasıdır. Rekoltenin çok düşük olması nedeniyle zeytin fiyatları yüzde 130, zeytinyağı fiyatlarında ise yüzde 250 artış var. Böyle bir durumda kurum olarak yapılacak bir şey yok. Rekabet Kurumunun 19 yıllık tarihinde özellikle ekmek konusunda incelemeler, soruşturmalar yapmış. Bir kısmında rekabetçi problemler tespit edilmiş. Bugün yaşanan duruma bakıldığında ekmek piyasalarında, zorunlu trafik sigortaları pazarından çok daha baskın, ağır, yoğun yapısal sektörel problem var. Bu problemin başında ölçek problemi geliyor. Belki 10 sene öncesine kadar ortalama 3-4 bin ekmek üretimi kapasitesi varken, bu üretim kapasite miktarı 1000-1500'e düştüğünü görüyoruz. Ölçek küçülmesi sabit maliyetlerin, ekmeğin maliyetini artırıyor. İkincisi Fırıncılar Odası, belediye gibi esnaf birliklerinin belirlediği fiyat tarifesi var. Biz bunun tavsiye edilen fiyat olarak belirtilmesini söylüyoruz. Maliyeti düşük olan belki ekmeği daha ucuza üretebilir. Bu sefer de şöyle bir yapısal problem çıkıyor; halkın sağlığını olumsuz şekilde etkileyecek ürün üretip üretilmediğinin denetiminin net yapılması lazım. Gramaj eksikliğine de dikkat edilmesi gerekiyor. Buğdayda da yetersizlikler söz konusu olabiliyor. Ekmek konusu temel yapısal problemleri barındıran bir sektör."
İdari yargının aldığı bazı kararların ellerini kollarını bağladığını ifade eden Torlak, esnaf odalarının belirlediği fiyatın altında ekmek satılamayacağına yönelik kararların bulunduğunu ve emsal teşkil etmeye başladığını, ekmek piyasasında problemin temel çözümünün yapısal sorunların minimize edilmesine bağlı olduğunu kaydetti.
Torlak, et konusunda da yeterli hayvan besleme ve işlenip satılabilir ürüne dönüşmesinde problem bulunduğunu aktararak, tarım ve hayvancılıkta ölçek probleminin olduğunu ve maliyetleri artırdığını bildirdi.
Toprak toplulaştırılmasına başlandığına, hedefin yüzde 15'inin gerçekleştirildiğine işaret eden Torlak, "Küçük ve büyükbaş besiciliğinin daha doğru teşvikler gündemdedir diye düşünüyorum. Gıda piyasasının geneli olarak gözetim ve denetim faaliyetlerimizi gerçekleştiriyoruz. Kırmızı et sektörüyle paylaştığımız bir rapor var. Buna rağmen doğrudan rekabet ihlali düşündüğümüz durum söz konusu olduğunda inceleme yapabiliriz, müracaatları değerlendirebiliriz" dedi.
GSM sektöründeki rekabet
Devam eden soruşturmalara ilişkin soru üzerine Torlak, bugün itibarıyla 11 sektörde toplam 19 soruşturmanın devam ettiğini belirterek, "Bunların 4'er tanesi Bilgi ve İletişim Teknolojileri ile İlaç, Sağlık ve Tıbbi Malzeme sektörlerine yöneliktir. Turizm ve Konaklama ile Yiyecek ve İçecek Hizmetleri sektörlerine yönelik ise ikişer soruşturma devam etmektedir. Bunların yanı sıra Cam ve Cam Ürünleri, Ulaştırma, Taşıt ve Hizmetleri, Petrol ve Petrokimya, Mücevherat, Kimyasal Ürünler, Makine ve Teçhizat sektörlerinde de soruşturmalarımız sürüyor" diye konuştu.
4,5G için fiber altyapı rekabetine ilişkin soruya Torlak, "Türk Telekom ile ilgili fiber altyapısına sahip olmak, üstün gücünü kötüye kullanmaktan açılmış bir takım ön araştırma ve soruşturmalar var. Bunların yargıya intikal eden kısımları var. Devam eden süreçle ilgili bir şey ifade etmem mümkün değil. Bu sektördeki teşebbüslerden biri olarak Türk Telekom'un kendi grup içi marka birleşmesi, bir birleşme ve devralma olayı değildir. Dolayısıyla bizim önümüze gelmesi gereken iş ve işlem değildir. Rekabetçilik açısından rekabeti etkileyebilir ama rekabet hukuku bakımından bir ihlal konusu asla yok" cevabını verdi.
Rekabet Kurumu Başkanı Torlak Finans Masasına konuk oldu: (2)
"(AVM) Ne tür açılımlar olabilir? Dünyada bir çok ülkede olduğu gibi örneğin, pazar günleri AVM'lerin açık olmaması, en azından hafta içi AVM'lerin daha erken saatlerde kapatılması veya alışveriş merkezlerinin mümkün olduğu kadar yerleşim merkezlerinin biraz daha uzağına yapılması... Türkiye bu anlamda, bu tür düzenlemeleri yapabilmek için biraz treni kaçırdı"
"Türkiye'de indirimli mağazacılık (outlet) konusu zaman zaman teşebbüsler ve mağaza yönetimleri tarafından yanlış kullanılıyor. Bakıyorsunuz AVM'nin ismi outlet, ama normal mağaza ya da AVM'den fiyat bakımından hiçbir farkı yok"
"2015 yılı içinde 8 tane özelleştirme işlemi değerlendirmeye alındı. Büyüklüğü ifade etmesi bakımından söylüyorum, özelleştirmeler dışındakilerin rakamı, bize bildirilen ve bizim işlem gerçekleştirdiğimiz, karara bağladığımız işlemin bedeli yaklaşık 8,6 milyar lira"
Rekabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ömer Torlak, küçük esnafın Alışveriş Merkezlerinden (AVM) duyduğu rahatsızlığa yönelik yapılabilecek çalışmalara ilişkin, "Ne tür açılımlar olabilir? Dünyada bir çok ülkede olduğu gibi örneğin, pazar günleri AVM'lerin açık olmaması, en azından hafta içi AVM'lerin daha erken saatlerde kapatılması veya alışveriş merkezlerinin mümkün olduğu kadar yerleşim merkezlerinin biraz daha uzağına yapılması. Türkiye bu anlamda, bu tür düzenlemeleri yapabilmek için biraz treni kaçırdı" dedi.
Anadolu Ajansı'nın (AA) 100. Yıl Vizyonu çerçevesinde geliştirdiği AA Finans Haberleri Terminali'nden canlı yayınlanan Finans Masası'nın konuğu Torlak, kurumun 19 yıldır faaliyette olduğunu belirterek, 1994'te Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un çıktığını, 1997'nin kasım ayında da kurumun faaliyete başladığını söyledi.
Kurumun piyasada rekabeti engelleyici teşebbüs davranışlarının önüne geçmek ve bunları gözetmek amacıyla hayata geçirildiğini kaydeden Torlak, temel görevlerinin piyasa ekonomisinin işlerliğini sağlamak olduğunu ifade etti.
Torlak, toplumun refah düzeyine katkı sağlamak istediklerini, Rekabet Kurumu olarak teşebbüslerin rekabeti bozucu ve kısıtlayıcı davranışlarını engellemek için kurulduklarını dile getirdi.
Serbest piyasa ekonomisinin tesis edilmesi ve sürdürülmesi anlamında 3 temel görevleri bulunduğunu anlatan Torlak, bu görevleri "rekabeti sınırlayıcı anlaşma, hakim durumun kötüye kullanılması ile birleşme veya devralmalar hususları" şeklinde sıraladı.
Torlak, toplumda rekabet kültürünün yerleşmesi ve gelişmesine katkı sağlama çabası içinde olduklarını vurgulayarak, geçmişten bugüne bu amaçla yaptıkları çalışmalardan bahsetti.
Gerçek anlamda rekabetçi bir yaklaşım sergileyebilmek için kendisine yapılması istenmeyen eylemin başkasına da yapılmaması gerektiğine işaret eden Torlak, "Bizim derdimiz, bakış açımız, perspektifimiz rekabetçiliğin önündeki her türlü engeli kaldırmak ve rekabetçi bir bakış açısının yerleşmesine rekabet savunuculuğu görevimiz bağlamında elimizden geldiği kadar katkı sağlamaya çalışmak" dedi.
Türkiye'de rekabet ihlalinin en çok hangi alanlarda yapıldığına ilişkin bir soru üzerine, "Genel itibariyle birleşmeleri ve devralmaları bir bildirim konusu olarak düşündüğümüzde bu alanı diğer ikisinden ayırarak konuşmak belki uygun olur. Her ikisinin de birbirine çok yakın olduğunu söyleyebiliriz. Yani gerek rekabeti bozucu, ihlal edici davranışlar, gerekse hakim durum ve hakim durumun kötüye kullanılması. Birleşme, devralma ve ortak girişimler biraz daha mekanik bir alan olduğu için onu dışarıda tutmak gerekir" yanıtını verdi.
"Son yıllarda Türkiye'de sinemacılık sektöründe AVM doğru bir kayış var"
Ömer Torlak, Rekabet Kurumu'nun düzenlediği sektör raporları hakkında bilgi vererek, bugüne kadar banka-sigorta, akaryakıt, süt, kırmızı et, ilaç, kredi kartları ve tüketici elektroniği gibi alanların da dahil olduğu 20 sektör raporu yayımladıklarını dile getirdi.
Çimento ve sinema sektörlerine ilişkin hazırlanan raporların ise eli kulağında olduğunu aktaran Torlak, "Sinema sektör raporumuz tamamlandı, kurul görüşüne sunuldu. Kurul kararından sonra kamuoyuyla ilk fırsatta paylaşacağız. Çimento sektör raporu ise taslak olarak hazır, görüşler tamamlanmak üzere. Onu da en geç bir iki ay içinde kamuoyuyla paylaşmayı düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.
Torlak, sinemacılık sektörü raporundan detaylar paylaşarak, şunları kaydetti:
"Son yıllarda Türkiye'de sinemacılık sektöründe AVM'lere doğru bir kayış var. Küçük salonların, çoklu sinemacılık işletmeciliğin ve dijital gösterimin arttığını görüyoruz. Türkiye'de bu dijitalleşme oranının AVM sinemacılığında yüzde 90'lara yaklaştığını görüyoruz. AVM dışındaki sinemalarda bu oran henüz yüzde 50'nin altında, yüzde 30-35'ler civarında. 'Hakim durum ve hakim durumun kötüye kullanılması söz konusu olabilir mi?' konusu gündemde. Rapor bize bununla ilgili bir takım şeyler söylüyor. Bundan sonrasına ilişkin bizim için yol gösterici özellikleri var. İnşallah kısa bir zamanda bu sinema sektörü raporumuzu kamuoyuyla paylaşacağız."
Torlak, Perakende Ticaretin Düzenlenmesine İlişkin Kanun ile Alışveriş Merkezleri (AVM) Yasası'na yönelik de değerlendirmelerde bulunarak, bu konunun kamuoyunun bütününü ilgilendirdiğini kaydetti.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında söz konusu kanunların çıktığına işaret eden Torlak, "Bizim buradaki temel duruşumuz şu; rekabetçiliği artırmak, rekabetçiliğin engellenmemesi. Bizim derdimiz bu ve bugüne kadar da bu yönde görüşlerimizi bildirdik. Gerek perakendecilikle ilgili kanun, gerekse de ikincil mevzuat olarak yayınlanan yönetmeliğe baktığınızda gerçekten de rekabetçiliği artıran, rekabet ihlallerini azaltan önlemlerin yer aldığını görüyoruz" diye konuştu.
Torlak, Türkiye'de indirimli mağazacılık (outlet) konusunun zaman zaman teşebbüsler ve mağaza yönetimleri tarafından yanlış kullanıldığını belirterek, şöyle devam etti:
"Bakıyorsunuz AVM'nin ismi outlet, ama normal mağaza ya da AVM'den fiyat bakımından hiçbir farkı yok. Bizim de desteklediğimiz ve önemli ölçüde görüşlerimizi içeren bu düzenleme şunu getiriyor; bir AVM'nin outlet statüsünde sayılabilmesi için içindeki mağazaların en az yüzde 70'inin gerçek anlamda outlet mağazası olması gerekiyor. O outlet mağazasının da outlet mağazası olabilmesi için de satılan malların yüzde 70'inin gerçekten indirimli ürün olması gerekiyor. Bu şartlar sağlanmadığı takdirde artık outlet ismi kullanılamayacak. İkinci düzenleme de özellikle tüketicide indirim algısını istismar eden konulara geliyor. Bu konuda da indirimin belli bir süre sürdürülmesi gerektiği ve sürekli bir indirimin tüketicide çok farklı algılar oluşturması sebebiyle yanıltıcı alışveriş kararlarına yol açacağı düşüncesiyle bu tür düzenlemeler yapılıyor. Bu düzenlemelerin yararlı olacağını zaten belirtmiştik. Belli kapsamda bunların tüketiciye, topluma çok ciddi faydalar sağlayacağını düşünüyorum."
Torlak, Rekabet Kurumu'nun, bireysel, teşebbüs ya da teşebbüslerin birliği bazında her türlü müracata açık olduğunu vurgulayarak, "Ancak her müracata açık olmamız, yapılan her başvurunun mutlaka kişinin kendi beklentilerine göre değerlendirileceği anlamına da gelmiyor" dedi.
Bazen yapılan müracatların görev alanlarına girmediğini anlatan Torlak, böyle durumlarda başvuru sahiplerini mümkün olduğunca ilgili makamlara yönlendirdiklerini söyledi.
"AVM'ler konusunda Türkiye biraz treni kaçırdı "
Torlak, kurulun 2013 yılında sonuçlanan, 12 banka hakkında alınan karara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kurum tarihinde sektörün en büyük yaptırım olarak belirttiği 1,1 milyar liralık cezanın, 2013'te uygulanmasının ardından bütün bankaların idare mahkemesine gittiğini anımsatan Torlak, mahkemenin de bankaları haksız bulduğunu ve onadığını, şu an Danıştay'da temyiz aşamasında olduğunu, bütün bankaların temyize gittiğini söyledi.
Torlak, küçük esnafın AVM'lerden duyduğu rahatsızlığın hatırlatılması ve bu yönde bir çalışmanın yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine şunları anlattı:
"Bütün derdimiz rekabetçi ortamın oluşmasına katkı sağlamak. Ancak takdir edersiniz ki düzenleme yapan bir kurum değiliz. Elbette ölçeğe bağlı olarak, bir mahalle bakkalıyla Türkiye'nin her yerinde şubesi bulunan büyük ölçekli bir perakendecinin satın almadaki pazarlık gücünü dikkate aldığımızda çok fazla rekabet şansı olmuyor. Peki ne tür açılımlar olabilir? Dünyada bir çok ülkede olduğu gibi örneğin, pazar günleri AVM'lerin açık olmaması, en azından hafta içi AVM'lerin daha erken saatlerde kapatılması veya alışveriş merkezlerinin mümkün olduğu kadar yerleşim merkezlerinin biraz daha uzağına yapılması... Türkiye bu anlamda, bu tür düzenlemeleri yapabilmek için biraz treni kaçırdı. AVM'lere bakıyoruz, şehrin merkezindeler, haftanın her günü açıklar, çok yüksek kira bedelleri var. İşin bir de bu boyutu var, tek taraflı düşünmemek lazım ama diğer yandan da küçük esnafın durumu var. Biz rekabet savunuculuğu bağlamında görüş belirten bir kurumuz. Bu konuda Türkiye biraz treni kaçırdı ama buna rağmen yapılabilecek düzenlemeler var. Örneğin pazar günleri kapatılması gibi..."
AVM'lerin pazar günü kapatılması konusunda, toplumun hayat tarzının bir noktaya gitmesinden ötürü verilecek böylesi bir kararın bazı tepkileri beraberinde getirebileceğine işaret eden Torlak, işin bu boyutunun da iyi hesaplanması gerektiğini söyledi.
Torlak, esnaf ve sanatkarlar odalarının ve konfederasyonunun en azından pazar günü kapatılması ve hafta içi erken kapanması yönünde çalışmalarının olduğu bilgisini paylaşarak, "Ama tren biraz kaçtı, bu saatten sonra alınacak radikal kararlar, farklı kesimlerden farklı tepkiler getirebilir" dedi.
"2015'te 151 adet birleşme, devralma ve ortak girişiminin karara bağlandı"
Başkan Torlak, 2015 yılında 151 adet birleşme, devralma ve ortak girişiminin karara bağlandığını, bunlarda 88'inde hedef şirketin Türkiye'de kurulan şirketler, diğerlerinin yabancı sermayeli şirketler olduğu bilgisini verdi.
Artık küresel ölçekte birleşme ve satınalmaların önemli hale geldiğine dikkati çeken Torlak, "Rekabetçi kaygılar olabilir diye, Türkiye'de çok küçük faaliyeti de olsa, Türkiye'yi ilgilendirmeyen birleşme ve satınalmaları da bildirmek zorunda kalabiliyorlar" ifadelerini kullandı.
2015 yılı içinde 8 tane özelleştirme işleminin değerlendirmeye alındığını aktaran Torlak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Büyüklüğü ifade etmesi bakımından söylüyorum, özelleştirmeler dışındakilerin rakamı, bize bildirilen ve bizim işlem gerçekleştirdiğimiz, karara bağladığımız işlemin bedeli yaklaşık 8,6 milyar lira. Bunlar tek bir işlem bakımından da 2,35 milyar lira ile deniz ve kıyı sularında yük taşımacılığı alanında gerçekleşmiş durumda. Özelleştirmelerde de 8 başvurunun 5'ine izin verildi, 3 tanesine de izin mevzuatımızın kapsam dışında diye değerlendirilmiş."
Torlak, ortaya çıkan yeni durum ve ihtiyaçlar çerçevesinde rekabet hukuku mevzuatının yenilenmesi ve geliştirilmesi gerektiğini, bu kapsamda dönem dönem ufak değişikliklerin yapıldığını belirterek, 2014 yılında istedikleri asıl önemli değişik teklifinin Türkiye'deki seçim ortamı nedeniyle Genel Kurul'a gelemediğini, yeni dönemde yeni öneriyi yaptıklarını aktardı.
Önerinin içeriğine ilişkin de bilgi veren Torlak, şunları kaydetti:
"Çok temel olarak bizim öncelikli ihtiyaçlarımız var, ümit ediyorum ki 2016 yılında gerçekleştirmiş olacağız. Kurumsal kapasitemizi daha etkin ve daha verimli kullanabilmek için, soruşturma süreçlerinin yeniden düzenlenmesi var. Şu an başlatılan bir soruşturmayı kesemiyoruz ama bazen öyle oluyor ki, soruşturma başlıyor ve arkadaşlardan gelen veriler, ilk toplanan ipuçları soruşturmanın sürdürülmesini gerektirmeyen bir durum olduğunu ortaya çıkarabiliyor. Mevcut mevzuatta bunu kesebilecek bir durumumuz yok. Taahhüt konusu, yoğunlaşma konusu ve kadro ile ilgili ihtiyaçlarımızı karşılayacak bir yasa değişikliğine gideceğimizi umuyorum."
Torlak, yeni dönemdeki çalışmaları hakkında da bilgi vererek, teşebbüslerin birbirlerini yok etmelerini değil birbirleriyle rekabet etmelerini istediklerini belirtti.
Teşebbüslerin müşterinin kısa vadedeki değil, orta ve uzun vadedeki taleplerini yönetmelerini isteyen Torlak, "Bunun içinde rekabet savunuculuğu görevimize biraz daha ağırlık vererek faaliyetlerimize devam etmek istiyoruz" diye konuştu.
(Bitti)
Son Dakika › Ekonomi › Rekabet Kurumu Başkanı Torlak, Finans Masasında - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?