MURAT BİRİNCİ - Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, "Temel sorun, ekonomideki önemli dengeleri TCMB'nin kontrolü ile sınırlamaya alışmış olmamız. Cari açık ve kur sorununu sadece para politikası ile çözemeyiz. TCMB'den beklentiler, verebileceğinden çok fazla" dedi.
Dolar/TL kurunun tarihi zirveye çıkması ve gösterge tahvilin bileşik faizinin çift basamaklı seviyeye yaklaşmasıyla Merkez Bankası'nın geçen hafta borç verme faiz oranını 75 baz puan artırması piyasa tarafından olumlu karşılanmakla birlikte geç kalınmış bir karar olduğu eleştirileri de beraberinde getirdi.
Analistler, ABD, Avrupa ve özellikte Çin'de yaşanabilecek gelişmelerin önceden tahmin edilemediği bir ortamda Merkez Bankası'nın ölçülü hareket etmesinin normal karşılanması gerektiğini belirterek, şimdiye kadar piyasanın ekonomideki önemli dengelerin Merkez Bankası tarafından sınırlandırılmasına alışmış olmasının temel sorun olduğunu kaydediyor.
Son gelişmelerden sonra yatırım bankaları tarafından hazırlanan raporlarda da genel olarak Merkez Bankası'nın kararlarının Türkiye'den sermaye çıkışını engellemek için yeterli olmadığı yönünde tespitleri ve son dönem para politikalarına karşı eleştirileri üzerine analistler AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, 2-3 ay öncesine göre Türkiye temellerinde değişen pek bir şeyin olmadığını, sadece global piyasalarda bol likidite döneminin sonuna gelinmiş olmasının risk yarattığını belirtti.
Bu çerçevede Türkiye'nin daha fazla yurt dışı kaynağa gerek duyuyor olmasının riskleri artırdığını ifade eden Saltoğlu, "Ama diğer gelişmekte olan ülkelere oranla daha kötüyüz demek doğru olmaz. Türkiye'de faizler hızlı indi ama bunun arkasında sermaye hareketlerinin ülkemize daha yoğun gireceği beklentisi vardı. Bundan bir kaç ay önce bir negatif reel faizin daha uzun süre devam edebileceği tartışılıyordu. Şu anda bence ekonomik temellerden çok çevremizde olan politik gerginlik temel risk teşkil edebilir. Bunları maalesef ekonomiden ayıramıyoruz" dedi.
Geçmişte yapılan en önemli eksikliğin cari açık için alınan önlemlerin geç alınması olabileceğini savunan Saltoğlu, örneğin 2008 krizine tepki verirken daha uzun vadeli yapısal önlemlerin gündeme alınmamış olmasının da bir eksiklik olduğunu ifade etti.
Saltoğlu, diğer bir ihmalin ise 2006-2010 döneminde Merkez Bankası'nın TL daha değerli iken daha fazla döviz rezervi biriktirmemesi olarak gördüğünü söyleyerek, "Hem TL değeri daha etkili kontrol edilirdi hem de kur konusunda para politikasının eli daha güçlü olurdu. Bence bundan sonrasında beklenti yönetimi son derece önemli. Ekonominin tekrar makul şekilde gündeme gelmesi ve daha teknik olarak tartışılması şart. Ekonomide risklere ilişkin nasıl bir planlama yapılacağı koordinasyon içinde kamuoyuna sunulmalı" değerlendirmesini yaptı.
Merkez Bankası'nın faiz kararı konusunda geç kalındığına yönelik eleştiriler konusunda Saltoğlu, şöyle konuştu:
"Merkez Bankası, Fed ile başlayan dalganın kur etkisini daha geçici olarak değerlendirdiği için faize dokunmadan sorunu çözebileceğini düşündü. Ama dalga geçtiğimiz dönemlere göre daha ciddi bir etki yaratınca döviz satışı çok etkili olmadı. Diğer araç Rezerv Opsiyon Mekanizması (ROM) da bu denli büyük bir dalgayı durdurmakta yeterli olmayınca faiz silahı kaçınılmaz oldu. Tepki süresi geç olunca eleştiri dozu yükseldi. Ama sonuçta belli bir gecikmeyle tepki verildi. Belki 15 Temmuzda verilen faiz artırma sinyali daha erken duyurulabilirdi. Bu süreçte belki iletişim biraz daha etkin yapılabilirdi. Ama zor bir süreç, yaşanan sıkıntıların boyutu düşünülünce gelinen nokta hala çok kötü değil. Temel sorun, ekonomideki önemli dengeleri TCMB'nin kontrolü ile sınırlamaya alışmış olmamız. Temelde ekonomideki bazı kırılganlıkları daha topyekün bir planlama ile çözmeliyiz. Cari açık ve kur sorununu sadece para politikası ile çözemeyiz. Maalesef, TCMB'den beklentiler verebileceğinden çok fazla. Bu konularda biraz daha çalışmamız gerekecek."
- "Siyaset yerine ekonomiyi birinci maddeye çekebilirsek yeni bir gündem ve hikaye yaratabiliriz"
Dolar/TL kurunun yönü hakkında da öngörülerini paylaşan Saltoğlu, Fed üzerinden ek bir dalgalanma olmazsa hem faiz hem kurun biraz daha düşüp oralarda istikrar kazanabileceğini ifade ederek, "Ama büyüme ve iç talebin azalmasını bekliyoruz. Denklemi bozacak konular petrol fiyatları ve yurt dışı politik risk olur. Her ikisi de faizi, kuru ve enflasyonu yukarı itebilir" dedi.
"Türkiye'nin son yıllarda "güven ve istikrar" diye bir hikayesi var. Şu anda bu bitmiş durumda mı? Yoksa Türkiye, başka hikayeler çıkarması gerekiyor mu?" şeklindeki soruya Saltoğlu, şöyle cevap verdi:
"Bence çıkarmak zorunda. Türkiye'nin güven ve istikrarında en önemli unsuru reformist ve başarılı ekonomi politikalarıydı. Şimdi ekonomi ve ekonomik reformlar daha az konuşuluyor, hatta hiç konuşulmuyor. Özellikle siyaset yerine ekonomiyi birinci maddeye çekebilirsek yeni bir gündem ve hikaye yaratabiliriz. Bu hikaye, Türkiye'nin orta-uzun vadeli ekonomik sıkıntılarını aşma yönünde istekli ve inançlı olduğunu tekrar göstermesi olacaktır. İstikrar ve güven zor kazanılıyor ama iyi reformlarla desteklenmezse kesintiye uğruyor. Türkiye önemli bir dönemeçte."
-"Merkez Bankası geriden geliyor gibi görünüyor"
Rhea Portföy Yönetimi Yatırım Komitesi Üyesi Cüneyt Paksoy, son dönemde açıklanan raporları değerlendirirken kısa ve uzun vadeli bakmak gerektiğini belirterek, "Türkiye'nin uzun vadeli hikayesinin bittiğine dair hiçbir rapor yok önümüzde. Kısa vadeli kırılganlıklardan ve gelişmekte olan piyasalarda yaşanacak olası risklerin Türkiye'ye yansımalarından bahsediyorlar. Merkez bankalarının kaderidir. Bir dönem merkez bankaları önde gider, bir dönem geriden gelir ya da öyle gözükür" dedi.
Petrol fiyatlarının yükselmesinden kaynaklanan riskler konusunda Merkez Bankası'nın eleştirilmesinin haksız olduğunu ifade eden Paksoy, "Bu Merkez Bankası değil mi ki başarılarından dolayı ödül alan" dedi.
Paksoy, gelişmekte olan ülkelerdeki hareketlerin birincil olarak Türkiye'yi etkileyeceğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Gelişmiş ülkelerde özellikle Avrupa'daki krizin boyutu Türkiye'yi etkileyecek ve bunlar Türkiye dışındaki faktörler. Bu faktörlere bağlı olarak Türkiye'nin kırılganlıkları var. Kendi iç dengelerine bakıldığında faizlerin yüzde 25'lerden yüzde 4,60'lara indiği dönemleri gördük. Şimdi yüzde 9'lara hareket var. Hala burada makro dengelerin, kamu dengelerinin Türkiye'yi belli bir süre daha özellikle devlet tarafını götürecek düzeyde olduğunu görüyoruz. Merkez Bankası'nın burada asıl zorluğu kur ve faizdeki dengeyi korurken, özellikle özel sektör borçluluğunu da düşünüyor olması. Yani sadece kamu dengeleri açısından bazı şeyleri konuşuyor olsak bir miktar daha Merkez Bankası'nın eli rahatlayacak. Ama özel sektördeki borç vadesinin yapısı, hane halkındaki borç yapısındaki sorunlar, bankaları korumak istemesi bütün denklemin içinde yer alıyor. Bence Merkez Bankası geriden gelmiyor. Hiç birimiz Avrupa'da, ABD'de ve özellikle Çin'de ne olacağını bilmiyor. Böyle bir ortamda Merkez Bankası'nın geriden geliyor gibi görünmesi normal. Çünkü ölçülü adımlar atıyor ve piyasanın istediğini de veriyor."
Son dönemde yaşananların Türkiye'nin başarı hikayesindeki bir ara dönem olduğuna işaret eden Paksoy, "Türkiye'nin uzun vadeli projeksiyonu devam etmektedir. Türkiye'de yatırım yapmak isteyen bir dolu firma vardır. Terörün kalmak ihtimali daha masadan kalmamıştır. Herkesin faydalanabileceği bir süreç oluşturulabilir, realize edilebilirse Türkiye'nin ana hikayesi yeniden pozitif ayrışma olarak devreye girecektir" dedi. - İstanbul
Son Dakika › Ekonomi › 'Merkez Bankası'ndan Beklentiler, Verebileceğinden Çok Fazla' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?