Dünyaca ünlü perakende zincirlerinin Türkiye pazarından çıkacaklarına yönelik haberler, gözleri perakende sektörüne çevirdi. Ssbah'ın haberine göre yoğun rekabetin olduğu ve her geçen gün yeni oyuncuların da dahil olduğu pazarın etkili isimlerinden Kiler Perakende Yönetim Kurulu Başkanı ümit Kiler'le perakende sektöründe yaşanan değişimleri konuştuk. Satışa çıkacağı konuşulan zincirlere talip olacakları iddialarını cevaplayan Kiler, gelecek hedeflerini, şirketin borsa performansını, perakende sektöründeki beklentilerini Sabah.com.tr'ye anlattı. Kiler, İslami burjuvazi ve 28 Şubat tartışmalarıyla ilgili olarak da önemli açıklamalarda bulundu.
YUMUŞAK İNİŞ BAŞARILI OLDU
2012 ilk yarı yıl dönemi nasıl geçti?
Çok iyi gidiyor. 2012 yılı başındaki hedefimiz yüzde 16 büyümeydi. İlk üç ayda yüzde 30'un üzerinde büyüme gerçekleşti. Altı ayın toplamında ise yüzde 26.7 gibi bir büyüme söz konusu. İkinci yarı yılda da, ilk altı aya paralel gidiyoruz. İnşallah, sene sonunda da buna yakın bir yerde kapatırız diye düşünüyoruz. Yani sene başında koymuş olduğumuz hedefin mutlaka üzerinde olacağız.
Sektöre göre durumunuz nasıl?
Sektörde gıda perakendesinde büyüme yüzde 3-4 seviyesinde. Sektöre göre bayağı iyi bir durumdayız. Bunun altyapı çalışmaları daha önceden başlamıştı. 2010-2011 yıllarında bunun hazırlıkları planlı bir şekilde yapılıyordu. 2011 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren bu yapılanların neticelerini almaya başlamıştık. Aynı performans 2012 yılının başından itibaren de devam ediyor. Hatta biraz da öngörümüzün üzerinde gidiyor.
Ekonomiyi soğutma adına para piyasalarında alınan önlemler sizi nasıl etkiledi? Yumuşak iniş sektörü ve grubunuzu zorladı mı?
Perakende sektörü bunlardan anında etkilenen, reaksiyon gösteren bir sektör değil. Perakende sektörü, biraz daha stabil giden bir sektör. İyileşmelerden, krizden anında etkilenen bir sektör değil. Çok fazla iniş çıkışları göreceğimiz bir sektör değil. Olur, yumuşak iniş bir, bir buçuk sene sürerse perakende sektöründe de etkilerini görürsünüz. Daha çok, büyük yatırımlar, tesis yatırımları, üretim fabrikaları gibi yatırımlarda, kısa ve uzun vadeli borçlanmalarda para kaynaklarına ulaşımda biraz daha tedbirlerin olduğu bir süreç yaşıyoruz. Ama öyle gösteriyor ki, alınan tedbirler iyi olmuş. Çok fazla etkilenmeden, ülke rasyolarını çok fazla zorlamadan başarılı bir şekilde götürülüyor.
CARREFOUR VE REAL'E TALİP OLACAKLAR MI?
Dünyanın ünlü perakende zincirleri Türkiye operasyonlarına son vermeye hazırlanıyor. Bu çıkış kararları Türkiye'deki perakende sektöründe yaşanan rekabetle, maliyet artışlarıyla veya satışlardaki gerilemeyle ilgili bir durum mu sizce?
Kendi düşünceleri, belki yurtdışındaki operasyonlarının bir parçası olarak burada farklı farklı tedbirler almak zorunda kalıyorlar ama Türkiye'deki perakende sektörü, bu büyülükteki perakendecilerin çıkmasını gerektirecek şekilde bir sıkıntı yaşamıyor. Sektör hızla büyüyor, büyümeye de devam edecek. Bu büyümenin bundan sonra durağan gideceği şeklinde bir öngörümüz yok bizim. Türkiye'nin perakende sektörünün organize tarafına bakıyoruz, henüz yüzde 50'ler seviyesinde organize olmuş bir perakendecilik var. Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında daha alınacak çok mesafenin olduğunu görüyoruz. Türkiye genç nüfusu ve tüketimi itibariyle perakendenin önümüzdeki yıllarda da büyüyeceğine işaret ediyor. Dolayısıyla bu sebep perakendenin iyiliğinden veya kötülüğünden kaynaklı bir sebep değil. Tabii ki, buradaki operasyonlarında da beklentinin dışında gelişmeler olabilir ama bunun yurtdışındaki operasyonlara dayanan da bir geçmişi vardır.
Türkiye'den çıkışı konuşulan gruplardan Carrefour, Real veya Migros'ta satın alma gibi bir düşünceniz var mı?
Aynı sektörün içerisindeyiz. Ben açıkcası, bu işin içerisinde taraf olan firmalardan herhangi bir çıkış sözü de duymadım. Piyasada konuşulanlar bunlar. Benim konuşulanlara, söylentilere göre yorum yapmam doğru olmaz, etik de olmaz. Önümüzdeki sürece bakmak lazım. Biz 200 mağazanın üzerine çıkmış bir zinciriz. Türkiye'nin 33 şehrinde hizmet veriyoruz. Bundan sonra yaşanacak konsolidasyonlarda veya değişimlerde biz de mutlaka kendimizi buna göre konumlandıracağız. Hiçbir şeye önceden kesin evet veya kesin hayır demek bizim için doğru değil. Gün geldiğinde değerlendiririz, bizim için iyi olacağına, fırsat olacağına düşündüğümüz bir operasyon olursa bunu oturur kendi kurullarımızda değerlendiririz. Geçmişte, bir mağaza, iki mağaza, beş mağazaları biz çok satın aldık. El sıkışıp, bir gecede alabiliyorduk ama şu an aynı durumda değiliz. Yapımız gereği aynı durumda değiliz. Halka açık bir şirketiz, bunu önceden duyurmamız gerekiyor, profesyonel kadrolarımızla paylaşmamız gerekiyor. Yönetimin içerisinde bulunan bağımsız yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımızla mutlaka bunu değerlendirmek ve hep birlikte karar vermek gerekiyor. Dolayısıyla, böyle bir fırsat olduğunu görürsek mutlaka o gün kararımızı veririz.
Sektörde konsolidasyonlar bekliyor musunuz? Perakendenin ikinci ligi diyebileceğimiz alt segmente dönük satın almalar olur mu?
Hızlı büyüyen her sektörde bu tür değişiklikler olur. Bu gıda perakendesi, gıda dışı perakende için geçerli. Perakende sektörü hızlı büyüyor ve hızlı büyüme içerisinde sektöre yeni girenler, çıkanlar olacaktır. Büyüme arzusu ve fırsatı olduğu müddetçe bu tür değişikliklere her gün hazırlıklı olmamız lazım. Yabancı menşeli perakendeciler çıkmak için fırsat kollarken birçok yabancı perakendecinin de girmek için fırsat kolladığını gözlemliyoruz.
Size bu yönde, satın almaya dönük talepler var mı?
Sadece bugün değil, geçmişte de vardı. Bugün de oluyor. Sürekli, Türkiye'ye girmek isteyen perakendeci zincirlerinin veyahut da perakende sektörüne girmek isteyen yurtdışındaki farklı farklı yapıların, bankalar, fonlar gibi grupların olduğunu gözlüyoruz. Hatta Türkiye'ye girmek için fırsat kollayan sayısı, çıkmak için fırsat kollayan sayısının belki 5-10 katı.
Sizin bu taleplere karşı yaklaşımınız nedir? Uygun fiyat bulsak satarız mı diyorsunuz? Yoksa kesinlikle büyüme hedeflerimiz var diyerek kökten mi reddediyorsunuz?
Bundan 10 yıl, 5 yıl önce kesin çizgilerimiz belliydi. Kesin söylemlerimiz olabilirdi ama şu anki içinde bulunduğumuz konum itibariyle kesin bir şey söylemenin doğru olmadığını düşünüyorum. Olmaz veya olur diye kesin bir önyargımız yok. Olabilir, her şey olur. Çünkü artık Türkiye perakende sektöründe söz sahibi bir oyuncuyuz. Söz sahibi oyuncuların da sürekli bir atakları olacaktır. Biz de bunlar olabilir ama o günkü konjöktör çok önemli. 10 mağazaya çıktığımızdan itibaren bize sürekli satın almak veya ortak olmak için gelen irili, ufaklı gruplar oluyor. Şu anda da oluyor ama biz doğru zamanda, doğru kararı vermek zorundayız. Perakende sektöründe biz var olmak istiyoruz. Bu hiçbir zaman da perakende sektöründen çıkmayacağımız anlamına gelmiyor.
"TüRKİYE'NİN HER İLİNDE OLMAK İSTİYORUZ"
Mağaza sayısı açısından büyüme hedefiniz ne?
Çizmiş olduğumuz bir hedef yok açıkcası. Yan tarafta toplantı odamızda bir Türkiye haritamız var. Türkiye'nin bütün illerinde olmak hedefimiz var. Hatta illerinin yanında nüfusu 30 binin, 50 binin üzerindeki bütün ilçelerinde de olmak var. Bu hedefe gitmek için gece gündüz çalışıyoruz. Sadece İstanbul ve Ankara'da hizmet veren bir zincirken şimdi Türkiye'nin 32 ilinde hizmet veriyoruz. İnşallah önümüzdeki günlerde 33 ile çıkacağız. İyi bir ekibimiz var, iyi organize olduk. Perakende sektörü iyi bir organizasyon kurmakla başarılı olunan bir sektör. Özellikle lojistik altyapınızın çok güçlü olması lazım. Birkaç yıldır hep buna ağırlık veriyoruz. Bu hızlı büyümeyi gerçekleştirmek için Türkiye'nin farklı bölgelerinde müdürlükler, lojistik merkezleri kuruyoruz. Artık o lojistik merkezlerle birlikte daha hızlı bir büyümenin içerisine girebiliriz çünkü artık altyapının tamamını bitirmiş durumdayız.
Private label denilen özel markalı ürünlerde sizin konumuz nedir?
Private label konusu Türkiye'de 1995-2005 yılları arasında çok daha güçlüydü, çok daha anlamlıydı. Tüketici de daha fazla rağbet ediyordu. Çünkü markalı ürünle, markasız ürün arasında yüksek enflasyondan kaynaklı inanılmaz bir makas vardı. Şimdi geldiğimiz noktada çok iyi markalı ürünle, markasız bir ürün arasından makas o kadar değil. Tüketici de artık eskisi kadar markasız ürüne rağbet etmiyor. Private label ürüne de rağbet etmiyor. Fakat private label ürün de olmazsa olmaz. Her markanın mutlaka kendine özgü, özel üretilmiş ürünleri var. Biz de 94-95 yılından beri private ürün yaptırıyoruz. Hemen hemen bütün kategorilerde, bütün ürün gamlarında, gıdadan bahsediyorum, yaklaşık 400'ün üzerinde ürün çeşidimiz var. Bunları devam ettiriyoruz. Ama 10 yıl önceki private ürünle şimdikinin arasında çok fark var. Kriz dönemlerinde private label tavan yapar, ondan sonra düşer. Dolayısıyla, private label devam ama bizim fiyat, yönetim politikamızı değiştirecek kadar güçlü bir segment değil.
REKABET İSTEMEYEN UZAYA GİTSİN
Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri'ne hem iktidarın hem toplumun farklı kesimlerinin yatırım çağrıları var. Özellikle son dönemde bu talepler oldukça arttı. Siz de bölgeden gelmiş bir ailenin mensubusunuz, sizin grup olarak bölgeye yatırım açısından bakışınız nasıl? Şu ne durumdasınız bölgede, bundan sonrası için düşünceniz nedir?
Güneydoğu'da hiç yoktuk. Biz de 2011 yılından beri o bölgelerde mağazalar açıyoruz. 2011 yılının ortalarında Diyarbakır'da bir lojistik merkezi kurduk. Şu an onun etrafında büyümeye çalışıyoruz. Diyarbakır'da sadece mağazalarımız varken şimdi Viranşehir'den, Mardin, Midyat, Kızıltepe, Bismil, Batman gibi yerlerde hizmet veriyoruz. Süratle de orada büyümeye çalışıyoruz. Mesela önümüzdeki günlerde Siirt'te bir mağaza açıyoruz.
Bölge yatırım açısından daha bakir bir alan, rekabet açısından bir avantaj sağlıyor mu?
Perakende de rekabet her yerde var. Orada ulusal veya uluslar arası perakendecilik belki biraz bakir ama yerel perakendeciler orada da güçlü. Dolayısıyla onlarla da sürekli rekabet etmek zorundasınız. Eğer perakendecilik yapıyorsanız, Türkiye gibi bir coğrafyadaysanız mutlaka rekabet etmek zorundasınız. Hiç rekabet etmeyecekseniz gidip uzayda yapacaksınız bu işi. O zaman rekabet edeceğiniz kimse olmadığı gibi satacağınız kimse de olmaz. İnsanın, yaşamın olduğu her yerde gıda perakendesi sektöründe mutlaka rekabet olacaktır. Çünkü gıda perakendesini başka bir sektörle kıyaslamak mümkün değil. Temel ihtiyaç maddelerinden, yaşam ihtiyaçlarından bahsediyoruz, rekabet edeceğiz kendi büyüklüğünüzde bir yapı yoksa oradaki işportacıyla, pazarla, kapının önüne gelen bir araba sahibiyle yapıyorsunuz. Dolayısıyla her zaman rekabet olacaktır, biz de buna hazırlıklıyız. Kendimizi bu rekabetin içerisinde bulduk ve öyle yetiştik. Son yıllara baktığınızda artık tüketici sadece fiyata bakmıyor, hijyene, temizliğe, davranış biçimlerine, ürün çeşidine çok önem veriyor. Şimdi müşteri algısında lokasyon daha öne geçmiş durumda. Öncelikle evine veya geçtiği güzergaha yakın olan yerleri tercih ediyor. Vatandaşın alışveriş tercihleri de her geçen gün değişiyor. Artık tüketici konforlu alışveriş yapmak istiyor, sıcak veya soğuk ortamlarda değil iklimlendirilmiş mağazalarda alışveriş yapmak istiyor. Bunların hepsi, tüketici davranışları açısından alışveriş yapmasını engelleyen veya neden olan unsurlardan bir tanesi. Bunlar da her geçen gün fiyat rekabetinin önüne geçiyor. Toplamda rekabet etmeniz lazım, biz de onu iyi yapıyoruz. Bizim yazılı kurallarımız ve şirketin bir politikası var. İstanbul'daki mağazanızda da aynı politikayı izlemek zorundasınız, Diyarbakır'da da. Biz bu kuralların dışına istesek de çıkamıyoruz. Kurallar ona göre işliyor, eğitimler ona göre veriliyor, insanlar da ona göre yetiştiriliyor.
DEVLET GIDA DENETİMİNİ ARTIRMALI
Son dönemde salamdan, sucuktan, suya kadar gıdayla ilgili birçok skandal ortaya çıktı. Toplumda da çok ciddi anlamda bir tepki oluştu bu konuda. Bunlar sizi nasıl etkiledi?
Bahsettiğim şirket politikalarından bir tanesi bu. Bizim lojistik merkezlerimizin hepsinde laboratuarlarımız var, hepsinde gıda mühendislerimiz var. Oraya gelen her ürünü, mutlaka spektlerine göre arkadaşlarımız inceler ve buradan giden numunelere göre ürünü teslim alırlar. Dolayısıyla biz o anlamda çok sıkıntı yaşamıyoruz. Rekabette bizi öne çıkaran unsurlar bunlar. Bizim mağazalarımızda bu tür ürünleri bulmanız mümkün değil çünkü iyi denetliyoruz. İnsanı, ürünü, üreticiyi iyi denetliyoruz. Yaptığımız anlaşmalarla üreticilerimizi kendi yerlerinde denetlettiriyoruz. Bunlar toplam kaliteyi ortaya çıkarıyor ve müşteri beklentisine de cevap verdiğimizi ortaya çıkarıyor.
Devletin bu alandaki denetiminde eksiklik buluyor musunuz?
Devletin biraz daha bu denetimleri sıklaştırması lazım, müeyyidelerinin de biraz daha ağır uygulanması lazım. Buna fırsat vermemesi, göz açtırmaması lazım. Son dönemde de görüyoruz, özellikle tarım müdürlükleri sıkı denetimler yapıyorlar. Artık ülke bu konuda biraz daha hassas hale geldi. Müşteriler de daha hassas hale geldi. üç-dört yıl öncesine kadar bizim mağazalarımızda, ambalajında yoğurdu teşhir alanında sergilemeniz hiç kimsenin dikkatini çekmezdi veya kartonlarla yumurtayı mağaza içerisine yığdığınızda hiçbir müşteriden tepki almazdınız. üç yıl öncesinden bahsediyorum, belki iki yıl öncesine kadar. Ama son dönemde bu bilinçlendirmeyle, şimdi bizim mağazalarımızda yumurtayı soğutmasız bir ortamda ortaya koyun, akşama kadar bir sürü müşteriden tepki alırsınız. Hatta bize kadar bir sürü e-mailler geliyor, şu mağazanıza gittim, yumurtayı açıkta satıyorsunuz diye mağazada yapılan bireysel hatalara hemen müşteri tepki gösteriyor. Bu halkın bilinçlenmesiyle ortaya çıkıyor. Bunu da sağlayan gerek medya, gerek sivil toplum kuruluşları, gerekse devletin bunla ilgili kuruluşları. Zaten böyle olması doğru, devletin her tarafı denetlemesi mümkün değil. Vatandaşın denetlemesi lazım ve tepki göstermesi lazım.
"BORSA YATIRIMCISI GüNLüK HAREKET EDİYOR"
Kiler Gıda'nın borsa performansını nasıl buluyorsunuz? Halka arzdan bugüne baktığınızda yatırımcınıza ne kazandırdınız?
Borsa maalesef bir şirketin direkt performansını yansıtmıyor. Yaşanan uluslar arası finans sıkıntıları, sermaye piyasalarından çıkan yurtdışı kaynaklı yatırımlarla birlikte epey bir sıkıntı yaşandı. Perakende sektörü de bundan nasibini aldı. Yüzde 50-60 düşen hisseler var. Bundan nasibini aldı ama orada neye göre hareket ediliyor, neye bakılıyor ben çok da fazla anlayamadım. Şirkette kötüye giden bir şey yok, büyümeye devam ediyor, yüzde 30 satışlarını artırıyor ama performansında aşağı gidiş var veya o seyirde büyümediğini görüyoruz. Burada sadece şirketin performansı, bilançoları veya büyümesinden ziyade yatırımcının biraz daha günlük hareket etmesinden kaynaklı Türkiye'de bir borsa var. Biraz daha sığ bir borsa. Biraz geriye gidiş var ama şirketten kaynaklı veya yönetimden kaynaklı bir durum olduğunu görmüyorum.
Yeni Türk Ticaret Kanunu ve sermaye piyasalarında yapılan yeni düzenlemelerin ne gibi etkileri oldu?
Bir takım kısıtlamalar, zorluklar geliyor, ticarette atacağınız adımı daha tedbirli atmanıza neden oluyor. Biraz bürokrasi de getiriyor. Fakat ben bunların doğru olduğunu düşünüyorum. Biz zaten kendimizi buna alıştırmış bir şirketiz. Halka arzdan önce, yıllardır bu tür hazırlıkları yapıyoruz. Şirketimizde bağımsız yönetim kurulu üyesi bu yasadan önce de vardı. Profesyonel yönetim kurulu üyeleriyle de, bağımsız yönetim kurulu üyeleriyle de çalışıyoruz zaten. İlk başta her firma için zorluklar, bürokratikmiş gibi gelecek işlemler olacaktır ama yavaş yavaş alışırlar. Şirketin disipline olması açısından çok doğru. Şirketin zararına olacak herhangi bir yasa değil bu.
İSLAMİ BURJUVAZİ TARTIŞMASI
Son dönemde İslami burjuva tartışması yaşanıyor. Özellikle son 10 yılda yeni bir sermaye kitlesinin geldiğini, geleneksel sermaye gruplarının yerini aldığına yönelik tartışmalar medyada yer buluyor. Siz bu tartışmalara nasıl bakıyorsunuz?
Türkiye'de farklı söylemler her şey için, her zaman olabilir. İki yıl önce Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yere göğe sığdıramayanlar bugün yerden yere vuruyorlar görüyoruz, şahit oluyoruz. Bu vatandaşın tepkisi veya söylemi değil. Bu birtakım göz önünde olmak isteyen, medyatik olmak isteyenlerin söylemleri diye ben görüyorum. Şu an Türkiye'de böyle bir sermaye değişimi yok. Biz yaşamıyoruz, görmüyoruz en azından. AK Parti hükümetinden önce de ticaret yapıyorduk, şimdi de ticaret yapıyoruz. Biz bu süreçte ticarette farklı bir davranış, algı görmedik. Daha iyi olan, bugünkü hükümet müteşebbisin, işadamının önünü açmak için çalışmalar yapıyor ve birlikte masaya oturuyor olması. Diyor ki, sen ne istiyorsun? Bunu herkese yapıyor ama. Bunu sivil toplum kuruluşlarında çalışan biri olarak söyleyebilirim, TüSİAD'da da, MüSİAD'da da görev aldım. Orada yapılan birlikte çalışma ile burada yapılan çalışma arasında bir fark olmadığını görüyorum. Her yere eşit bir davranış olduğu için Türkiye'de artık bastırılmış bir zümre yok. Herkesin önü açılıyor, herkese aynı şekilde davranılıyor. Geçmişte hiç hissiyatı dinlemeyen, talepleri dinlenmeyen bir kesimin, zümrenin artık talepleri dinleniyor. Zümre derken de farklı anlaşılmasın, Anadolu'da yetişen esnaftan, işadamından, üreticiden bahsediyorum. Anadolu'nun birçok şehrinde geçmişte olmayan sanayileşmeyi, ticareti görüyoruz. Bu hükümetin oradakileri kendi yanında görüp, karşısında görmeyip, onlarla birlikte Türkiye'deki ekonomiyi nasıl düzeltebileceğini görüşmesi, onlara danışması, fikirlerini almasından kaynaklanıyor. Bu da oradaki işadamına cesaret veriyor. Sıkıntımda kapısını çalabileceğim kendinde özgüven buluyor ve buna göre de yatırım yapıyor. Bunu da bir takım çevreler sermayenin el değiştirmesi olarak görüyor. Birinden alınmış, birine verilmiş bir sermaye yok ortada.
"28 ŞUBAT İÇİN MüDAHİLLİK DüŞüNCEMİZ YOK"
28 Şubat süreciyle ilgili bir soruşturma devam ediyor. O dönemde siz bir sıkıntı yaşamış mıydınız? Listeler hazırlanıyordu, mütedeyyin kimliğiyle tanınan insanlar zor günler yaşadı, siz neler gördünüz?
28 Şubat sürecindeki, yeşil sermaye diye fişlenen firmalara bakarsanız, onların içinde kimlerin olduğunu görürsünüz. Maalesef, böyle kötü bir dönemi yaşadık, bütün ülke yaşadı, biz de yaşadık. O fişlemelerden biz de nasibimizi aldık. Elhamdülillah, gocunacağımız hiçbir şey yoktu bizim, bugün de yok.
Soruşturmaya müdahillik talebiniz olacak mı?
Yok, bizim müdahil olalım diye bir düşüncemiz yok. Aldığımız bir karar yok. Ama o dönemde bunun zorluklarını, Anadolu'dan gelip yeni iş hayatına atılan bir firma olarak bizler de yaşadık. İnşallah geri gelmez o günler.
Son Dakika › Ekonomi › Borsa'daki Düşüş Bizimle Alakalı Değil - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?