Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'de bir kriz olmadığını, piyasanın hareketli olduğu zamanlar yaşandığını belirterek, çözüm paketi gerektirecek bir durum olmadığını vurguladı. Döviz girişinde yaşanan artışa dikkat çeken Babacan, "27 Ocak'tan 13 Şubat akşamına kadar 3 milyar 900 milyon dolarlık döviz girişi yaşandığını kaydetti.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, CNBC-e Genel Yayın Yönetmeni Servet Yıldırım'ın sorularını yanıtladı. Avustralya'da gerçekleştirilecek G20 toplantılarına yönelik açıklamalarda bulunan Babacan, Türkiye'nin G-20'nin temel yönlendirme mekanizması olan üçlü yapı (troyka) içerisinde yer aldığını belirterek, 2015 yılında Türkiye'nin dönem başkanlığı yapacağını vurguladı. Söz konusu toplantılar serisinin oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Babacan, küresel ekonominin önemli bir dönemin içine gireceği zamana denk geldiğini ifade etti. Amerika'da ekonomide bir toparlanma görüldüğüne işaret eden Babacan, bu büyümenin istihdam açısından olumlu sonuçları olmasa da yine de olumlu bir toparlanma yaşandığını kaydetti. Avrupa Birliği'nde de durumun fena görülmediğini söyleyen Babacan, "Euro Bölgesi belki ilk defa artı büyümeyi görecek. Zayıf, kırılgan ve Euro Bölgesi içinde dengesiz bir büyüme var. Dolayısıyla Avrupa'nın toparlanması Amerika'nın toparlanması kadar güçlü bir toparlanma gibi görünmüyor" dedi.
-"GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER İÇİN BÜYÜME, SON 10 YILA KADAR BİRAZ DAHA ZAYIF OLACAK"-
Gelişmekte olan ülkeler için büyümenin son 10 yıla kadar biraz daha zayıf olacağına işaret eden Babacan, ABD Merkez Bankası'nın yeni politikalarından sonra cari açığı olan gelişmekte olan ülkelerde önemli piyasa hareketleri yaşandığını vurguladı. Kurlarda yukarı yönlü hareketler olduğunu belirten Babacan, bunun sadece Türkiye'de olmadığının altını çizdi. Gelişmekte olan ülkelerde borsaların düştüğünü, faizlerin arttığını kaydetti. Bunu yeniden fiyatlandırma süreci olarak nitelendiren Babacan, buna karşın gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir sermaye çıkışı olmadığını ifade etti. Gelişmiş ülkelere göre gelişmekte olan ülkelerin hala çok daha yüksek büyüme oranlarını göğüsleyeceklerini dile getiren Babacan, gelişmiş ülkelerde hala büyük getirilerin olmayacağını söyledi. G20 çerçevesinde tüm bu gelişmelerin yanı sıra, bankacılık, emtia fiyatları, altyapı konularında farklı oturumlar olacağını bildiren Babacan, bunların 20 bakanın ve 20 Merkez Bankası başkanının olduğu bir ortamda konuşulacağını kaydetti.
-"DÜNYANIN EN BÜYÜK EKONOMİSİNİN PARA POLİTİKALARINI UYGULARKEN, DÜNYADA OLUP BİTENE BAKMASI GEREKİYOR"-
"G20'de eleştiriler vardı. Amerika Merkez Bankası kararları alırken sadece kendi ekonomisini düşünüyor diye. Siz ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki bir soru üzerine Babacan, her ülkenin öncelikle kendi çıkarlarına ve ulusal ekonomisine baktığını vurguladı. "Bunun böyle mi olması gerekir? Hayır!" diyen Babacan, G20'nin amacının da bu olduğunu ifade etti. Amerikan Merkez Bankası'nın açıkladığı raporlarda "Gelişmekte olan ülkeler zamanında tedbir almadılar, zamanında kırılganlıklarını tamir etmediler. Daha sonra bizim attığımız adımlarla onlar da bazı çalkantılara sebep oldular" ifadelerine yer verildiğine değinen Babacan, şunları söyledi:
"Amerikan Merkez Bankası, gelişmekte olan ülkelerdeki istikrarsızlığa şöyle bakıyor; o ülkelerdeki istikrarsızlık dönüp dolaşıp yine bize mi zarar verir diye endişe ediyorlar. Yani yine kendilerini merkeze koyuyorlar. Bu çok doğru değil. Özellikle dünyanın en büyük ekonomisinin, para politikalarını uygularken, dünyada ne olup bittiğinin dikkate alması gerekiyor. Her ne kadar söylem bu olsa da, olup bitene bakıyorlar. O da ayrı bir konu. Belli miktarda çalkantı gayet normal. Önemli olan ekonomide kalıcı hasara sebep olmasın."
Babacan, küresel ekonomideki şartların, Türkiye'nin kendi içimizde yaşadığı siyasi sürecin, ekonomi üzerinde kalıcı bir problem yaratmadığını vurgulayarak, piyasada heyecan olduğunu ama kalıcı hasar olmadığını dile getirdi.
-"ÇÖZÜM PAKETİ YOK"-
"Bir paket beklentisi oluştu. 30 Mart'tan sonra ekonomiyle ilgili atılacak adımlar var mı?" şeklinde sorular üzerine Babacan, yapılması gerekenlerin yapıldığını, çözüm paketi gibi bir şartın olmadığını vurguladı.
Paketlerin hep krizlerle birlikte anılan yaklaşımlar olduğunu ifade eden Babacan, şu anda Türkiye'de bir kriz dönemi yaşanmadığını vurguladı. Türkiye'de piyasanın hareketli olduğu zamanlar yaşandığını belirten Babacan, reel sektör ya da finans sektörü için zaten atılması gereken adımlar olduğunu söyledi. Her iki tarafla da yoğun bir temas içinde olduklarını bildiren Babacan, 2 hafta sonra TOBB'un düzenlediği bir programda Türkiye'de 50 farklı sektörün temsilcisiyle bir araya geleceklerini aktardı. Sektör temsilcilerinin sorunlarını ve çözümlerini dinleyeceklerini belirten Babacan, "Çözüm paketi gibi bir durum yok, şart yok. Yapılması gerekenler yapılıyor. Seçim dönemi sebebiyle atılacak adımlar 1 ay 1.5 ay kadar gecikebilir. Bu da gayet doğaldır" dedi.
-"3.9 MİLYAR DOLARLIK DÖVİZ GİRİŞİ OLDU YABANCILARIN"-
Merkez Bankası'nın son para politikası adımını atmakta geç kaldığı yönündeki eleştirileri haklı bulmadığını söyleyen Babacan, Merkez Bankası'nın son olağan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı sırasındaki şartlar ile söz konusu toplantıdan birkaç gün sonraki şartların farklı olduğunun altını çizdi.
Babacan bir soru üzerine, Merkez Bankası'nın uygulamakta olduğu politikanın, kısa vadeli sermayenin, kısa vadeli sıcak paranın Türkiye'ye gelmesini önlediğini söyleyerek, Merkez Bankası'nın politikası, Türkiye'yi kısa vadeli sermaye açısından biraz daha öngörülmesi zor bir ülke haline getirdiğini vurguladı.
Babacan şunları kaydetti:
"Kısa vadeli sermaye hareketlerinde oluşturulan kasıtlı hareket sonrasında, kısa vadeli sermaye zaten gelmedi. Türkiye'yi cazip görmedi. Çok cazip olmuş bu politika. Son yaşanan gelişmeler, Türkiye'den yoğun bir sermaye çıkışı getirmedi. Çünkü kısa vadeli sermayeli çıkacak para çok fazla yoktu. Türkiye'ye baktığımızda, hem bono hem de hisse senedi piyasasında yabancı yatırımcılar, uzun vadeli bakan yatırımcılar. Bugün gelip, 3-5 sene duracak yatırımcılar. Gelişmekte olan her ülke gibi, Türkiye'de de bazı hareketlerin olacağını baştan olacağını kabul ederek bu yatırımlarını yapıyorlar. 10 yıl içinde mutlaka siyasi bir çalkantılar yaşanabilir. Dolayısıyla uzun vadeli yatırımcılar bu tür hareketlerde fazla heyecanlanmayacak. Merkez Bankası'nın bu son kararından sonra yabancıların döviz piyasasındaki hareketi bayağı yoğunlaştı. Cuma akşamı itibarıyla 27 Ocak'tan 13 Şubat akşamına kadar olan dönemde 3 milyar 900 milyon dolarlık yabancıların bir döviz girişi oldu. Dolayısıyla kurdaki sakinliği de bu döviz girişiyle alakalı görüyorum. Ben daha önce birkaç kez daha ifade ettim. Önemli olan devletin borcunu ödeme kapasitesidir. Devletin kendi kredibilitesi, kendi güvenilirliğidir. Türkiye bu anlamda çok sağlam bir noktada."
-"ŞİRKETLER KUR RİSKİNİ İYİ YÖNETTİ"-
Şirketlerin kur riskini iyi yönettiğini söyledi. 2006'de 1 ayda dolar kurunun yüzde 30 arttığına dikkat çeken Babacan, Merkez Bankası'nın hem döviz hem faiz enstrümanlarını kullandığını, hem fiyat hem miktar olarak dört kanaldan girdiğini hatırlattı. Babacan, bir ayda dolar kurunun yüzde 30 arttığı bir ortamda daha Merkez Bankası'nın doğru politikayla iyi bir performans gösterdiğini kaydetti.
-"BÜYÜME YÜZDE 4'ÜN ALTINDA KALIRSA, İŞSİZLİK ORANI YUKARIYA DOĞRU GİDEBİLİR"-
Kasım ayında yüzde 9.9 düzeyinde gerçekleşen işsizlik oranlarını değerlendiren Babacan, Haziran'dan sonra işsizlik oranlarında artış yaşanırken, son iki ayda artış trendinin kırıldığını vurguladı. Mevsimsellikten arındırılmış rakamlarda artışın söz konusu olduğunu dile getiren, bunun ekonomik aktivite kadar işgücüne katılım oranlarıyla da yakından etkilediğini belirtti. Babacan, "Bu yılın çok daha başındayız. Bu geçen sene Kasım dönemi rakamları. Bu yılın büyümesinde işsizlik oranı çok ilintili olacak. Yüzde 4'lük bir büyüme olursa 2014 ortalamasını yüzde 9.5 bekliyoruz. Yüzde 4'ün altında bir büyüme gerçekleşirse, işsizlik oranı yukarıya doğru gidebilir. 2009'dan bu yana Türkiye'de olağanüstü istihdam artışı yaşandı. Toplam istihdam 6 milyon kişi arttı. Bunlar yüksek büyüme oranlarıyla gerçekleşti" dedi.
-"BÜYÜMEYİ İHRACAT PERFORMANSI VE İÇ TÜKETİM ETKİLEYECEK"-
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bu yıl büyümeyi ihracat performansı ve iç tüketimin etkileyeceğini belirtti. Son iki aydır siyasi cephede yaşananların iç tüketim üzerinde olumsuz etkisinin olup olmayacağını söylemek için henüz erken olduğunu kaydeden Babacan, "En son Alışveriş Merkezleri LYatırımcıları Derneği verilerine görebu sene ocak ayında geçen seneye göre cirolarda artış olduğu yönünde. Bu tek bir veri. Ben daha önce de ifade etmiştim. İlk çeyreği görmemiz lazım. Siyasi riskin yüksek olduğu, siyaset cephesinin gürültülü olduğu bir dönem olacak. Bunun iç tüketime etkisini söylemek zor. İlk çeyrek verilerini göreceğiz ki, yılın tümüne ait rakamları, beklentileri revize edelim, Resmi revizyon için erken. İhracat performansı Avrupa'ya bağlı. Hem iç piyasayı hem de Avrupa piyasasını biraz daha izleyip bakmamız lazım" diye konuştu.
-"CARİ AÇIKTA 6 MİLYAR DOLARLIK SAPMA VAR"-
Babacan, beklentilerin üzerinde gerçekleşen cari açık rakamlarını değerlendirdi. 2013 yılı için Orta Vadeli Program'da cari açık beklentisini 58.8 milyar dolar açıkladıklarını, gerçekleşmenin 65 milyar dolar olduğunu vurguladı. Cari açıkta 6 milyar dolarlık sapmanın 3 milyar dolarının altın ihracatının 3 milyar dolarının altın dış ticaretinden kaynaklandığını ifade eden Babacan şu değerlendirmelerde bulundu:
"Altın dış ticareti, öngörülmesi zor bir konu. Sadece altın alışverişi değil, maalesef para transferlerinde de kullanılan bir enstrüman. Cari denge istatistiklerini önemli derecede etkiliyor. Cari dengede enerji ve altın hariç rakamları da yayımlıyoruz. Altın hariç cari açık uzun bir süredir iyileşiyor. İyileşmenin hızı yavaşladı ama bir kötüleşme de söz konusu değil. Geçen sene ihracat beklenenden olumsuz gerçekleşti. 1.8 milyar dolar ihracat beklentisinin altında kaldı. Özellikle Aralık'ta ihracat olumsuz geçti. 2014 yılı Ocak ayında ise tüm Ocak aylarının rekoru kırıldı ihracatta. Kaldı ki, Türkiye'nin 2014 büyümesi yüzde 4 değil de daha az çıkar denilen senaryolarda, cari açıkta beklenenin çok altında çıkıyor. Büyüme düştükçe cari açık da paralelinde düşebilecek. Burada önemli olan makul bir büyüme ve sürdürülebilir bir cari açık. Şöyle bir baktığımızda Türkiye için yüzde 4-5 civarında bir cari açık sürdürülebilir görülüyor. İlelebet bununla gidemeyiz tabi. Yapısal tedbirlerle cari açığı daha makul ve sürdürülebilir seviyelere indirmemiz gerekiyor."
-"KIBRIS'TA ÇÖZÜMDEN YANAYIZ"-
Kıbrıs'taki görüşmelerle ilgili açıklamalarda bulunan Babacan, Annan Planı'ndan sonra ilk kez tarafların bu kadar birbirine yaklaştığını söyledi. Son gelinen noktayı ve açıklamaları önemli bulduğunu ifade eden Babacan, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda bizleri daha umutlu yaptı. Şeytan detayda gizlidir derler. Annan Planı bin sayfanın üzerinde bir dokümandır. Çok detay vardır. Bugün çözümden yana bir tavır konulmuştur. Rum kesiminde maalesef pek çok yapı çözüm konusunda engel çıkarabiliyor. Genç nesil, 40 yıldır iki ayrı toplum olarak yaşadığı için çözümün ne kazandıracağı konusunda fikir sahibi değil. Zaten öyle doğmuş büyümüşler. Dolayısıyla bir arada olmanın faydalarını göremiyor. İnanmıyor. Kıbrıs Rum kesiminin tutumu ne olacak, bunu görüp izlemek gerekiyor. Biz Türkiye olarak sonuna kadar destekliyoruz, biz çözümden yanayız" dedi.
-"FRANSA'NIN BLOKAJI YAVAŞLADI"
AB sürecinde Fransa'da Hollande'ın yönetime gelmesinin ardından Fransa'nın blokajının yavaşladığını, gevşediğini belirten Babacan, "Şimdi açmak için uğraştığımız önemli iki fasıl var. Bunlar yargı ve temel haklar. Adalet ve güvenlik faslı. Aslında son iki aydır Türkiye'nin kendi içinde yaşadıkları, bu konuda AB'den gelen eleştirilere bakıldığında, bütün bunlara bakıldığında bu iki faslın açılmasının öneminin görülmesi lazım. Bizim AB sürecimiz, mutlaka ve mutlaka kendi iç reformlarımız açıdan önemli. AB sürecinin Türkiye'deki reformlar için bir çapa oluşturuyor. AB normları, standartları, ölçütleri Türkiye'nin iç reformlarını belli bir yörüngede tutuyor. Belli bir hedefe doğru ilerlemesini sağlıyor. AB faktörünü çektiğiniz anda, Türkiye siyasi reformlar açısından yönünü, hedefini kaybedebilir. Bu da çok risklidir" diye konuştu.
-"CESARET EDEMEDİĞİMİZ KONULAR BİR SÜRE SONRA AYAĞIMIZA DOLANDI"-
11 yıllık süreçte bazen AB'nin istediği, yapsanız dediği konularda ağırdan aldıkları ifade eden Babacan şu açıklamalarda bulundu:
"Şimdi bu kadar yapalım, daha sonra devam ederiz dedik. Cesaret edemediğimiz konular bir süre sonra ayağımıza dolaştı. MeselaDevlet Güvenlik Mahkemeleri'ni kapatıyoruz dedik. Özel yetkili mahkeme oluşturduk. Döndü dolaştı, Türkiye'ye zarar verdi. Şimdi ne yapıyoruz. Onları da kaldırıyoruz. Bu konuda açıkçası cesaretli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Muhalefetin de açık görüşlü olması gerektiğini düşünüyorum. AB reformlarıyla yapılan adımda ilk 2 yıl destek aldık. Sürekli Avrupa Birliği reformlarında, karımızda önemli bir direnç gördük. Ekonomi açısından da önemli atılacak adımlar. Hukukun üstünlüğü, gerçek anlamda bir hukuk devleti, Türkiye'nin gelişmiş bir hukuk devleti için önemli. Yatırımcı için en önemli olan güvendir. Güven olmazsa kendi yatırımcımız kaçar, başka bir yerde yatırım yapar. Güven unsurunun en önemli dayanaklarından biri hukuki güvenlik. Bunun kurallı olması. Fırsat eşitliğine dayanması, herkesin adalete güvenmesi lazım. Bu ülkede iş yapıyorsan, adil davranılır, kimseye ayrımcılık yapılmaz, kimseye de ayrıcalık tanınmaz. Kurallar çalışır, fırsat eşitliği içinde Türkiye'de iş yapılır dedirtmemiz lazım."
-"ARZU EDİLEN SEVİYENİN ÇOK ALTINDA KALINDI"-
Doğrudan sermaye girişinin 12-13 milyar dolar düzeyinde olduğunu vurgulayan, Babacan, Türkiye'nin 18 milyar doları, 20 milyar doları, 22 milyar doları gördüğünü belirtti. Babacan, doğrudan sermaye girişinin arzu edilen seviyenin çok altında kaldığını ifade etti. Bazı sektörlerde yatırım ortamıyla ilgili sorunlar bulunduğunu söyleyen Babacan, bu sorunların çözümü için adımlar atılması gerektiğini vurguladı. Seçimlerden sonra atılması gereken adımlar arasında en önemli grubu yatırım ortamının iyileştirilmesinin olduğunu ifade eden Babacan, "Son dönemde bazı yanlış trendler gözlendi. Öncelikle kendimizi düzeltmemiz gerekiyor. Türkiye'yi daha cazip bir hale getirmek için, daha iyi bir yatırım ortamını yakalamak için çabalamamız gerekiyor. Bunun püf noktası da şu: Bizim ekonomimizin yapısı, dışarıdan sermaye girişini mecbur kılıyor. Bizim geçen yıl yüzde 12.6'ya düşen tasarruf oranımız, kendini finanse etmeye yetmiyor. İleride kendi petrolümüzü, doğalgazımızı buluruz, tablo değişir. Sanayinin yapısını tamamen değiştiririz, Ar-Ge, inovasyon yapısını geliştiririz tablo değişir" şeklinde konuştu.
-"S-P TÜRKİYE'YE GELMEDEN KAĞIT ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRME YAPIYOR"-
S-P'nin Hazine Müsteşarlığı'nın sözleşme yapıp, not veren bir kuruluş olmadığını belirten Babacan, S-P'nin notlandırma ve reyting çalışmalarını Türkiye'ye gelmeden masa başında, kağıt üzerinde yaptığını vurguladı. Babacan, "Keşke Türkiye'ye gelip inceleseler, yerinde bir nabız tutsalar belki farklı kanaatler oluşabilirdi. Tabii kendi kararları. Diğer iki kredi derecelendirme kuruluşu 17 Aralık sürecinden itibaren yaptıkları açıklamada, "zaten bizim notun içinde siyasi risk vardır. Şu anda kredi notunun değişmesi için elimizde yeterli bir veri yoktur' dediler. Şu var ki seçimlerden sonra ortaya çıkacak tablo önemlidir. Yerel seçimlerde tekrar iktidar partimiz iyi bir sonuç alınca, birçok belediyede güzel sonuç elde edilince, siyasi istikrarda herhangi bir sorun olmadığı görülecektir" şeklinde konuştu.
Son Dakika › Ekonomi › Başbakan Yardımcısı Babacan: Çözüm Paketi Gerektirecek Bir Durum Yok - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?