Yazılı yapılan bu çağrıda, politik görüş ve düşünceleri, hükümete dönük eleştirisel haberleri yüzünden Türkiye'de politik takibata uğrayan medya mensuplarına Almanya'da iltica hakkı verilmesi talep edildi.
Geçtiğimiz günlerde Almanya'nın Hamburg kentinde Türkiye'de medyanın durumu başlıklı bir etkinlik düzenlendi.
DJV Hamburg Teşkilatı, Hamburg Kültür Forumu ve Sınır Tanımayan İşverenler Hamburg Derneği'nin ortaklaşa düzenlediği bu etkinliğe konuşmacı olarak ben de katıldım.
Etkinlikte tabii Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne de dikkat çekildi.
180 ülke arasında Türkiye'nin basın özgürlüğünde 151. sırada yer aldığına da.
Basın özgürlüğünde ilk 5 sırada Finlandiya, Hollanda, Norveç Danimarka ve Yeni Zelanda'nın, son 5 sırada da Eritre, Kuzey Kore, Türkmenistan, Suriye ve Çin'in yer aldığı da hatırlatıldı.
Sudan, Meksika, Pakistan ve Rusya gibi ülkelerin bile basın özgürlüğünde Türkiye'den daha üst sıralarda yer aldığı da.
Bir medya mensubu olarak bu kapkara tablodan utanç duydum.
"Bu kapkara tablo benim Türkiyem'e yakışmıyor" dedim.
"Türkiye bunu hak etmiyor" dedim.
*
Alman Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Prof. Frank Überall, Türkiye'de politik takibata uğrayan medya mensuplarına Almanya'da politik sığınma, yani iltica hakkı verilmesini bu etkinlikte de gündeme getirdi.
35 medya mensubu hakkında yakalama kararı çıkarıldığını, bu gazetecilerin 18'inin yurtdışında bulunduğunu söyledi ve "Tek suçları eleştirisel gazetecilik yapmak olan bu meslektaşlarımız için Türkiye'ye dönüş gözaltına alınma ve tutuklanma demektir. Şayet Federal Hükümet basın özgürlüğünü ciddiye alıyorsa, bu meslektaşlarımıza politik sığınma hakkı verilmesine imkan kılmalıdır" dedi.
Prof. Überall'ın bu sözleri beni birden 1990'lı yılların başına götürdü.
*
O zamanlar Bonn'daydım.
Türkiye'de yıllarca Yeni Sabah, Milliyet, Havadis, Cumhuriyet, Tercüman gibi gazetelerde çalışmış gazeteci-yazar İlhan Bardakçı'yla bir toplantıda tanıştım.
Devlete ait gizli belgeleri Libya, Irak ve Suriye'ye sattığı gerekçesiyle 1985 yılında hakkında dava açılmış ve Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkeme tarafından tam 15 yıl hapis cezasına çarptırılmış İlhan Bardakçı.
Ancak bir yolunu bulup cezaevine girmeden Almanya'ya gelmiş.
Alman makamlar hiç zorluk çıkarmadan oturma izni vermiş kendisine.
Ben tanıdığımda Zaman Gazetesi'nde yazıyordu İlhan Bardakçı.
Türk pasaportunun geçerlilik süresi bitmişti.
Tabii Türkiye'de arandığı ve hakkında yakalama kararı olduğu için haklı olarak Köln Türk Başkonsolosluğu pasaportunu uzatmıyordu.
Bonn Yabancılar Polisi'ndeki memur, "Pasaportunuzun geçerlilik süresi bittiği için artık sizin oturma izninizi uzatamayacağız. Burada kalabilmeniz için iltica başvurusunda bulunmanız lazım. Başka bir çıkış yolu yok" diyordu.
Ben bunları kendisine tercüme ettiğimde İlhan Bardakçı, "Benim ülkemle, vatanımla hiçbir sorunum yok. Benim sorunum iktidarla. Ben iltica filan etmem" diyordu.
Ama başka çaresi yoktu.
İstemeyerek de olsa iltica başvurusunda bulundu.
Birkaç hafta sonra da kabul edildi.
*
İlhan Bardakçı, 1980'li yılların sonlarında geldiği Almanya'da 2004 yılında yaşamını yitirdi.
Özlemiyle yanıp tutuştuğu Türkiye'ye kendisi gidemedi, cenazesi gitti.
Ben de etkinliğe katılanlara bu anekdotu anlattım.
"Türk gazetecilere Almanya'da sığınma hakkı verilmesi yerine, onlar için basın özgürlüğünün sonuna kadar yaşandığı bir Türkiyem olsun istiyorum" dedim.
Son Dakika › Dünya › Türk Gazetecilere İltica Hakkı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?