Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın Tunus’ta ağırlandığı gün, Arap Baharı’yla yelkenlerini şişirmiş olan siyasal İslam’ın öncülerinden El Nahda Hareketi lideri Raşid el Gannuşi demir parmaklıkların ardına gönderildi. Manidar bir çakışmaydı. 2011’de isyan dalgasına paralel olarak vekalet savaşına maruz kalan Suriye’de Esad yönetimi Arap dünyası ile ilişkilerini normalleştirmeye başlarken, Arap Baharı’nda değişim şansını yakalamış olan Tunus ‘anayasal darbe’ pratikleriyle yeni dönemin aktörleriyle hesaplaşıyor.
25 Temmuz 2021’de meclisi askıya alan, vekillerin dokunulmazlığını kaldıran ve Hişam el Meşişi hükümetine son veren Cumhurbaşkanı Kays Said’in anayasa yazımı, referandum ve genel seçimlerle sürdürdüğü sistemi yeniden kurma operasyonunda, El Nahda Hareketi'ni devletten kazıma en temel motivasyondu.
Geçen yıl yüzde 30 katılımla gerçekleşen anayasa referandumundan sonra muhaliflerin boykot ettiği seçimlerde katılımın yüzde 11’le sınırlı kalması Said’in yürüttüğü sürecin meşruiyetine dair ciddi soru işaretleri oluşturdu. İlaveten ekonomik kriz Said üzerinde baskıyı artırdı. Böylesi bir ortamda Müslüman Kardeşler’in Tunus uzantısı El Nahda’yı siyaseten silmeye dönük yeni bir hamle geldi.
17 Nisan’da gözaltına alınan Gannuşi 48 saatlik savcılık sorgusunu takiben tutuklanırken, El Nahda’nın merkezi kapatıldı ve ülke genelinde toplantı yapması yasaklandı. 19 Nisan’da da Said’i ‘diktatöryel eğilimler’ sergilemekle suçlayan Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin koordinasyon merkezi ile Tunus İrade Partisi’nin genel merkezine kilit vuruldu.
Nisan 2022’de ‘siyasi krizden çıkış’ hedefiyle sol kanattan Ahmet Necip Şabi liderliğinde muhalefetin çatı oluşumu olarak ortaya çıkan Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin en büyük bileşeni El Nahda Hareketi.
El Nahda’yı hedef alan soruşturma, Gannuşi’nin dışında Bilkasım Hasan, Muhammed Kumanı ve Ahmet Maşrıki gibi 11 kişi hakkında açılan soruşturmalarla genişletildi. Soruşturma dosyası devletin güvenliğine komplo kurma, halkı silahlı isyana teşvik, cinayet ve hırsızlık gibi suçlamaları içeriyor.
Daha önce yürütülen soruşturmalarda El Nahda liderleri Tunuslu cihatçıları finanse edip bunları Suriye, Libya ve Yemen cephesine göndermek, 2013'te Halk Cephesi'nin liderleri Şükrü Belaid ve Muhammed Brahimi'ye düzenlenen suikastlarla ilgili soruşturmaları örtbas etmek ve şiddeti meşru gören Selefi grupların önünü açmakla suçlanıyordu. İslami emirlik isteyip “Demokrasiyi gömme zamanı” diyen Hizb’ut Tahrir legalleşirken, El Kaide bağlantılı Ensar el Şeria da Tunus'a geri dönmüştü.
Son operasyonu tetikleyen şey Gannuşi’nin 15 Nisan’da Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin merkezinde yaptığı bir konuşmaydı. “El Nahdasız, siyasal İslamsız, sol ya da başka herhangi bir bileşensiz Tunus, bir iç savaş projesidir” demişti. El Nahda lideri darbeyi kutlayanların demokrat değil iç savaş destekçisi olduğuğunu ve darbenin alkışlanmak yerine taşlanması gerektiğini söylemişti.
Hemen öncesinde Gannuşi'nin damadı ve eski Dışişleri Bakanı Refik Abdülselam da “Ordunun tarafsızlığı ve siyasetten uzak olduğu söylemi büyük bir yalandır ve bu yalana son verilmelidir" sözleriyle şimşekleri üzerine çekmişti.
El Nahda tüm muhalefeti baskıcı uygulamalara karşı tek safta buluşmaya çağırırken Şükrü Belaid’in kurduğu Demokrat Yurtseverler Partisi operasyona destek çıktı. Parti, liderlerinin öldürülmesinden El Nahda’yı sorumlu tutuyor.
El Nahda yetkilileri, operasyonların hareketi tamamen yasaklamaya varan bir noktaya gitmesinden endişe ediyor. Müslüman Kardeşler projesine şiddetle karşı çıkan kanatlar epey zamandır terörün finansmanı, siyasi suikastler ve seçim kampanyalarına dışarıdan yasadışı bağışlar nedeniyle El Nahda'nın kapatılması için Said'e baskı yapıyordu.
Said 2011 sonrası siyasete hakim olan güçlerle uzlaşma yolunu kapatıyor. El Nahda’nın liderliğinde muhalif vekiller meclisi yeniden açma kabilinden 30 Mart 2022’de çevrim içi oturum düzenleyerek Said’e meydan okumuştu. Said bunu darbe girişimi olarak niteleyip askıdaki meclisi feshetmişti. Buna karşın muhalefet de 17 Aralık’taki seçimlerle belirlenen yeni meclisi meşru görmüyor. Gelinen noktada ne 25 Temmuz 2022'de kabul edilen yeni anayasa ne de 20 ay aradan sonra tekrar açılan meclis siyasi gerilimleri sonlandırabildi.
Muhaliflerini suçlu, hain ve terörist olarak nitelemekten kaçınmayan Said ise yasaları uyguladıklarını, sisteme sızıp her renge bürünenlerle yüzleştiklerini, devleti istismarcılardan temizlemeye ve halkın taleplerini yerine getirmeye çalıştıklarını savunuyor.
Şubattaki operasyon dalgasında El Nahda ile bağlantılı en az 20 kişi tutuklanmıştı. Tutuklular arasında yer alan El Nahda Genel Başkan Yardımcısı Nureddin el Bahiri 2012-2013'te Adalet Bakanlığı koltuğunda otururken "eski rejimin adamları" diye bazı yargıçları kovmuştu. Bu dönemdeki atama kararları El Nahda'nın yargı ve emniyete sızma operasyonu olarak görülüyor. Said yargıda kilit noktalara yerleştirilmiş kişilerin suikastlar, yolsuzluklar ve kamu mallarının talanıyla ilgili dosyaları sümen altı ettiğini öne sürmüştü.
Said’in “inatçı” yönetim anlayışı dikkate alındığında operasyonların tepkilere aldırmadan devam edeceği öngörülebilir. Tunus Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu (UGTT) başta olmak üzere bazı kurumlar siyasi ve ekonomik krizden çıkmak için Said’e ulusal diyalog çağrısı yaparken, muhalefet de giderek sertleşiyor. Özellikle Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin bileşenleri yeni meclis ve hükümeti tanımamakta ısrar ediyor.
Eski mecliste ilk üçte yer alan El Nahda, Tunus’un Kalbi ve Onur Koalisyonu bir kenara, başlangıçta Said’in müdahalesine destek olan Özgür Anayasa Partisi bile seçimi boykot eden cephedeydi. Said’in tüm adımları ‘arındırma-tasfiye’ mantığı üzerine kurulu. Sözgelimi siyasilere aday olacakları seçim bölgesinde ikamet etme ve aynı bölgede mukim 400 kişiden imza alma şartı getiren yeni seçim yasası tabir caizse kökü dışarıdaki muhaliflerin önünü kesti.
Devrik lider Zeynel Abidin bin Ali döneminde yurtdışını mesken tutmuş muhaliflerden bazıları 2011’deki Yasemin Devrimi'nin kazanımları tersine dönünce sürgün hayatlarına geri döndü. Fransa’ya yerleşen eski Cumhurbaşkanı Munsif el Merzuki de bunlar arasında.
Tunus’un geçtiği bu kritik süreçte El Nahda’ya yakınlığı ile bilinen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tutumu da merakla izleniyor.
Türkiye'nin Tunus Büyükelçisi Çağlar Fahri Çakıralp’in yeni Meclis Başkanı İbrahim Buderbale ile görüşmesi Arap basınında AKP’nin El Nahda’yı gözden çıkardığı yorumlarına neden olmuştu.
Çakıralp, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un ikili ilişkilere vurgu yapan mektubunu Tunuslu mevkidaşına iletmişti. AKP Mısır’la ilişkileri düzeltmek için Müslüman Kardeşler’i himaye eden siyasetini nasıl gözden geçirdiyse Tunus’ta da benzer bir tutumu izleyeceği düşünülmüştü.
AKP yönetimi 2022’de Said’in meclisi fesheden kararını kınarken Tunus Dışişleri buna protesto notasıyla yanıt vermişti. Said de "Biz bir vilayet değiliz. Ferman beklemiyoruz. Egemenliğimiz, şerefimiz ve gurumuz bütün değerlendirmelerin önündedir" diyerek Erdoğan’a çatmıştı.
Gannuşi tutuklanınca iki ülke arasındaki bahar havası toz-dumana karıştı. Eski çizgisine geri dönen Erdoğan şunu söyledi: “Mevcut yönetim, kardeşim Gannuşi’yi tutukladı. Tunus’taki yetkililerle henüz telefonla iletişim kuramadık. Ama denemeye devam edeceğiz. Onlarla konuşabilirsek uygun görmediğimizi onlara söyleyeceğiz.”
El Arab gazetesi de Tunus Dışişleri’nin El Nahda’yı kurtarmaya dönük müdahale ya da arabuluculuk çabalarına izin vermediğini yazdı. Said meşruiyeti sorgulayan iç ve dış tepkilere karşı tahammülünün olmadığını defalarca hissettirdi.
Gannuşi’nin iç savaş uyarısı bir taraftan 2012-2013’te muhalif liderler, güvenlik birimleri ve turistleri hedef alan saldırıları diğer taraftan El Nahda’nın doğrudan karıştığı 1987 ve 1991’deki şiddet olaylarını anımsattı. 1991'de iktidar partisi Anayasal Demokratik Birlik'in (RCD) binalarına yönelik saldırılardan dolayı 300 kişi yargılanmış ve El Nahda terör örgütü ilan edilmişti. Örgütle bağlantılı 15 bin kişinin kamuda çalışması yasaklanmıştı.
Operasyon sistemin El Nahda ile pasif sayılabilecek hesaplaşmasının bir eşiğin aşılmasıyla açık bir çatışma aşamasına geçtiği söylenebilir. Yine de şu aşamada bu durumun bir iç savaş senaryosu olarak nitelendirilmesini gerektirecek emarelerin ortaya çıktığı söylenemez. Muhalifler arasında Gannuşi’nin meclisin feshinden beri iç bölünmeler yaşayan El Nahda’nın tabutuna son çiviyi çaktığını düşünenler de var.
El Nahda iktidara geldikten sonra siyasal İslam projesini geride bıraktığını söylese de ikna edici olamamıştı. Parti içinde de sözlerini tutmamak, mecliste tıkanmaya neden olmak ve yanlış ittifaklar kurmakla eleştirilen Gannuşi, Said’in yetkiyi tekeline alan adımları karşısında kendi tabanını bile seferber etmekte zorlanmıştı.
25 Eylül 2021’de bakan ve vekillerin de içinde olduğu 113 üst düzey yönetici Gannuşi'nin başarısızlıklarını öne sürerek El Nahda’dan ayrılmıştı. Pasif bir direnç gösteren El Nahda yönetimi, Said’in “kurumları yerli yerine oturtma” projesinin başarısız olmasına ve ekonomik kriz altında kalmasına bel bağlıyordu. Ama Said’i istikametinden döndürecek yeterli baskı kurulamadı.
El Nahda’yı hırpalayan bu operasyonların 2011 öncesindeki gibi mutlak siyaset yasaklarını getirip getirmeyeceğini kestirmek zor. Fakat her halükarda çanlar siyasal İslam için çalıyor. Gannuşi uzun yıllar sonra sürgünden döndüğünde Kartaca Havaalanı'nda "Taleal Bedru Aleyna" (Gündoğdu Üzerimize) nakaratıyla karşılanmıştı. Şimdi sanki gün batıyor.
Son Dakika › Dünya › Tunus'ta Gannuşi neden tutuklandı, Nahda Hareketi'nin gün batımı mı? - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?