Seçimlere beş hafta kala ABD'de bütün dikkatler televizyonda canlı yayında karşı karşıya gelen Cumhuriyetçilerin adayı Başkan Donald Trump ve Demokratların başkan adayı Joe Biden üzerindeyken seçmenlerin aklındaki soru işaretlerinin çoğu cevapsız kaldı.
ABD'de kararsız seçmenin seçimi bundan sonraki münazaralarda netleşir mi? Söz konusu tartışmacılardan biri Trump'sa net bir cevap vermek mümkün değil.
Fox News'tan Chris Wallace'ın moderatörlüğünü yaptığı tartışma bir hafta sonraki karşılaşmaya kadar çok tartışma kaldırır, zira ortada Biden'ın sürekli sözünü kesen Trump, Trump'ın sözünü kesip sözü Biden'a veren, Biden'ın anlatmayı atladığı konuları ona hatırlatan bir moderatörlü tartışmanın ne kadar tarafsız olduğu ise bir başka tartışma konusu olacak.
Çünkü geçtiğimiz hafta sonu "Bu tartışma sırasında görünmez olacağım, hatta tartışmayı kimin yönettiğini dahi kimse bilmeyecek" diyerek bir iddiada bulunan Wallace, görünmezlik bir yana kendini ateşin ortasına attı.
Münazara, Chris Wallace'ın soruları kendilerinin hazırladığını, cevaplarla ilgili adaylarla konuşmadığını vurgulamasıyla başladı. "El sıkışmayacaksınız" dedi, "Salonda tezahürat olmayacak" dedi, olmadı da lakin beklenmeyen şey tarafların birbirine nezaket çerçevesi içinde davranmayı 12. dakikada bırakması oldu.
Demokratlar, Trump'ın karşısına ya Bernie Sanders'ın ya da Elizabeth Warren'ın hatta Pete Buttigieg'in çıkmasını beklerken, şu sözleri dillerinden düşürmüyorlardı: "Bu isimlerden hangisi Trump'la karşı karşıya gelirse gelsin, Trump'ı paramparça edecekler, bekleyim görelim" diyorlardı. Ancak kimsenin aklına Trump'ın karşısına Biden'ın çıkacağı gelmiyordu.
Biden'ın yaşı vardı, unutkanlığı vardı, konuları atlayabiliyordu, hatta Trump'ın iddiasına göre Biden'a Alzheimer tanısı konmuştu, teke tek tartışmalarda agresyonunu kontrol edemiyor, özellikle ailesine dair konularda sükunetini kaybediyordu. Dolayısıyla Biden kolay lokma olacak, diğer isimler Trump'ın hakkından gelecekti. Lakin bu isimler teker teker yarıştan çekilince sahne Başkan Trump'la Başkan eski yardımcısı Joe Biden'a kaldı.
Adaylara sorulacak sorular belliydi. Yüksek Mahkeme'ye seçilen aday, Obamacare'in iptal edilme ihtimali, daha dün New York Times tarafından ortaya atılan ve çok ses getiren, Başkan Trump'ın vergi usulsüzlüğü, Covid-19 ve ABD'de hayatını kaybeden 200 bin kişi, halk sağlığı, ekonomide yaşanan sorunlar, George Floyd'un ardından çıkmaz sokağa giren ırkçılık karşıtı gösteriler, şiddet olayları ve bir başka konu da iklim değişikliğiydi.
Aslında konu başlıkları ne olursa olsun seçmenlerin görmeye ihtiyacı olan şey: Biden'ın sağlığının başkanlığa yeterli olup olamayacağına, tartışmayı sağlıklı bir şekilde yürütebileceğine ve Trump'ın bir dört yılı daha hak edip etmediğine dair oylarını netleştirecek birkaç kanıt görmekti. 90 dakika süren tartışma boyunca Trump 39.06 dakika, Biden 37.56 dakika söz aldı.
Algı mühendisliği konusunda bir dahi olan Trump, Biden'la karşı karşıya geldiği andan itibaren "Nasılsa biz kazanacağız" demeye başlarken, Biden masadan oyunu kazanarak kalkacak kozları elinde tutsa da bu fırsatları kullanamadı. Nezaket kurallarının dışına ilk çıkan, Trump için "Palyaço, yalancı" diyen, bugünkü gazetelerin ve internet sitelerinin başlığını "Çeneni kapa be adam!" cümlesiyle atan Joe Biden, ne yaparsa yapsın münazaranın kaybedeni olarak Trump'ı kayıtlara geçirmeyi başaramadı.
Başkan Trump, tüm soru başlıklarında, kendi amiral gemisinin su aldığını bildiği halde, sıkıntıların, ülkede çözümsüzlük yaratan tüm sorunların hepsini kendisinden önce yönetimde olan demokratların kabahat hanesine yazdırma taktiğini kullandı. Hatta öyle ki, moderatörün Trump'a sorduğu, "2016-2017 yıllarında devlete 750 dolar ödemişsiniz, bu doğru mu?" sorusuna dahi, "Obama ve Biden'ın geçirdiği kanun olmasaydı ben bu haklardan faydalanamazdım, ayrıca ben milyonlarca dolar gelir vergisi ödedim" dedi. ve 2015 yılından bugüne söylediğini yine tekrarladı ve beş yıldır beklenen vergi beyannamelerini yakında yayınlayacağını söyledi.
Trump, moderatör Chris Wallace'ın 'taraflı' yönetimini de vurgulamak için "Seninle mi yoksa Joe'yla mı tartışmak için buradayım belli değil" diyerek Wallace'ı da kaybedenler listesine yazdırdı. Trump'ın tarzından ödün vermedi, söz kesen, sözü kesildiğinde, "Sürekli sözüm kesiliyor" diyebilecek kadar toplumsal hafızasızlığa güvenen bir münazaracı olmaya devam etti.
Yazar Stephen King ki her romanında en berbat karakterine bile söz veren bir yazarken, Twitter'da, "Biden'ın sözünü kesip konuşmaya başladığı an şunun mikrofonunu kapatın" yazmaktan kendini alamadı.
Biden, Trump'a "Sen bu ülkenin başına gelmiş en kötü başkansın" dese de cevap vermedi. Biden taktik savaşına ve Trump'la karşılaşmasına duygularına hakim olmak için hazırlanmıştı. Danışmanları tarafından kendisine verilen akıl büyük ihtimalle, Trump'ın halihazırda sahip olduğu başkan statüsünü görmezden gelerek, ona sürekli "Bu adam" diye hitap etti. Lakin, Trump 'veri doğrulamaya' takılacak onlarca hatalı veri paylaşırken, Biden bunlara cevap vermek yerine "Yalancı" demeyi tercih etti.
Trump; salgının başından beri yüzüne zar zor değdirdiği maske meselesiyle ilgili "Maskeye karşı değilim" dedi, sihirbaz hızında sol cebinden maskesini çıkardı, Biden'ın görev süresiyle vurdu, "Ben dört yılda ne kadar yol kat ettim, sen 45 yılda hiçbir şey yapamadın, bu ülkeye gelmiş en kötü yönetimde sen vardın, senin döneminde meydana gelen salgınların hiçbirinde etkili değildin, dünyanın en kötü sağlık sisteminde imzan var" dedi.
Portland'da meydana gelen olaylar hakkındaki soruya cevap verirken, "Portland Oregon Multnomah Eyalet Şerifi Mike Reese beni destekliyor" dedi, şerif eşzamanlı açıklama yaparak "Hiçbir zaman Trump destekçisi olmadım, olmayacağım da" demek zorunda kaldı.
Mitinglere ve halk sağlığı konusuna gelince, "Biden sürekli kapalı alanlarda mitingler yapıyor, zaten o mitinglere de üç kişi gidiyor, ben sadece açık havada, sosyal mesafe kurallarına dikkat ederek, binlerce insanla buluşuyorum" derken, kendisinin Tulsa'da kapalı alanda yaptığı mitingin lafını dahi ettirmedi.
Küresel ısınma sorusuyla baş başa kalınca, "Milyarlarca ağaç diktik, ben size mis gibi bir su ve mis gibi bir hava vadediyorum" dedi. Halbuki Biden, o noktada Trump'a, küresel ısınma konusunda, cumhuriyetçilerin ne kadar geride kaldığını söyleyebilecekken, Paris Antlaşması'nı destekleyeceğini söyledi.
Biden, karşı tarafın elinde silah varken, kılıçla mücadele etmeyi tercih etmeye devam ederse, önde gittiğini öne süren anketleri yanıltacak. Zira, Biden her şeyi bir kenara bırakıp, Cumhuriyetçilerin dini siyasetin önüne koyduklarını aklına getirip, "Sabahtan beri yalan söylüyorsun, Tanrı seni affetmeyecek" diyerek, belki de Cumhuriyetçi seçmenin kafasını karıştırabilirdi. Yapmadı.
Trump hakkında son aylarda yazılan kitaplardan, hakkındaki iddialardan bahis açabilirdi, açmadı. Princeton Üniversitesi'nin önemli tarih profesörlerinden Kevin Kruse, "Bu ömrümde gördüğüm en berbat başkanlık münazarasıydı" derken haksız değil.
Bu moderatörlük tarzıyla kazananın kim olacağından çok Trump gibi bir münazaracı karşısında etkisiz moderatörün kaybedenlerden olacağı kesin. Trump ve Biden'ın sonraki karşılaşmalarının tarihleri, 15 ve 22 Ekim 2020.
Son Dakika › Dünya › Trump-Biden tartışmasının 'kaybedeni' moderatör Chris Wallace - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?