Donald Trump 2020 başkanlık seçimleri için kampanyasını geçen hafta, Orlando Florida mitingiyle ve "Amerikan tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı başkanıyım" iddiasıyla açtı.
Trump'ın konuşmasında 2016 seçimlerindekinden farklı bir mesaj yoktu.
Buna karşılık 2020 seçimlerine giden süre boyunca, kampanyada ekonomik konulardan daha çok kimlik ve göçmenler politikaları gibi kültür alanına ait tartışmalarının, en önemlisi bir tür "beka" sorununun egemen olacağı anlaşılıyordu.
Trump "Amerikan tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı başkanıyım" diyor ama kamuoyu yoklamaları 1950'lerden bu yana bütün başkanlar içinde ilk döneminde istikrarlı biçimde en düşük popülarite oranına sahip başkan olduğunu gösteriyor.
Amerikan seçim sisteminin özelliklerinden dolayı Trump 2016 yılında, Hillary Clinton karşısında yüzde 50'den fazla oy alarak değil yüzde 46,1 ile kazanmıştı.
Mazbatasını aldığı gün, ikinci dönem seçimlerine katılma dilekçesini de veren Trump'ın popülarite oranları, dört yıl boyunca istikrarlı biçimde hep yüzde 46'nın altında kaldı.
Bloomberg'in aktardığına göre, Gallup kamuoyu yoklaması şirketinin bulguları 1952'den bu yana popülaritesi yüzde 48 altında kalan hiçbir başkanın ikinci kez seçilemediğini gösteriyor.
Ancak 2016'da kamuoyu yoklamaları Trump'ın seçileceğini söylemiyordu. Seçimlerden bir gün önce Trump'ın Amerikan seçmeni arasında popülaritesi yüzde 37,5 düzeyindeydi.
Bugünlerde de kamuoyu yoklamaları yüzde 43,8, yüzde 45 gibi oranlar buluyorlar.
Trump'ın 2016'da seçimleri kazanmasında, seçmen nüfusunun yüzde 44.7'sini oluşturan yüksek öğretim diploması olmayan beyazlar esas olarak belirleyici bir rol oynamıştı.
Bu kesim bugün de yüzde 60 oranında Trump'ı destekliyor.
Ancak bu kesimin toplam seçmen nüfusu içindeki payının 2020 seçimlerine gelindiğinde yüzde 40 dolayına düşmüş olması bekleniyor.
Buna karşılık seçmen nüfusu içine katılacak gençler genelde Demokrat adaylara yöneliyorlar. Kısacası demografik etkenler Trump'tan yana değil.
Trump'ın seçilmesinde kritik rol oynayan ikinci kesimi, kendini "bağımsız" olarak tanımayan seçmen oluşturuyordu.
Fox News tarafından yapılan son kamuoyu yoklamasına göre, bu kesim Trump'tan soğumuş görünüyor.
Bağımsızların yalnızca yüzde 30'u ve kendini "ılımlı" olarak tanımlayanların da yüzde 32'si Trump'ı desteklediklerini söylüyorlar.
Quinnipac Üniversitesinin, geçtiğimiz 7 seçimlerden 6'sının yüzde 5 farkla kazanıldığı Florida için yaptığı bir araştırma, Trump ile olası Demokrat Parti adaylıklarının popülaritesini karşılaştırıyor ve Trump'ın Joe Biden'in 9 puan, Bernie Sanders'in 6 puan arkasından geldiğini gösteriyor.
Wall Street Journal, sonuçların belirlenmesinde en kritik öneme sahip Michigan, Pennsylvania, Wisconsin, Florida gibi eyaletlerde Trump'ın popülarite oranının yüzde 50'nin altına takılıp kalmış olduğuna işaret ediyor.
Kısacası, kamuoyu yoklaması verilerine bakınca Trump'ın 2020 seçimlerini kazanma şansının yüksek olmadığı söylenebilir.
Öte yandan Trump'ın şansını arttıran etkenler de var.
Bu etkenlerin başında iki önemli gelişme var. Birincisi, Trump'ın seçim kampanyası 2016'ya kıyasla çok daha deneyimli, örgütlü ve finansal olarak güçlü.
İkincisi, Trump 2016 seçimlerini Cumhuriyetçi Partiden (GOP) gelen güçlü bir direnişe rağmen kazanmıştı. Bu kez GOP'nin tamamen Trump'ın arkasında olduğu anlaşılıyor.
New York Times Trump döneminde GOP'nin Trump'ın vergi indirimi politikasından, Yüksek Mahkemeye yaptığı atamalardan çok memnun olduğunu, dört yıl boyunca kültürel olarak da değiştiğine işaret ediyor.
GOP, geleneksel olarak serbest piyasadan yanayken bugün dış ticarette korumacılığı destekliyor.
Geçmişte, GOP hep devleti küçültmekten, sosyal hizmetlere yönelik ödemelerde reform(kesinti) yapmaktan söz ederdi. Trump bu konularla ilgilenmiyor. GOP geçmişte "güçler ayrılığı" ilkesini savunurdu. Bugün Trump bu ilkeyi sürekli aşındırıyor.
Bir GOP'li başkanın özel sektörü eleştirmesi, bazı şirketleri hedef alması olacak şey değildi; Trump bu konuda çok rahat davranıyor, GOP bir tepki göstermiyor.
GOP'li bir Başkanın Kanada'yı "düşman" olarak tanımlaması, kendi istihbarat kurumlarının değil de rakip devletlerin liderlerine, örneğin Putin'in sözlerine önem vermesi, eskiden olsa GOP içinde fırtınalar yaratırdı. Bu kez yaprak kımıldamadı.
GOP, geçmişe ve geleceğe ilişkin hep iyimser mesajlar verirdi. Trump kötümser mesajlar veriyor.
GOP dışa dönüktü (küreselleşmeciydi), Trump içe dönük, küreselleşme karşıtı.
The New York Times tüm bu değişikliklere karşın bugün GOP üyelerinin yüzde 80'inin Trump'ı desteklediğini, Partinin Trump'ın kesin denetimi altına girdiğini düşünüyor.
İlk bakışta, Trump'ın şansını arttıran bir diğer etken de ekonomi. Düşük büyüme hızıyla da olsa ABD ekonomisi uzun bir toparlanma sürecinden geçiyor. Ortalama işçi ücreti tarihsel olarak düşük bir düzeyde olsa bile işsizlik de tarihsel olarak düşük bir düzeyde. Varlık piyasalarında da indeksler yüksek, dalgalanma düşük.
Ekonomi güçlü bir görüntü sunarken, Trump'ın kampanyasını başlatan Florida konuşmasında ekonomiye daha çok vurgu yapması beklenirdi.
Ancak Trump, yukarda değindiğim gibi kültürel konulara, yabancı düşmanlığına, Demokratlara, "yalancı haber yaratan basına" saldırmaya, düzenin kendisine karşı kurduğu komplolardan, "bataklığı kurutmaktan" söz etmeye, yine mağduru oynamaya daha çok özen gösterdi.
Trump'ın ekonominin gerçeklerine vurgu yapmak yerine eski sloganlara, hatta kimi hurafelere sığınmasının arkasında, gerçeklerin pek de ondan, tabanının çıkarlarından yana olmaması var.
Trump'ın çekirdek tabanının dışında, özellikle eğitimli orta sınıflarda, ekonomik toparlanmanın Trump'tan kaynaklanmadığına, o gelmeden önce zaten başlamış olduğuna, vergi indiriminin etkisinin tükendiğine ve yalnızca zenginlere yaradığına ilişkin bir kanı yaygın.
Buna karşılık, Trump, sanayiyi canlandırmaya, alt yapıyı yenilemeye, ülkeyi yeniden inşa etmeye, Meksika sınırına duvar yapmaya yönelik kendi taraftarlarına verdiği vaatlerini gerçekleştiremedi.
Dış ticaretteki korumacılık önlemleri çiftçiyi vurmaya başlayınca, vergilerin kimin omuzlamak zorunda kaldığı ortaya çıktı. Nouriel Roubini gibi birçok bağımsız analist de 2020 yılında bir resesyon olasılığının güçlenmekte olduğundan söz ediyorlar
Ekonomi alanında kendini güvende hissetmeyen Trump Demokrat partiyi hedef almayı tercih ediyor.
Trump'ın Demokrat Partiye yönelik saldırısı özellikle ilginç, ilginç olduğu kadar tehlikeli gelişmelere işaret ediyordu. Trump Demokrat Partiyi, "radikal sosyalist" olarak tanımlarken "ülkeyi ve sizi mahvetmek istiyorlar" iddiasıyla taraftarlarına adeta "bir beka" sorunu dayatıyor.
Böylece, The Economist'in yorumuna göre "Trump'tan yana olmak yurtseverlik, karşı olmak ise ihanet" anlamına geliyordu.
Trump toplumdaki kutuplaşmayı, kültür savaşlarıyla derinleştirirken çeşitli yorumcuların gözlemleri, Trump'ın çekirdek desteğinde bir erime olmadığını o kesimde Trump'ın "Tanrı tarafından seçildiğine, tanrı tarafından korunduğuna. Karanlıkla savaşan aydınlığın çocuğu olduğuna" ilişkin yaygın bir inanca dikkat çekiyor.
ABD 2020 seçimleri ortamına, çok zehirli bir atmosferde giriyor.
Son Dakika › Dünya › Trump 2020 seçim kampanyasını başlattı! - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?