Suriye'de iç savaşın sona ermesinin üzerinden bir yıl geçmeden, ülke yeniden şiddet sarmalına sürüklenme riskiyle karşı karşıya.
Son haftalarda Halep vilayetinden Suriye ordusu ile Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) zaman zaman çatıştığı haberleri geliyor.
Şam yönetiminin Kürtlerin kontrol ettiği ülkenin kuzeydoğusuna askeri operasyon hazırlığında olduğu iddiaları da gündemde.
Sorunun temelinde, ülkenin merkeziyetçi bir sistemle yönetilip yönetilmeyeceği yatıyor.
Son olarak Beşar Esad'ı deviren güçlerin liderliğini üstlenerek geçici yönetimin başına gelen Ahmed Şara, SDG ile varılan 10 Mart anlaşmasının çatışma yaşanmadan uygulamaya konmasını umduğunu söyledi.
SDG'yi teoride anlaşmayı destekler görünmekle, pratikte ise maddelerini yerine getirmemekle suçladı.
10 Mart 2025'te Şara, iç savaş sırasında Suriye'nin kuzeydoğusunda fiili bir özerk yönetim kuran Kürtlerle bir mutabakat imzalamıştı.
Mutabakatta SDG'nin Suriye ordusuna entegre edilmesi ve Kürt güçlerinin kontrolündeki bölgelerin Şam yönetimine devredilmesi öngörülüyordu.
Bunlara petrol ve gaz sahaları gibi ekonomik açıdan kritik alanların devri de dahildi.
Anlaşma, Suriye'deki tüm etnik ve dini azınlıkların haklarını güvence altına alıyor ve Kürtlere vatandaşlık verilmesini sağlıyordu.
Fakat şimdiye kadar hayata geçmedi.
Aradan geçen dönemde Şam yönetiminin Dürzi ve Alevi gibi diğer azınlıklarla arasındaki tansiyon da yükseldi; İsrail ülkeye askeri müdahalelerde bulundu.
ABD, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasından yana olduğunu açıkladı.
Ankara, Şam yönetimine güçlü şekilde destek verdiğini vurguladı.
Peki Şam yönetimi ve Kürtler arasındaki sorunun kaynağı ne?
SDG, Suriye'nin kuzeydoğusunun büyük kısmını kontrol ediyor ve 2018'de burada fiili özerk bölge ilan etti.
Hiçbir ülke tarafından resmen tanınmayan bu yönetim, iç savaş sırasında özellikle Irak Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) karşı mücadelede ABD'nin desteğine sahipti.
SDG'nin omurgasını Halk Koruma Birlikleri (YPG) oluşturuyor.
Türkiye YPG'yi " PKK'nın uzantısı ve terör örgütü" olarak nitelendiriyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan, İngiltere merkezli düşünce kuruluşu RUSI'den Prof. Dr. Serhat Erkmen, ademi merkeziyetçiliğe ilişkin tartışmaların, iç savaş sırasında "farklı güç odaklarının" ortaya çıkmasından kaynaklandığını söylüyor.
"Eski rejimin kontrol alanı belli yerlerle sınırlıydı. Bu mirasın üzerine Şara yeni yönetimi kurmaya çalıştı" diyor.
İç savaş öncesi Türkiye'nin son Şam büyükelçisi Ömer Önhon dış aktörlerin de Suriye'deki yönetim krizinin aşılmasını zorlaştırdığını düşünüyor:
"Ülke dışı faktörler var. Bunların başında Türkiye, İsrail, ABD ve muhtelif Arap ülkeleri, ayrıca, şu anda başka sorunlarla meşgul olsalar da İran ve Rusya geliyor.
"Çoğu zaman birbiriyle çatışan öncelikleri ve gündemleri bulunan bu ülkelerin tutumları da Suriye'de bir çözüm bulunmasını güçleştiriyor."
İngiltere merkezli risk danışmanlığı şirketi Sibylline'ın Ortadoğu ve Afrika Analisti Megan Sutcliffe, Şam yönetimi ile SDG arasındaki ilişkiyi Türkiye'deki Kürt sorununun da etkilediği yorumunu yapıyor:
"Türkiye, uzun zamandır bir Kürt devletinin kurulmasına karşı çıkıyor ve Suriye'de federalist veya özerk bir Kürt bölgesinin kurulmasının, Türkiye'deki ayrılıkçı şiddetin artmasına yol açacağından endişe duyuyor."
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Sutcliffe bu bağlamda Şam hükümeti ile Ankara arasında imzalanan askeri destek anlaşmasına da dikkati çekiyor.
Uluslararası haber ajanslarının savunma bakanlığı kaynaklarına dayandırdığı haberlere göre 13 Ağustos'ta imzalanan anlaşmayla, Türkiye Şam yönetimine silah sistemleri, askeri ekipman ve lojistik destek sağlayacak.
Ankara'dan anlaşmanın detaylarıyla ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.
Şam yönetimi bir süredir SDG'ye 10 Mart anlaşmasını uygulamaya koyması çağrısı yapıyordu.
Bunun yerine ülkenin kuzeydoğusundaki Haseke'de SDG'nin düzenlediği ve Dürzi ile Alevi liderlerinin katıldığı bir toplantıdan ademi merkeziyetçilik talebi yükseldi.
SDG'ye yakınlığıyla bilinen Hawar Haber Ajansı'nın (ANHA) haberine göre, 8 Ağustos'taki toplantıda fiili Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin Dış İlişkiler Komitesi Eşbaşkanı İlham Ahmed, konferansın amacını açıklarken Suriye tahayyülünü de ortaya serdi.
Konferansın amacını, "gerçek ortaklık, karşılıklı tanıma, adil temsil, samimi vatandaşlık, demokratik çoğulculuk ve ademi merkeziyetçilik" temelinde yeni bir Suriye geleceğinin şekillenmesine katkıda bulunmak şeklinde açıkladı.
ANHA'nın haberine göre konferans bildirisinde, "Ademi merkeziyetçi yönetimi garanti altına alan demokratik bir anayasanın kabul edilmesi" çağrısı yapıldı.
Prof. Dr. Erkmen, bu açıklamaların 10 Mart anlaşmasıyla çelişip çelişmediği sorumuzu şöyle yanıtlıyor:
"Kürtler hiçbir zaman 10 Mart anlaşmasının ademi merkeziyetçiliğe aykırı olduğunu söylemediler. Hatta İlham Ahmed defalarca '10 Mart anlaşması sadece Suriye yönetimine entegrasyonu öngören bir şey değildir; Kürtlere de haklar tanır ve ademi merkeziyetçilikle paralel devam etmelidir' demişti."
Megan Sutcliffe de anlaşmada SDG'nin topraklarını merkezi yönetimle birleştirmeyi kabul ettiğini, ancak bunun onlara göre Şam'ın yönetiminin merkezileşmesi anlamına gelmediğini söylüyor:
"Anlaşmazlıkların söz konusu topraklarda uygulanacak yönetim yapıları ve bunların tam olarak nasıl yapılandırılacağı konusundan kaynaklandığını düşünüyorum."
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan eski Büyükelçi Ömer Önhon da SDG'nin amaçları arasında "kendi kontrol ettiği topraklarda otonom bir yönetime sahip olmayı, silahlı gücünü korumayı, petrol sahalarının işletilmesi ve gelirinden önemli oranda pay almayı" sayıyor.
Önhon'a göre Şam yönetimi de dahil Suriye'nin çoğunluğu bu şekilde bir "oldu bittiyi" kabullenmeye hazır değil.
Buna karşılık azınlıkların da Şara yönetimine güvenmediklerini söylüyor.
"Şara yönetimi azınlıkların dışlanmayacağını vaad ediyor ama atılan adımların ve uygulamaların bu vaatleri tam olarak karşılamaması Şara yönetimine güven duyulmasını zorlaştırıyor" diyor.
Erkmen'e göre toplantıdaki asıl dikkat çeken nokta, Kürtler ve Dürzilerin yanı sıra Alevilerin de "Esad'ın devrilmesinden bu yana ilk kez ademi merkeziyetçiliğe yakın bir taleple" ortaya çıkması.
"8 Ağustos'ta yapılan toplantıyla ademi merkeziyetçiliğin Suriye'de Aleviler, Dürziler, Kürtler tarafından dile getirilen temel siyasi talep haline getirilmeye çalışıldığını görüyoruz. O toplantı, yükselen tansiyonun en önemli tetikleyicisi oldu" diyor.
Geçiş dönemi devlet başkanı olarak atandıktan sonra yaptığı ilk konuşmada Şara, toprak bütünlüğü vurgusu yapmıştı.
Suriye'deki tüm silahlı grupların feshedileceğini ve yeni kurulacak devlet kurumlarına entegre edileceklerini söylemişti.
Bu kapsamda, 10 Mart mutabakatının hayata geçirilmesi konusunda Paris'te ABD ve Fransa arabuluculuğunda Suriye geçici hükümeti ve SDG arasında bir konferans düzenlenmesi planlıyordu.
Haseke'deki toplantının ertesi günü, 9 Ağustos'ta, Şam yönetimi, Paris'teki konferansa katılmayacağını açıkladı.
Hükümetin bundan sonraki konferansların Suriye'de yapılmasını şart koştuğu basına yansıdı.
Bütün bunlar olurken Halep vilayetinden Şam ordusu ile SDG güçleri arasında çatışmaların yaşandığı haberleri geldi.
İlham Ahmed başkanlığındaki bir heyetin 11 Ağustos'ta Şam'a giderek Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile görüştüğü de basına yansıdı.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, görüşmenin amacının daha fazla askeri tırmanışın önlenmesi olduğunu yazdı.
Bu gelişmeyi izleyen açıklamasında Şara, SDG'yi 10 Mart anlaşmasına aykırı davranmakla suçladı ancak çatışmaların önleneceğine dair inancını da dile getirdi.
Suriye'de barışın sağlanması konusunda Türkiye ve ABD arasında mutabakat olduğuna dikkat çeken Şara, "Umarım ihtilaf yaşamayız. Birkaç ay içinde çözüleceğini umuyorum" dedi.
Peki şimdi ne olacak?
Sutcliffe çözüm bulunamazsa yıl sonuna doğru çatışmaların yoğunlaşabileceğini düşünüyor.
Son aylarda Süveyda, Latakya ve Tarsus'taki çatışmaları örnek göstererek küçük şiddet olaylarının hızla büyüme potansiyeli konusunda uyarıyor.
Erkmen'e göre de mevcut ortamda Şam'a bağlanmak isteyen grupların ayaklanmasıyla ülkedeki çatışmaların şiddetlenmesi olası:
" Deyrizor ve Rakka'da SDG yönetimini artık kabul etmeyecek ve merkezi hükümete bağlanmak isteyecek Sunni Arap aşiretlerin sivil hareket başlatmasını, bunun silahlı çatışmaya dönmesini ve Suriye ordusundan bu vilayetlere davet üzerine destek gelmesi ile devam edebilecek bir sürecin yaşanmasını ihtimal dışı görmüyorum."
Önhon ülkenin Kürtler, Dürziler, Aleviler ve dış güçlerin de dahil olacağı bir iç savaşa sürüklenmesi olasılığına karşı uyarırken "ABD'nin tutumu kritik önemde" diyor.
Son Dakika › Dünya › Suriye'de Şiddet Riski Yeniden Gündemde - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?