Suriye'de Heyet Tahrir Es- Şam (HTŞ) ve beraberindeki muhalif gruplar, Kasım'ın son haftası başlattıkları taarruzla ülkenin büyük kısmında kontrol sağladı.
HTŞ'nin kontrol ettiği yerlerde silahların susmasıyla gözler kuzeyde Türkiye'nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) oluşumları arasındaki çatışmalara döndü.
SMO, bu bölgede Tel Rıfat'tan sonra Menbiç'in kontrolünü de büyük oranda ele geçirdi.
Türkiye, SDG'nin temelini oluşturan Kürt Demokratik Birlik Partisi'ni (PYD) ve onun silahlı kanadı Halk Koruma Birlikleri'ni (YPG) PKK'nın uzantısı bir terör örgütü olarak kabul ediyor.
Ankara, SDG'nin özellikle Türkiye sınırında faaliyet yürütmesine çok net bir dille karşı çıkıyor.
ABD ise IŞİD ile mücadelede ortaklık kurduğu SDG'yi destekliyor ve desteklemeye devam edeceğini söylüyor.
Washington'un bundan sonra nasıl bir yol izleyeceği, bu nedenle hem Suriye'nin kuzeyindeki gidişat hem de Türkiye ile ilişkiler için belirleyici olacak.
BBC Türkçe, Washington'un muhtemel stratejisini aralarında ABD'nin eski Suriye özel temsilcisi James Jeffrey'nin de olduğu uzmanlarla konuştu.
ABD Başkanı Joe Biden, 8 Aralık'ta Beyaz Saray'da yaptığı açıklamalarda ülkesinin izleyeceği politikaya dair mesajlar verdi.
Biden, Suriye'de Esad Yönetimi'nin devrilmesinin "Tarihi bir fırsat, ayrıca bir belirsizlik ve risk anı" olduğunu söyledi.
Gelecek ay görevi halefi Donald Trump'a devretmeye hazırlanan Biden, Washington'ın bu riski yönetmek için bölgedeki "ortakları ve paydaşlarıyla çalışacağını" vurguladı.
ABD başkanı ayrıca çoğu SDG kontrolündeki bölgelerde bulunan yaklaşık 900 Amerikan askerinin IŞİD ile mücadele etmek için ülkede kalacağını belirtti.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby de 10 Aralık'ta ABD'nin Türkiye'nin terörle mücadele endişelerini "meşru bulduğunu" ancak Washington'ın Suriye'de IŞİD ile mücadele için SDG ile ortaklığını sürdüreceğini vurguladı.
Kirby, "bu iki hedefin örtüştüğü ya da çakıştığı durumda Türklerle bu sonuçlara nasıl ulaşabileceğimize dair gerekli konuşmaları yapacağız" dedi.
ABD Merkez Kuvvet Komutanlığı (CENTCOM), 8 Aralık'ta yaptığı açıklamada ABD güçlerinin Suriye'de 75 IŞİD hedefini vurduğunu açıkladı.
CENTCOM Komutanı General Michael Erik Kurilla da 10 Aralık'ta Suriye'yi ziyaret ederek bölgedeki ABD askerleri ve SDG yetkilileri ile görüştü.
20 Ocak'ta göreve gelecek Donald Trump ise sosyal medyadan yaptığı paylaşımda "Bu bizim savaşımız değil" diyerek ABD'nin Suriye'ye müdahale etmemesi gerektiğini ifade etti.
BBC Türkçe'ye konuşan Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Dış Politika Program Direktörü Gülru Gezer, Trump ve Biden'ın Suriye konusundaki açıklamalarında "180 derecelik bir fark olduğunu" vurguladı.
Geçmişte Los Angeles Başkonsolosu olarak görev yapan Gezer, Trump'ın ilk başkanlık döneminde de Suriye'den çekilmek istediğini, ancak CENTCOM'un buna "müsaade etmediğini" savundu ve şunları ekledi:
"Burada esas önemli olan, Trump Beyaz Saray'a geldikten sonra müesses nizam ona Amerikan askerlerinin çekilmesi ve ABD'nin YPG'ye desteğini çekmek için gerekli hareket marjını sağlayacak mı sağlamayacak mı?"
ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, BBC Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede Trump'ın açıklamalarında spesifik olarak Suriye'den çekilmeyi kast etmediğini düşündüğünü söyledi:
"Burada daha çok ABD'nin Müslüman toplumları yeniden düzenlemek için binlerce askerini kaybedeceği ve trilyonlarca dolar harcayacağı 'Bitmeyen savaşlara' girmeyeceği yönünde mesaj veriyor... Ama bu, orada çıkarımız yok ya da umursamıyoruz demek değil."
Jeffrey ayrıca Biden yönetiminin ABD askerlerinin Suriye'de kalacağı yönündeki net açıklamasının beklenmedik olduğunu ifade etti.
Eski diplomat, ABD askerlerinin IŞİD ile savaşmak ve kendisiyle birlikte müttefikleri Türkiye, İsrail, Ürdün ve Irak'ın çıkarlarını korumak için Suriye'de kalması gerektiğini söyledi.
Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantic Council'da kıdemli araştırmacı olan Richard Outzen ise Washington'ın 10 yıldır Suriye'de "uyarlanabilir bir politika" izlemediğini ve bu sebeple bölgede Hizbullah ve İran gibi tehditlere karşılık vermekte zorlandığını belirtti.
Outzen, "Bir politika boşluğu söz konusu. Seçim sonrası başkanlar arası geçiş dönemi bunu daha da kötüleştirdi" dedi.
ABD ve Türkiye arasında yıllardır anlaşmazlık konusu olan SDG konusuna, Cumhuriyetçi Parti'nin önde gelen senatörlerinden Lindsey Graham da değindi.
Graham, 9 Aralık'ta X üzerinden yaptığı bir paylaşımda, ABD'nin "Kürt güçlerin" Türkiye ve "Suriye'yi ele geçiren radikal İslamcılar" tarafından tehdit edilmesine izin vermemesi gerektiğini vurguladı:
"Türkiye, Türk çıkarlarını korumak için kuzeydoğu Suriye ve Türkiye arasında askerden arındırılmış bir tampon bölgeyi hak ediyor. Eğer Türkiye Suriye'deki Kürt güçlere karşı askeri eylem yaparsa bu Amerikan çıkarlarını büyük ölçüde riske atacak."
Graham paylaşımında geçmişte Türkiye'ye yönelik yaptırımlar için yasa tasarıları hazırladığını hatırlattı, gerekirse bunu tekrar yapacağını da vurguladı.
James Jeffrey, Graham'ın paylaşımının Türkiye ve ABD arasında Ekim 2019'da varılan ihlaline yönelik bir uyarı olduğu yorumunu yaptı.
Eski ABD Suriye Özel Temsilcisi, o dönem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence düzeyinde imzalanan anlaşmanın, Fırat Nehri'nin batısındaki tüm topraklar için geçerli olduğunu vurguladı.
Anlaşma kapsamında YPG'ye bağlı güçler, Türkiye sınırından 30 kilometre geriye çekilecek ve Tel Rıfat ve Menbiç'i boşaltacaktı.
Ancak anlaşılan sürenin geçmesine karşın iki bölge boşaltılmadı, sınırdan çekilme konusundaysa kısıtlı ilerleme kaydedildi.
Jeffrey "Washington, SMO'nun Tel Rıfat'a ve şimdi de Menbiç'e saldırmasına çok ses çıkarmadı. Çünkü Tel Rıfat hiçbir zaman SDG'nin değildi. Menbiç'ten SDG'nin çekilmesi konusu da 2018'de üzerinde anlaştığımız bir şeydi, ancak bir türlü bunu uygulayamadık" dedi.
Ancak Jeffrey, Türkiye'nin SDG'ye yönelik Fırat'ın doğusunda Kobani olarak da bilinen Ayn el-Arab kenti gibi bölgelere harekat düzenleme ihtimalini endişe verici bulduğunu vurguladı.
Gülru Gezer, Graham'ın ve genel olarak ABD Kongresi'nin tutumunun öneminin altını çizdi ve "Ben Amerika'nın yakın zamanda YPG'den vazgeçeceğini düşünmüyorum" diye konuştu.
Richard Outzen ise kuzeydoğu Suriye'deki durumu şu sözlerle değerlendirdi:
"Washington'ın Ankara ile irtibata geçip güvenlik çıkarlarını ABD üsleri ve güçleri yakınında büyük bir askeri operasyon gerçekleştirmeden karşılaması için farklı yollar sunacağını tahmin ediyorum. Aksi takdirde durum tüm taraflar için tehlikeli olur."
BBC Türkçe'ye konuşan Türkiye'nin eski Şam Büyükelçisi Ömer Önhon ise Ankara'nın YPG'nin "devletleşmesine izin vermeyeceğini" açıkladığını hatırlattı.
Önhon, "Türkiye toprak bütünlüğüne verdiği önemi teyit etti, dolayısıyla bölüp parçalamaya yönelik hamlelere göz yummayacaktır" diye konuştu ve ekledi:
"YPG'nin önümüzdeki dönemde nasıl bir yapıya sahip olacağı konusunda da bir şey söylemek güç. Bunun belirlenmesinde birçok faktör rol oynayacak ama Türkiye kararlı bir tutum ortaya koydu o konuda."
Gülru Gezer de Ankara'nın "Hem stratejik hem de taktiksel olarak gerekli tüm adımları atacağını" düşündüğünü söyledi ve ekledi:
"Amerika'yla ilişkileri bozmayacağız diye kendi ulusal güvenliğimizi tehlikeye atacak durumda değiliz."
Son Dakika › Dünya › Suriye'de Kontrol Değişimi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?