ABD, Suriye'ye yönelik yeni ekonomik yaptırımlarını, geçen hafta uygulamaya koydu.
Yaptırımlar, ABD Başkanı Donald Trump'ın geçen yıl onayladığı, Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası üzerinden devreye girdi.
Yasanın adını, "Suriye hapishanelerinde işkence ve ölümü belgeleyen 52 bini aşkın fotoğrafı ülke dışına çıkardığı" öne sürülen "Sezar" kod adlı bir eski askeri fotoğrafçıdan aldığı belirtiliyor.
Bu nedenle yaptırımlar kamuoyunda "Sezar yaptırımları" diye adlandırılıyor.
Washington yaptırımlarla, Beşar Esad yönetiminin "sivillere yönelik cani saldırılarını durdurmasının" ve "barışçıl bir siyasi geçiş sürecine zorlanmasının" amaçlandığını belirtiyor.
Şam yönetimi ise ABD'nin bu yasayla "uluslarlararası hukuka aykırı hareket ettiğini" ve "meşru Suriye hükümetini devirmeye çalıştığını" belirterek yaptırımları kınıyor.
Peki yaptırımların içeriğinde ne var? Asıl hedef ne? Yaptırımlara Suriye'deki siyasi aktörler nasıl yaklaşıyor? Sonuçları neler olabilir?
Yaptırımlarla ilgili merak edilenleri araştırdık.
'Sezar yaptırımlarının' önceki yaptırımlardan farkı ne?
Suriye, ilk kez ABD yaptırımlarıyla karşılaşmıyor.
Ancak uzmanlar, yeni yaptırımlarla öncekiler arasında önemli bir fark olduğa dikkat çekiyor.
BBC Türkçe'ye konuşan, İngiltere merkezli düşünce kuruluşu Chatham House'un Orta Doğu ve Kuzey Afrika Programı danışmanlarından Zaki Mehçi, bu farkı şöyle yorumluyor:
"Suriye'ye ilk olarak 1979 yılında yaptırımlar uygulamaya başlandı. 2003'te, 2004'te, 2005'te, 2012-2013 arasında yine yaptırımlar geldi ve şimdi de Sezar Yasası var.
"Sezar Yasası'nın farklı şu: Bu yasa Suriye rejimi ile ilişkileri olan veya ilişki geliştirmek isteyen ülkeleri ve şirketleri hedef alıyor. Daha önceki yaptırımlar Suriye içindeki rejimle ilişkili kuruluşları, kamu şirketlerini ve Hamas ile Hizbullah gibi Suriye dışındaki bazı silahlı grupları hedef alıyordu. Bu yasa ise Suriye rejiminin destekçilerini zayıflatmayı hedefliyor."
Zaki Mehçi'ye göre yaptırımlar, "asıl olarak politik bir mesaj taşıyor ve ABD hem Suriye yönetiminin yanındaki İran ve Rusya gibi ülkelere doğrudan hem de kendi müttefiklerine dolaylı mesaj yolluyor".
Mehçi mesaj yollanan ülkeler arasında hem bazı Körfez ülkeleri hem de kimi Avrupa ülkeleri olduğu görüşünde:
"Başta Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere bazı Körfez ülkeleri, Suriye rejimi ile ilişki geliştirmeye ve gelecekte Suriye'nin yeniden inşası sürecinde katkı sunmak istiyor.
"Teyit edilmemiş haberler göre, bazı Avrupa ülkeleri de Suriye rejimi ile resmi olmayan kanallar açmaya çalışıyor. Örneğin İtalyan hükümeti. Ayrıca Macaristan ve Bulgaristan gibi ülkelerden, Suriye'de rejimin kontrolündeki alanlardaki şirketlerle ticaret yapmak isteyen iş insanları var."
Yaptırımlar, Suriye'de ekonomik sorunların derinleştiği bir döneme denk geldi.
Geçtiğimiz aylarda Suriye Lirası dolar karşısında ciddi bir değer kaybı yaşadı.
Ülkede, Esad yönetiminin önemli bir desteğe sahip olduğu Lazkiye'de yaşayan, Lübnan merkezli düşünce kuruluşu Futuristic Studies Institute için çalışan gazeteci Somer Sultan, BBC Türkçe'ye Suriye'deki ekonomik duruma ilişkin gözlemlerini şöyle aktarıyor:
"Suriye'de iki gelişme aynı zamanda yaşandı. Biri ABD yaptırımları, diğeri Başkan Beşar Esad'ın kuzeni Rami Mahluf'un, şirketine gelen para cezasını ödemesini kabul etmemesi.
"Bu iki gelişme halkta negatif bir psikolojik etki yaptı. Devalüasyon, yasa yürürlüğe girmeden önce başladı ve şu an % 300'lere ulaştı. Devlet, attığı bazı adımlarla bu seri düşüşü frenlemeyi başardı. Örneğin, banka kredilerini durdurdu, ticari amaçla dolar kullanılmasını yasakladı. Şu an piyasalar hala tedirgin, ilk şok dalgasını gidermeye çalışıyor."
Sultan, Suriye Merkez Bankası'nın belli kalemlerde ithalat yapan kişilerle doları kendi resmi tarifesi üzerinden sağladığını, bunun sonucunda ilaç ve gıda gibi bazı ürünlerin piyasada daha ucuz satıldığını ancak devalüasyon ardından bankanın bu resmi tarifeyi yüzde 100 artırdığını, bu yüzden ilaç ve gıda ürünlerine zam beklendiğini, bunun da bir kaygı unsuru olduğunu söylüyor. Sultan, bunun karşısında maaşlara zamma gidilebileceği kanısında.
Gazeteci Sultan, Şam yönetiminin yaptırımlara karşı daha uzun vadeli planlarıyla ilgili, "İktidar uzun vadedede; tarıma, hayvancılığa ve küçük projelere önem vereceğini belirtiyor. Aldığı kararlarla temel ihtiyaçların sağlanmasını planlanıyor. Rusya ve İran'ın desteğiyle de kuşatmayı yaracağı düşünülüyor" diyor.
Geçtiğimiz haftalarda, Suriye'nin, Esad yönetiminin denetimi altında bulunan bazı kentlerinde ekonomik sorunlarla ilgili gösteriler düzenlendi.
Özellikle güneydeki Suveyda kentinde gösterilere katılım dikkat çekti.
Suveyda'daki gösterilerde ekonomiyle ilgili sloganların doğrudan yönetimi eleştiren ya da Rusya ve İran'ın ülkeden çıkmasını talep eden siyasi sloganlar da atıldı.
Bazı uzmanlar, gösterileri 2011'deki protestolara benzetti ve yeni bir isyan dalgasının yayılabileceği yorumunu yaptı.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Middle East Institute'ün yöneticilerinden Charles Lister, geçtiğimiz günlerde Politico dergisinde yayımlanan yazısında, "bu gösterilerin, Esad rejiminin ve onun hayatta kalacağı yönündeki beklentilerin kalbinde ortaya çıkan, çok daha büyük bir krizin alameti olduğu" yorumunu yaptı. Lister ayrıca Dera'daki hareketliliğe de dikkat çekti.
Suveyda, Suriye'nin azınlık topluluklardan Dürzilerin yoğun olarak yaşadığı bir kent.
Lazkiye'den gazeteci Somer Sultan, protestolarla ilgili, "Gösterilerde Suriye yönetimine hasım olan Lübnanlı lider Velid Canpolat'ın etkisi olduğunu", "bazı Dürzi din adamlarının göstericilerin sonlanması için hareket ettiğini" öne sürüyor.
Bu arada 21 Haziran'da, güneydeki Dera kentinde büyük bir protesto gösterisi yapıldı.
Gösterinin, daha önce silahlı muhalif gruplara üye olup, ilerleyen yıllarda Rusya'nın ara buluculuğuyla Suriye ordusuna katılarak 5. Kıta'yı oluşturan askeri birliğin dokuz üyesinin 20 Haziran'da bir bombalı saldırı sonucu ölmesi nedeniyle düzenlendiği belirtiliyor.
Saldırıdan İran ve Hizbullah'ı sorumlu tutan göstericiler yürüyüşlerinde, "İran, Köpeklerini Topla", "İran'a Hayır, Hizbullah'a Hayır" sloganlarını kullandı.
Suriyeli silahlı muhalif grupların ise Esad yönetimini sıkıştıracağı beklentisiyle yeni yaptırımları olumlu bulduğu görülüyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Suriye Geçici Hükümeti oluşumunun Başkanı Abdurrahman Mustafa, eskiden beri yaptırımları savunduklarını söylüyor.
"Ben Sezar Kanun'nun uygulanması taraftarıyım. Destekliyorum" diyen Mustafa devam ediyor:
"Çünkü bundan etkilenecek olan rejimle işbirliği yapan mafyöz gruplardır. Suriye halkının, sivil vatandaşların mağdur olmasını arzulamıyoruz. Bizim arzuladığımız, bir an önce rejimin gitmesi, siyasi çözümle Suriye'nin yeniden tekrar kendi normalleşmesidir."
Mustafa, Suriye yönetiminin yaptırımları ekonomik sorunlara bahane ettiği kanısında:
"Suriye rejiminin baştan beri kendi halkını katletmek için yaptığı askeri harcamalar, yolsuzluklar yıllardır, Suriye parasının değer kaybetmesine, enflasyonun çok yükselmesine neden oldu. ABD'nin yaptırımları insani konularda uygulanmayacak ama rejim bunu bir bahane olarak gösteriyor. Bu direkt olarak haklı etkileyecek bir şey değil. Ama rejim bunu kullanıyor. Halbuki bu yaptırımlar sivilleri korumak amacıyla çıkarılan bir kanundur."
Mustafa, Suriye Lirası'nın değer kaybı yaşaması karşısında, etkin oldukları bölgelerde Türk Lirası'nı daha yaygın kullanmaya başladıklarını da söylüyor:
"Ekim 2019'dan sonra Suriye parası büyük bir operasyona uğradı, döviz farkı çok yükseldi. Bu yaptırımdan sonra da daha da fazla olacak. Tüm bunlar kurtarılmış bölgeleri de etkiliyor. Biz bir arayış içerisinde gittik. Bu bölgelerde zaten Türk Lirası tedavülde. Milli Ordu olsun, hükümet personeli olsun, yerel yönetimler olsun, sivil toplum örgütleri olsun; hepsinin maaişarı ya dolarla ya da Türk lirasıyla karşılanıyor.
"Ama günlük tedavül için küçük madeni paralar ve banknotlar yoktu. Türk tarafıyla görüşmeler sonucu geçen haftlarda bu gerçekleştirildi. Bizim bölgelere bunların temini sağlandı. Fiyatlar dalgalanıyor. Oradaki ekmek, akaryakıt ve diğer hususlarda artık Türk Lirası üzerinden fiyatlandırma yapılmasını teşvik ediyoruz. Ama yaptırım, karar yoktur. Yine Suriye Lirası'yla tedavül alışveriş yapacak olan varsa kendileri özgürdür, bizim ona diyeceğimiz bir şey yoktur."
"Bu da geçici bir uygulamadır. Suriye'de kapsamlı bir siyasal süreç olduktan sonra zaten ulusal paraya geçilecektir."
Gazeteci Somer Sultan ise "Şam'ın, Ankara'nın Suriye'nin toprak bütünlüğüne yaptığı atıfları samimi bulmadığını, bazı bölgelerde Türk Lirası kullanılmasının da bunu pekiştirdiğini" belirtiyor.
Suriye'de Kürtlerin yoğun yaşadığı alanlardaki fiili yönetim olan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nden yeni yaptırımlarla ilgili "Kaygılıyız" açıklamaları geliyor.
BBC Türkçe'ye konuşan, Chatham House'dan Zaki Mehçi, "ABD'nin Lübnan'dan faaliyet gösteren Suriye Büyükelçiliği, Kuzey-Doğu bölgesinin Sezar Yasası yaptırımlarından zara görmeyecek açıklamasını yaptı" diyor ve bunu açıyor:
"Bu da Suriye'nin ABD tarafından tek bir ülke olarak görülmediğini gösteriyor. Başka bir, de facto otoritesi olan bir ülke olarak görülüyor. Bu da Kürtlerin kontrolündeki bölgedeye, Suriye'nin diğer bölgelerine kıyasla belli bir ayrıcalık tanıyor. Buradaki mesele şu: Kürt kontrolündeki alanlarla rejim kontrolündeki alanlar arasındaki para transferleri ve ticaret Sezar Yasası'ndan sonra sürecek mi?"
Gazeteci Somer Sultan ise, "Suriye Demokratik Güçleri, kontrol ettiği bölgelerden devletin kontrol ettiği bölgelere petrol ve buğday akışını durdurma sinyalleri verdi" diyor ve "Eğer gerçekten böyle bir adım atılırsa çatışma kaçınılmaz gibi görünüyor" yorumunu yapıyor.
ABD, fiili yönetime yaptırımlardan etkilenmeyeceği garantisi vermeye çalışsa da, Suriye Lirası'nın kullanıldığı ve Şam'ın elindeki bölgelerle ticareti olan bu bölgenin bundan etkilenmemesinin zor olduğu yorumları yapılıyor.
Filli özerk yönetimden son günlerde yapılan açıklamalarda, yaptırımlara karşı ABD ile görüşmelerin sürdüğü, yeni ekonomik önlemlerin alınacağı, özellikle yeni tarım projelerinin başlatılacağı belirtiliyor.
Genel olarak uzmanlar, yeni yaptırımların zor durumdaki ülke ekonomisinin durumunu daha da zorlaştırabileceğini belirtmekle birlikte asıl olarak bunların olası siyasi sonuçlarına odaklanıyor.
Middle East Institute'den yöneticilerinden Charles Lister, Politico'daki makalesinde, "Esad yönetiminin zayıfladığını" öne sürüyor, "ABD'nin ekonomik izolasyonla Şam'dan ülke çapında ateşkes, siyasi mahkumların serbest bırakılması, ademi merkeziyetçi yapının kabul edilmesi gibi tavizler alınabileceğini" savunuyor.
Suriye Geçici Hükümeti oluşumunun Başkanı Abdurrahman Mustafa, "yaptırımların siyasi çözümü hızlandırmak için etkili olmasını beklediklerini" belirtiyor.
Suriyeli gazeteci Somer Sultan ise, "Şam, Rusya ve İran'ın desteğiyle de kuşatmanın yarınacağını düşünüyor. Zaten Suriye, 1970'lerden beri yaptırımlara maruz kalan bir ülke olarak ambargoları delmede deneyim sahibi olmuş durumunda" görüşünü paylaşıyor.
Suriye'nin müttefiklerinin yaptırımlar karşısındaki olası tavrı da merak konusu.
Chatham House'dan Zaki Mehçi ABD'nin hesapladığının aksine gibi, yaptırımların Esad yönetiminin yanındaki ülkelerin destekleklerini kesmeyeceği kanısında:
"Suriye savaşına taraf ülkeler arasındaki siyasi kutuplaşmayı artıracak. İran, Rusya ve Çin, bu duruma tepki gösterdi. Şimdi bu ülkeler Suriye rejimine daha fazla destek verecekler. Çünkü ABD'ye Suriye ile ilgili stratejisini hayata geçirme şansı vermek istemiyorlar."
Son Dakika › Dünya › Sezar Yasası: ABD Suriye'ye yeni yaptırımlarla ne hedefliyor, kararın sonuçları ne olabilir? - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?