Körfez ülkeleri, hazırladıkları onur kırıcı 13 maddelik talep listesini kabul etmesi için Katar'a Salı gece yarısına kadar süre tanıdı.
Katar bu taleplere yanıtını Kuveytli arabuluculara gönderdi ve Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Es Sani, taleplerin "reddedilmesi amacıyla hazırlandığını" söyledi.
BBC'ye bilgi veren Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yetkilileri, süre dolduktan sonra Katar'ın Arap ülkeleriyle ilişkilerinin düzelmesi seçeneğinin masada olmayacağını, Katar'ın çevresindeki Arap komşuları tarafından kalıcı olarak dışlanacağını söyledi.
Orta Doğu'daki bu kriz Batı'yı iki nedenden ötürü endişelendirmeli.
Birincisi Katar, Irak Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) karşı mücadelede kritik bir müttefik. ABD'nin Orta Doğu'daki en büyük hava üssü olan El Udeyd bu ülkede bulunuyor.
İkincisi de, Katar'ın dünyada stratejik alanlarda 335 milyar dolarlık yatırımı bulunuyor. Bu paranın önemli bir kısmı ABD ve İngiltere ekonomilerine akıyor. Eğer Batı Katar ve ona yaptırım ülkeler uygulayan arasında bir tercih yapmak zorunda kalırsa bu yatırımlar teorik olarak riske girebilir.
¡
¡
¡
¡
¡
¡
¡
¡
Bu kriz nereden çıktı?
Hangi tarafı dinlediğinize bağlı olarak sorunun kaynağında terörizm veya dış politika yatıyor.
Körfez'deki Arap ülkelerinden oluşan Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn üçlüsü Katar'ı terörizmi desteklemekle suçlarken Mısır ve bir dizi ülke de bu suçlamaları destekliyor.
Bu ülkelere göre Katar 20 yıldır Müslüman Kardeşler, El Kaide ve IŞİD gibi örgütleri destekleyerek bölgeyi istikrarsızlaştırmaya çalışıyor, 2014'te bu faaliyetlerini durduracağına yönelik söz vermesine rağmen sözünü tutmuyor.
Katar'ın suçlandığı bir diğer konu da İran destekli Şii milisler tarafından Irak'ta kaçırılan kraliyet ailesi üyelerinin serbest kalması için bu milislere bir milyar dolar fidye ödemesi.
Katar terörizmi destekleme ve terörist gruplara fidye ödeme suçlamalarını reddediyor.
Katarlılar bu gerilimin terörizmle ilgisi olmadığını, meselenin bölgedeki güçlü komşularının Katar'ın dış politikasını Suudi Arabistan'la aynı çizgiye getirmeye zorlaması olduğunu savunuyor. Katar Dışişleri Bakanı Al Sani'ye göre bu, ülkenin egemenliğine yönelik bir saldırı.
Körfez ülkelerinin talepleri ne?
13 maddelik talepler arasında Katar'ın, muhafazakar komşularını rahatsız eden Al Jazeera kanalını ve Türkiye tarafından kurulan askeri üssü kapatması yer alıyor.
Bir diğer talep ise, Katar'ın Körfez'de doğalgaz sahasını paylaştığı İran ile ilişkilerini sınırlandırması.
Bu liste ABD'nin Körfez ülkelerinden, Katar'dan ne istediklerini açıkça söylemelerini talep etmesi üzerine açıklanmıştı. Arabuluculuk yapan ABD, taleplerin "makul ve gerçekçi" olması gerektiğini vurgulamıştı.
Katar'ın açıklaması gereken konular var mı?
Evet ama Suudi Arabistan'ın da var.
Katar yıllardır Gazze'de Hamas, Suriye ve Libya'da çeşitli İslamcı örgütler ile Müslüman Kardeşler'i destekliyor.
Al Jazeera ise pek çok kişinin terörizm olarak değerlendireceği eylemleri savunan radikal vaizlerin görüşlerini yayınlıyor.
Katar'ın etrafını saran muhafazakar hanedan monarşileri (Suudi Arabistan'daki Suud, Abu Dhabi'deki Al Nahyan ve Bahreyn'deki el-Halifi ailesi) bu İslamcı grupları kendilerine birer tehdit olarak görüyor ve Müslüman Kardeşleri de terör örgütü olarak ilan etmiş durumda.
Peki Katar gerçekten terörizmi destekledi mi? Geçen hafta Londra'yı ziyaret eden Katarlı yetkililere göre kesinlikle hayır. Fakat 2014'te Katar istihbaratının başındaki kişiyle görüştüğümde Suriye'de El Kaide'yle ilişkisi olan Nusra Cephesi'nin elindeki bazı rehineleri bırakmasını sağladıklarını söylemişti. Rehine alan örgütler, karşılarında bir şey almadan ellerindeki rehineleri bırakmazlar.
Katar'ı suçlayanlar, Katar'da bulunan ve terörizmle bağlantılarının kanıtlandığını öne sürdükleri 59 kişinin adını yayınladılar. Bu kişilerden biri Katar'daki hanedanlığın akrabası.
Katar bu listenin siyasi amaçlarla yayınlandığını ve ülkelerinde terörizmle ilişkisi bulunduğundan şüphelenilen insanların yargılandığını veya 24 saat gözetim altında tutulduğunu söylüyor.
Suudi Arabistan'ın açıklaması gereken konular var mı?
Pek çok kişi için Suudi Arabistan'ın bir başka ülkeyi İslami radikalizmi desteklemekle suçlaması ilginç. 11 Eylül 2001'de ABD'ye saldıran 19 kişinin 15'i Suudi'ydi (ve hiçbiri Katarlı değildi). 4 binden fazla Suudi IŞİD'e katıldı. Suudi Arabistan bunun önüne geçmek için önlem almakta geç kaldı.
Daha da önemlisi Suudi Arabistan'daki binlerce muhafazakar Vahabi'nin IŞİD ile paylaştığı birçok ortak pratik ve radikal görüş bulunuyor. Bunlar, İslam'ın ultra katı versiyonuna katılmayan diğer Müslümanları kafir ilan etme anlamına gelen tekfir kavramının etrafında yoğunlaşıyor.
Tekfircilerin çoğu için dünyadaki 150 - 200 milyon arası Şii kafirdir. Suudi Arabistan'da kiliseler ve gayrimüslim dinlerin ibadetleri yasaklanmıştır. IŞİD gibi Suudi Arabistan da mahpusları kafalarını keserek idam etmektedir.
Suudi Arabistan'da ülkelerinin İslam'ın sert yorumundan uzaklaşmasını isteyen çok sayıda insan bulunuyor. Prens Muhammed bin Selman da dini polisin yetkilerini azalttı.
Fakat Suudi Arabistan'ın dünya çapında camileri, okulları ve ders kitaplarını finanse etmesi, radikalizmi destekleme suçlamalarının sürmesine yol açıyor.
İngiltere bu gerilime dahil mi?
Doğrudan dahil değil. Fakat Katar, Körfez ülkelerinin uyguladığı ablukayı kaldırmak için İngiltere de dahil olmak üzere müttefiklerinden yardım istedi. Körfez'deki tüm ülkeleri terörizmin finansmanı açısından incelemeye alacak bir denetim mekanizmasının kurulması da gündeme geldi. Katar ve BAE bunu kabul edeceklerini söylese de Suudi Arabistan bu öneriye net bir yanıt vermedi.
İngiltere için bu krizdeki en büyük tehdit, Arap ülkelerinin "Katar'la iş yaparsanız bizimle yapamazsınız" diye dayatması olur. Katar lüks mağazalar zinciri Harrods'ın sahibi olmanın yanı sıra Londra Borsası'nda yüzde 22, Barclays bankasında yüzde 6 ve finans merkezi Canary Wharf'ta yüzde 50 hisseye sahip. Brexit sonrası dünyada İngiltere'nin bu yatırımlardan vazgeçmesi mümkün değil.
Kriz savaşa dönüşebilir mi?
Düşük ihtimal olsa da imkansız değil.
BAE sözcüsü bana, bu krizi askeri bir krize dönüştürme planları olmadığını ve silahlı çatışmanın iki taraf için de felakete yol açacağını söylemişti.
Katar'ın Türkiye ile uzun vadeli bir askeri anlaşması var ve ABD'nin yanı sıra Türkiye'nin de burada bir askeri üssü bulunuyor. Katar'ın Moskova Büyükelçisi Fahad el Atiyye, geçen hafta bana ülkesindeki Türk askerlerinin bir işgal girişimini caydırmakta etkili olduğunu düşündüğünü söylemişti.
Gerilime dahil olan tüm ülkeler gelişmiş Batı silahlarına dudak uçuklatıcı miktarlarda para yatırdı. Bu silahlardan hiçbiri birbirilerini hedef almak için tasarlanmamıştı. ABD Katar'a 12 milyar dolar karşılığında F15 savaş uçağı satmayı planlıyordu fakat Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Bob Corker'ın bu kriz çözülene kadar tüm Körfez ülkelerine silah satışını yasaklama planı nedeniyle satış askıya alındı.
Türkiye ve İran neden krize dahil oldu?
Türkiye'de hükümet Katar'ı destekliyor ve ülkenin kullanabileceği hava sahaları kısıtlanmışken Katar'ın ayakta kalmasına yardımcı oluyor.
Türkiye de Katar da siyasal İslam'ı destekliyor. Geçen hafta üst düzey Katarlı bir heyet Türkiye'nin Savunma Bakanı Fikri Işık ile hem işbirliğini hem de ortak tatbikat imkanlarını görüşmek üzere Ankara'da bir araya geldi.
Buradaki bir diğer karmaşıklık da zaten Suriye'deki iç savaşa bulaşan Türkiye'nin bir NATO üyesi olması.
İran ise Katar'ın Körfez'in karşı tarafındaki komşusu. İki ülke Körfez'in altında yatan Kuzey Kubbesi doğalgaz sahasını paylaşıyor. Katar gıdasının çoğunu ithal ettiği ve Suudi Arabistan da hem sınırını hem hava sahasını kapattığı için İran bu ülkeye düzenli olarak uçaklarla gıda gönderiyor. Katarlılar bunu 1948'de Sovyetler Birliği ablukasının ardından Batı Berlin'e yapılan yardımlara benzetiyor.
Katar İran'la iyi ilişkiler kurmanın hakkı olduğunu söylerken bir diğer Körfez ülkesi olan Umman'ın da bunu yaptığına ve hiç de eleştiri almadığına dikkat çekiyor.
Uzun vadede bu krizin çözümsüz kalmasının, Katar-İran ilişkisinin daha da güçlenmesine yol açması bekleniyor.
Şimdi ne olacak?
Bugüne kadar ABD ve Kuveyt tarafından yürütülen ara buluculuk faaliyetleri iki taraf arasındaki büyük uçurumu kapatmaya yetmedi. Suudiler taleplerinin müzakereye açık olmadığını, BAE'liler Katarlılara hiç güvenmediklerini, Katar ise "yasadışı abluka ve kuşatma" altındayken kimseyle müzakere etmeyeceklerini söylüyor.
Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE ve Mısır'ın dışişleri bakanları Çarşamba günü Kahire'de bir araya gelerek sonraki adımlarına karar verecekler.
Mevcut yaptırımları en azından kısmen kaldırıp vaziyeti kurtaracak bir formül bulunsa bile bu gerilimin açtığı yaralar artık çok derin.
1981'de kurulan Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi artık fiili olarak dağıldı ve bir araya gelmesi artık mümkün gözükmüyor.
Katar'ın tüm taleplere boyun eğmesi gibi beklenmeyen bir gelişme olmayacağını varsayarsak bu durum Körfez ülkelerinin adı konulmamış üç bloğa bölünmesi anlamına gelecektir: Birinin merkezinde Katar'ı en çok eleştiren ülkeler olan Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn olacak. Katar, taleplere boyun eğmezse tek başına kalacak ancak Arap olmayan ülkeler olan İran ve Türkiye tarafından desteklenecek. Bu krizden hiç hoşnut olmayan Umman ve Kuveyt ise iki bloktaki ülkelerle de iyi ilişkilerini korumaya çalışan tarafsız iki ülke olacak.
Körfez'deki bu bölünmenin tek kazananları ise Suudi Arabistan'ın en büyük rakibi İran ve düşmanlarının en küçük zayıflıklarını bile kullanmak için hazırda bekleyen IŞİD olacak.
Son Dakika › Dünya › Katar Krizi: Süre Dolduktan Sonra Ne Olacak? - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?