İsrail'in kısa süre önce, gelişmiş Ofek-19 uydusunu fırlatması, bölgesel ve küresel rekabetin hızla değişmesinin bir başka boyutunu ortaya koydu.
Dünyanın doğal dönüşüne ters şekilde, yani retrograd bir yörüngeyi izleyen uydu, teknik açıdan maliyetli bir operasyonla fırlatıldı ve yakıt tüketimi yüksek.
Uydunun gözetleme ve keşif konularında gelişmiş stratejik yetenekler kazanmasını da bu altyapısı sağlıyor.
BBC'ye konuşan uzmanlara göre bu gelişme, uzayın küresel jeopolitik çatışmaların yeni cephesine dönüştüğünü gösteriyor.
Ofek-19, 3 Eylül Salı gecesi geç saatlerde, İsrail'in Palmachim Hava Üssü'nden fırlatılan bir "Şavit" roketiyle uzaya taşındı.
Çarşamba sabahına gelindiğinde, İsrail Savunma Bakanlığı görevin başarıyla tamamlandığını, uydunun tam olarak belirlenen yörüngeye oturduğunu ve ilk verileri göndermeye başladığını duyurdu.
Bu gelişme, bölgesel uzay silahlanma yarışında yeni bir aşamanın başlangıcına işaret ediyor.
İsrail, fırlatmanın siyasi bir mesaja da sahip olduğunu söyledi.
Savunma Bakanı Yoav Gallant, X platformunda yaptığı paylaşımda, fırlatmanın yalnızca bir teknolojik başarı olmadığını, aynı zamanda "İsrail'in düşmanlarına bir uyarı" olduğunu vurguladı.
İsrail Savunma Araştırma ve Geliştirme Müdürlüğü, bilinen adıyla MAFAT da sosyal medya hesabından uydunun üretim aşamalarını ve fırlatma anını gösteren bir video yayımladı.
Bu tür uydular genellikle "casus uydular" olarak adlandırılıyor.
Ancak İngiltere Leicester'daki Ulusal Uzay Merkezi'nden uzay bilimi uzmanı Dhara Patel, daha doğru bilimsel ifadenin "keşif uydusu" ya da "istihbarat uydusu" olduğunu belirtiyor.
Çünkü bu uyduların asıl görevi "çeşitli amaçlarla kullanılabilecek bilgi toplamak."
Patel, "Ofek-19"un istihbarat üstünlüğünün, Ortadoğu bölgesini hedef alan gözetim için özel olarak tasarlanmış gelişmiş yapısından kaynaklandığını söylüyor.
Dara Patel'in aktardığına göre uydu, gelişmiş uzaktan algılama teknolojileriyle yeryüzündeki değişimleri ve gelişmeleri, farklı zamanlarda çekilen görüntüleri karşılaştırarak takip ediyor.
Devasa bir jeopolitik ölçekte akıllı güvenlik kamerası gibi çalışan bu uydu, neredeyse anlık görüntüler ve sürekli veri akışı sağlıyor.
Böylece askeri hazırlık işaretlerini ya da potansiyel "tehdit" oluşturabilecek olağan dışı hareketlilikleri takip etmelerini mümkün kılıyor.
Patel, bu bilginin değerinin, ülkelerin muhtemel adımlarını önceden analiz edebilme ve "ulusal güvenliği" etkileyebilecek gelişmeler konusunda erken uyarı sağlamasında yattığını vurguluyuyor.
Bu nedenle uydu, stratejik karar alma süreçlerinde kilit bir araç olarak öne çıkıyor.
Ürdün'deki El-Balka Uygulamalı Üniversitesi Fen Fakültesi Dekan Yardımcısı, astrofizik ve uzay bilimleri profesörü Dr. Ali el-Ta'ani, İsrail'in 1988'de ilk "Ofek" uydusunu (Arapçada "Ufuk" anlamına geliyor) fırlatarak askeri amaçlı keşif uyduları geliştirebilen ülkeler arasına girdiğini söylüyor.
O tarihten bu yana "Ofek" serisi, İsrail'in uzay tabanlı istihbarat toplama kabiliyetinin temelini oluşturdu.
El-Ta'ani, "Ofek-19"un gelişmiş radar sistemine sahip olduğunu, bu sayede gece gündüz ve her türlü hava koşulunda kesintisiz gözetim yapabildiğini belirtiyor.
Uydu, bulut ve karanlıkta bile çalışabilen radar teknolojileri sayesinde 50 cm'den küçük nesneleri görüntüleyebiliyor.
Uyduyu, İsrail Hava Kuvvetleri'ne bağlı 9900. Birlik ve Görsel İstihbarattan sorumlu Uzay İstihbarat Dairesi işletecek.
El-Ta'ani'ye göre bu fırlatma, İsrail Savunma Bakanlığı'nın, Askeri Araştırma ve Geliştirme İdaresi aracılığıyla askeri uzay alanındaki varlığını güçlendirme çabalarının devamı niteliğinde.
İsrail'in uydu fırlatmalarındaki en dikkat çekici yönlerden biri, Akdeniz üzerinden batıya doğru, yani dünyanın doğal dönüşünün tam tersi yönde olması.
Uzmanlara göre bu yol daha zor ve daha fazla yakıt gerektiriyor.
Dhara Patel, İsrail'in Ofek-19 gibi uydularını iki temel stratejik nedenle bu şekilde fırlattığını açıklıyor:
Birincisi güvenlik ve jeopolitik sebepler. İsrail, Akdeniz kıyısında, komşu ülkelerle çevrili bir coğrafyada bulunuyor. Eğer doğuya doğru fırlatma yapılsaydı, roketin parçaları ve enkaz komşu ülkelerin yerleşim bölgelerine düşebilir, insani ve siyasi riskler yaratabilir, hatta diplomatik krizlere ya da askeri tepkilere yol açabilirdi.
İkincisi ise istihbarat avantajı. Bu ters yörünge, yakıt açısından verimsiz olsa da uydunun belirli bir eğimle yörüngeye oturmasını sağlıyor. Böylece uydu, Ortadoğu'nun tamamı üzerinde sık ve kapsamlı geçişler yapabiliyor.
Patel'e göre bu, İsrail ve çevresindeki bölgeler için sürekli istihbarat sağlanması anlamına geliyor.
İrlandalı uzay bilim muhabiri Leo Enright, dünyadaki neredeyse tüm ülkelerin aktif bir uzay programına sahip olduğunu ve bir şekilde diğer ülkeleri gözetleyebilecek uydulara sahip olduklarını söylüyor.
Enright'a göre bu uydular çoğu zaman tarım ürünlerinin izlenmesi ya da doğal kaynakların yönetimi gibi doğrudan sivillerin yaşamını etkileyen alanlarda kullanılıyor. Ancak gerçekte, gezegenler arası görevler dışında fırlatılan her uydu, bir şekilde askeri amaçlarla da kullanılabilir.
Enright, istihbarat uydularını düzenleyen özel bir uluslararası yasa ya da anlaşma bulunmadığının altını çiziyor.
Bilgi toplama faaliyetlerinin uzay çağından önce de olduğunu hatırlatan Enright, ABD ve Rusya'nın, başka ülkelerin toprakları üzerinde çok yüksek irtifadan casus uçaklarla fotoğraf çektiğini söylüyor.
Hedef ülkeler bu uçakları düşürme hakkına sahipti; nitekim Rusya, 1960'ların başında bir Amerikan U-2 casus uçağını düşürmüş, bu da uluslararası bir krize yol açmıştı.
Uzay çağıyla birlikte ise ülkeler aynı amaca, kameraları yörüngeye yerleştirerek ulaşabileceklerini fark etti. Enright'a göre uzayda uçuş yollarını belirleyen tek şeyin fizik yasaları olması da bunu mümkün kıldı.
Uyduların yörüngedeki hareketi, fizik kuralları gereği dünyanın büyük kısmının üzerinden geçmelerini sağlıyor. Böylece uzay, askeri istihbarat kurumları için büyük bir avantaj haline geldi.
Astrofizik profesörü Ali el-Ta'ani, bu tür istihbarat uydularının fırlatılmasının uzaydaki silahlanma yarışını körüklediğini söylüyor.
Ona göre bölgedeki ülkeler ya da küresel rakipler bunu bir tehdit olarak algılayabilir ve askeri uydu ya da anti-uydu teknolojilerine daha fazla yatırım yapabilir. Bu da uzayı, bilimsel araştırma alanından istihbarat ve askeri çatışma sahasına dönüştürebilir.
Öte yandan Patel, uzayın bir savaş alanına dönüşmesinin bugün dünya gündemindeki en karmaşık konulardan biri olduğunu belirtiyor.
Soğuk Savaş dönemindeki ilk uzay yarışında, uzayın askeri rolü yeryüzündeki operasyonları gözetleme, iletişim ve navigasyon uydularıyla desteklemekle sınırlıydı. Ancak bugün köklü bir değişim yaşandığını, artık uzayın da kara, deniz ve hava gibi bağımsız bir silahlı çatışma alanı olarak görüldüğünü ifade ediyor.
Patel'e göre ülkeler, jeopolitik üstünlüklerini garanti altına almak için uzayda varlık göstermeye çalışıyor. Bu yoğun rekabet ışığında, daha açık ve bağlayıcı uluslararası hukuki çerçevelere acil ihtiyaç var.
Mevcut Dış Uzay Antlaşması, uzayın insanlığın yararına kullanımına dair temel ilkeleri koysa da günümüzün sorunlarını karşılamada yetersiz kalıyor. Patel, devletleri askeri faaliyetleri sınırlamaya zorlayacak, iş birliği yollarını tanımlayacak açık yasaların gerekli olduğunu vurguluyor.
Askeri varlığın uzayda zaten bir gerçeklik olduğunu söyleyen Patel, önemli olanın bunun bir silahlanma yarışına ve küresel güvenliği tehdit eden çatışmalara dönüşmesini önlemek olduğunu belirtiyor. Ona göre uluslararası toplum, uzayı çatışma alanına çevirmek yerine barış ve küresel iş birliğine hizmet eden bir alan haline getirmekte uzlaşmalı.
Son Dakika › Dünya › İsrail Ofek-19 ile Uzaydaki Gücünü Artırıyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?