İsrail'in işgali altındaki Batı Şeria'da 130'dan fazla yasadışı yerleşimde yaklaşık yarım milyon Yahudi yaşıyor. Bunlara Doğu Kudüs’tekiler dahil değil.
Bu bölge ayrıca tahmini olarak üç milyon Filistinliye ev sahipliği yapıyor.
Filistinliler ve Yahudiler çoğunlukla birbirinden ayrı yaşıyor.
Bu bölgedeki Yahudi yerleşimleri, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yasadışı kabul ediliyor. Bu tespit, son olarak Temmuz ayında Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) bir kararıyla da teyit edildi.
Peki İsrail neden bu yerleşimleri inşa etmeye devam ediyor?
Günümüzdeki Yahudi yerleşimi hareketi 1967'deki Altı Gün savaşından sonra başladı. İsrail bu savaşta Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü Ürdün ve Arap müttefiklerinden ele geçirdi.
Yahudi yerleşimleri Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri’ne yayılıyor.
İsrail’in 1967’de ele geçirdiği Gazze Şeridi’ndeki yerleşimleri ise 2005 yılında terk etti. Sina Yarımadası’ndaki yerleşimlerden ise 1982 yılında Kahire ile yapılan barış anlaşması ile çıkıldı.
Yerleşimler Filistinlilere ait topraklara dağınık halde yayılmış durumda. Eğer bu bölgelerdeki işlerde istihdam edilmiyorlarsa, Filistinlerin buralara erişimi bulunmuyor.
Öbek öbek olmaları nedeniyle Filistin yerleşimlerinin birbiri ile bağlantısını da engelliyor. Ulaşımın yanı sıra, alt yapıya yönelik çalışmaları da aksatıyor.
Batı Şeria’daki yerleşimlerle ileri karakol olarak adlandırılan durumu karıştırmamak gerekiyor.
Yerleşimler uluslararası yasalara göre yasa dışı olsalar da İsrail bunların yasal olduğunu iddia ediyor. Ancak ileri karakol olarak adlandırılan yerleşimler İsrail yasalarınca da yasa dışı ve İsrail yönetiminin izni dışında inşa ediliyorlar.
İsrail ve Filistin yönetimi 1993 ve 1995'te Oslo Anlaşmaları'nı imzaladı. Bu anlaşmalar Batı Şeria ve Gazze'de Filistin Yönetimi olarak bilinen geçici hükümetin kurulmasını doğurdu.
Filistin Yönetimi büyük Filistin şehirlerinden sorumlu olsa da Batı Şeria’nın yüzde 60’ında kontrol halen İsrail’de.
İsrail’de C Bölgesi olarak tanımlanan bu geniş toprak parçasında kolluk kuvvetleri, planlama ve inşaat hizmetlerini elinde tutuyor.
Yerleşimler büyüklük açısından farklılık gösteriyor. Bazıları sadece birkaç yüz kişiden oluşurken, on binlerce İsrailliye ev sahipliği yapan yerleşimler de var.
BM İnsan Hakları Yüksek Komisyonu'nun yakın tarihli bir raporuna göre, 1 Kasım 2022 ile 31 Ekim 2023 arasında Batı Şeria'nın C Bölgesi'ndeki mevcut İsrail yerleşimlerinde, yaklaşık 24 bin 300 haneye izin verildi.
Bu, 2017'de yerleşim izinlerine ilişkin veriler izleme altına alındığından beri kaydedilen en yüksek sayı oldu. Bu sayı içinde, Doğu Kudüs'te yaklaşık 9 bin 670 yeni haneye verilen izin de yer alıyor.
Uydu görüntüleri de yerleşimlerin zaman içinde nasıl büyüdüğünü gösteriyor.
Örneğin, 2004'te Givat Zeev yerleşiminde yaklaşık 10 bin kişi yaşıyordu. Burada bugün 17 bin kişi bulunuyor. Görüntülerden yerleşimin batıya doğru genişlediği; yeni evler, bir sinagog ve bir alışveriş merkezi eklendiği anlaşılıyor.
Yerleşimlerin en büyüğü olan Modi'in Illit'te 73 bin 080 kişi yaşıyor. Son 15 yılda burasının nüfusu üç katına çıktı. Bu veriler, İsrailli sivil toplum kuruluşu Peace Now'a (Şimri Barış) tarafından derlendi.
Bazıları buralara İsrail hükümetinin sağladığı destekler nedeniyle taşınıyor. Burada ev fiyatları daha ucuz ve bu sayede daha yüksek bir yaşam kalitesine daha ucuza ulaşabiliyorlar.
Yerleşimlere dindar topluluklarda yaşamak için taşınanlar da var. Bu aşırı dinci gruplar Tanrı'nın kendilerine bu topraklara yerleşme izni verdiğine inanıyor.
Yerleşimci toplulukların üçte biri ultra-Ortodoks Yahudi’lerden oluşuyor. Bu aşırı dindar topluluklar genellikle kalabalık ailelere sahipler ve daha alt gelir grubunda yer alıyorlar. Bu nedenle devlet desteği ile artan yaşam kalitesi buraları tercih etmelerine neden oluyor.
Yerleşimciliğin bir ideoloji olduğuna inanan gruplar da var. Onlar bu bölgelerin Yahudi toprağı olduğuna inanıyor ve yerleşimleri hak olarak görüyor.
Batı Şeria'daki yerleşimciler İsrail kamu hukuku kuralları içinde yaşıyor, kendi yolları ve ulaştırma hatları bulunuyor. Ancak bölgedeki Filistinliler İsrail askeri yönetimi altında yaşamak zorunda bırakıldılar. Hareket ederken askeri kontrol noktalarından geçmek zorunda kalıyorlar.
Bölgede yerleşimcilerin Filistinli sivilleri hedef aldığı çok sayıda ölümlü saldırı kayda geçti.
ABD yönetimi, Filistinlilere yönelik yerleşimci şiddetinin artması sonrası bu yılın Ağustos ayında İsrailli yerleşimcilere destek amacıyla kurulan Hashomer Yosh’a ve sivil güvenlik yetkilisi Yitzhak Levi Filant'a yaptırım getirdi.
Filant, “Filistinlileri kendi topraklarında taciz etmek, saldırmak ve onları zorla kovmak için" yol barikatları kurmak ve devriye gezmekle suçlandı.
Aynı yaptırım kararında, Hashomer Yosh'un, Filistin köyü Khirbet Zanuta'yı çitle çevirerek yerinden edilmiş Filistinli sakinlerinin evlerine dönmesini engellediği de raporlandı.
ABD Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, Batı Şeria’daki yerleşimci şiddetinin “İsrail'in güvenliğine zarar verdiği, bölgede barış ve istikrar umudunu baltaladığı” kaydedildi.
1967 Arap-İsrail savaşından sonra, İsrailli politikacı Yigal Allon, Arap azınlığı büyük ölçüde gözardı ederek, İsrail'in toprak güvenliğini en üst düzeye çıkaracak bir plan hazırladı.
Allon Planı, işgal edilen toprakların büyük bir kısmı üzerindeki İsrail egemenliğinin, İsrail'in güvenliği için gerekli olduğu doktrinine dayanıyordu.
1967 savaşından bu yana gelen her İsrail hükümeti işgal altındaki topraklardaki yerleşimci nüfusunu artırmaya devam etti.
İsrail'in mevcut hükümeti de yerleşimleri güçlü bir şekilde teşvik etti.
Ülkenin tarihindeki en en sağcı ve milliyetçi hükümet, yerleşimci sayısını bir milyona çıkarma niyetini açıkça ilan etti. Hatta, hükümet üyeleri arasında yerleşimciler de yer alıyor.
İsrail'in Channel 12 kanalı, ülkenin Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in Batı Şeria'daki 68 yasadışı karakolun yasallaştırılması sürecini başlatmak için hükümet üyelerine baskı yaptığını haber yaptı.
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’ndeki ülkelerin çoğu, İsrail yerleşimlerinin uluslararası hukuku ihlal ettiği görüşünde.
BM, hem 1979'da hem de 2016'da yerleşimlerin yasadışı olduğuna hükmetti.
Uluslararası Adalet Divanı da (UAD) Temmuz ayında, İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtmesi tarihi bir gelişme olarak kayda geçti.
Adalet Divanı, İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki yerleşim faaliyetlerini durdurmasını ve bu bölgelerin "yasadışı" işgaline mümkün olan en kısa sürede son vermesi gerektiğini duyurdu.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, mahkemenin kararının “yalanlarla dolu” olduğunu savundu.
Mahkemenin tavsiye niteliğindeki kararı yasal olarak bağlayıcı olmasa da uluslararası siyaset bağlamında ağırlık içeriyor.
Birçok ülke, İsrail yerleşimleri, Cenevre Sözleşmesi'nin 49. Madde’si kapsamında değerlendiriyor. Bu madde, "İşgalci Güç, kendi sivil nüfusunun bir kısmını işgal ettiği bölgeye yerleştiremez veya transfer edemez” diyor.
İsrail, yerleşimlerinin yasadışı olduğunu reddediyor.
İsrail hükümeti 2012'de, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin Batı Şeria'ya uygulanabilirliğini reddeden Levy Komisyonu Raporu'nu yayımladı.
Rapor, Batı Şeria'nın hiçbir zaman herhangi bir Arap devletinin meşru bir parçası olmadığını savunuyor.
Rapor, Yahudi yerleşimlerini oradaki yasal haklarının, 1922’de Milletler Cemiyeti’nin Filistin için manda idaresi kararı ile güvence altına alındığını öne sürüyor.
Son Dakika › Dünya › İsrail'in işgali altındaki Batı Şeria'da Yahudi yerleşimleri neden devam ediyor? - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?