"Korkunç duygular yaşadım. Annemi öldürmelerini seyrettim. Elimden hiç bir şey gelmedi. Onu koruyamadım. Savunamadım. Sonra iki kız kardeşimin öldürülüşünü izledim."
"Sadece annem ve kızkardeşlerim de değil, bütün akrabalarımı öldürdüler."
Öldürülenlerin tek suçu Saddam Hüseyin Irak'ında yaşayan Kürtler olmaktı.
Teymür Abdullah Ahmed 1988 yılının Mayıs ayında 12 yaşındayken yaşadığı o günün bütün ayrıntılarını hatırlıyor. Ölümden kurtulmuş olabileceğini ama manevi olarak kurtulamadığını anlatıyor.
"Öldüm. Kalbim de annem ve kızkardeşlerimle birlikte o gün o mezarda öldü" diyor.
Açılan ateş ile kolundan ve sırtından vurulan Teymür Ahmed karanlık çöktüğünde sürünerek çukurdan çıkmayı başarmış, mucizevi bir şekilde sağ kalmış.
Teymür Ahmed, o günü, oradan sağ çıkışının inanılmaz öyküsünü ve adalet arayışını BBC'ye anlattı.
"Bir merminin annemin başına isabet ettiğini gördüm, vurulmanın etkisiyle başörtüsü açıldı. Bir başka mermi kızkardeşimin yanağını delip başının diğer yanından çıktı. Diğer kızkardeşim kolundan vuruldu ve oluk gibi kan aktığını gördüm."
Şu anda 43 yaşına gelen Teymür Ahmed "Normal bir insan gibi yaşayamıyorum. O günü her hatırladığımda yeniden ölüyorum" diyor.
Haziran ayında Iraklı yetkililer Ahmed'in annesi, kardeşleri ve akrabalarının gömülü olduğunu düşündüğü alanda kazı başlattı.
Mezarda bulunan cenazelerin Kürdistan bölgesinde yeniden toprağa verilmesi planlanıyor.
Fakat Ahmed, kazıyla ilgili bilgi verilmediğini söylüyor bu işlemlerin bir gizlilik içinde yürütülmesine öfkeyle tepki gösteriyor.
Teymür Ahmed, "Bütün dünyanın halkımıza yapılanları görmesini istiyorum. Kameralar, vurulmadan önce annelerine sarılmış masum çocukların cesetlerine odaklanmalı" diyor.
Katliamlar ve zulümle ilgili farkındalık olmamasından şikayet ediyor ve uluslararası tepkilerin çok zayıf olduğunu düşünüyor.
Ahmed şu anda ABD'de yaşıyor. Fakat toplu mezarların açıldığını arkadaşlarından duyar duymaz Irak'a dönmüş. Şimdi annesi, kızkardeşleri ve yakın akrabalarının gömülü olduğunu düşündüğü mezarın açılmasını engellemeye çalışıyor.
Son on yıl içinde Irak'ın çeşitli bölgelerinde Kürtlerin gömülü olduğu bir çok toplu mezar bulundu.
Irak hükümeti şu ana kadar 70 toplu mezar bulunduğunu ve bunlardan 17'sinin açıldığını bildiriyor.
Sekiz yıl süren İran-Irak savaşının sonlarına doğru Saddam Hüseyin ülkenin kuzeyinde yaşayan Kürtlere karşı Enfal adını verdiği kanlı bir harekata girişmişti.
Harekatın amacı, savaş sırasında bir kısmı İran ile işbirliği yapan Kürtleri "cezalandırmak" ve Kürtlerin daha geniş özerklik ya da bağımsızlık özlemlerini bastırmaktı.
ABD merkezli İnsan Hakları izleme örgütü Human Rights Watch'a göre bu dönemde yürütülen ve kimyasal silahların da kullanıldığı sistemli "etnik temizlik" harekatında 100 bin civarında Kürt öldürüldü.
Kürt kaynakları ise o dönem öldürülenlerin sayısını 182 bin olarak veriyor.
Ahmed 1988'de Saddam Hüseyin'e bağlı güçlerin bir harekat başlattığı haberi geldiğinde köyünde nasıl bir korku havası estiğini net bir şekilde hatırlıyor.
"Kuzeydeki köyler birer birer kuşatılıyordu."
Teymür Ahmed köyünde yaşayan hemen herkesin tarımla uğraştığını ve hepsinin bir şekilde akraba olduğunu hatırlıyor.
Kulajo köyü aslında kuş uçmaz kervan geçmez bir bölgede dağların arasında kurulmuştu. Ahmed "Yerini bilmeyen birinin köyü bulması çok zordu" diyor.
Fakat Saddam Hüseyin yönetimiyle işbirliği yapan Kürtler de vardı.
İşte böyle bir kaç kişi Irak ordusuna köyün yerini göstermişti.
Irak askerleri 1988'in Nisan ayında köye gelerek herkese köyü terketmelerini emrettiler.
"Halkın yaşaması için bir kamp hazırladıklarını, oraya gidince rahatça her ihtiyacımızın karşılanacağını söylediler."
İnsanlar askeri araçlara dolduruldu. Ahmed'in ailesi de konvoyu kendi traktörleriyle izliyordu.
Köylüler yine kuzeyde Topzawa'daki bir askeri üsse götürüldüler. Burada erkekler ayrıldı, gözleri bağlanarak uzaklaştırıldılar. Teymür Ahmed babasını en son o gün gördü.
Teymür, kızkardeşleri ve bir çok başka çocuk kadınlarla birlikte bir ay kadar kampta tutuldular.
Sıcak bir Mayıs günü, bütün kadınlar ve çocuklar her tarafı kapalı askeri kamyonlara bindirilerek saatlerce güneyde bilinmeyen bir yere götürüldüler.
"Kamyonun içi çok sıcaktı. İki kız çocuğu sıcak ve yorgunluktan yolda öldüler" diyor Teymür Ahmed.
Kamyonlar sonunda ıssız bir yerde duruyor ve yolculara biraz su veriliyor.
"Verdikleri suda kimyasal bir madde vardı, hepimiz uyuştuk. Gözlerimizi bağladılar, kollarımızı bağladılar ve bizi yine kamyona bindirdiler."
Teymür Ahmed o ara bir fırsatını bulup gözünü açmayı ve ellerini çözmeyi başarıyor.
Yaklaşık beş dakika sonra kamyonlar yine duruyor.
Kamyonların kapıları açıldığında Teymür, buldozerlerle yanyana açılmış üç büyük çukur gördüğünü anlatıyor.
"İki Irak askeri gördüm. Ellerinde Kaleşnikof silahlarla çukurların başında bekliyorlardı."
Kadınlar ve aralarında bir aylık bir bebeğin bile olduğu çocuklar kamyonlardan indirilerek çukurlara itiliyor.
"Askerler bir anda üzerimize ateş açtı. Doğumu yaklaşan hamile bir kadını vurdular, karnı parçalandı."
Ahmed kolundan vurulmuş.
"Ölü taklidi yaptım. Kurşunlar kafamın, omuzlarımız bacaklarımın yanından geçiyordu. Yer sarsılıyordu. Heryer kan olmuştu."
Ahmet o gün sırtından da iki kurşun aldı. Ölmeyi bekliyordu.
Ahmed kızkardeşlerinden birinin de yandaki çukurda öldürüldüğünü düşünüyor.
"O sırada 12 yaşındaydım. Kızkardeşlerimden biri 10 diğerleri de muhtemelen 8 ve 6 yaşlarındaydı."
Silah sesleri hava karardığında susmuş ve askerler gitmiş. Ahmet sürünerek çukurdan çıktığını anlatıyor.
Yarı yürüyerek, yarı sürünerek çölde ilerlemiş. Ta ki bir Bedevi çadırına rastlayana kadar.
"Beni hastaneye götürmek tehlikeli olduğundan köyün şifacısına götürdüler, onun ilaçlarıyla yaralarım iyileşti" diyor.
Bedevi aile bir Kürt çocuğunu saklamanın ne kadar tehlikeli olduğunu bildikleri halde ona bakmayı sürdürmüş.
"Akrabalarımdan birinin Irak ordusunda asker olduğunu biliyordum. Onunla ilişki kurdum ve üç yıl sonra Kürt bölgesine dönebildim"diye sürdürüyor.
Fakat 1991 yılında Kürt bölgesine geçtiğinde, Teymür Ahmed'in hikayesi hızla yayılıyor.
"Kurtulduğum duyulunca Iraklı yetkililer ve Kürt işbirlikçileri peşime düştü."
15 yaşına gelen Ahmed bu sefer "kaçak" durumuna düşüyor ve saklandığı evleri sık sık değiştirerek zaman zaman yanıp yıkılmış köylerin harabelerinde kalarak yaşamını sürdürüyor.
"Boşaltılan Kürt köylerinde tek başıma yaşıyordum. Yiyeceğim yoktu. Bazen yaprak yemek zorunda kalıyordum" diyor.
Fakat bir süre sonra durum biraz düzeliyor ve ABD'ye iltica talebi kabul ediliyor.
1996'da gittiği ABD'de oto yedek parçacılığı işi kuruyor ve halen bu işi sürdürüyor.
2009 yılında Irak'a geri dönen Teymür, annesi ve kızkardeşlerinin nereye gömüldüğünü bulmak istiyor.
Bağdat'ın 280 kilometre güneyinde Semawa bölgesine giderek, kendisini koruyan ve bakan Bedevi aileyi buluyor.
"Onlara beni buldukları zaman çadırlarının kurulu olduğu yeri sordum. Beni oraya götürdüklerinde, sezgilerimle mezarlara giden yolu bulmayı başardım."
"Mezarların yerini gördüğümde titremeye başladım. Gözümden yaşlar döküldü."
"Allahın beni bu sebeple hayatta tuttuğunu hissettim. Allah bana büyük bir görev yüklemişti ve bu görev artık kendileri konuşamayan bu masum insanlar adına konuşmaktı."
Teymür Ahmed bu duygularla Irak hükümet yetkilileriyle temasa geçiyor ve mezarlarla ilgili alınacak kararlardan haberdar edilmeyi istiyor.
"Annemle kızkardeşlerimin bir fotoğrafı bile yok elimde. Orada olup hangisi annem, kızkardeşlerim hangisi bulup, onlardan kalanların fotoğrafını çekmek istiyordum."
Fakat Irak yetkilileri Ahmed'e haber verilmeden mezarları açma işlemlerini başlatmış.
Ahmed'in yakınlarının da gömülü olduğunu düşündüğü toplu mezarlardan 170'den fazla insanın kalıntısı çıkarıldı.
Iraklı yetkililer yakınlarla temasa geçme konusunda sorumluluğun Kürdisten bölgesi yönetimine ait olduğunu söylüyor.
Kürdistan Bölgesel Hükümeti sözcülerinden Fawd Osman Taha ise "Öldürülen her kişinin yakınlarıyla temasa geçmemiş çok zor. Teymur ABD'de yaşıyor. Biz burada olanlara odaklanıyoruz" diye konuştu.
"Yakınlara haber verebilmek için önce çıkarılan cesetlerin incelenmesi gerekiyor. Kimliklerinin tespit edilebilmesi için elbiselerine, üzerlerindeki kimlik belgelerine, eşyalara bakıyoruz."
Taha, en son çare olarak cesetlerden alınan DNA örneklerinin incelenmeye gönderildiğini anlatıyor.
"Aileleri tespit ettikten sonra onlara cenazelerini almaları ve evlerine köylerine götürerek özel birer törenle toprağa vermeleri için yardımcı oluyoruz"
"Öldürülenler için adalet istiyoruz. Fakat hükümetimizin işi savaş suçlularını bulmak değil. Kanıtları topluyor ve bu katliamın sorumlularını yargılamakla yükümlü özel mahkemeye yolluyoruz."
Teymür Ahmed Irak'a gider gitmez yetkililerden kazıyı durdurmalarını istemiş.
"Burada kalıp mezarı koruyacağım" diyor.
Ahmed toplu mezarları bulan kişi olma hevesiyle hareket eden yerel politikacıların duyarsızlığından yakınıyor.
"Kürtlere yönelik soykırımın kabul edilmesi lazım. Bunun sorumlularını adalet önüne çıkarmamız gerekiyor" diyor.
Son Dakika › Dünya › Irak'taki Enfal katliamı sırasında toplu mezardan çıkarak kurtulan Teymür Ahmed: Kalbim o gün annem... - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?