Sabık ABD Başkanı Donald Trump'ın 'sonsuz savaşlara son verme' sözünün karşılık bulması ancak halefi Joe Biden'a nasip oluyor.
Afganistan'dan sonra Irak için de çekilme takvimi verildi. 31 Aralık itibariyle Irak'ta muharip güç kalmayacak. Kalanlarsa eğitmenlik ve danışmanlık yapacak.
Haliyle Amerikan varlığı ile hesaplaşma içinde olanlar bu çekilmeyi "çekilme" saymıyor.
Trump'ın emriyle Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşd el Şaabi Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el Mühendis, 3 Ocak 2020'da Bağdat'ta öldürüldüğünde İranlılar ve Iraklılar en büyük intikamın Amerikan güçlerinin bölgeden çıkarılmasıyla alınacağını duyurmuştu.
İran'ın 109 Amerikan askerinde beyin yaralanmasına neden olan 50 füze salvosunun dışında Haşd el Şaabi'ye bağlı gruplar da bu hedefe matuf çok sayıda saldırıya imza attı. ABD de ölümcül yanıtlar verdi.
Roket ve kamikaze insansız hava araçlarıyla düzenlenen saldırılar, Amerikan askerlerinin yeniden konuşlandırılması ve bazı üslerin devrini beraberinde getirirken çekilme yönündeki iç tartışmaları da hızlandırdı.
Başkan onaylı suikasta karşı Irak Meclisi'nin yabancı güçlerin çekilmesi yönündeki kararı da hem Başbakan Mustafa el Kazımi hem de Amerikalılar üzerinde baskıyı artırdı.
Haziran 2020'den beri taraflar "Stratejik Çerçeve Anlaşması" için müzakere ediyordu. Biden yönetiminin Tahran'la nükleer müzakerelere dönmesi ve İran'ın Orta Doğu'daki kollarını kesme stratejisini çatışmacı kanaldan çıkarması Amerikan-Irak diyalogunu kolaylaştırdı.
Nihayetinde stratejik diyalog toplantılarının dördüncüsü için Washington'a giden Kazımi 26 Temmuz'da Oval Ofis'te Biden'la kameraların karşısına çıktığında aradığı sonucu almanın rahatlığı içindeydi.
Ortak açıklamaya göre, muharip güçlerin görevi yılın sonunda bitecek, iki ülke arasındaki güvenlik ilişkisi eğitim, danışmanlık, yardım ve istihbarat paylaşımı rolüne dönüştürülecek ve ABD, IrakŞam İslam Devleti'ne (IŞİD) karşı desteğini sürdürecek.
ABD'nin eğitim ve teknik destek taahhüdü Peşmerge'yi de kapsıyor.
Kazımi görüşmeden önce "Irak topraklarında herhangi bir yabancı savaş gücüne ihtiyaç yok" mesajı vermişti. ABD'nin Anbar vilayetindeki Ayn el Esad Hava Üssü, Bağdat Havaalanı'ndaki üs ve Erbil Havaalanı'na bitişik üste 2 bin 500 civarında Amerikan askeri ve meçhul sayıda özel operasyon gücü bulunuyor. IŞİD'e karşı Doğal Kararlılık Operasyonu'na katılan diğer ülkelerin asker sayısı da 1000 civarında.
Yeni anlaşma, 2008'de Barack Obama döneminde imzalanan Güçlerin Statüsü Anlaşması'na dönüş anlamına geliyor; ki Biden da o vakit başkan yardımcısı olarak Irak dosyasından sorumluydu.
IŞİD'in 2014'te Musul'u düşürmesinin ardından ABD, 2011'de çekildiği Irak'a dönmüştü. ABD yeni süreçte işin yükünü biraz da BM Irak Destek Misyonu (UNAMI) ve Avrupa İzleme Ekibi'ne yıkmak istiyor.
Bu anlaşma başta Kazımi olmak üzere İran etkisinden rahatsız kanatların elini güçlendiriyor.
ABD'nin Irak'ta İran'ın nüfuz hamlelerinin önünü kesebilecek bir başbakana ihtiyacı var. Kazımi Amerikan ihtiyacına denk gelecek gerçekçi bir profil çiziyor.
Ancak Amerikan kuklası ya da İran düşmanı olduğu için değil. Kazımi, Irak istihbarat servisinin başında olduğu yıllarda hem Amerikalılar hem İranlılar yakın çalıştı. (Bu arada istihbarat şefliğini bırakmış da değil.) İki hasım güçle nasıl konuşacağını biliyor.
Dahası Bağdat'ta iktidar paylaşımının sacayağı ve koalisyon kurmanın kilit taşı haline gelen Kürtlerle de iyi ilişkilere sahip. Bağdat-Erbil arasındaki ilişkilerin kazasız-belasız yürümesi Irak sahnesinde kapışan ABD ve İran'ın çıkarlarının çakıştığı ender noktalardan birisi.
Amerikan güçleri ile Haşd el Şaabi içindeki İran bağlantılı gruplar arasındaki hesaplaşma Kazımi'nin otoritesinin altını oyuyordu.
Şimdi Biden, Orta Doğu'da askeri görünürlüğü düşürme eğilimine uygun olarak Irak'taki muharip güçleri çekme kararıyla Kazımi'nin üzerindeki baskıyı azaltmış oldu.
Beyaz Saray'daki uzlaşma 10 Ekim seçimleri için geri sayımın başladığı sürece denk geldi. Bu durum nispeten gerilimleri emilmiş bir seçim sürecinin oluşmasına yardımcı olabilir.
Kazımi, Irak'ı kasıp kavuran gösteriler ve şiddet sarmalı karşısında başbakanlık görevini üstlenirken gelecek seçimlerde aday olmayacağını duyurmuştu.
Çok ciddi sorunlara rağmen kavgaları gerileten rolüyle Kazımi birleştirici bir lider olarak seçimde görülmek istenen bir figür. Bu durum kararını değiştirmesini temin edebilir.
Mezhebi bölünmüşlük ve çok boyutlu nüfuz savaşına sahne olan Irak'ı daha fazla Arap kulvarında görmek isteyenler de Kazımi'nin izlediği komşu siyasetini kayda değer buluyor. Bu eğilim ABD'nin de tercihlerini yansıtıyor.
Ancak Kazımi, Riyad'la geliştirdiği dostluğu Suud-İran düşmanlığını giderecek bir arabuluculuğa da dönüştürdü. Haliyle bu yönelim İran'ı da mutlu edecek boyutlar içeriyor.
Kazımi Körfez ülkeleriyle ilişkileri toparlamaya çalışırken Ürdün ve Mısır'la üçlü işbirliği mekanizmasında yer aldı. Bu üçlüye ileride Suriye'nin de eklenmesiyle enerji hatlarını içeren stratejik bir hat kurulması ihtimal dahilinde. Bunlar bölgede son 30 yılın çelişkilerini gerileten adımlar.
ABD, Irak'ta güvenlik, siyaset ve ekonomik boyutları olan varlığını tamamen bitirmeye niyetli değil.
Bu seçeneğe Irak içinde bazı Sünni gruplar, İran'ın Irak'ı yutmasından korkan Şii aktörler ve Birinci Körfez Savaşı'ndan beri ABD'yi bir güvence olarak gören Kürtler de endişeyle yaklaşıyor.
Elbette Haşd el Şaabi grupları ABD'nin eğitim misyonunun da bitmesinde ısrarlı.
Nitekim Amerikan güçlerine saldırılarda başı çeken Ketaib Hizbullah ile Asaib Ehl'ül Hak varılan anlaşmaya sert tepki verdi.
Ketaib Hizbullah'ın sözcüsü Cafer el Hüseyni misyonu ne olursa olsun Amerikan askeri varlığını reddettiklerini açıkladı.
Asaib Ehl'ül Hak'ın sözcüsü Muhammed el Rubai de, "İsimlerini muharip güçten eğitmen ve danışmana çevirmeleri bir aldatma girişimidir" dedi. Bu grubun siyasi kanadı mecliste 16 koltuğa sahip.
Haşd el Şaabi'nin en önemli bileşeni Bedir Örgütü'nün lideri Hadi el Amiri'nin öncülük ettiği Fetih Koalisyonu'nun vekil sayısı da 48.
Bu çember özellikle Amerikan karşıtlığında meclis çoğunluğunu bulacak kadar genişleyebiliyor. Fakat muharip güçlerin çekilmesi onlar açısından da yadsınamayacak bir sonuç. Ayrıca kendilerini dizginlemeye çalışan Kazımi'ye karşı gerekçeleri zayıflamış oluyor.
Burada başka olgudan da bahsetmek lazım: Hem ABD'nin çekilmesini hem de İran'ın nüfuz savaşını bitirmesini isteyen bir eğilim giderek güçleniyor. Şii havzasının liderlerinden sokaktaki göstericilere kadar pek çok dini, sosyal ve siyasal katmanda Irak ulusal birliği ve Iraklılık kimliği vurgusu öne çıkıyor. Biden-Kazımi görüşmesinin sonuçları bu hissiyatı biraz okşuyor.
Bu süreçte merak uyandıran bazı sorular var:
Çekilmeden sonra Irak güvenlik güçleri, yeniden toparlanma emareleri gösteren IŞİD'e karşı etkili olabilir mi?
IŞİD karşısında 2014'te Musul'un savaşmadan terk edilişi hala hafızalardayken Irak güvenlik güçlerinin kapasitesiyle ilgili kuşkular varlığını koruyor.
Fakat Iraklılar IŞİD'le savaşta edindiği tecrübeye güveniyor. Özellikle yeniden eğitilip donatılan Irak Özel Kuvvetleri 2019'dan bu yana IŞİD'le savaşa liderlik ediyor.
Süleymani-Mühendis ikilisine suikasttan sonra zaten Amerikan güçlerinin rolü aşamalı olarak eğitim ve danışmanlığa indirgenmişti. Asker sayısı da önce 5 bin 200'den 3 bine, Ocak 2021 itibariyle 2 bin 500'e indirildi.
Buna paralel olarak ABD liderliğindeki koalisyon sekiz üssü Iraklılara devretti. IŞİD'in saldırıları son zamanlarda artış gösterse de sorumluluğun Iraklılara bırakılması ciddi bir güç boşluğu doğurmadı.
Yine de Irak ordusunun açığını kapatan Amerikan hava desteğinin yokluğu soru işaretlerine neden oluyor.
Biden'ın "Misyonun başarıyla sona erdirildiği söylenmeyecek" sözü geride kalan güçlerin operasyonel de olabileceklerine açık kapı bırakıyor.
İşbirliğinin yeni çerçevesinde kaç asker kalacağı da belli değil. Yine çekilmenin Kürdistan'ı ne denli kapsayacağı da ayrı bir husus.
Haşd el Şaabi bağlantılı grupların Erbil'deki tesislere yönelik saldırıları ABD'nin Ayn el Esad ve Bağdat'tan Kürdistan'a kayma perspektifini hedef alıyordu.
Bir diğer soru:
ABD'nin çekilmesi özellikle Kürtler ve Sünni kesimlerde yer edinen Haşd el Şaabi'nin gücünü genişletmesinin önünü açar mı?
Kendilerini İran'ın kurguladığı ve İsrail-Amerikan eksenini hedef alan 'direniş eksini' içinde gören grupların gündemi sadece ABD'yi gönderme hedefiyle sınırlı değil.
Haliyle bu gruplar, ABD muharip güçlerini gönderdi diye bu eksenden otomatik olarak çekilmeyecektir.
Bu gruplar Suriye tarafında da aktif. Bu güçler hem ABD hem de İsrail'in hedefinde. ABD, Suriye'de askeri varlığını korumaya devam ederse özellikle Irak-Suriye sınır bölgelerinde ve Fırat hattında gerilimler bitmeyebilir.
Beri taraftan İran destekli grupların ayrıksı gündemi, siyasete hakim bazı Şii gruplar arasında da ciddi bir sıkıntı konusu. ABD çekildikten sonra Haşd el Şaabi ister istemez daha geniş kesimlerden baskı görebilir.
ABD de çekilmeye karşın İran'dan sükûnet ve milislerin dizginlenmesini istiyor. Bu ilginç bir şekilde basın toplantısında Biden'ın elinde tuttuğu kağıtta iki not olarak yansıdı: "- ABD saldırılara yanıt vermeye hazırlanıyor". "- İran saldırıları durdurmayı düşünüyor."
Sonuçta bu çekilme ABD'nin Irak'ı bırakıp gittiği ya da İran'a terk ettiği anlamına gelmiyor.
Bölünmüşlüklerine rağmen Iraklılar da yekpare bir tutumla ABD'den kurtulmak gibi bir arayış içinde değil.
Kazımi'nin Batı Kurna 1 kuyusundaki yüzde 32.7'lik hissesini satıp çekilmeyi planlayan ExxonMobil'in yerine kesinlikle bir başka Amerikan petrol şirketinin alacağını söylemesi boşuna değildi.
Bu aynı zamanda kaygılı Amerikalılara "Askerler çekilse de Amerikan varlığı farklı alanlarda devam edecek" mesajıydı.
Son Dakika › Dünya › Irak'ta Amerikan ayarı: Çekilmeden çekilmek - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?