Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, "Türkiye Suriye'de çözümü Rusya ile birlikte aramalı" dedi. Türkiye'nin uriye konusunda yanlış politika izlediğini belirten Çetin, "Barzani'den medet ummaya başladık" dedi.
Euronews TV'nin sorularını yanıtlayan Hikmet Çetin bölgedeki son gelişmeleri Ortadoğu ve Türkiye'nin nereye gittiğini değerlendirdi. Çetin, 'sıfır sorun' politikasıyla ilgili olarak bu politikanın gerçekleşmesi için karşı tarafın da istemesi gerektiğini söyledi. Çetin, " Yunanistan'ın ele alalım. 'Sıfır sorun' diyorsunuz: Şimdi Ege'de onların dediğini kabul mu edeceksiniz? 12 mili, hava sahasını, kıta sahanlığını… Yani sıfır sorun yapacağım diye. Sana bağlı değil ki bu sadece. Sıfır sorun olur, Yunanistan'ın dedikleri kabul ederseniz hakikaten sıfır olur" diye konuştu.
Hikmet Çetin, son dönemdeki Türk dış politikasını nasıl değerlendirdiği ve geçmişte büyük emek verdiği Türk- İsrail işbirliği ile ardından çıkan sorunlara ilişkin şöyle dedi:
"Bir kere iki ülke de kayıplar içinde. Ortadoğu'nun iki demokratik ülkesi, ikisi de Batı değerlerine bağlı ve tarih boyunca aralarında hiçbir sorun çıkmamış iki ülke. Bu iki ülkenin işbirliği bölge istikrarına, bölge barışına en büyük katkıyı yapabilecekti. Maalesef gelinen noktada iki taraf da kaybediyor. Şimdi dış politikada önemli bir konu, birkaç önemli ilke var. Bir tanesi ideolojiye dayalı dış politika yapamazsınız. Yani dış politika (ideolojiye göre) değişmezse ülkenin çıkarıdır. Duygularla ve ideolojiyle dış politika olmaz. İki: İç politika amacıyla da, iç politikada kullanma amacıyla da dış politika olmaz. Ben yani diplomat değilim ama siyasetçi olarak, bakan olarak böyle görüyorum. Tarihte de bu böyle. Rusya'yla Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği ile ilişkilerimizi her zaman iyi tutmaya çalıştık. O dönemde, Soğuk Savaş döneminde de, ideolojik olarak bakılmadı. Ekonomik ilişkilerde, Türkiye'nin sanayine en büyük katkıyı Sovyetler Birliği yaptı. İki sanayi hamlesi vardır Cumhuriyet tarihinde. Yani sıçrama olarak söylüyorum. Biri 30'lardaki sıçrama biri de 60'lardaki sıçrama. 30'lu yıllarda Türkiye'de taş üstünde taş yok. Karabük'ten, şeker fabrikalarından, basma bez fabrikalarına hepsi Sovyetler Birliği'nin katkısıyla olmuştur. İdeolojik olarak bakılmamıştır. Sayın Demirel'in başbakanlığı döneminde, Seydişehir Aliminyum, Aliağa Rafinerisi, İskenderun Demir Çelik, Artvin Lif Fabrikası ve daha birçok tesis Sovyet desteğiyle yapılmıştır ve mal karşılığıyla, bedeliyle takas olarak ödenmiştir. İdeolojik olarak bakılmamıştır. Çıkarlar gözetilmiştir. Maalesef İsrail ile ilişkilerde bu gözetilmemiştir. Tabii ki Gazze olayı bir insanlık dramıdır, tabii ki bir faciadır. Buna bütün dünyanın gerekli tepkiyi göstermesi lazım. Bizim daha fazla göstermemiz lazım. Ama ben Gazze olayının bizim dış politika hedefimiz ya da iç politik bir hedefimiz haline getirilmesinin Türkiye'nin çıkarlarına olmadığını düşünüyorum. Tekrar söylüyorum, çok büyük bir dram, her şeyi yapmak lazım. Ama bunu bir dış politika haline getirmek Türkiye'nin çıkarına değil. Mesela Davos'ta o açık oturuma ben niye taraf olayım? Türkiye taraf olmuştur."
Çetin, Türkiye'nin sorunlara yol açan Mavi Marmara'ya ABD'nin 'Gitmeyin', İsrail'in 'Gelmeyin' açıklaması üzerine izin vermesi gerektiğini, buna rağmen gönderildiğini ifade ederken, "İsrail'in de yaptığı büyük bir hata var tabii buna karşılık. Adam öldürmeden çözebilirdi İsrail. İşin içine kan girdi. 9 kişi öldürüldü. İsrail'in burada yaptığı büyük, affedilemez bir hata ve acemilik belki de. Kaç tane yöntemi vardı gemiyi önlemenin. Pervaneyi durdur, bırak beklesinler orada. Ne olacak? Beklerlerdi. İsrail'in bu konularda becerisi var. Bazen kendi kendime düşündüm acaba nasıl böyle bir hata yaptılar diye. Çünkü teknolojisi, becerisi var. Sonra şöyle düşündüm: İlk nesil İsrail'in son temsilcileri Şimon Peres falan, bunlar Batı kültürü ile yetişmiş, Batı uygarlığını görmüş. Şimdikiler ise Ortadoğulu. O da o coğrafyanın etkisi altında büyümüş. Acaba bunun etkisi var mı diye düşündüm kendi kendime. Yani yeni nesil İsrailli Ortadoğulu artık. Suriye ne düşünüyorsa o da o şekilde düşünüyor. O coğrafyada doğmuş, o kültürün etkisi altında yetişmiş insanlar. Yani Acaba diyorum bunların yaptığı bir olay mı ve olabilir de"
Hikmet Çetin, Türkiye'nin çözüm noktasında özür, tazminat ve Gazze ablukasının kaldırılmasını önerdiğini, son önerinin konulması ile taleplere yanıtın olanaksız hale geldiğini savunurken, "Yani bir şekilde dediğim gibi özür veya tazminat koyarsanız çözüm bulunabilir. Çünkü İsrail'de de bundan rahatsız olanlar var. İkinci büyük bir hatası var yani İsrail'in. İsrail'deki hükümet de bir sorun. Ertesi günü özür dileyebilirdi. Ne olurdu dese ki "ben size gelmeyin dedim. Ama bu kan dökme nedeni dolayısıyla özür diliyorum" deseydi meselenin yarısı çözülürdü" diye konuştu.
Dışişleri eski Bakanı Hikmet Çetin, o gün özür dilenmesi halinde İsrail'i kınanmayacağını, halkının itiraz etmeyeceğini değerlendirdiğini, zaman uzadıkça katılaşma görüldüğünü kaydederek, şöyle devam etti:
"Bunu uluslararası bir toplantıda eski bir İsrail Dışişleri Bakanına söyledim. 'Yüzde 100z haklısınız. Bizim hükümetin büyük hatası' dedi. 9 kişinin öldüğünün ertesi günü 'Gelmeleri yanlıştı ama ben özür diliyorum' enilse meselenin yarısı çözülmüş olurdu. Her gün karşılıklı beyanatlar veriliyordu. Tabii artık eski durumuna gelmesi çok zor. Yani çok zor. Bir de biz İsrail'i sadece buradaki İsrail zannettik. ABD, Türkiye'nin parasıyla almak istediği şeyleri Kongre'ye götüremiyor. Çünkü şunu kabul edelim: Ben yaşadığım şeyi söylüyorum. Kapıkule ötesine geçtiğimiz zaman kullanabileceğimiz tek grup dünyada Musevi grubu. ABD Kongresi'nde, dünyanın her tarafında. Ben Gümrük Birliği sırasında bakan değildim milletvekiliydim. Şimon Peres'in bana telefon ederek söylediği bir şey var: Birçok Avrupa devlet başkanına telefon ederek 'Türkiye AB için önemlidir. Gümrük Birliği için önemlidir diye Türkiye lehine kampanya yaptık.' Kimlerle görüştüğünü öğrendim. O nedenle biz, o şeyi kaybettik. Hükümetler gelip geçici. Her olayda öyledir. Biz dış politikada hep şuna önem verdik: Halka yansıtmamak. Halklara götürmemek. Ben bunu Ermeni protokolünde – ilke olarak doğrudur ama yanlış yürütüldü o ayrı bir olay – Azerbaycan'da gittiğimde Azeri televizyonunda da söyledim. Elbette hükümetler arasında yanlış işler olur ama bunu halklara yansıtmamak lazım. Türk halkı Azeri halkı kardeş halklardır."
Hikmet Çetin, Suriye'de Beşşar Esad'ın yaptıklarının onaylanamayacağını, Suriye devlet başkanının bir noktadan sonra gideceğini ancak ilişkilerin eski haline gelmesinin yıllar alacağını anlattı. Çetin, ortada 'Arap Baharı' olmadığını, demokrasinin, dışarıdan empoze edilemeyeceğini, 1 gecede demokrasinin gelemeyeceğini anlatırken, "Bizde 1946'dan bu yana, bunca yıl geçti. Hala anayasa, insan hakları, yargıyla uğraşıyoruz. Bu bir kültür meselesi. Altyapısı yok. Siyasi partisi yok vs. Şimdi bölgede en örgütlüler radikal İslamcılar. Çünkü siyasete din girdiği zaman bir bağışıklık oluyor. Siyasi partilerin, siyasetin yasak olduğu bölgelerde, en rahat örgütlenebilenler bu radikal güçler. Şimdi her yerde onlar iktidara geliyor. Demokrasi diye giderek bölgeye kökten dinci gruplar hakim olmaya başladı. Baharın B'si yok. Mısır'ı alalım, öyle bir konjonktürde bu örgütlü olanlar geldi iş başına. İkincisi halkın büyük özlemi, meydanlara çıkanların büyük özlemi, daha iyi bir yaşam, daha iyi bir eğitim, daha iyi iş olanağı, daha çok yatırım. Kim verecek? Kim? Amerika krizde, AB krizde. Kim verecek bu yardımı? Bunları vermediğin sürece her gün bu radikalizm yükselecek. Bu hepsi için geçerli. Bugün dünya, yani yardım yapabilecek ülkelerin eskisi gibi olanağı yok. Ne Avrupa Birliği'nin var ne Amerika'nın. Onun için bu bahar çok uzun sürebilecek bir çalkantılı geçiş dönemi olacak. Çok uzun sürebilir. Bu geçiş döneminin sonunda iyi günler gelebilir. Ama çok uzun zaman alabilir. Umarım kan dökülmeden olur bu." diye konuştu.
Çetin, Türkiye'nin bölgedeki gelişmelere seyirci kalmaması gerektiğini ancak, muhalefeti örgütlemeye, silahlı gücü Türkiye'de yetişkirmeye mecbur olmadığını, PKK elebaşı Abdullah Öcalan sorununun geçmişte Adana mutabakatı ile çözüldüğünü, o tarihdeki beyaz sayfa kadar, şimdiki kara sayganın da yanlış olduğunu söyledi. Çetin, "Sizce Suriye konusunda ne yapılabilir bundan sonra?" sorusuna şu yanıtı verdi;
"En büyük tehlike şu: Suriye'de hem etnik hem mezhep kavgalarının içine girmek. Türkiye'nin bundan etkilenmemesi mümkün değil. Kendi içimiz temiz değil bunlarla uğraşmaya. Şimdi kolay değil kan çok dökülecek. Bugün zamanı geçmiş olabilir. Ama ben yine de Esad'ın da razı olabileceği bir geçiş dönemi gerektiğini düşünüyorum. Onu öldürüp, Kaddafi gibi yollarda sürerek bir şey yapamazsınız. Onun da razı olabileceği bir ortak çözüm gerek. Siz dünya olarak ABD, Batı, Türkiye Suudi Arabistan, Katar olarak "Suriye'de demokrasi istiyorlar" derseniz, Katar'la Suudi Arabistan'la bunları, muhalefeti meşru görür ve her söylediğine destek verirseniz masaya oturmazlar. Esad giderse Suriye'de rejimin değişeceğini sanmıyorum. Bunu küçümsüyorlar. Bir kere yüzdelere bakmayın. Bir kere orada yüzde 10'a yakın Hıristiyan var. Rejim evet, Esad ailesi Nusayri ama hepsi öyle değil. Bir burjuvazi sınıfı ortaya çıktı. İşadamları var. Hepsi Esad'ın yanında. Laik bir sistem. Öyle bir rejim. Endişem iç kavganın daha da büyümesi. ve Türkiye bundan etkilenir. Bugün şöyle bir şeye dönüşme ihtimali korkunç geliyor bana: Bir Sünni İslamla Şii-Alevi İslam arasındaki bir çatışma. Taraflar da belli: İran, Irak kısmen Lübnan ve Suriye. Karşı tarafta Suudi Arabistan, Katar ve maalesef Türkiye var. İstemeyerek belki Türkiye bugün taraf konumuna gelmiştir. Taraf olduğunuz zaman bertaraf da olabilirsiniz. Türkiye oynayabileceği rolü bir taraf olarak oynayamaz. Türkiye çok önemli bir ülke, büyük bir ülke, büyük bir devlet. Türkiye bütün bunlarda çok etkili bir ülke olabilirdi. Çözümü Türkiye sağlayabilirdi. Rusya ile temas kurarak. Rusya'yı bir kenara iterek çözemezsiniz bunu. Amerika 10 bin kilometre ötede. Yanı başımızda Rusya var. Bence Türkiye… Başlangıçta Esad'ı uyaracaksınız. Evet ama Esad sizin dediklerinizi yerine getirecek askeriniz değil ki. Türkiye diyor ki yapmadı. Yapmaz tabi. Rusya ile beraber, Rusya'yı da ön plana çıkararak bir çözüm bulunabilirdi. Bütün bunlar ortadan gitti. Bir yandan şimdi Soğuk Savaş rüzgarları esiyor.PKK'nın Kuzey Suriye'ye gelip yerleşeceğini? Her şeyini kaybetmekte olan bir Esad'ın yapamayacağı şey olmadığını nasıl görmezsiniz? Nasıl görmeyiz? O noktada Türkiye'yi mi düşünecek kendi ülkesini mi düşünecek? Her şeyini kaybetme noktasında bir kişinin yapmayacağı bir hata, yapmayacağı bir şey yoktur. Bunu öngörmektir devlet işi. Yönetim, bunu öngörmektir. Kuzey Suriye'ye ne yaptı? Hiç savaşmadan sessizce yerleştirdi onları oraya. Sonra biz Barzani'den medet ummaya başladık."
DHA(AÖ/İD)
Son Dakika › Dünya › Hikmet Çetin: Türkiye Suriye'de Çözümü Rusya ile Birlikte Aramalı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?